-->

29 Temmuz 2021

anğlamak

kardeşinden defalarca kazık yiyince, son kazıkta anlayacaksın.
eğer o son kazıkta da anlamazsan; abilerinden biri, karını sikmek istediği için seni evden türlü bahanelerle kovduğunda anlayacaksın...

kovulduktan yıllar sonra bir gün kanserken döndüğün aile evinde, sana defalarca kapıyı gösterdiklerinde
gidecek bir yerin olmadığı için kapının önünde öylece kaldığında anlayacaksın.
ve evlerinde kalmaya devam ettikçe, ailenin erkekleri dışında kadınları da, senin evdeki varlığından rahatsızlık duyduklarını, seni evde istemediklerini defalarca yüzüne yüzüne söylediklerinde
ve annen bunlara şahit olmasına rağmen, salak numarasına yatıp tüm olanları görmezlikten gelip sustuğunda anlayacaksın beni....

tüm bunlar başına gelmezse,
yani bunları yaşayamayacağın için anlamazsan beni,
belki eski karın, senin kanserden ölmekte olduğunu duyduğu için, helallik almak uğruna sana tatlı tatlı mesajlar attığında ve sende Allah'a "ölmek istemediğini" söyleyerek yalvarırken geçireceğin gecelerden birinde anlayacaksın beni.

ama tüm bunları yaşamana rağmen yine de anlamazsan beni
kabul olunan yalvarışlarından biri yüzünden beş para etmez canının alınmadığını öğrenen karının sana mesaj atmayı kesmesiyle anlayacaksın beni.

olurda yine de anlamazsan beni
kemoterapi ilaçlarının verdiği ağırlıktan dolayı uykuya daldığında
gecenin bi yarısı sevgilinin, sen ölmeden önce son bi defa onu sikmesini istediği için seni uyandırdığında mutlaka anlayacaksın beni...

anlayacaksın yaşamın ne kadar karmaşık, ne kadar çirkin ve ne kadar kafamı karıştırdığını.
anlayacaksın neden kendime bile kızgın olduğumu
neden bitmek tükenmek bilmez kinsiz, kupkuru bir öfkem olduğunu...

anlayacaksın niye daha önce hiç ağlamadığını, şimdi ise durup dururken ağladığımı.
hıhı evet, bir gün benim kadar içten bi şekilde ağlayarak anlayacaksın beni.



24 Temmuz 2021

iliklerine Kadar Değersiz Hissetmek

son dakika(24.07.2021)


Bu yazı bi şekilde silinmiş. Henüz yeni fark ettim. Ama kendim bilerek silmediğimden eminim. 

Yorumlardan dolayı bu açıklamayı yapma gereği duydum. 


---------


Aylar sonraki edit (1.10.2021)

Burda şu minvalde bi yazı vardı ama bi şekilde silinmişti:

radyoterapi aldığım dönem, Öküz Herif bi gün hastaneye gelip sürpriz yapmıştı ve o gün hastane çıkışı ona gitmiştik. Yemek, tv faslından sonra saatler ilerleyince uyumak için yatağa girdiğimizde, ben "sarılıp uyuruz" diye düşünerek sımsıkı sarılmaya kalktığımda, o sikimi avuçlayıp okşayarrak kaldırmaya çalışıyordu ama sikim kalkmadı ve bende "canım istemiyor, uyumak istiyorum" demiştim. O ise bu sözlerime rağmen bile durmamış, kendince bacak aramda biraz daha oynadıktan sonra durmuştu.

O zaman durmuştu ama gecenin bi yarısı sikimi ağzına alıp sakso çekmeye çalıştığında işte o zaman değersiz olduğumu en derinimden hissetmiştim.

Gün boyunca da sorduğu "hiç bu hastalıktan öleceğini düşündün mü, aklına öleceğin geliyor mu, kurtulamayacağını düşündün mü" sorularında bile üzülürken ve ona çaktırmadan ağlarken de değersiz hissetmemiştim, ama hasta halimle gecenin bi yarısı sakso çekerek sikimi kaldırmaya çalışıp seks yapmak istediğinde, iliklerime kadar kendimi değersiz hissetmiştim.

21 Temmuz 2021

Kısa notlar

Biliyorum ama bilmek insanı sakinleştiren bir şey değil.
Sakinleşmek için olayların gerçekleşmesi lazım, yaşanması gerekenlerin yaşanması lazım.
Bilmek bi boka yaramıyor, gerçekleşmemiş olanı bilmek, henüz gerçekleşmemiş olanı bilmek bi boka yaramaz. Boka yaraması için gerçekleşmesi, gerçek olması lazım.
--------
Uzun zamandır (aslında 8 ay falan olmuştu) osbir çekmemiştim. Geçen hafta deneme yaptım olmadı. Yapamadım. Sikim, sudan çıkarılıp kenara atılarak ölüme terkedilmiş herhangi bi balık gibi öylece durmakla yetindi. "Kendimi parmaklasam kalkar mı?" diye düşünerek götümü elledim, popoma çimdik attım, göt deliğimi okşadım ama yok, bana mısın demedi, tık bile etmedi. "Herhalde bundan sonra osbir bile çekemeyeceğim" diye düşünüp uyuya kaldım.
Ertesi gün yine denedim. Götümü, oramı buramı falan ellemeden, sadece osbir çekmeye odaklanarak sikimi elime alıp biraz oynadım ve bu sefer başardım. Silah elimde patladığında, askerdeyken seviştiğim erleri düşünmüştüm.
Kuytu bir köşeye çekilmiş olmanın yettiği sevişmelerimizin hepsi masumcaydı. Amacın ayakta öpüşüp sadece karşılıklı osbir çekmek olduğu veya birbirimizden çok ama çok hoşlanmışsak, belki başka bi hayatta tanışma olasılığımız olursa da işi en fazla saksoya ilerlettiğimiz, ama ne olursa olsun bundan daha ilerisinin düşünülmediği günleri düşünerek boşaldım.
Hepsi çok güzeldi.
---------
Henüz 4-5 yaşlarındayken, annemle şeker pancarı veya tütün toplamaya giderdik. Annem çişi geldiğinde tarlanın ortasındaki hafif tepelik bi yere oturur çişini yapar, daha sonra da çişli amını kenardan aldığı veya daha önceden ayarladığı bir taşla silip taşı uzağına bi yere atardı. Bu anıların üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ annemin çişini taşla siliş anını unutamıyorum.
---------
Benden daha bilgili olduğuna, olaylara-hayata daha olgunca yaklaştığına inandığım herkese saygı duyuyor ve elimden olmadan onunla sürekli konuşmak, sürekli onunla vakit geçirmek istiyorum. Her hangi bir şey hakkında saatlerce konuşmak, şu-bu-o konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmek, olayı nasıl ele alıyor-neden ele alıyor diye anlamak için kuş gibi çırpınıp duruyorum. Üstelik yaşı da önemli değil. Kimden ne zaman ne öğreneceğimiz belli olmuyor. 
---------
Ailemden uzak olunca, onları seviyordum. Onlar beni dışlarına atmış olsalarda, bunun pek de bilinçli olarak farkında değildim aslında kendimin onların uzağında yaşadığımı düşündüğümden dolayı, onlarla vakit geçirmek için, mutlaka ama mutlaka yılda 1 ayımı ayırıyor, bayram seyran her fırsatı değerlendiriyordum. Hatta içimde derinlerime işlemiş olan "uzak olmayı kendimin seçtiği düşüncesi" yüzünden kendime her zaman kızıyor, suçluluk hissinden bi türlü kurtulamadığım için de kendime çok haksızlık ediyordum.
Ama şimdi şu tümör belasıyla yeni öğrendim ve çok emin olarak kabullendimki; aslında dışa kaçan değil, dışarı atılan, kusulan, sevilmeyen, hep dışlanandım. 
Ve artık karar verdim; ailemi sevmiyorum, sevmeyeceğim. Onlardan mecburi olarak uzak olmayı tercih ederek en iyisini yapmışım,  iyiki yapmışım, iyiki uzak kalmışım. Biliyorum, şu an onlarla vakit geçirerek kendime daha fazla haksızlık etmemeliyim ama elimde de değil. Birer şeytan bile olsalar, biraz daha vakit geçirmek istiyorum. Çünkü yakınlarında olarak, tanımaktan başka elimden gelen bir şey yok. Uzak kalmak, onları yeterince tanımadığım için kendimi suçlamamdan başka bir işe yaramıyor.
---------
2numaralıabim, 3numaralıabim ve bendne küçük olan erkek kardeşim parayı çok seviyorlar. Tabii hepimiz seviyoruz, ama onlar tapınıyorlar ve bunu; yani paranın kutsal bir şey olduğunu saklamaya gerek duymayacak şekilde seviyorlar. Tek tanrılarının, islam inancındaki Allah'ları olduğunu sanıyordum ama şimdi yanlarında yaşamaya, onlarla daha yakından etkileşime girdikçe kendim şahit olmaya başladım.
Bu onlar için çok acınılası. Çünkü para dışında başka bir dünyaları yok ve onların birbirilerini de kazıklama çabalarını gördükçe "iyiki bu dünyadan değilim" diyorum. Şükrediyorum.
---------
14-15 yaşlarındayken, abim tuvalete girdiğinde bende kapının altından abimin sikine bakardım. Bu izlemeler beni tahrik eden bir olay değildi. Hatta cinsel olarak en ufak bir uyarılmak dahi olsa hiçbir şey yaşamazdım. Ama bunu defalarca yaptığımı hatırlıyorum. Bunu yapma nedenim sanırım daha çok sokakta akranlarım arasında "TOP" olarak itilip kakılmanın nedenlerinden birini anlamaya çalıştığım bir dönemimdi ve abimle aynı cinsel organlarımızın olduğunu bilmenin verdiği bir rahatlık hissi yaşardım, bir erkek olduğunu bilmenin, erkek olduğundan emin olmanın verdiği bir huzur duygusu yaşardım.
---------
Sanırım 3-4 yaşlarındayken annem ablamın entarisini giydirip "çok yakıştığını" söylemişti. Bunu garip bulmamıştım, sanırım o da bana, daha çok "kadın veya erkek elbisesi giymenin çok da fark eden bir şey olmadığı" hissini yaşamamı istemişti. Güle oynaya giyip, giydikten 5-10 dakika sonrada güle oynaya çıkarmıştık.
---------
11-12 yaşlarındayken bi ergenin, bi köpeği mahalle camisinin bodrumunda siktiğini, bodrumun penceresinden izleyerek görmüştüm. Çocuk onu izlediğimi görünce beni taşla kovalamıştı. Mahalle aralarında kaçıp, dayak yemekten kurtulmuştum. Hafif karanlıkta köpeği siktiği görüntüsü ise hâlâ aklımda. Her sokak köpek görüşümde aklıma gelmese de tenha bir yerde yalnız dolaşan köpek gördüğümde aklıma birilerinin o köpeği sikmeye geleceği düşüncesi beliriyor.
----------
Çocukken, gecekondu olan 2+1 evimiz vardı ve kış aylarında hava çok soğuk olduğundan dolayı annem, babam ve 8 kardeş hepimiz aynı odada yatardık. 
Annem ve babam bizim uyuduğumuzu sanıp seks yaptıklarında, seslerinden anlıyorduk. Daha doğrusu ben anladığıma göre, benden büyük olan diğer kardeşlerimde anlıyorlardı mutlaka.
Bu durumları bana hep normal gelmişti.
----------
Babam öleli 16 yıl oldu. Geçen gün annemle, babam hakkında konuşurken, annemin babamı çok sevdiğini, özlediğini ses tonundan anladım.
----------
Hayatımda anne-baba figürlerinin, anne-baba için ayrılması gereken parça veya parçaların gerçek anlamda eksik olduğunu bilinçli olarak farkına geç vardım. İş işten geçmişti. Geçti, gitti. 
Zaten 8-9 yaşına kadar da ablamı annem sanırdım. Ablamın annem olmadığını, annemin ise aslında annem olduğunu anladığımda ise pek bir şey fark etmedi. Bunun nedenini bilmiyorum ama sanırım beni çok nadir sevdiğinden olsa gerek. Hiçbir zaman öpüp koklamadı, ben istediğimde ise alelacele bir şeyler yapardı. Bu yüzden ergenliğime kadar sık sık "ben senin oğlun muyum, ben sizin çocuğunuz muyum" diye sorardım ve o gülerek "yok, seni tarlada bulduk" diyerek geçiştirirdi, ama ben ciddi ciddi "sen bizim oğlumuzsun, tabiki oğlumsun" cevabını veya buna yakın bir cevap beklerdim lakin o hiçbir zamana bana böyle bir cevap vermedi. Her soruşumdan sonraki bu cevaplarında üzülürdüm. Hiç anlamadı. Ya da üzülüşümü umursamadı...
Onunla aramızda anne ve çocuk ilişkisinden çok, sıradan iki canlının etkileşimi vardı, annem öyle davranırdı bana. Hep öyle hissettim.
Şimdi çok yaşlandı. Sanırım 75 yaşını geçeli de bi kaç yıl oldu. Onu sarıp öptüğümde utanıyor, geri çekilmek, hatta kaçmak istiyor. Sanırım ona cinsel olarak bir şey hissettiğim için sarıldığımı, öptüğümü düşünüyor. Oysa sadece çok yaşlı ve herkes onunla saygısızca konuştuğu, bağırıp çağırdığı için acıyorum ve bu yüzden yalnız kaldığımızda ihtiyacı olan merhameti göstermek istediğimden sarılıp öpüyorum.
---------
Babamla da baba-oğul ilişkimiz hiç olmadı.
Hatta tek anım, ben 13 yaşındayken, onun elini tutup arkadaşlarıma yanımdaki yaşlı adamın babam olduğunu şımarık hareketlerimle belli etmek istediğim 1-2 dakikadan ibaret.
Bu zoraki trajikomik anımızdan başka anımız yok.
Belki de aynısını oğluma yaşatmak istemediğim için olsa gerek onu sık sık öpüyor ve sürekli sarılıyorum.
Hâlâ durup dururken onu öpmelerime, kendimi zorla öptürmeme, zorla sarılmalarımıza alışmadı ama olsun, ilerde bir gün mutlaka onunla baba-oğul ilişkisi kurmak istediğimi, eksik kalan ilişkimizi alelacele de olsa tamamlamaya çalıştığımı, tamamlamak için çaba harcadığımı anlayacaktır.
---------
Karımla barışıp, yaşamakta olduğu şehre yerleşerek onunla sapıma kadar heteroseksüel gibi yaşamak düşüncesine kapıldım. Belki onunla burada, bu bereketsiz şehirde, sığ insanlarla tıka basa dolu bu yerde, hayata daha olgunca bakmaya, daha tahammüllü yaşamayı öğrendiğim bu yaşımda, ona ve diğerlerine sabrederek sakin bi hayat yaşayabilirim. Etraftaki birbirini sikip duran onca insan gibi bir yaşam kurmayı bende deneyebilirim. 
----------
Eğer olurda karımla tekrar bir araya gelirsek ve ben buraya yerleşirsem, onunla bir ev arkadaşı gibi ayrı odalarda uyumayı, çok nadir iletişime geçmeyi, karımı hiç sikmemeyi ve eğer o cinsellik yaşamamızı isteyecek olsa (ki hiç istemeyecek) bile, tıpkı onun beni red ettiği gibi bende onu hep red edeceğim. Gerçi, bu konudaki tek katılığımı sadece çocuk yapmak karşılığında bozabilirim.
Çünkü çocuk sahibi olmak istediğim için evlenmiştim ve onun doğurganlığından yararlanmak, doğurganlığını kullanmak insanlığa iyi gelebilir.
----------
Buraya gerçek anlamda yerleşme amacım; oğlumla vakit geçirmek, o büyürken en azından etrafında onu seven, ne yaparsa yapsın kendi kararıyla yapması gerektiğini öğreten, onu bu anlamda her zaman destekleyen bir babası olduğundan emin olmasını sağlamak yalnız olacak.

Sonuçta bir şeylerin olup-olmayacağını veya nasıl olup-olmayacağını da ancak deneyerek görebiliriz.
Denemeden ne olacağını asla bilemeyiz. Hiçbir şey yapmazsak, hiçbir şey olmayacak, ama bir şey yaparsam mutlaka bir şey olacak.
Hem oğlumun etrafında olup arada bazen biraz yol gösterici, biraz arkadaş, biraz babalık da yapmam eminim ikimiz için de iyi olacaktır.
---------
Oğlumun hareketleri, konuşması veya davranışlarında bazen bi gariplik sezdiğim için gay olduğunu düşünmeye başladım. Hatta daha çok kadınların olduğu ortamda vakit geçirmeyi sevdiğini, bundan keyif aldığını, o ortamda bulunmaktan hoşnutluk duyduğunu fark etmeye başladım. Evdeyken dışarı çıkıp arkadaşlarıyla vakit geçirmek yerine, akşama kadar dışarı çıkmadan sadece hala'larıyla vakit geçirmeyi de tercih ediyor.
Öte yandan, eğlenme-vakit geçirme tarzı da diğer çocuklar gibi değil. 
Doğrusu oğlumun gay-bisexuel-homo vb olmasını istemem. Çünkü hayat yeterince zor ve bir eşcinsel-biseksüel-vsvs için hayat ekstra zor oluyor.
Ayrıca büyüdüğünde, daha bilinçli hareket etmeye başladığında, gay-ibne vs olmasının, hayatındaki "eksik baba" figüründen kaynaklandığını düşünerek yaşamasını da istemiyorum. 

Bana sarılırken biraz temkinli, biraz mesafeli yaklaşıyor ve ben "hiç samimi, içten bi sarılma değildi. hadi gerçekten sarılalım. böyle yapmacık olmadan" diyorum ve o sinirlendiğini, gıcık almaya başladığını saklamadan daha yapmacık sarılıp öpüyor.
Onun bana sinir olmasına, benden o anda bıkmasına-gıcık olmasına rağmen, gerçekten isteyerek sarıldığını hissedene kadar yanımdan ayrılmasına izin vermiyorum ve bu sarılıp öpme ritüelini devam ettiriyorum. Böyle anlarda daha çok dalga geçerek sarılıyor ve ben inat ettiğimi daha çok belli ederek ve söyleyerek "düzgün sarılıncaya kadar, beni içten sımsıkı öpünceye kadar bırakmam" deyince, o da bunu yapacağımı,  cidden "bırakmayacağımı anladığından" emin olarak, artık mecburi olarak içinden gelerek, biraz daha az bıkmış ama önceki sarılma ve öpmelerine nazaran daha samimice sarılıp öpüyor.
Bu durum, geldiğimden beri devam ediyor ve zamanla sanki aramızda, onun da hoşuna giden bir oyuna dönüşmüş gibi hissediyorum. 

18 Temmuz 2021

Küçük Çocuğun Büyük HesapLEŞmesi


Yazı şurdan başlamıştı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/07/dogruya-dogru-yanlsa-yamls.html

...Evet, anneme tapmıyorum ama 75 yaşındaki bi kadına kurukalabalıklar önünde kutsallık atfedip, akşama kadar yalakalık yapıp, ortalıkta kimse yokken ise bi koli eşya muamelesi yapılmasını da doğru bulmuyorum, bulmayacağım ve bu haksızlığı da dile getirmeliydim, getirmem gerekirdi ve bu yüzden de dile getirmiştim.

Zaten zamanında henüz başım boktan daha tam çıkmamışken, babama da bi koli eşya muamelesi yapıldığında, ona yapılan muameleyi de doğru bulmamış ve anında sofrada kaşığımı bırakıp "sanki bi koli eşyadır ki atayım arabaya gitsin" deyip tepkimi göstermiştim.
Çünkü babam, o an içerde uyumakta olduğundan dolayı neler olup bittiğini bilmiyor olsada, aşağılanarak davranılmayı hak etmemişti ve hakkını savunabilecek durumda değildi. Ama ben oradaki haksızlığa şahittim ve 13 yaşında olmama rağmen bu davranışı, yaklaşımı doğru bulmamış, hatta haksızca bulduğum için o anda, orada dile getirip sofradan kalkmıştım.

Peki 13 yaşında biri olarak haksızlığı dile getirdikten sonra, sofradan kalkınca ne mi olmuştu?
Onu da şöyle anlatayım;
13 yaşında babamın hakkını savunmak için sarf ettiğim cümleyi tamamladıktan sonra sofradan kalkıp uyumak için kullandığımız odaya geçmiştim ve 5 dakika sonra da 1numaralı abim gelip beni yengemin isteğiyle doyasıya dövüp gitmişti. Çünkü yengeme göre ben bacak kadardım ve abimle böyle konuşmamalıydım. Eğer böyle konuşmuşsam da ağzım burnum kırılıncaya kadar dayak yemeyi hak etmiştim.

2numaralıAbim karısını kırmamış, onun ricası yerine gelip ağzımı burnumu bi güzel kırmış, bende ağlaya sızlaya uyuya kalmıştım ve işte olayın üzerinden de 23 yıl geçmiş, aynı saygısızlığın benzeri tekrarlanmıştı.
Tabii ortada yine şahit olarak ben vardım ve sonu ne olursa olsun yine susmaya pek niyetli değildim. 
Bacak kadarken susmadığım gibi, şimdi yine susmaya pek niyetli değildim ve hiçbir şey yapamasam bile, yapılan haksızlığı en azından whatsapp'dan 2numaraya yazarak, yıllar önce babasına yaptığı terbiyesizliği, haksızlığı, yıllar sonra bu sefer annemize yaptığını dile getirmiştim.
Dile getirdim fakat değişen bir şey olmadı. Hatta yazdıklarımdan sonra beni anında ŞAK diye whatsapp'dan engelledi.

O beni, bu konuyu bahane ederek engelleyip gruptan çıkmıştı ama grupta kalanlarda zaten beni siklemedikleri için cevap vermiyorlardı. Bitmeyen sessizlikten anladığım kadarıyla, mal paylaşımı konusunda kimseden cevap gelecek gibi de değildi.
Bende tuttum "madem mal paylaşımına gitmiyorsunuz, bu konuyu da konuşmayacaksınız, o zaman 'beni çalıştırdığınız süre boyunca, kazanma ihtimalim olan paramı verin' minvalinde" kendimce bir hesap yaparak 1numara'nın karısına şunları yazdım;
-kusura bakma abim beni engellediği için sana yazıyorum, lütfen şunları ona okutur musun?
       -"Sevgili 1numara, 
Beni engelleyerek iyi yapmıyorsun. Olayı daha çetrefilli hale getiriyorsun. Sana yanlış bir şey demedim, yanlış bir şey yapmadım. Ama sen küçücük çocukluğumda dahil bana hep yanlış yaptın. Artık büyüdük, yanlışları geride bırakıp, helalleşelim.
       -Beni engelliyor ve köşe bucak kaçıyorsun ama sende biliyorsunki; senden istediğim, çoluk çocuğuna yedirdiğin ekmeği helal kılmandan başkası değil. Bunu da, kendi malının içine karıştırdığın hakkımı vererek yapabilirsin. Ailene haram yedirmeyi bırak artık. Başka bi çıkar yolu yok. Ben senin yanındaki 6 yıllık çalışmamın, alınterimin karşılığını, yani hakkımı istiyorum.
        -Beni 12 yaşında yanına alıp götürdün ve 18 yaşında evinden kaçıncaya kadar dayak, küfür, hakaretler, kalabalık içinde bile sürekli aşağılamalar ve tükürüp siktir çekmelerle hayvanmışım gibi karın tokluğuna çalıştırdın.
        -12-18 yaş arası toplam 6 yıl beni, senin köpeğin olarak yaşattın. Eğer köpek değil de, yanında bir işçi olarak çalışsaydım, bugünkü parayla aylık 5.000 TL maaş alırdım ve bu da 6yıllık toplamda 360.000 TL yapar.
        -Alınterim olan 360.000 TL'mi ver, seninle helalleşelim. Aksi halde, hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğim ve böylece ne senin boğazından geçen lokmalar, ne çoluk çocuğuna yedirdiklerin haramdan başka bir şey olmayacak.
        -Anneme de "1numara ve 2numaralıabim beni yıllarca çalıştırdılar ama hakkımı vermediler. Sen söyle hakkımı versinler, böylece onlarla helalleşelim" dedim, o da "oğlum görmüyor musun, herkes kendi dünyasında, kimse beni dinlemiyorki. Keşke beni dinleseler ve ben söyleyince verseler" dedi."

Bu mesajları yazıp attım. Attığım mesajlar okundu fakat cevap verilmedi ve ben aynı mesajların ufak tefek editli halini bu sefer tutup 2numaralıabim'e atmak istediğim için harekete geçtim ama onun da beni daha önceki şu yazıda gönderdiğimi söylediğim mesajlar ( http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/borcunuz-sadece-30000000-tl-odemeyi.html )yüzünden engellemiş olduğunu yeniden fark ettim. Mesajlar şöyleydi:
        "-Geçen gün bana "derdimin, senin bu evde oturmaman olduğunu" söylemiştin ve ben o günden bu yana neden böyle bir cümle kurduğunu düşünüyorum.
        -Dün gece anladımki; sen, aslında içten içe, anneni ve ablanları yıllardır kendi evinden daha aşağı tabakada oturttuğun için kendini kötü hissediyorsun. Bilinçaltın, senin öz annene ve kızlarına(yani ablanlara) haksızlık yaptığını düşündürterek sana sürekli baskı yapıyor. Ama bunu kendine itiraf edemiyorsun ve bunu her hangi bir şekilde dışarı da atamadığın için, altkattaki orospuçocuğunun kabalığını bana karşı savunurken ağzından kaçırdın. 
        -Annene ve ablanlara gerçek anlamda hakiki olarak haksızlık yaptığını düşünüyorsan;
 1-Vicdanen rahatlamak için haksızlığı ortadan kaldırarak vicdanını susturabilirsin
 2-Ya da onlara daha büyük bir haksızlık yaparak öncekini yok edebilirsin.
        -Gördüğün gibi olayın benimle hiç ilgisi yok. Bu evde oturmaman senin derdin olmuş ve alakasız bi anda su yüzüne çıkartıp duruyorsun. Herhangi bi nedenle dışarı çıkaramadığın zamanlarda ise, büyük ihtimalle seni içten içe yemeye devam ediyor. Ne yazıkki sen onlardan açık açık helallik isteyip, helalleşmedikçe de içindeki o kurt seni yemeye devam edecek.
        -Çözüm yollarını açık açık ifade ettim, inşallah en azından bi an önce bu sorununu çözer ve yıllar sonrada olsa vicdanen rahatlamış olarak uyumaya başlarsın.
        -Ama bu yazdıklarım, düşüncelerim yanlış ise "bu evde oturmaman neden bana dert olsun"u mertçe açıklamalısın."

Tıpkı bir blog yazısı gibi olan bu mesajları atmıştım ve o da beni, bu uzun blog yazısı gibi mesajlarımdan sonra engellemişti. Engellendiğim için bende 1numaranın karısına attığım yukarıdaki mesajları, 2numaranın da karısına atarak ona ulaşmak istedim fakat karısı en son geçen ay online olmuştu. Bu yüzden 2numaranın kızlarından birine atmaya karar verip şöyle yazdım;
-Maria'cığım merhaba, kusura bakma Baban beni engellemiş, o yüzden sana yazıyorum, lütfen şunu ona okutur musun?
        -"Sevgili 2numara, 
Beni engelleyerek iyi yapmıyorsun. Olayı daha çetrefilli hale getiriyorsun. Sana yanlış bir şey demedim, yanlış bir şey yapmadım. Ama sen küçücük çocukluğumda dahil bana hep yanlış yaptın.
        -Artık büyüdük, yanlışları geride bırakıp, helalleşelim. Beni engelliyor ve köşe bucak kaçıyorsun ama sende biliyorsunki; senden istediğim, çoluk çocuğuna yedirdiğin ekmeği helal kılmandan başkası değil. Bunu da, kendi malının içine karıştırdığın hakkımı vererek yapabilirsin. Ailene haram yedirmeyi bırak artık. Başka bi çıkar yolu yok. Ben, senin yanındaki 5,5 yıllık çalışmamın, gece gündüz demeden döktüğüm alınterimin karşılığını yani hakkımı istiyorum.
         -Beni 25 yaşımda evden kovuncaya kadar, 18-25 yaş aralığında küfürler, hakaretler, kalabalık içinde bile sürekli aşağılamalar ve tükürüp siktir çekmelerle hayvanmışım gibi davrandın ve sadece karın tokluğuna çalıştırdın.
        -18-25 yaş arası toplam 5,5 yıl beni, senin köpeğin olarak yaşattın. Eğer köpek değil de, yanında bir işçi olarak çalışsaydım, bugünkü parayla aylık 5.000 TL maaş alırdım ve bu da toplamda 330.000 TL yapar.
        -Alınterim olan 330.000 TL'mi ver, seninle helalleşelim. Aksi halde, hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğim ve böylece ne senin boğazından geçen lokmalar, ne çoluk çocuğuna yedirdiklerin haramdan başka bir şey olmayacak.
        -Anneme de "2numara ve 1numaralıabim beni yıllarca çalıştırdılar ama hakkımı vermediler. Sen söyle hakkımı versinler, helalleşelim" dedim, o da "oğlum görmüyor musun, herkes kendi dünyasında, kimse beni dinlemiyorki. Keşke beni dinleseler ve ben söyleyince verseler" dedi.
        -Beni engelleyip, benden sürekli kaçtığın için bunu Maria'ya yazmak zorunda kaldım. Ama artık ne kimse benden kaçsın istiyorum, ne de sürekli üstü toprakla örtülü bir şekilde yaşamak.
        -Ben hakkımı alıp doğru düzgün yaşayıp, kendi hayatımı kurmak istiyorum. Sen ve 1numara sizde olan hakkımı verin helalleşelim, bende kendi hayatıma çeki düzen vereyim."

Maria'ya bu mesajları attıktan 2 gün sonra "babana okuttun mu?" diye sordum ve o da bana "okutmadım, okutmayı da düşünmüyorum" dedi. "tamamdır. teşekkür ederim" diye yanıtlayıp konuyu kapattım. Ama tabii adım gibi emindim ki yalan söylemişti. Çünkü babası şu an karşımdaydı ve işte konuya şöyle cümle kurarak giriş yapmıştı: 
-Söyle bakayım bana, senin sıkıntın ne, derdin nedir?
-Sıkıntımı, derdimi biliyorsun. Ne varsa zaten açık açık söyledim
-Ne demek istiyorsun?
-Bilmiyormuş gibi yapma, ne dediğimi biliyorsun
-Yani nedir
-Ee biliyorsun işte" diye yanıt verdim ama baktım o da uzattıkça uzatıyor, hatta bana dişlerini gösterip, boğazından domuz gibi hırıltı çıkararak sert bi şekilde;
-Derdini söyle oğlum derdini" dediğinde, hemen ayağa kalkıp
"-Derdimi bilmene rağmen numara yapıyorsun, dur sana kur'an-ı kerim'i getireyim, öyle konuşalım, yoksa senin oyunların, numaralarınla olmayacak bu iş"dedim ve o sırada da diğer odadaki dolaptan Kur'an-ı Kerim'lerden birini almaya gittim, o da peşimden bağıra çağıra geldi. Ben bu sırada Kur'an-ı Kerim'i alıp ona karşı kaldırarak "tamam, hadi şimdi konuşalım" dedim ve o kafayı yemiş bi şekilde "onu yerine bırak, terbiyesizlik yapma, elimden kaza çıkarma" türünden bir şeyler geveledi, ellerini yumruk yapıp bana gösterdi, fakat onu dinlememeye karar verdim, hatta bana vurmak için yumruk yapıp kaldırdığı sol eline doğru da başımı uzatıp ondan korkmadığımı gösterdim. Gerçekten ne olacaksa olsundu, ama bağırıp çağırmaktan başka bi bok yemiyor, Kitabı da yerine bırakmamı söylüyordu. Bende "eğer benimle doğru düzgün konuşacaksan, yalan söylemeyeceksen, numara yapmayacaksan bırakayım" dedim ve o "tamam, bırak" deyince bıraktım, tekrar diğer odaya geçtik.

Oturduğumuzda gerçekten konuşmaya başlamıştı. Üstelik "derdin ne, sorunun ne" gibisinden şeyler de söylemiyordu. Sağdan soldan önemsiz konular hakkında konuşuyor, benim yanlış yaptığımı, bilmem hangi konulardaki haksızlığımı, her konuda yanlış yaptığımı sürekli üst üste tekrarlayarak baskı kurmaya çalışıp duruyordu. Ben de bunun üzerine yine "sen kur'an'sız konuşmayacaksın" deyip ayağa kalktım ve o da benimle beraber ayağa kalkıp "otur şuraya, terbiyesizlik yapma" deyince, bende;
-o zaman dürüst ol, bana ordan burdan bir şeyler söyleyip haksızlık yapma. eğer yapacaksan, ben seninle kur'an olmadan konuşmam. çünkü senin ağzından doğru kelime çıkmıyor, doğrulukla dürüstlükle davranmıyorsun" dedim. Bu çıkışımla beraber Sahtekâr Dindarımız kendini biraz frenledi ve sözlerine şöyle başladı:
-Bu tezgahı kim kurdu? Baban mı kurdu, ondan kalanlarla mı kurduk? O öldüğünde ondan hiçbir şey kalmadı, yaşarken de bir kuruş dahi vermedi. Zaten adamın beş kuruş parası dahi yoktu. Bunu ben yaptım, bu tezgahı ben kurdum.
-Tamam. Ama herkes gibi bende çalıştım, bunu beraber kazandık. Çalışırken karınca kadar değer vermedin ama gece gündüz, sabahtan akşama kadar köpek gibi çalıştırdın, hakaret ede ede sürekli bağıra çağıra, kızarak tükürerek bi anlık rahat nefes bile aldırmadan hep ama hep çalıştırdın.
-Çalıştın da ne yaptın
-Ne yaptığımı biliyorsun. "aileyiz aileyiz diyordun" ve bende sana inanıp köpek gibi çalışıyordum. Ne kadar çalışkan olduğumu, sürekli çalıştığımı sende biliyorsun. yalan mı?
-Ulan bana ne yapmışsın da çalışmışsın. Ne kadar çalışmışsın
-Sana gece gündüz demeden 5,5 yıl boyunca çalıştım, bir kuruş dahi vermedin. Ama şimdi kendim yaptım diyorsun. Bu trilyonları sen kendin yapmadın. Beraberiz deyip beni köpek gibi çalıştırarak yaptın. En sonunda da evden kovdun.
-he kovdum. madem kovdum gitmeseydin.
-Zaten hatırlıyorsun, ilk kovuşunda hemen gitmedim ki. 100 defa siktir çekip, kovduktan ve ben sana söylediklerinin yanlış olduğunu, ağır sözler olduğunu söylememe rağmen sen arkasında durduğunu söyleyip tekrar kovduğunda gittim.
-Yine de gitmeseydin!! Beyfendiye bak, gitmiş 10-15 yıl hayatını yaşamış, keyfine göre takılmış, gelmiş şimdi hesap yapıyor benle
-Sen evden attın, ben keyfimden gitmedim ki
-Heee iyiymiş. Git sikine göre takıl gel, şimdi gel "beni kovdun" de
-Öyle olmadı mı, yalan mı söylüyorum. (burda onun olayı tartışmaya döndürüp, bana baskı kurarak para konusunu kapatmak istediğini anladığım için cümleme şöyle devam ediyorum) Diyorsun ki; baban parası yoktu, bir şey vermedi, ondan bir şey kalmadı. O yüzden mal paylaşımı olmaz. O zaman dediğim gibi ben sana 5,5 yıl çalıştım, o çalışmamın karşılığını ver. ben çalışmamın karşılığı olan paramı istiyorum.
-allah allah. paranı istiyorsun he?
-he istiyorum
-Bana söyle bakayım, sen nasıl evlendin. Nerden para getirdin de evlendin.
-Sen evlendirdin
-eee ne parasından bahsediyorsun?
-hımmm yani diyorsunki "evet seni yıllarca köpek gibi çalıştırdım, hiç para vermedim, ama hakkını da seni evlendirerek ödedim" (bu cümlemle bi şok geçiriyor, rengi sararıyor ama çabuk toparlanıp sırf bir şeyler söylemiş olmak için şöyle diyor)
-öyle demedim. (derin bi nefes alıyor)sen nasıl anlamak istiyorsan öyle
-yoo ben nasıl anlamak istiyorsam öyle değil, sen kendin bana öyle mantık kurdurtuyorsun
-nasıl mantıkmış
-senin bana yürüttürdüğün mantıkla konuşuyorum; diyorsunki "seni yıllarca köpek gibi çalıştırdım, hiç para vermedim, ama düğününü yaptım, ödeştik" (galiba bu kadar hızlı kabulleneceğimi beklemediğinden dolayı şok olmuştu ve ben böyle söyleyince tartışacak bir şey kalmadığı için kekelemeye başlamıştı. bi kaç saniyelik kekelemeden sonra cümlesini kurabilmişti ve dedi ki;)
-he aynen öyle.
-tamam, öyle olsun. kabul ediyorum. sen beni hiç para vermeden yıllarca çalıştırdın, ama düğünümü de yaptın, böylece düğün masraflarımı karşıladığın için de ödeştik.
-tamam. seni çalıştırdım, hiç para vermedim. ama düğününü yaptım ödeştik. başka söyleyecek bir şeyin var mı?
-yok. bu kadar. başka söyleyecek bir şeyim yok.

Gerçekten başka söyleyecek bir şeyim yoktu. Çünkü bu konuyu konuşmuş olmamız bile beni daha o anda rahatlatmış, yıllardır belirsizlik içinde arada imalı imalı laf sokmalarla gündeme gelip kaybolan bu konu, beni de rahatsız ediyor, hatta aklıma "beni evlendirdiği" düşüncesi geldikçe ailemdeki herkese karşı kendimi ezik hissediyordum.
Fakat işte şimdi başrol oyuncunun kendisinin dile getirmesiyle, isimlendirmesiyle rahatlamıştım, üzerimden tonlarca ağırlık kalkmış kadar hafiflemiştim. Çünkü o anda bu konuda artık kimseye borçlu olmadığım netleşmişti, kimseye borçlu olmadığımın adını muhatabıyla birlikte açıkça koymuştuk. Yani; takısı-makısı yemeği cartı curtu derken düğünümü kendim, köpek gibi çalışarak yapmıştım ve 300.000 TL gibi bir paraya mal olan bir evlilikle, rezil bir hayata daha merhaba demişim.

Bu benim için inanılmaz hafifletici, anlatamayacağım kadar güzel, kelimelere dökemeyeceğim kadar rahatlatıcı bir olaydı. Hatta şu bir kaç gündür bu konuyu düşündükçe içimi tuhaf bi mutluluk duygusu, tuhaf bi sevinç kaplıyor. Çünkü borçlu olmadığımı bilmek, borçlu olmadığımı netleştirmiş olmak, borçsuz yaşamaya başlamak muhteşem derecede güzel. Üstelik özgüvenim de biraz yerine gelmedi değil. 

Vay be, kendi düğünümü kendim çalışarak, her kuruşunu karşılayarak kendim yapmışım ve kendim yapmama rağmen yıllardır bunun ezikliğini yaşıyor, borçlu olduğumu düşünüyordum. Ama bundan sonra artık o ezikliği yaşamayacağım, bir eziklik eksik yaşayacağım. Şükürler olsun.

Ha bundan sonra ne mi olacak, arkadaşlarımdan birine de dediğim gibi;
"siktir len, seni ananbaban evlendirdi, evini barkını da onlar kurdu. ben ise anam dahil hiç kimsenin bir kuruşunu dahi almadan, köpek gibi çalışarak kendim evlendim. ikimizin arasındaki fark bu işte"

Evet bundan sonra olurda aile içinde de, böyle bir konu açılır veya ima edilirse direkt "kendi düğünümü kendim yaptım, bu konuda kimsenin bi hayrı bile dokunmadı. o yüzden bana kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok" diye anında cevap vererek lafları ağızlara tıkayacağım.
Zaten ablamlar, annem, erkek kardeşim ve 3numaralı abime de, 2numara ile aramızda geçen konuşmayı şöyle özetledim;
-oturduk konuştuk. beni köpek gibi yıllarca çalıştırdığını, hiç para vermediğini ama bunun karşılığı olarak beni evlendirdiğini, evlilik masraflarımı karşıladığını söyledi. bende kabul ettim. karşılıklı olarak bu konuda hemfikir kaldık. konuşarak olayı netleştirdiğimiz için rahatladım, vallahi de billahi de, tillahi de o andan beri hafiflemiş gibiyim yav...

(tabii konuşmamız bu kadar kısa sürmedi ve hemen de bitmedi. bir sürü konuya daha girdi çıktı ( örneğin; çocukluğumda ne yiyip içtiğimi, kimin evinde kaldığımı, ne giydiğimi ve bunları kimin karşıladığına kadar her konuda beni sinirlendirip konuşulmazı oynamaya çalıştı) ama hiçbir gereksiz konusunu iplemedim ve hep kendi kafamdaki olaya bağlı kalarak, aramızdaki konuyu netleştirmesi için kendimi sakin tutup, konumuzu her dağıtmak isteyişinde, ben sakince konuya bağlı kalarak "asıl konumuzdan sapmayalım, yoksa kur'an-ı getireceğim" diye karşılık verdim.

Bu arada evet, ailem ne yazıkki her boku rahat rahat yiyip içsede, haramdan başka bir şey yemeselerde, vampirlerin-yarasaların ışıktan korkması gibi Kur'an-ı Kerim'den korkuyorlar. Bu korkularını bildiğim için savunmamı onunla yapmıştım.
İnşallah gerçekten korkuyorlardır. Yoksa savunmasız kalacağım.

2numara ile gerçekleşen bu konuşma rahatlamamı sağladı, ama bakalım 1numara ile ne zaman karşı karşıya geleceğiz. Ayrıca hadi 2numara "seni para vermeden çalıştırdım, ama düğününü yaptım" diyerek bana para vermeyeceğini açıkça söyleyip kendini akladı, peki 1numara ne yapacak, kendisini nasıl aklayacak. Paramı vermemek için nasıl bi dümen çevirecek veya verecek mi?
Para da az değil ha, işin ucunda 360.000 var :)
Gerçi para mı alamasam bile, adını koyacağı mantıklı bir nedene de okeyim ya hadi bakalım hayrlısı.
Çünkü işin ucunda çocukluğum var, gençliğim, ergenliğim var. Her fırsatta ezilmişliğim, zevkini çıkara çıkara ezmeleri var, çocuk-ergen halimle tükürüklerinde yüzmek var, aç karnına sabahlamalarım var.
Mantıklı bir nedenle para vermeyeceğini söylese bile, çocukluğumun, ergenliğimin, ezilmişliğimin hakkını istemiş olacağım ve eminimki sırf yüzüne bakarak istemiş olduğum için bile çok ama çok rahatlayacağım.
ve son olarak açıkçası paraları sikimde değil, ben hep çalıştım, her zaman çalıştım ve kimseye muhtaç olmadan geçinecek kadar parayı her zaman kendim kazandım.
Ama zamanında, tamamen savunmasız, günahsız, masum olan içimdeki çocuklara yapılan haksızlıkları, şimdi büyümüşken hiç korkmadan, çekinmeden dile getirmeliyimki rahat edeyim, rahat uyuyayım.
Çocukluğuma, savunmasızlığıma, günahsızlığıma bakmadan yaptıkları haksızlıkları muhataplarına karşı dile getirip yüzlerine vurarak huzur bulmalıyım. Birinci raundda rahatladım, ikinci raundda daha da rahatlayacağıma eminim. Çünkü insanı, kendinden başkası iyileştiremiyor.


16 Temmuz 2021

Tüm zayıflığına rağmen doğruyu dile getirmek; doğruya doğru, yanlışa yamlış demek


Şu "KARIMI HANGİ ERKEK KARDEŞİM SİKMELİ"  yazısı çok bereketli bi yazı çıktı. Resmen hayatımın bütün büyük çıkmazları gidip gelip ya bu konuya bağlanıyor, ya da burdaki konulardan birinden başlıyor.

Yine böyle bir olayla karşı karşıyayız ve hazırsanız yine Karını Hangi Erkek Kardeşin Sikmeli yazısına referans vererek anlatmaya başlıyorum. ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/karn-hangi-erkek-kardesin-sikmeli.html )

Yazıda da kısaca değinmiştim ve hatta eski bir kaç yazıda da, askerlik sonrası evlenmeye karar verdiğimde beni evlendirenlerin(yani evlilik masraflarını karşılayanların) ailem olduğunu söylemiştim.
İşte o düğün de takılan kocaman bilezikler, irili ufaklı takılar, evli olmamıza rağmen sadece bir kaç sefer yalayabildiğim memelerin başladığı yer olan gerdanın üzerine takılan altın gerdanlıklar, kolyeler, zincirler vs vs vs ne varsa tüm masrafı bizimkiler karşılamışlardı. 

"Bizimkiler karşılaşmışlardı" diyorum ama aslında bugün 2numaralı abimin eve baskın yapması sonrası onunla gerçekleştirdiğimiz hırıltılı konuşmada, düğün olayı ile buna bağlı diğer tüm detaylar netliğe kavuştu ve gördümki; aslında tüm masrafları ben karşılaşmışım. Yani 300.000 TL gibi bir masrafı, o çiroz, o ufak tefek adam, o zayıf çelimsiz ben karşılamışım.
Bunu 2numaralı abim kendi ağzından kulaklarıma döktüğü kelimelerle netleştirince, çok ama çok rahatladım, hatta "şu an hafiflemiş olduğum için ayaklarımı yere basmakta zorlanıyorum" desem abartmış olmam.
Mutluluktan uçuyorum denilen şey bu olsa gerek. Çünkü insanın içten içe bildiği, hatta aile içinde de yer yer yüzüne çarpılıp duran gerçeklerin bu kadar netleşmesi, insanı rahatlatıyor. Beni rahatlattı.

Rahatlamam, hafiflemem ise şöyle gerçekleşti;
Hafta sonu herkes pikniğe gidince evde tek başıma kaldım. Bizimkiler giderken bana da "gel, gel" dediler, "güneşe çıkmaz, sadece gölgede oturursun" falan diye ısrar ettiler ama "yok almıyım, sıcakta bunalırım" diye karşılık verdim ve ablamlar kardeşimle beraber pikniğe gittiler. 

Onlar gittikten yarım saat sonra 2numaralı Abim kapıyı çaldı ve kapı dürbününden bakınca onu görüp "evde kimse yok" diye yanıtlayarak, içimden de kapıyı açmamayı düşündüm. Ama cümleyi tamamlamamın saniyesinde de kapıyı açtım ve içeri girmesi için geri çekildim. Çünkü konuşacaklarımız vardı ve anladığım kadarıyla, o da zaten herkesin pikniğe gittiğini bildiği için (büyük ihtimalle benden küçük olan erkek kardeşim onu, benim evde yalnız olduğuma dair haberdar etmişti ve ) o da çıkıp gelmişti.
Hem açıkçası bundan daha iyi fırsat olmazdı, olamazdı. Eğer bu fırsatı da değerlendiremezsem, yani kapıyı açmazsam bi daha siktin sene onu yalnız yakalayamaz, konuşamazdık...

O içeri girdikten sonra, direkt olarak misafir odası adındaki odaya geçip oturdu ve bende o anda bir haftadır attığım mesajlarımı düşündüm. Onu, benden küçük erkek kardeşimi, 3numaralı abimi ve 1numaralı abimi topladığım whatsapp grubuna neler yazmamıştım ki. İşte şunları;

        -Sizin benimle her hangi bir konuda düzgün bi şekilde oturup konuşmak yerine, sürekli köşe bucak bir şey saklıyormuş gibi olan benden kaçmalarınızdan, oturduğumuzda ise beni öldürmekle tehdit etmelerinizi düşünmekten, çocukluğumdan itibaren sizin için tüm gücümle çalışıyor olmama rağmen insan yerine koymamanızdan, tek başımızayken veya kalabalıkta herkesin içindeki o beni zevkle aşağılayıp siktir çekmelerinizi düşünmekten, 2numara'nın beni 25 yaşımda evden kovarken karıma da orospu muamelesi yapmasını her gün her gün düşünmekten, 1numara'dan 18 yaşında evden kaçıncaya kadar dayak yediğimi düşünmekten çok çok yoruldum.

        -Ben artık bunları düşünmek yerine kafamdan tamamen silinsinler istiyorum. Bu yüzden düşündüm, taşındım ve sizinle olan bugüne kadarki çalışmalarımın karşılığını alarak, sizlerle maddi ilişkimi tamamen kesip kendime yeni bir hayat kurmaya karar verdim.

        -Kendinizin, çocuklarınızın ve karılarınızın boğazından geçen lokmaları helal kılmak istiyorsanız, küçük-büyük demeden bugüne kadar sahip olduğunuz her şeyi listeleyip maddi değerlerini parasal olarak toplayıp 5'e bölmeniz ve benim payıma düşeni bizzat bana vermeniz.

        -Benim sizden manevi hakkımı Allah dışında alabilecek olan yok, ama en azından bu dünyadaki maddi hakkımı bizzat ben sizden istiyorum ve hakkımı alarak, sizlerle maddi bağımı tamamen kesip helalleşerek kafamın içini rahatlatmak, bundan sonra da huzur içinde yatıp kalkmak istiyorum.

diye yazdım ve bu mesajlarımdan sonra1numara ile 2numaralı abimler şak diye gruptan ayrıldılar. Zaten yazdıklarımın muhatabı da sadece onlardı ve muhataplarıma açıkça içimden geçenleri yazdığıma göre de benim yapacak bir şeyim kalmamıştı. Top artık onlardaydı ve "bu yazdıklarım yüzünden olumlu-olumsuz mutlaka bana dönüş yapacaklar" diye umutlanarak bekleyecektim.

Beklememin boşuna olduğunu onların, olayın üzerinden 3-4 gün geçmesine rağmen bana hiç ama hiiiç dönüş yapmamalarından anlamamak aptallık olurdu. Resmen beni her zamanki gibi siklememişlerdi ve zaten açıkçası umurlarında olmadığımı biliyordum. Ama soğuk soğuk ima edilen, fakat hiç isimlendirilemeyen, açık açıkdillendirilmeyen bu para mevzusunu da ben açmayacaksam kim açacaktı?
Bence olaya bir sefer parmak atmışken ve uyuyan yılanı uyandırmışken, artık yılanı kuyruğundan tutup kaçmasına izin vermemenin de tam zamanıydı. Bu yüzden 3-4 günlük bu bitmeyen sessizliklerini, onları yine gruba ekleyerek bozdum ve bu sefer de;
        "-Bu konuyu oturup konuşalım. Çünkü evde benden kaçarak, burda gruptan çıkarak çözemeyiz, çözüm olmaz. Sorun daha da büyür. Ben kendi içimizde halledelim istiyorum.
        -Sizden istediğim; yıllarca çalışmam karşılığında döktüğüm alınterimin hakkından başkası değil. Alınterimin karşılığını verin, helalleşelim." diye yazdım:

"Yarrağım yazdın da ne oldu?" derseniz, hiçbi bok olmadı. Bu mesajlarımdan sonra da büyük sessizlik devam etmiş, herkes yine ölü numarasına yatmaya devam etmişti. Ama ben ölmemiştim ve üstelik, sürekli ne olacak diye bakınıp duruyordum.
Duruyordum, duruyordum ama yok, kimse beni sikleyip cevap vermiyordu. Öylece yazdığımla kalmıştım.
Fakat biraz rahatlamıştım da. Çünkü dile dökülmeyen, fakat her fırsatta dilsizce konuşulan, sürekli ima edilen bir konuydu bu.
Bu konun da dille söze dökülerek kulakların ayağına getirilmesi gerekiyordu.
Bende konuyu dile getirip, kulakların, gözlerin ve beyinlerin ayaklarına getirmiştim.
Eskiden olsa bunu söylemeyi ayıp ve haksızca bulur susardım ama artık eskide değildik. Çünkü ben hırsızlık yapmamıştım, ben sürekli bana söylenen "biz aileyiz" adlı sömürülerine inanıp sabahtan akşama kadar hiç durmadan çalışmak için yaratıldığını sanan bir köpek gibi çalışmış, karşılığında ise hiçbir zaman para almamış, almayı düşünmemiş karın tokluğuna çalıştığımı fark etmeden yıllarca hakaretler, küfürler, baskı ve aşağılamalar eşliğinde çalışmıştım...
Bunu dile getirmek yanlış değildi, ayıp değildi. Bunu dile getirmek hak olandı.

Benim bu, dile getirilmesi gereken gerçekleri yazdığım günün ertesinde akrabalarımızdan birinin vefatıyla, zaten bizde misafir olan 1numaralıabim annemi alıp taziyeye gittiler. 1numaralı abimle, abimin yaşadığı şehirdeki taziyeye giden annem, gece de mecburen onun misafiri olup orda kalmıştı.
Ertesi sabah ise 1numaralıabim, herkesin önünde çok çok ama çok sevdiği annemizi oğullarından biri aracılığıyla yolcu taşımacılığı yapan minibüslerden birine attırıp evine göndermişti ve bende bunun üzerine ona "anneni oğlun aracılığıyla minibüse bindirip göndereceğine, oğlun aracılığıyla evine bıraktırsaydın keşke. ama gerçi zamanında bi kaç günlüğüne misafirliğe gelen alzaymırlı babasını, sırf karın "ben buna bakamam, benim işim değil, kızları baksın. yarın gönder gitsin. uğraşamam" dediğinde, sende bana dönüp "he yavv, yarın at arabaya gitsin" demiş ve böylece babana bi koli eşya muamelesi yapmış adamsın. hasta babasına böyle davrananın, sağlam anasına böyle davranması da çok normal tabii. Ama biliyorum ki ömrüm yeterse, bende sizin evlatlarınız tarafından birbirlerine postalanmanızı göreceğim" diye yazdım ve o da beni anında engelledi...

DEV amı http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/07/buyuk-hesaplesme.html

12 Temmuz 2021

Büyüdüğümde ibne olacağım hissedildiği için mi bana çocukken kötü davranılıyordu

Karımı Hangi Erkek Kardeşim Sikmeli yazısı( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/karn-hangi-erkek-kardesin-sikmeli.html )na şu yorum gelmişti;
"Askerde bile bu kadar ceviz kırdıysan (gerçi abartı geldi) çalışırken kırmaya çalıştığın cevizler abinin gözüne geldiyse ve bunu söze dökemediyse sinirini farklı şekilde göstermiş olabilir... "

Bu yoruma kadar aslında ara ara kendim ve abimler arasındaki gerilimin nedeni için buna yakın şeyler düşünmedim değil ve zaten eski yorumlarda/yazılarda da bi kaç defa bu konuya değinmiştim. Tabi direkt yorumdaki gibi düşünmemiştim ama, ibne olduğumun aslında ailem tarafından geçmişten bu yana bilindiğini, fakat Niiiiiw York, Menhetın, Peeeris, Yunenistean veyahutta Kenada'da falan filan yaşamadığımız için, entel dantel bi aileye mensup değildim ve entel olmayan ailem, ilerde götümü siktirme veya "illada erkek götü sikeceğim" diye tutturup sokaklarda çığırmadan yaşama potansiyeline sahip olduğumu anlayıp, olayı kendilerine özgü ilkel yöntemlerle de çözmüşlerdi. 

Çözüm ise, tabiki Menhetın'a yakışır şekilde her zemenki gibi;
-sorunu görmezlikten gelmek
-sorunun bizzat kendisini yok saymak
-soruna kaynaklık eden şeyi köşeye bucağa saklamak,
-sorunun erken yaşta ellenmemesi için el ayak altında dolanmasını engellemek vs vs vs idi.

Evet, şakasız ve dalgasız olarak söylemem gerekirse; bence çözümleri gerçekten bunlardı ve kendi çapları için gayet yeterliydi. Çünkü yine bence aile, toplum, kurukalabalıklar, et yığınları vesaire vesaire işte artık bu nefes alıp veren şeylerden ne kadar nefret ediyor veya onlara ne kadar sevgi besleyerek isimlendiriyorsanız, bunlar kendilerinden olan ve kendileriyle yaşayan bireyin ne olduğunu her zaman bilir, ama açıkça dile getirmezler ve yaşam deneyimlerine göre de başa bela olmayacak şekilde köşe bucak yaşayacağı bi şekilde ona ömrünü doldurturlar.

İbneliğimi toplumdan ayrıştırıp, yine sadece ailem özelinden bana bakacak olursak; bence onlar için atsan atılmaz, satsan satılmaz, siksen sikilmez cinstendim ve bu cinssizliğim yüzünden kafaları hep karışıktı.
Yoksa abimin çocukluğumda bana kızdığı zaman hakaret etmek için kullandığı "değişik biri"ni, ablamların deyişiyle "allah seni de böyle yaratmış"ı, konu komşunun tuhaf bakışlarının sahibini, diğer çocukların deyişiyle "kız gibi" olan beni ne yapacaklardı ki?
     1-Öldürüp bi yere gömseler, ibne olan leşim heteroseksüellere göre daha çok ve daha pis kokardı, ortalığa da gey kokusu hemencecik yayılır, yaygarası ise gay kokum uçup gittikten sonra bile kalıcı bi şekilde, şehirde ordan oraya dolanıp durur, böylece aile bireylerinin de başları çifte belaya girmiş olurdu. Bu yüzden de öldürmeye kötülüklerinden aldıkları cesaretleri olsada, götleri yemedi. Yaşattılar.

     2-ibne olduğumu belirterek, beni aile içinde açık açık dışlayabilirlerdi ama dışlamadılar. Çünkü ben de her gey gibi zaten dışlanmaya dünden razı olduğum bir potansiyelle dünyaya gelmiştim ve eğer götverenin teki olduğumu belirterek dışlayacak olsalar, hemencecik içimde biriktirdiğim gizli geysi intikamımı ortalığa dökmek için en haklı fırsatı bulmuş olur, küçük Anadolu kasapasında ibneliğimi özgürce yaşamaya başlar, kasapa'da sikini eliyle bileylemiş olan herkesin altına girer, üstüne çıkmadığım kimseyi bırakmaz, böylece bizimkileri de SOKAKa çıkmaz hale getirirdim.Yani dışlandıktan sonra sokaklar sadece özgürLEŞmiş olan bana yalnız kalırdı.
Onlar da bunu bildikleri için, beni açıkça dışlamadılar, dış dış dışlayamadılar. Bunun yerine beni kendileriyle beraber yaşatarrak her fırsatta ezmeyi tercih ettiler. 
Ben de bu arada ezilmelerime anlam veremeden büyüyor ve aklıma bir allahım olduğu geldikçe de el açıp, gökde bi yere odaklanarak "ya rabbil alemin, çile sendense, çare de sendendir. e hadi yeter artık bu kadar çile, çaremi ver artık" diye yalvarıp, inci gibi gözyaşlarımı da sırayla dökmekle meşgul oluyordum... 

     3-Küçükken, ilerde amcık yerine, sadece sik-göt sevecek biri gibi görünsemde, durum ilerdeki bir olasılıktan ibaret olduğu için, ibneliğimden emin olamadılar ve hatta, davranışlarımı çocukluğuma bağlayıp, kendilerince "ilerde düzelir" diye düşünerek, ibnelik potansiyelimi yok sayıp içlerini rahat ettirdiler.
Ettirdiler ettirmesine ama ben büyürken bastırdıkları öfkelerini, dışlarına en basit bahanelerle bile kusmaktan geri kalmadılar. Örneğin boğazlarında biriken balgamı temizlemek için bazen sıradan bir tükürük okkası olarak kullanılıyordum, bazen avuç içlerini sertleştirmek ve tokat atmakta ustalaşmak için cansız bir kum torbasıymışım gibi davranılıyordu. 

     4-Kendi yamuk yumuk inançları gereği "Allah bunu da böyle yaratmış" felsefesine sımsıkı sarılıp, bana bir şey yapamadılar. Çünkü bildikleri tek gerçek olan "bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş sayılırdı." sözünden korkuyorlardı. Bu yüzden yaşamama göz yumdular. Gözlerini yumduklarında yok oldum.

     5-ilerde bi gün "götveren-götsiken"in tekine dönüşecek olsam bile, bugünden itibaren o büyük güne kadar iş gücü olarak kullanılabilirdim. Sonuçta fuckir bi aileydik ve ailede iki eli-iki ayağı olan herkes kendi ekmek parasını çıkararak günü noktalıyordu. Yürümeyi öğrendiği günden bu yana eve kendi ekmeğini kazanıp getiren sübyan ben, büyüdüğümde biraz daha planlı ve iyi bi şekilde eziklenerek yönlendirilirsem kim bilir bunlara daha neler neler kazandıracaktım. 
Yani ailem, sadece ibnelik potansiyelimi değil, azimli çalışma potansiyeline sahip olan içimdeki beni de görmüştü ve bu yüzden öldürmek, dışlamak yerine, aralarında öğüterek ibneliğimi dile getirmemeyi seçmişlerdi.

Özetle; evet, bütün aileler gibi benim ailem içinde ibne olduğum, olacağım ayan beyan ortadaydı ve herkes ne olduğumu adı gibi biliyordu. Ama ibneliğimi yok saymak, görmezlikten gelmek onların ikiyüzlülüğüne daha çok yakışıyordu ve onlarda kendilerine nasıl yakışıyorsa öyle davrandılar. Tabii bende kendime yakıştığı gibi yaşadım. Zaten herkes kendisine yakışan nedir bilir ve ona göre davranır. 


09 Temmuz 2021

Ne Vereyim Abime

Anonimin teki, şu yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/borcunuz-sadece-30000000-tl-odemeyi.html ) şöyle yorum yapmıştı:
 "Çok tuhaf hayat erkeği 'İsteyen çözüm bulur istemeyen bahane' diye çok dolaşan bir söz var.
Daha önce de yazdım galiba, şimdi de yazıyorum. Hiç bir sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını bekliyorsun.
Önce eşin, sonra oğlun, ailen...
Onları yarı yolda bırakmamış gibi davranıyorsun onların seni kucaklamasını bekliyorsun... 
Hayattan alacaklı değilsin vermen gerekenler var.
Bu arada inşallah tedavin iyi gider bir an önce iyileşirsin. " deyip, sonrada sessizce siktir olup gitmişti. 
O siktir olup gitmişti ama yorumu kalmıştı.....

Anonimin yorumundan anladığım kadarıyla ona göre ben "çözüm bulmak yerine, bahane arayanın tekiydim"
Evet, onca yazı sayesinde burada soyunup çırılçıplak kalan ben bundan başkası değildim. Çünkü Anonimimiz aslında hayatım boyunca bana o kadar yakındıki 'hiç sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını beklediğimi' gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmiş, hayatımı sürekli yanıbaşımda bulunarak adeta benmişim gibi deneyimleyerek yaşamıştı ve işte tam da bu yüzden benim bahaneci biri olduğumu asla yanılmadan, şaşırmadan adı gibi biliyordu ve anladığım kadarıyla yanıbaşımda yaşamaya devam ederek bilmeye de devam edecekti.

Yine yorumundan anladığım kadarıyla hayatıma da yeni girmemişti, çok eskiden, belki de ben babamın taşşaklarından birinde henüz bir spermken, yani anamın amına girip döllenmeden çok çok çok önceden bu yana benimleydi. Bu yüzden "bahaneci biri olduğumu, henüz ben yaratılmadan önce" sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını bekleyen biri olduğumu biliyordu.

O da benimle beraber ablam tarafından büyütülmüş, ablamı 8 yaşına kadarda annesi sanarak yaşamıştı, 4 yaşında benimle beraber sokaklarda su satarak, boyacılık yaparak, bisküvi satarak aile bütçemize katkıda bulunmuş ve tüm aile bireylerimizin çalışarak biriktirdiği parayla açtığımız, fareli pastanemizdeki tepsilerin altında benimle beraber 12 yaşına kadar ezilerek yaşamış, 12 yaşımdan 18 yaşına kadar 1numaralı abim ve karısıyla yaşarken, benimle beraber o da tüm hakaretleri duymuş, tükürükleri suratının ortasına yumruk gibi yemiş, kalabalıkta milyonlarca kez aşağılanmış, yengem ona da laf söylemesin diye o da benimle beraber yıllarca oturmak zorunda kaldığı sofrada az yemek yemiş ve bunun böyle gitmeyeceğini anladığında sokaklarda kuru ekmek yiyip öyle eve gelmeye başlamış, abimin sırf keyfine, sırf canı istedi diye attığı dayakları o da benimle beraber afiyetle yiyip karı gibi zırıldamayı da burnunu-gözlerini sildikten sonra kesmişti.
Olay sadece, ben artık dayaklardan bıkıp evden kaçtığımızda da bitmemiş, o da benimle beraber sokaklarda sürtüp daha sonra yine eve döndükten sonraki yetişkinlik yıllarımda da yanımda olmaya devam etmiş, hatta ben evlendikten sonra da karımla sırf ben istediğim için yaptığımız seksler esnasında, Anonim'in kendisi bizzat sikimi tutup karımın amına sokup çıkarıyormuş kadar yakınımızdaymış da bu yüzden;
bahaneci biri olduğumu söylemişti.
Offf kahrolası ben off. Ölsem de anonimin gönlünü rahat ettirsem. Hem böylece, bahanelere de son verirdim.
Evet ya aslında ölsem daha iyi. Çünkü onun deyişiyle; kimseyi yarı yolda bırakmamış gibi davranmaktan bende yoruldum.

İşin birazcık da olsa dalgalı kısmını geçip, daha ciddi yani dalgasız kısmına gelirsek;
Anonim'in üstteki yorumunu ilk gördüğümde, ona hak verdim. Çünkü hayatımın kaba taslak kısımlarını süsleyerek anlattığım, bölüm bölüm karmakarışık olan blogdaki yazılarda, yaşamımın diğer ince detaylarını, şok özel anlarını anlatmamıştım ve o da bu kanılara benim yüzümden varmış, en sonunda da;
"Hayattan alacaklı değilsin vermen gerekenler var." diyerek bana siktirini çekmişti. Hayatım boyunca yanımdaymış gibi kurduğu diğer cümleleriyle beraber, bu son cümlesiyle bende azcık kalan aklımı da başımdan tamamen almış, bi kaç gün bu cümle üstüne derin derin düşündürtmüştü.

Bende kendimce "vermem gerekenleri zaten verdim, ama senin haberin yok" minvalinde şu yazı ayağına başlamıştım: ( http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/vermem-gerekenler-ve-daha-fazlas.html )
Bu yazılarda, aileme, eşime vs verdiklerimi uzun uzun yazsamda özetle şunları verdiğimi sıralamıştım:
     a) 25 yaşıma kadar (çocukluğumdaki çalışmalarım haricinde, 12 yaşından sonra toplamda 12 senemi) gerçek anlamda onlar için köpek gibi çalışarak geçirdim. Karşılığında yemek yemek dışında hiçbir şey almadım.

     b) İlerde bir gün hırsız ilan edilmemek için, kötü olmamak adına bir başkasının yanında çalışmayı red ettim ve 1 yıl sonra haklı çıkarcasına, o zamanın parasıyla ailemin 300.000 TL zarara uğramasını engelledim, ama akıllıca davranışıma rağmen bir teşekkür bile edilmedi, aksine onları yüzüstü bıraktığım söylendi, söylenmeye devam ediyor.

     c) Her şeyi boş verip, askerden sonra ailemle yaşamaya başladığımda, abim beni yıllarca bedava çalıştırdı, ona milyonlar kazandırdım ama 25 yaşımda beni evden siktir çekerek kovup, karımı da sikmek veya diğer iki kardeşimden birine siktirmek istediğini açıkça söyledi, bende karımı kimse sikmesin, sadece benim yarrağımı yesin diye alıp evden ayrıldım

     d) Onunla İstanbul'a yerleştik. Kendimce "yeni bir hayat kurduk" diye düşünüyordum ama karı tüm parasızlığıma rağmen tuttuğum evleri beğenmedi, açıkça da "bu çöplüklerde yaşamam" dedi çekti gitti. Daha sonra kendi beğendiği evi tuttuğumda ise, bizim bir aile olmamıza odaklanmak yerine, türlü bahanelerle kendi ailesine kaçıp kaçıp durdu.
İstanbul'daki 3üncü yılımızdaki en son kaçışında ise artık pes ettim ve peşinden gitmedim. Aradan yıllar geçti, o da şu an anne babasıyla mutlu mesut yaşıyor.
Memlekete gittiğimde, 2-3 defa annemlerin zoruyla, karımla karşılıklı oturup tekrar deneyebilir miyizi konuştuk, ama karım oğlumuzu düşünmek yerine süs eşyalarını, binlerce liralık koltuk takımlarını alıp alamayacağımızın derdinde olduğunu söyledi. Şok oldum. Hassas kalbimin taşlaşmamış küçük bir kısmı da bu son aduket'de taşa döndü. Bende ondan artık tamamen vazgeçtim. Annemin ısrarlarını da, annemle beraber siktir ettim. 
   
      e)Verebilecek başka bir şeyim kalmadı. Çünkü sağlığımı da kaybettim.

Eksik ve kaba taslak da olsa, Verdiklerim'in Listesi böyleydi. Anonimiz ise ikinci yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/garson-asker-dolandrc-ve-temiz-kalmak.html ) gelip uzun mu uzun, ara ara da bana yağ çektiği çok süslü cümlelerle dolu anlaşılmaz yorumunu yapıp en sonunda da "bunu istersen yayınlama" demişti.
Siktir ordan, "istersen yayınlama"ymış. O zaman mail atsaydın yarrak.
(Neyse sakin olayım. Kendi kendime yazarken bile atarlanmakla iyi yapmıyorum.)

Neyse işte, yazdıklarımda; çocukluğumdan itibaren yıllarca kimler beni sikti, yetişkinliğimde ise beni insan yerine koymak yerine, hayvan gibi görmeleri dahil "karımı kim sikmek istiyordu, başka kimlere siktirmek istiyordu" detaylarından, karımın yanımda amcığını serip yatmak yerine, benden bile sakladığı kilotlarına sıkıştırıp kaçmalarının detaylarına kadar uzun uzun anlatıp anlaşılmayı beklemiştim ama nerdeeeeeeee???
Anonimimiz son yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/kocan-kac-yl-oya-oya-oya-laya-bilirsin.html)  gelip "Hayata senin bakış açınla bakmak isterdim. Probleme hangi değerler girerse girsin sonuç hep senin haklılığın olarak çıkıyor." diyerek beni, yani bu Hassas Kalbin Sahibi'ni yine şok etmişti. 
Oysa ben sırf eksik anlatıyorum ve bu yüzden yanlış anlaşıldım sanarak, yani bir yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için, tüm detayları anlatmıştım ama anlattığım tüm detaylara, tüm yazdıklarıma rağmen Anonimimiz bu sonuca varmıştı. Ona göre ben, tüm değerler karşısında haklı çıkmaya çalışan eziğin tekiyim.
Oysa haklı çıkma uğraşı içinde değildim, sadece olayları yarı gizleyerek anlatmak yerine, bir isimlede yazıyor olsam aslında anonimliğimin arkasında daha da dik durarak, yaşadıklarımın en azından bu bölümlerini tüm çıplaklığıyla anlatıp neyin, neden ve nasıl olduğunu anlatabilir ve böylece kendim rahatlarken, karşımdakiler tarafından da anlaşılabilirdim. Çabam sadece anlaşılmak içindi, yoksa değerler girsin çıksın bana ne fark ederki.

Hem böylece; o da benimle beraber hayata başladığı anamın amından çıkıp, kendi anasının amına def olabilirdi.
Ama def olmadan önce belki, Vermem Gerekenler'in tam listesini açıkça verebilirdi de değil mi? 
Evet böyle bir beklenti içine de girdim ve yorumlarından birinde ona "ne demek istediğini açıkça yaz" dememe rağmen anlamadı ve süslü cümlelerine devam etti. Çünkü benim yıllardır Vermem Gerekenler veriyor olmama rağmen, verdiklerimi beğenmemişti. Ama yine de merak ediyorum, acaba vermem gerekenler nelerdi ki? Yani; ne vereyim abime tam olarak, abim benden başka ne ister, ya da abim tam olarak vermem gerekenleri nasıl listelerki?

aa bi dakka bi dakka acaba şunlar senin o listedekilerden bir kaçı olabilir miydikine acaba??
-kendine değer vermek!
-kendini sevmek!
-söylenenlere kulak asmamak!
-ne olursa olsun gülümsemek!
-her şeye rağmen tebessüm etmek!
-hayata daima pozitif pencereden bakmak!