-->

23 Temmuz 2023

aklındakini anlık yaz yayınla

Bu sabah uyandığım daha ilk anda aklıma "ulan bunlardan uzaktaydım ve beni yıllarca hiç aramadılar. niye hiç aramadılar" sorusu geldi. öyle durup dururken ve gözlerimi daha 1 saniye önce açmışken. vallahi ya daha gözlerimi yeni açtığım anda bu düşünce kendiliğinden geliverdi ve sabahtan bu yana da gelip gelip duruyor. yani beni yıllarca neden hiç aramadılar ve ben yıllarca kendi kendime bir şeyleri bahane edip onlara gelip giderken, bayram seyran oldu diye bi kaç günlüğüne kalmaya gelirken bile neden hiç hoş karşılamadılar. ve genel olarak da  neden beni hiç kendilerinden saymadılar. neden ben, yıllar önce kuruyup kalan o ağaca inatla asılı yaprak gibi tüm rüzgarlara karşı tek başıma durup sımsıkı o kuru dala yapıştım. 

oysa biliyorum yani eminim en azından, bir şey yapmadım. bir şey yapmadık birbirimize. salt ufak bi kötülük bile etmiş olsam, kötülüğümden dolayı deyip rahatlayacağım ama öyle bir şeyde olmadı. aramızda öyle bir şeyde yoktu. bazen tüm bu durumu anlamadığım için "çünkü onlar kötü" deyip işin içinden çıkıyorum ama sonra yine aklıma takılıyor. çünkü bence kötü olmakta değil bu. bu başka bir şey ve ne olduğunu bilmek istiyorum allahım.
allahım acaba ben bi şey mi yaptım, affedilmeyecek bir şey mi söyledim, salt kendiliğinden akıp gelen doğal kötü bi yanım varda ben mi göremiyorum. nedir bunun sebebi allahım. niye beni hiç sevmedi bu piçler. amından çıktığım annem bile bana o kadar uzak ve bi an önce siktir olup gitmem için elinden geleni yapıyorki, tüm bunları anlayamıyorum. acaba istemeden mi doğurdu. nedir sebebi. ama hadi o beni istemeden doğurduğu için sevmiyor ve gitmem için yanıp tutuşuyor diyelim ya kardeşlerime ne oluyor. onlar niye beni sırf kendileri gibi aynı anneden babadan dünyaya geldik diye ufak bi yakınlık göstermiyorlar. suçum ne allahım. ben bir şey mi yaptım. lütfen allahım bana bu işin iç yüzünü anlayabileceğim şekilde göster. sen göstermezsen benim kendi başıma bunları anlayacağım yok.
Tüm bunlardan da yoruldum allahım, biliyorsun. çok yoruldum. benden kaynaklı bi durum varsa en azından kendimden olduğunu bileyim yeter. yani sadece nedenini öğrenmek istiyorum. senden istediğim bu şey, biliyorum senin için hiçbir şey değil allahım. neolur allahım bana bunu söyle. içimi ferahlat.

21 Temmuz 2023

Birazda Gerçekler Hakkımda Konuşalım mı? 5-

 Sevindiğim gerçekler 5
Öncekiler: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/06/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m.html

------12------
ailem olan bu insanların arasına döndüğümden bu yana geçen şu 3 yıllık süreçte onlarla açık açık yaşamaya başladığım gerilim, doğrusunu söylemek gerekirse hoşuma gitmeye başladı. çünkü artık birbirimizi açıkça sevmediğimizi biliyoruz ve toplumun dayattığı kuralları yüzünden ayrılamıyoruzda. daha doğrusu ben ayrılabilirim ve ayrılmam için ellerinden geleni yaptılar ama sonra tüm ayrılıp gitmelerimin benim zararıma olduğunu fark ettikten sonra, gitmek yerine burda kalmamın yararıma olduğunu görüp kalmaya karar verdim ve onlarda toplumun dayattığı kurallar yüzünden beni açıkça kovamadıkları gerçekliğinden dolayı kalışımın yararını görmeye başladım. şimdi ise; beni her aralarında istemediklerini söyleyişlerinden zevk alıyor, her sevmediklerini belirtmelerinden özgürlüğümün sadece bana bağlı olduğunu anlayarak sevinmeye ve bu kadar aşağılanmışlığa rağmen gitmek yerine kalışıma sinir olmalarına seviniyorum :)
insanın kesin özgürlüğünün sadece kendisinin elinde olması kadar kendisine mutluluk, huzur veren bir şey yok. ben henüz karşılaşmadım..
öte yandan bu hafta yaşanan bi olayla şunu da anladım ki; eğer ailemle barış imzalarsak, yani karşılıklı olarak birbirimizi olduğumuz hallerimiz, kızgınlıklar ve kırgınlıklarımızla kabullenirsek, bu durum kendimi cehenneme atmamdan başka bir şey olmayacak. çünkü şartları onların belirlemesine izin vermiş olacağım ve bu da sınırlarımın onlar tarafından çizilmesi demek olacak. oysa bunu anlamaktan acizler ve bende şunu emin olarak anladım ki;
onlarla barışmadan bi arada yaşamak, benim yararımdan başka hiçbir şey değil. o yüzden;
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK GETİREN GERÇEK SAVAŞ 
(bu savaşın bana getirdiği huzuru, rahatlığı ve hesapsız özgürlüğü sanırım kutsamak lazım. yaşasın kötü insanların ucuz hesapları ve bu arada huzur bularak yaşayan ben)

-----13-----
Yeni yeni bilinçli olarak anladım ve zorlanarak kabul ettimki; annem çok cin bi kadın ve 85 yaşına kadar yaşamış-yaşıyor olmasına rağmen, ömründen akıp giden uzun yıllar onu kötülüğünden arındırmamış-arındıramamış. Belki de arınmak istemedi veya aslında kötülük, ona sadece iyilik olarak göründüğündendir. Onun bakış açısını geçersek. Onunla barış imzalamak, kendimce iyi olana yönlendirmek için çok çaba sarfettim ama umursamadı. En azından, sadece bana karşı olan davranışlarını değerlendirdiğim olaylardan sonra üzüntüm geçtiğimde gidip ona, bana kötü davranmaya hakkı olmadığını ve artık en azından kalbimi kırmaması ve beni üzmemesi için de bir şeyler yapması, böyle bir çaba göstermesi gerektiğini farklı zamanlarda defalarca uzun uzun açıklamama rağmen beni amına bile takmadı ve artık kendisinde tamamen kemikleşmiş olduğuna inandığım kötücül davranışlarına umarsızca normal bi şekilde devam etti.
onunla ilişkimiz böyle devam ederken, önceki ay banyo dolabında havlumu arıyordum ve yanlışlıkla en alttaki çaputların ve ıvır zıvırların arasında onun olduğu belli para dolu çıkını elime geçince şaşırdım. (annemi parasız yaşlı bi kadın sanıp ara ara eline zorla para tutuşturan benin, şaşırmaması imkânsızdı.) bu buluştan bi kaç gün sonraki tekrar olumsuz davranışlarında, onu asla düzeltemeyeceğimi kabul edip, en azından kötü davranışlarının karşılığını görmesi için çıkınından 150 tl alıp rahatladım. çünkü bir insanı düzeltemiyorsan ve onu, yaptıklarından dolayı tüm saflığınla uyarmana rağmen sana hâlâ aynı şekilde davranmaya devam ediyorsa cezalandırılmak gerekir. 
ve annemin bana her kötü davranışından, kalbimi hiç umursamadan kırışından sonra büyük bi sevinç duyarak çıkınında 100-200 tl tırtıklamaya devam ediyorum. bu beni iyi hissettiriyor.

------14---
Anneme yaptığım bu davranışın benzerini, önceki aylarda 3numaralıablama da yaptım. 
Çünkü geldiğimden bu yana, beni evde istemediğini artık hareketleriyle belli etmek yerine sözleriylede açıkça dile getirmekten hiç çekinmiyor, eve bela getirdiğimi de eklemekten geri kalmıyordu. Artık ne bela getirdiysem ://
Bu davranışlarından iyice sıkıldığım ve aslında evde neler olduğunu görmek için orayı burayı karıştırırken, gardroptaki çantasının küçük cebinde altın bilekliğini görüp görevi insanların sadece canını almak olan Azrail gibi masumca gülümsememe rağmen görevimi yerine getirmekten vazgeçtim ve ablam için içimden "ne hali varsa görsün" deyip bilekliği tekrar yerinde bırakarak hayatıma devam ettim. 
Günler bu şekilde geçip giderken, ablamda "defolup gitmem gerektiği" gibi sözleri söylemekten, işi biraz hızlandırmak içinse bana açıkça yemek vermeyeceğini belli etmekten geri kalmadı. (Oysa yemek vermemesi sorun değildi çünkü o sıralar artık çoğunlukla sebze-meyve ile günü atlatıyor, kendi yemeğimi de kendim yapıyordum.)
Onunla aramızdaki bu durumun koca birer tekrara döndüğünü ve aslında ondan gelmekte olan bu davranışların hiçbir zaman bitmeyeceğini, karşılık olarak onu alttan alarak ise aslında bana böyle davranmaya hakkı olduğunu kendisine sandırmaya devam ettiğimi düşünmeye başladım ve bu yüzden onu cezalandırmak için, onun evde olmadığı bi gün gidip bilekliğini alıp sakladım.
Bilekliğin kaybolduğunu 1 ay sonra anladı ve sesi titreyerek gelip bana "bilekliğini görüp görmediğini, acaba eve hırsız mı girmiş olduğunu, yılların emeği olan değerli bilekliğini nasıl kaybettiğini anlamadığı" gibi cümleler kurup durdu. Ona "nasıl bi bileklikti, gidip kuyumculara bakalım, polise haber verelim" diye karşılık verdiğimde, yüzü buz kesti ve "belki de ben bi yerde düşürdüm" diyerek geçiştirdi. Fakat bi kaç gün aralıkla tekrar aynı  konuşmaları yapınca ona "bana sürekli sorup durmana gerek yok. nerde kaybettiysen git orda ara. kaybettiğini söylediğin tarihlerde de zaten ben evde değildim. o yüzden benim aldığımı ima etmeye çalışma" deyip onu şoke ederken, içimden büyük bi coşkunlukla sevinmişken onu kendimden uzak tuttum.
Sonraki günlerde ise bana karşı gittikçe yumuşadı ve bu aralar yine yemek yapmaya, kahvaltıda beni sofraya çağırmaya, bazen canımın bir şey isteyip istemediğini sormaya başladı. 
Oysa adalet, cezalandırılarak yerine getirilmesi gerek bir şey değil. İnsan salt cezalandırılmış olduğu veya cezalandırılacağı için iyi biri olmamalı. İyi olmaya dair çabası, korku ve kayıplardan bağımsız olmalı.  Fakat bunu anlatmaya kalkıştığında kimse seni sikine bile takmıyor. Çünkü cezalandırılarak özgürleşmek, günahından-körülüğünden küçük bi bedel karşılığı kurtulmak insanı rahatlatmaya yetiyor.


18 Temmuz 2023

bir şey denemesi

sevgilim, senin (evet senin) beni anlaman imkansız
çünkü ben sana bir kaç değil, onyüzmilyon beden büyüğüm ve sen beni üstüne giyinirsen içimde kaybolursun
bense seni kaybetmek istemiyorum ve orda, bedenimin yanında öylece bi ihtimale bağlı durman yeterince hoşuma gidiyor.
aşk bu. bu aşk. biliyorsun kavuşursak seks olur.

yıllar sonra aklım başıma geldiğinde hiç korkmadan, utanmadan herkesin içinde ağlama özgürlüğüm olduğunu anladığımda ve bi kaç okyanusu dolduracak kadar birikmiş gözyaşımı şehrin geceden kalma ucuz bira kokusu, taciz esnasında düşürülen genç kız ruju, sadece cool adamlarca içilmiş sigara izmaritleri ve bi de 2 dakika süren ilk travesti sikişi deneyiminde çabuk boşalınca "ne yapıyorum lan" diyerek inişe geçen sikten hızlıca çekilip camdan atılan prezervatifleriyle dolu sokaklarına döktüğümde geç olacak biliyorum ama yinede hoş olan bundan başkası değil.

uçaklar, otobüsler, trenler, arabalar, vapurlar, duble yollar, iki katlı köprüler falan.
bunlarsız bana gelmeyi hiç düşündün mü?
yani sen ülkenin öteki ucundan kalkıp 2 saat sonra yanıma gelebilirken ve seni bana getiren bunlarken, geldiğindeki sen sen misin? hiç düşündün mü?
aklın alıyor mu bu hızlı ve çarçabuk kavuşan yavşaklaşan bizi?
uçakları falan boş ver, şimdi hemen şu anda bana doğru koşmaya başlamalısın
ve sabretmelisin arabasız kilometrelerce falan.

Birazda Gerçekler Hakkımda Konuşalım mı? 4 --

şurda başlamıştı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/06/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m.html

 ------10----
Az önce kendimi "ailemle aramızın süper şeker olmasını istiyor muyum yoksa istemiyor muyum" diye düşünürken yakaladım ve hemen anında ağzımın payını verdim. Çünkü ailemle aram süper şeker olursa ve her şey yolunda giderse aslında bu benim tutsak edilmem, kendimi bir kurbana dönüştürmemden başka şey olmadığı anlamına gelmez ve evet, bütün kurbanlar olmasa bile kurbanların çoğu aslında kurban olmaya gönüllüdürler ve sanki kurban olmak istemiyorlarmış da hayat onları kurban etmiş gibi davranırlar. Hayır, ben kurban olmak istemiyorum. Ben iki arada bi derede olarak yaşamaktan memnunum. Ben bu gerginliğin bana özgürlük verdiğini, sunduğunu ve özgürlüğümün bu gerginliğe bağlı olduğuna iman etmiş o ermişin ta kendisiyim. Bu konu özelinde son olarak şunu söylemeliyim ki; ailemle aramızdaki gerginliklerin bitmesi için çok çaba sarfedip hep ödün verdim ama onlar ne çabalarıma değer verdiler, ne de ödünlerimi saydılar. Hatta tam tersi olarak, çaba ve ödünlerimin zayıflığımdan kaynaklı olduğunu sandılar ve beni kendilerine muhtaçlığımdan kaynaklı bi eylemler zinciri içerisinde hareket eden bi zavallı olarak görüp, daha fazla ezip hakaret ettiler. Oysa böyle değildi ama kimse ne anlatacağım ki?

ve şimdi hepsini siktir et; bana böyle davrandıkları için çok mutluyum, hep böyle davranacaklarını bildiğim için de çok sevinçliyim. Çünkü iplerimin hepsi kendi elimde ve özgürlüğüm benden başkasına ait değil.
ve her zaman dediğim gibi; sevilmediğini bilmek kadar değerli olan hiçbir şey yoktur. Sevilmediğini bilmek özgürlüktür. Kimseye yalakalık yapmak zorunda olmadığını bilmek, yalan söylemek zorunda olmamak, istediğin zaman istediğin yere siktir olup gidebilme biletinin elinde olmasıdır. ve eğer sende bu durumdaysan, tüm bunları yaşıyorsan sakın ola çekip gitme, içlerinde kal ve onların seni sevmediğini biliyor olduğunu bilmelerine rağmen onlarla yaşayarak onlara işkence edip bundan biraz zevk almaya bak.
Şu an ben, onların her gün gözümün içine gitmem için yanıp tutuşarak bakmalarını sağlıyor ve gitmiyor olmamdan dolayı da acı duymalarına çok ama çok seviniyorum. 

----11----
-şeyi düşünmeye başladım; annemle doğru bi ilişki kurabilseydik, yani bebeklik dönemimde o bana düzgün bi annelik yapıp iyice kucakladıktan sonra memesini ağzıma soksaydı, bende bebek ağzımla memesinin ucuna tutunarak ona çocukluğumu yapsaydım ve bunun sonrasındaki yıllarda da o yılların içindeki gerekliliklere göre karşılıklı kurlarımıza devam etseydik, kafamdaki eksik tahtalardan biri olan kadın imgesinin tamamlanmışlığından dolayı aslında annemi sikerek çocuk sahibi olma içgüdüsünün vereceği yönlendirmeyle sadece kadınlara ilgi duyup, tüm aşklarımı da sadece kadınlara beslediğim için en sonunda olan şimdiki bu yaşımda etrafım 10-15 çocukla sarılı mutlu bi baba olur muydum?
yani bence, freud ve onun gibiler birazda olsa haklı gibiler. aslında erkekler sikecek karı ararken anneleriyle, kadınlarda onları okşarken sikecek koca ararken babalarıyla karşılaşmayı ummaktan başka bir şey yapmıyorlar ve bunu sanki sadece ben ve Freud biliyormuşuz gibi davranıyor tüm dünya.
Oysa bu doğru saçmalıkları anlatan kitaplar tüm vitrinleri süslüyor, internetin her yerinde pdf olarak gezip tozuyor, akademik dünyada alıntılana alıntılana anlamı bilinmiyor olmasına rağmen okunmaya devam eden kur'an ayetine dönüştü ama kimse bu gerçeği mecbur kalmadıkça dile getirmiyor. yani ben;
homoseksüellerin sorununun, annelerinin sikilebilecek bir canlı olarak görememelerinden kaynaklı olduğunu düşünmeye başladım ve eğer annemi sikmek isteseydim ve onun, evin tabanından 1 basamak yukarıda olan tuvalete girip kapıyı kapatmadan çişini yapıp sonrasında da esmer teninden daha kara olan kıllı amını musluğun altında bulunan tastan avuç avuç su alıp yıkarken gördüğüm o çocukluk dönemlerimde midem bulanmasaydı belki de şimdi cinselliğin yarrak peşinde olduğum tarafında değil, bi ihtimal tüylü şeftali ısıran tarafında olurdum.
doğruyu net olarak bilmiyorum fakat yıllarca hayatlarına yakından tanık olduğum binlerce homonun  anneleriyle ilişkilerinin de hep sorunlu olduğunu gözlemledim ve çoğunun da babaları benimki gibi köşedeki boş çuvalın teki veya tamamen silik bi gölge gibiydi hep.
Yani diyorumki; sorunlu ve fazlasıyla baskın bi annenin varlığı, tüm canlılarda olduğu gibi, şimdi homo olarak adlandırılanların da DNA'sında bulunan ibne moleküllerinin, hayatlarında olmayan baba figürünü ortaya çıkarmak üzerine yeşermiştir ve sonuç olarak da farkında olmadan, aslında kadınlardan değil erkeklerden hoşlandıklarını düşünerek hayatlarını bi yarrağa göre şekillendirmişlerdir. Zaten içe doğru karmaşık bir amcıktansa, dışa açılan ve yolu net olarak gösteren yarrak daha çekici gelmiştir.

devamı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/07/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m-5.html


12 Temmuz 2023

Allah’a mektup

Bu mektuplar, kendimi bildim bileli sadece kafamın içinde değilde, tüm bedenimde gezinip duran aklımın bi köşesinde daima hareket halinde olan bir şeydi. Bu konuya ait hareketlilik beni, bazen yolda yürürken sağa sola öylesine boş boş bakarak ya da evde tek başıma otururken bi anda gelen can sıkıntılarının nedeni üzerine düşünürkenki çok bunalımlı anlarda ellerimi açtırarak Allah'a dua ettirip göndertmiş, karşılığını ise zaman içerisinde gerçekleşmesini veya olmasını istediğim her neydiyse istediğim gibi öylece hiç farkında olmadan almıştım.
Fakat bir çok karşılık bulan mektubum olduğunu hep unuttum, bazense Allah'a gönderdiğim mektupları benim istediğim gibi de gerçekleştiklerini-gerçekleşmiş olduğunu çok sonraları hayal meyal ya fark ettim, ya da hiç fark etmedim ve şimdi anlıyorumki; zaten hepimiz Allah'ın bizi yarattıktan sonra hiç duymadığını-görmediğini ve hatta bizi kendi halinde bırakıp hiç iplemediğini düşünüp, kendimizi iyice sahipsiz hissettiğimizde acılar içinde kıvranırken tüm inançsızlığımıza rağmen yine O'na mecbur kalışımızdan dolayı son çare olarak "allah'ım belki varsındır. aklım seni anlamaya yetmiyor diye niye yok sayayım" adındaki o bi anlık düşünceye sarılıp mengene dişlileri arasında sıkışmakta olan özümüzü sakinleştirmek için ellerimizde birikmiş mektupları ard arda atarız. İşte bu sabah, böyle düşünceler arasında gidip gelirken (11 temmuz 2023 saat 07:40) gerçekleştiğinin farkına vardığım isteklerimi yazmaya karar verdim.

Allah'a Mektup 1: Allah'ım içimdeki erkek sevgisini yok et
Yıllar önceki yıl olan 2017 yılında; o güne kadar yaşadığım yıllık-aylık-haftalık-gündelik ve saatlik ilişkilerden, beni sadece yarrağa ihtiyacı olduğunda arayan ibnelerden ve kendi sonu belirsiz ibneliğimden o kadar yorulmuş ve bundan dolayı da artık ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilemez haldeydimki dayanamayıp Allah’a "allahım, ben artık bunun ne olduğunu bilmiyorum ve içinde yürüdükçe de ne bok olduğunu da iyice karıştırmaya başladım. aşk arıyorum dedim ama görüyorsunki beni sevsinler diye siktiğim adamlar dışında karşıma kimse çıkmıyor. belki kendimi siktirirsem seven çıkar dedim ama iki postadan sonra kimse dönüp bi daha yüzüme bakmıyor. ne olur allah'ım herkesin sadece yatak arkadaşı olduğum, yatak arkadaşlığı yaptığım ama yatak dışında hiç karşılık bulmadığım bu halime, zihnimin bundan fazlasını nasıl bulacağını bilmediğim şu zavallılığıma bi son ver. allah'ım eğer bu takılıp kaldığım duygu durumu bir hastalıksa al benden yok et. hastalık değil de senin verdiğin bir armağansa da ben artık yoruldum bu günübirlik piçlerden ve bu yüzden al armağanını istemiyorum. al benden ne olur al güzel allahım. çünkü görüyorsun istediğim gibi biri çıkmıyor, çıktı sandıklarım ise beşparasız olduğumdan iyice emin oldukları anda siktir olup gidiyorlar ve farkındasındırki; tüm bunlardan dolayı olsa gerek bende aşk-sevgi-o birine değer verdiği-verildiği için seven yanımdan uzaklaşmaya başladım ve herkes gibi sadece yakışıklı bi erkeği, güzel bi kadını daha sikme uğraşına doğru son sürat yol alıp zifte bulanıp kaldım. ne olur allah'ım benim bu zifte bulanmış haldeki çırpınmamın beni daha da aşağı çekmesine izin verme. ziftlenip kendimi kaybetmezsem hiçbir şey bulamayacağımı, olamayacağımı fark edip atladığım bu dipsiz dehlizlerde bile bana sahip çıkan ve hep ışığa yönlendiren rabbim, bu dehlizde benim bulacağım-beni bulacak bir şey yok, geç anladım ve bu yüzden artık kendimi daha fazla kaybetmek istemiyorum. görüyorsun ya kanatlarım ziftli her tarafım çamur. buna rağmen umudum da yine senden başkasından yana değil. ben artık çok çok güçsüzüm ve fark ettimki kendimi bile dinlemez olmuşum, kendime dahi sözüm geçmiyor. ne olur allahım bana sahip çık. beni artık sadece bana bırakma Allah'ım ve lütfen içimdeki bu erkek sevgisini yok et." diye yalvarmaya başlamıştım. 

Ellerimi açarak veya herhangi bi yerdeyken çok umutsuz olduğum anda dışımdaki hiç kimseye çaktırmadan içimden ağlayarak sessizce ettiğim bu erkeksizlik isteği dua'larından oluşan mektuplarım sonrası Allah duamı kabul etmiş olacakki, beni o yıl okul bahanesiyle Kıbrıs'a gönderdi ve ben orda gerçek anlamda seksten çok uzak kalabilmiş oldum. Hatta orda hoşlandığım biri vardı ama bunu sadece onu gördüğüm zamanlarda fark ederdim. Tıpkı onunda beni gördüğünde fark etmesi gibi ve biz onunla hiç azıtmadan kendi orta yolumuzu bulup, birbirimizin sınırlarına hep saygı duyarak iki arkadaş olarak kalmayı, yakınlığı sadece arkadaşça tutmayı başardık.
Oysa ben birinden hoşlandım mı, etrafın amınakoyardım ya hayretti bana ve ben uslu durabilmiştim.
2017-18 sonrasındaki yıllarda da değişen bir şey olmadı. İlk önceleri yalnızlık yıllarım başladı, yalnız kalmak istiyorum, sekse doydum vs vs sanmıştım ama şimdi anlıyorumki mektubuma doğru adresi yazabilmiştim ve o da doğru adrese gitmekten başka bir şey yapmayarak gideceği yere varmış, içinmdeki dua çok çok çokça kabul olmuştu.
Tabii osbire devam ettiğimi de söylemeliyim. Zaten herhangi biriyle olmaktansa osbir her zaman en güzelidir.

ve inşallah, benim için de doğru kişi denilen biri varsa, Allah bizi bingbang gibi çarpıştırarak ortaya büyük bi aşk çıkartır.

 Allah'a mektup 2: Ailemle yaşamak 
Kendimi bildim bileli sevgi dilendim insanlardan. Sadece tanımış olduklarımdan değil, tam aksine tanımadığım ve hatta daha az önce tanıştığım insanlardanda çok fazlaca sevgi dilendim. Çünkü sevgiyi ilk kaynağımdan alamayınca, karşına çıkan herkeste kalmış biraz sevgin varmış ve istemek en doğal hakkınmış gibi yaşarsın. Üstelik böyle yaşadığını da bilmezsin.
Bende bilmiyordum ve 2016 yılının aylarındaki günlerden birinde, şu an yüzünü hiç hatırlamadığım ve sisler içinde bi siluet olarak anımsadığım biriyle tanıştığımızda, hangi hareketimden dolayı sarf etttiğini bilmediğim "kimseden sevgi dilenme" cümlesini kurarak beni beynimden vurdu.
Evet ben oldum olası sevgi dilenmiştim ve yıllardır bunun hiç farkında olmadan, tıpkı evcilleştirilip sokağa atılan o süs köpeğinin, herkesin peşinden büyük bi hevesle koşması gibi durmadan yorulmadan koşarak patilerimden tutup başımı okşamalarını istemiştim.
İşte o zaman bunun nedeninin; aslında ailemden uzakta olduğum, onlardan ayrı ayrı bi yaşam kurmaya zorlanmışlığından kaynaklı olduğunu anladım ve sonraki aylarda bu durumu iyice sindirdiğimde aklıma "allah'ım ben her şeyi bok ettim ve nasıl temizleyeceğimi bilmiyorum. ne olur allahım sen beni ailemle birleştir." diye dua etmeye başlamıştım. Hatta o dönem arkadaşlarımdan biriyle olan buluşmalarımızda sık sık "...ya bana baksana sanki hiç kimse yok, sanki dalından kopup sokakta rüzgarın oraya burya savurduğu yaprak gibi tek başımayım" diye içimi dökmüştüm.
Sonra yıllar hızla geçti ve işte 2020 yılı sonunda bi anda hastanelik olup uyandığımda ailem yanımdaydı. O arkadaşımda beni hastanede ziyaret etti ve bu beni çok değerli hissettirmişti.
Aradan aylar geçip ben toparlandığımda, ailemin yanına dönmüştüm ve arkadaşımla olan telefon konuşmalarımızdan birinde bana "hatırlıyor musun bana hep '
sanki hiç kimsem yok, sanki dalından kopup sokakta rüzgarın oraya burya savurduğu yaprak gibiyim' deyip duruyordun. bak gördün mü, hiçde kimsesiz değilmişsin. ailen durumunu duyunca hemende koşup geldiler ve bak işte sen artık onlarla yaşıyorsun." demişti.

Evet o mektubumda ulaşmış, duam kabul olmuştu ama içlerine girdikten sonra anladım.
Demekki allah bazen insanı, kendisine iyi olmayan, iyi gelmeyen yerden uzak tutar. ama insan bunu anlamaz ve yinede oraya dönmek isterse, Allah onun içten yakarışını kabul edip onu istediği yerde döndürür ve gerçeği görmesini sağlar.
Gerçeği gördüm, artık kimseden sevgi dilenmiyorum ve buraya dönüşümle beraber, yıllardır ettiğim başka bi kaç bi duamın daha kabul olunarak gerçekleştiğini fark ettim..
beni sadece bana bırakmayıp hep sahip çıktığın için çok teşekkür ederim güzel Allah'ım.


05 Temmuz 2023

ailedeki ibne

---burda neden durduğum, neden buraya ait tüm o çok uzak olmayan zamandaki yaşantılarımı tekrar tekrar yazıp durduğum üzerine düşünüp duruyordum ve az önce şıp diye anladım; aslında burda, bu evde, bu ruhsuz duvarlar arasındaki duruşum, en basitinden ticari bi uğraştan başka bir şey değil.

sevgi mi? geç. nefret bile yok artık aramızda. en azından ben hissetmiyorum ve açıkçası onlara acımaktan başka elimden başka gelen bir şey yok. (Belki de acıyışım sadece kendimedir ya neyse...)

Şu bi kaç ay içinde içine girip kaldığım yaşantımız, hissiz iki-üç farenin, hayat denilen kediden kaçarken aynı deliğe sıkışmasından başka bir şey değil şu an bu yaptığım, gözden çıkarılmış olmayı kabullendiğim için bunu bi kazanca çevirme telaşından da başkası değil.
hem kirli bi kedinin patisinden kaçıp burdan uzak olan o şehirlerde kimsesiz fakir bir kene olarak yaşama uğraşına girişip orda sessizce ölmektense, burda bunlara yapışıp kalmayı ve ne yapmaya devam ederlerse etsinler, tüm negatif uğraşlarına rağmen onlara kızmadan beraber nefes alıp vermeye devam etmekten başka kaderimde bir şey olmasını istemiyorum?
Zaten olmayanı olduramam, olmuş olana ve olmaya devam edene ise baş kaldırmak boşuna ve açıkçası kanlarından olduğum bu insanlara sevgi beslemeye çalışmak, merhametle dolu bi ilişki kurmayı da korkak bi fakir barış severin, tek varlığı olan götündeki beyaz donu bayrağa dönüştürerek yukarı kaldırıp sallamasından başka bir şey değil. 
ve ben zaten donumu çıkarıp bayrağa dönüştürürken götümü de açıkta bırakmış olarak gelmiş olmama rağmen değişmeyen bir şey olmadı. anladığım şey ise, kafamın içinde kendime ait bir ütoik dünyadan başkası yokmuş. o yüzden şimdi inatla burda kalarak, kalmaya çalışarak sadece basit bi ticaret yaptığımı ve her kaldığım gün için cebimde biraz daha para biriktiğini fark ettiğimden bu yana uğraşımı-enerjimi buna harcamaya koyulmuş bulunmaktayım. bunun sonucunda olan şu 2 yılın sonundaysa toplamda 200.000 tl biriktirdim ve şimdi bununla ne yapacağımı da bilmiyorum.
Sahi para için burdaysam ve şimdiki işim sadece para kazanmaksa ve param da şu an varsa hala neden kalıyorum. kalmaya devam ediyorum.
siktiğimin hayat denilen bu makine çok karmaşık ve ben işe yeni alınmış elemanın ta kendisiyim. başına oturttukları bu makinenin şu kırmızı düğmesine basınca ne oluyor, sarı çizgiyi neden geçmemeliyim, tepemdeki lamba ne ara ve neden yanıp sönüyor. o köşedeki kolun üzerinde "çekmeyin" yazıyor, çekersem ne olacak? önümdeki ışıklı pano, yükselip alçalan deniz gibi dalgalı çizgiler falan kafamı çok karıştırıyor. ben inip yürümek istemeye başladığım yere geçen hafta geldim. ama herkesede "hayat çok güzel ve 100'erce yıl yaşamak istiyorum" deyip duruyorum. şimdi inersem herkes ne der sonra?

yukarıdaki satırları geçen hafta yazmıştım. şimdi ise bi kaç ekleme daha yapıp yayınlıyorum;
-param olmasına rağmen kalmaya devam ediyor oluşum, biraz daha para biriktirmek ve bunu oğlum büyüdüğünde, ona vermesi için DEDE'sine teslim etmek. Buna şu bi kaç gün içinde karar verdim. En azından oğlum ileride bir gün evlenmek istediğinde veya bir iş kurmak isterse, parası olmasını ve bunu rahatlıkla yapmasını istiyorum. Belki ilerde bir gün benim için inandığım Allah'a, annesi yüzünden ona doğru dürüst yapamadığım babalığımın sorumluluğunun verdiği yükün kalkması için bi-iki dua eder. Aslında "ona vereceğim bu para rüşvetten başka bi şey değil" diye de düşünmüyor değilim fakat tutup çöpe atmak da çok aptalca.

--başka konulara geçecek olursak;

---**geçici olan malulen emekliliğim önceki ay bitti. Arayan sgk memurunun yönlendirmesiyle "sağlık durumumun yeniden değerledirilmesi ve uzatılması" dilekçesi yazıp yolladık. bi kaç hafta içinde sonuçlanacak.

---**Geçen sonbahar evlenip başka bi şehre yerleşen 4numaralıablam, bu bayram doğum yaptı. küçücük bi bebeği var. fotoğrafını 3numaralıablamın, erkek kardeşime göstermesi esnasında gördüm.

---**bayram geçip gitti. eski bayramlar denilen şey burda da kalmamış. kimse birbirini ziyaret etmiyor. whatsapp'dan birbirlerine "iyi bayramlar" yazmak hepsine yetiyor. kahrolası ayfonlar. sosyal ilişkileri bitirdiniz. teşekkür ederim.

---**okulu bıraktım. aptal öğrenciler çekilebiliyorlardı ama öğretmenlere dayanamadım. zaten diplomayı alıp götüme de sokacak değildim. kendimi okul uğraşı yerine, yıllardır biriktirdiğim için kenarda toplanan kitaplara verdim. bol okumak ve belki zaman içerisinde bir şeyler anlamaya başlamak daha iyi olacak.

---**bu bayram, 12 yaşından itibaren yanlarında büyüdüğüm ve şimdi 32 yaşında olan erkek yeğenimle olan sohbetlerimizden birinde ona "arkadaşım olarak tanıdığı Öküz Herif'in aslında Erkek Arkadaşım olduğunu" söyledim.
-ailenden birinin bilmesi iyi olur. en azından sen bil. o aslında benim erkek arkadaşımdı.
-nasıl erkek arkadaş
-işte erkek arkadaş yavv
-nasıl yani
-sevgili olarak
-nasıl
-nerdeyse 10 yıldır beraber yaşıyorduk. birlikteydik
-nasıl erkek arkadaşın. haaa duygusal mı?
-duygusal, cinsel, ruhsal her anlamda erkek arkadaşımdı
-şimdi her şey yerine oturdu. kendini nasıl fark etti?
-hep biliyordum
-niye evlendin o zaman
-çocuk sahibi olmak istiyordum. hâlâ istiyorum.
-biraz daha oturdu
-nasıl yani?
bu anda evdekilerden biri gelince sohbetimiz kapandı ve zaten bi kaç saat sonra dönüp şehirlerine gittikleri için bi daha konu hakkında konuşamadık. ama en azından yakınım olan birilerinin ibne olduğumu bilmesi iyi oldu.