-->

19 Ekim 2023

George Orwell - Hayvan Çiftliği Kitap Özeti

kitabın özetini geçen yıl okulunu okumaya kalkıştığım gazetecilik bölümündeki iletişim sosyolojisi dersi mi ne öyle bi dersin hocası ödev olarak vermişti ve bundan dolayı yapmıştım. hoca pek beğenmedi ama çok önemli değil ve zaten bende o bölümü bıraktım. ama kayıtlarda görünce silip atmak yerine burda yayınlayarak kalabalık yaosın diye uğraşıyorum işte:

George Orwell - Hayvan Çiftliği Kitap Özeti - Can Yayınları - 80 Sayfa - Çeviri: Celal Üster

İnsanlar tarafından yönetilen Beylik Çiftlik’deki farklı türdeki hayvan sürüsünün mutlu yaşamı, sahiplerinin plansız bir şekilde onları aç bıraktıkları o tek öğünlük zaman diliminde son bulur ve sürü, guruldayan karınlarına kulak verip baş kaldırarak çiftlik yönetimini ele geçirir.
Sürünün seçtiği yeni yönetimde, ağırlıklı olarak domuzlara söz hakkı tanınmasıyla çiftlik düzeni çok geçmeden, tekrar eski insan yöneticilerinin onları güttüğü zamanlardaki gibi birer besin ve iş gücü olarak görüldükleri zamanlardakine döner. Üstelik domuzlar kendilerini diğer türdeşlerinden üstün görüp, insan hayatı sürmeye başlamış, tüm insani keyfi sürdürmeye bağımlı hâle gelmişlerdir. Yani domuzlar kendi türdeşlerinden olmalarına rağmen, yönetici sınıfı olduktan sonra onlardan uzaklamış ve gittikçe insanlaşmış aşağılık varlıklara dönüşmüşlerdir.
Bunun sonucunda Beylik Çiftlik’teki özgür hayvan yaşamı, insanlaşan türdeşleri domuzlar yüzünden bir kaç günlük keyiften sonra tekrar eskisiye dönmüştür ve özgür yaşamı deneyimleyerek yaşayanlar sadece insanlaşan domuzlar olmuştur. Yani artık; BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİT(TİR) hale gelmiştir.
Sürünün diğer üyeleri, kazandıkları özgür yaşamın ellerinden kayıp gittiğini fark ettiklerinde çıkardıkları yüksek sesler, koyunlarca her “dört ayak iyi, iki ayak kötü” cümlelerinin devamlı melenilmesiyle susturulmuş, zamanla bu slogan ise “DÖRT AYAK İYİ, İKİ AYAK DAHA İYİ”ye dönüşmüştür.


16 Ekim 2023

George Orwell 1984 'de ne demek istedi

 7 Mart 2023 tarihli bu yazıyı, geçen yılki Gazetecilik Bölümü'nde okurken aldığım bilmem hangi sikik dersteki başarısızlığı kapatmak için verilen ödev nedeniyle yazmıştım. Hoca olmakla yetinip; kişisel, bireysel, ruhsal, sosyal, duygusal, ekonomik, entelektüel vs vs uzayıp giden bitmek bilmeyen konudaki gelişimlerine sonsuza kadar dur dedikleri için aldıkları parayı hayatlarını idame ettirmekle meşgul bu insanların ücret almalarına rağmen anlatamadıkları derslerde, öğrencilerinin hepsi başarısız olunca hocalar ödev altında böyle bir şey uydurup ek puan veriyorlar ve böylece öğrenciler denilen boş kalabalık sınıfta kalmadan geçip, eline dürülmüş diplomalarını alarak sokağa salınıyorlar.
(Tabii ellerindeki dürülü diplomalarla da işte önüne geleni kazıklayıp hayatlarını sürdürüyorlar.)
İlginç gelen bu "ek puan" durumu bütün üniversitelerde yapılıyor ve herkes güle oynaya doğru, düzgün ve çok değerli hocalardan eğitim aldığını iddia ederek yaşayıp gidiyor. sizi gidi yalancı orospuçocukları sizi.

Ahlaki çöküntünün nedeni olarak gördüğüm bu durumu geçip, ödevi silip atmak yerine burda yayınlayayım. Belki "ek puan alsında sınıfını geçsin" diye verilecek aynı kitap ödevini, yani 1984 kitabını okuyarak yapmak yerine onun yerine hazırladığım bu sikik özeti alıp "hocam ödevinizi yapmak için bi hafta uyumadım" adlı yalanıyla çıktı alıp veya ekrana bakarak bi A4'e yazıp "hocam ellerimle yazdım" adlı yalakavari cümleler kuracak uyanık küçük piçlerin işine yarar. 
Diyor ve o ara aceleyle yazarak geçiştirdiğim kitabın özetini aşağıda yayınlıyorum HOCAM;

1984 Kitap Özeti - 7 Mart 2023
Yaşanmakta olan belirsiz bir dünya zamanının, karakterin birinci ağızdan; yaşadığı, yaşattığı, tanık olduğu ve okunarak tanık olunması için elinden geleni yaptığı bir zamanın, sayfaların arasında olmasına rağmen, okuyucu tarafından okunurken tüm anlatılarının adeta gerçekten hayat bulmuş-bulmaktaymış gibi kaleme aldığı-alındığı hayali yaşam öyküsü.
Kitaptaki tüm karakterler gibi iki ana karekterde, kendilerine verilmiş olan mutlak sorumluluklarının gereği olarak, yerine getirdikleri görevlerinin ve bu görevleri sonucunda yaşadıkları günlerde sadece kendilerinin hayatta kalmaları karşılığı milyonlarca insanın hayatına mal olan tüm suçsuz suçluluklarını, yöneticileri tarafından yasaklanmış olan aşk duygusunu bir kaç küçük gösteri kaçamağı dışında, yalnızca kendilerinin şahit olarak yarattıkları mutlak özel alanlarında yaşayarak okuyucunun gözüne kendilerini masumlaştırabilmiş şekilde suçlarını temizlemeye ve böylece okuyucuyu, kendilerinin suçsuzluğuna ikna etmeye çalışıyorlar.
Okuyucu sayfalar arasında ilerledikçe, birbirine daha fazla aşık olmaya başlayan bu iki karakterin, yasal olarak suç kabul edildiği için işledikleri bu suçlarını “aşk odaklı masum karekterler” olarak görüyor ve onların, hükümet-yönetici sınıf için çalışırken işledikleri suç olan ama yasal olarak suç olmayan gerçek tüm suçlarını göz ardı edebiliyor. Çünkü aşk, her şeyin ve tüm canlıların ölmesinden daha kutsal ve ulaşılmaz.
Buraya kadar okunan kısımda “evet aşk hissi ve aşkın kendisi çok masum ama milyonlarca insanı ölüme gönderip kendilerinin kuytu bir köşede ayak üstü aşk yaşamaları masum mu?” sorusunun akla gelmemesi imkânsız. Okuyucu zihninin kelimeler tarafından ele geçirildiği bu okuma esnasında “dehşet” ile “kontrol bağımlılığı” ve “katiline aşık olmaktan başka çaresi olmayan devasa kitle” ise çoktan gözden kaybolmuş oluyor.
Okuyucunun vicdan muhasebesi yapmasını önlemek için gerçekleştirilen bu gözden kaybediliş ise, iki ana karakterin suçun maddi unsurlarından bağımsız olan ‘birbirlerine aşık oldukları, aşk yaşadıkları nedeniyle suçlu” olmalarından dolayı öldürülmeleriyle son buluyor. Böylece okuyucunun aklına ana karakterlerin ölümü dışında kimsenin ölümü gelmiyor.
Özetle; kitabın anlatım dili, yerinde kullandığı kelime oyunları ve uzatılan duygu yoğunluğu, konusunun görevini de fazlasıyla yerine getiriyor. Kitabı bitirdiğinizde, elinizde yaşanmamış uzun insan hayatları, yarıda kalmış çocuk kahkahaları değil, karakterlerin yerine yaşayabileceğiniz kendi yasak aşk odaklı duygularınız kalıyor.
Son olarak; kitap ne zaman ve hangi dönemde okunursa okunsun, okuyan kişinin yaşadığı-yaşamakta olduğu yıldaki hükümetler ve yönetici yaptırımları çerçevesinde okunmasından öteye geçmiyor.
Yine tam da bu yüzden; kitabın anlatım dili, yerinde ve anında kullandığı kelimeler ve kelime oyunları ile uzatılan duygu yoğunluğu, konusunun görevini de yerine getirmiş oluyor. Kitabı bitirdiğinizde, elinizde yaşanmamış uzun insan hayatları, yarım çocuk kahkahaları kalmıyor. Çünkü yazar, karakterleri aracılığıyla aşkı, milyonlarca insanın ölümünden kutsal kılabilecek şekilde yaşanabilir kılmış ve kitap boyunca yaşamış. 



06 Ekim 2023

in

kendini kendinde kaybeden ve kaybettiğim kendimi kendinde bulan yine ben.
anam babam bacım ağam eşim dostum oğlum hepsi ben.
ben, kendini kendinde var eden.

sonsuz bi tekrara hapsolan
çıkışsız bir kapanda hayat bulan
kendini tekrar eden ben, bir nakarattan başka neyimki?

özlemsiz, hasretsiz, sizsiz sadece ben.
ben.
allah'a inanan bulamayınca o uzak diyarlarda inzivaya çekilen insanlara küskün keşişim ben.
dağlar sırtıma dayanak, gökler korur beni herkesten
ve gözlerden ırak tüm inler evim.
in bana acır, benim için inler, inler, inler.
evimi gören "rutubetli" deyip hızlıca beni geçer. evim ondan bana inler.