-->

29 Ekim 2021

Kendine Öğütler

 Kimse seni, yaşadığın bu boktan hayattan kurtarmayacak. O yüzden bugüne kadarki tüm sikilmişliklerini düşün, içlerinden keyif aldıklarına odaklan ve yaşamakta olduğun bu boktan günleri unutmaya çalış.

Kendini kurtaracak olan tek kişi sensin. Eğer kendine inanmıyorsan şunu bilki; hiç kimse kendine inanmıyor.
Yalnız değilsin. Kendine inanmayanlar olarak yalnız değiliz, çok kalabalığız, çooooook.

Dinlediğin kahraman masalları, izlediğin sonu mutlu biten filmler, anlatılan huzur dolu kavuşmalar, kötü yaşamdan kurtarılmaların hepsi yalan. Çünkü kameralar kapanıp herkes evine dağıldığında çoğu bokunda boğuldu.

Romantik bir şeyler yaşamak yerine seni direktmen yatak odasına davet edip, bacaklarını açan veya domalıp "hadi beni sik" diyenlerden daha doğru konuşanı, ne istediğini bu kadar net bileni yok.
Onları ayıplama, onlara kötü davranma. Çünkü onlar, hayatın boyunca sana dürüst davranan tek insanlar olabilir. Diğerleri ise seni sikmek veya kendini siktirmek için senin en zayıf, en duygusal anını kollayan bi avuç zavallıdan başkası değil.

İnsanlar köpek gibi çalışıp, fare gibi yaşayıp, bok böceği gibi yuvarlanıp gidiyorlar. Sen de ya onlardan birisin, ya da değilsin. Değilsen dışlanmışsındır ve anlaşılmadığını düşünen bi zavallısın. 
Oysa şunu bilki anlaşılıyorsun. Çünkü insanlar aptal değil; sadece dilleri dışarda birer köpek, ufak bi kırıntı peşinde gezinen birer fare ve boku yuvalarına taşıyarak yaşamlarını devam ettiren birer böcekten ibaretler. Bu onları aptal yapmaz. Bu sadece onları insanlıktan çıkarır. 
 
İnsanlar seni neden sevmiyor biliyor musun?
Biliyorsun ama ben yine de söyleyeyim; seni sevmiyorlar çünkü, sen sadece kendin olmaya çalışıyorsun. Sen, sen olmaya çabalıyorsun. İnsanlar bu yüzden seni sevmiyorlar. Kendin olduğun için sevmiyorlar.
Eğer onlar tarafından sevilmek istiyorsan kendin olmaktan vazgeç, sevilmek için onlar gibi olmalısın, onlar gibi yaşamalı ve sonsuza kadar onları yalamalısın.
Şimdi sus ve dişlerinin arasına sıkışan siyah kılı çıkarıp işine devam et.

Annen-baban, ailen, arkadaşların ve diğer tüm insanlar.
Herkes seni basit bi oyun hamuru olarak görüyor. Ama yanıldığın ley şu ki; sana istedikleri şekli vermek istemiyorlar. Evet aslında umurlarında da değilsin ve sana şekil vermekle uğraşmak onlar için zaman kaybından başkası değil. 
Peki ne yapıyorlar dersen; aslında, şimdiye kadar onlarsız bi halde aldığın, almayı başardığın iyi veya kötü şekli bozmak için elinden geleni yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler. 
Kimse seni olduğun halinle sevmiyor, sevmeyecekler. 



08 Ekim 2021

ebemin amı

Aileme uzak olmanın verdiği ipince ve hatta yer yer belirsiz, ama yaşam mücadelemin içinde tüm inatçılığıyla varlığını devam ettiren o tarifsiz acıyı yok etmek için, elime geçen tek ve ilk fırsatım olan hastalığımı bahane edip yanlarına geldim ve ebemin ammını tersten gördüm.

Eğer ebenizin ammını hiç tersten görmediyseniz, size şöyle tarif edeyim; mideniz hep bulanık, etrafınız akıl verenler yüzünden hep kalabalık, uykularınız yarım yamalak, baş ağrılarınız rüya görmenizi dahi engelleyecek kadar kesiksiz ve süreklilik içinde, his kayıplarınız had safhadadır ve bu yüzden bazen ellerinizi sobada yakılacak iki odun parçası gibi hissedersiniz ve hatta o anlarda kendinize dokunduğunuzda kendinizi hissedemediğiniz için ağlama krizleriyle cebelleşirsiniz, bir rüyadan uyanırcasına "ben nerdeyim, ne zaman, neden buraya geldim" sorularınız daima tetiktedir ve bu yüzden yabancılığınızı atlatmak için gözleriniz etrafı tanımak için hızlıca bakınır durur. O anlarda siz durursunuz. her şey durur. Durmuş olduğunuzu ve durgunken ebenizin ammını tersten gördüğünüzü işte o zaman anlarsınız.

Ebemin amını düz görmeye başladığı şu basit günlerimde, insanın kendisinden başka acıyanının olmadığını da anlamış bulunmaktayım. Aynı zamanda beni onlardan uzak bir hayat yaşamaya ittikleri için de şükrediyorum. İyiki onlardan uzakta yaşamışım ve iyiki onlarsız yaşayarrak bugünlerime kadar gelmişim. Geç oldu, güç oldu ama ne yapalım böyle oldu. Durmak yok, yola devam.



05 Ekim 2021

Gay Aşk Filmleri

Gay Aşk Filmleri adında bir yemi suya atıp, bunu yiyen sazanları da hiç acımadan avlayıp blog okuyucusu olarak kazanmaya çalışacağım bu saçma yazıda, elimden gelenin azını yapıp işin içinden sıyrılmaya çalışacağım.
Eğer olurda bu yazıyla Google veya diğer arama motorlarında karşılaşıp buraya kadar geldiyseniz, diğer yazılara da göz atıp gay aşk filmleri kadar yapay olmasada "gerçek bir gay hayatıyla karşılaşmaya hoş geldiniz" diyerek de bu paragrafı tatlı tatlı bağlayayım.

Gerçi gay ask filmleri diyorum ama aslında yazılarda aşk filmleri de yok sayılır. En fazla bir iki ağlak cümlenin bir araya getirildiği yazma hevesinin sonucunda ortaya çıkan ve çoğunlukla boş zaman değerlendirmesinin ürünü olan kelime kumbarası deyip geçelim. 
Eğer yazıyı buraya kadar okuduysanız, size hediye olarak 3 dakikalık bir zamanınızı daha almak için anılarımdan birinin linkini veriyorum.
Alın size gey aşk filmi : https://hayaterkegi.blogspot.com/2011/06/saxo-kacnlmazsa-zevk-almaya-bak.html 


04 Ekim 2021

Baban zengin bi piç miydi, yoksa fakir bi hiç miydi?

11 yıl önce yazdığım şu yazıda ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2010/10/ah-peder-bey-yat-kat-mal-mulk-de.html ) babamdan bana kalanın sadece kuru nasihati olduğunu söylemiştim ve hatta yıllardır da, ara ara yeni tanıştığım insanlarla aşinalıklarım ilerledikçe gelen "baban ne iş yapıyor, ne iş yapıyordu" benzeri sorulara da "babam çoktan öldü yaee. inşaat işçisiydi. fakirin teki olduğu için ölürken bir şey de bırakmadı. bende onun yolundan gidip fucker fucker yaşamaya devam ediyorum. ahhhğ ulan keşke bir şeyler bıraksaydı da en azından malını yerdim" diye cevaplar verip durdum.

İlk başlarda sırf o anlık bi makara olsun, gülüp geçelim veya kutsallık denilen şeye olan inançsızlığımı dile getirmiş olayım diye inşa ettiğim bu cümlelerden ibaret lakayt tavrım, ben fark etmeden zamanla yavaş yavaş ciddiye dönüştü ve babamın, bana yat-kat, mal-mülk bırakmadan ölmüş olmasına hafifçe alınmaya başladım.
Gerçekten alınganlığımın hiç farkında değildim ve gerçekten zamanla alıngan olup çıktım. Üstelik önemsemeden kurduğum bu cümleler de zamanla ciddiye dönüşmeye başlamışlardı.
Öyleki; bazen babamın ciddiye alınacak biri olmadığını ima eden ses tonumla da (ölmüş olmasına rağmen) onunla dalga geçerek, ama dalgamın içine de birazcık ciddiyet katmış olarak, babamdan bir şey kalmadığı için ses tonumda hafif bir alınganlıkla karışık, onu küçümsediğimi büyük bir boş vermişlikle de belli ederdim.
Bu kadarıyla da yetinmemeye başladığımda ise çok daha ileri gidip, babamın sırf bir şey bırakmadığı için ciddiye alınmayacak kadar önemsiz biri olduğunu belli etmek isteyen ama kendi ezikliğimi de engelleyemeyen bir ses tonuyla onun hakkında konuşurken, çöpsüz olan kendimi de bu arada göğe çıkartma telaşıyla söylenmeye devam eder ama aslında kendimi yerin dibine batırdığımı fark etmeden cümlelerimi ardı ardına kurup dururdum.
Evet, babam yıllar önce ölmüştü ve ne yazıkki ardında, bize yenilecek mal adına hiçbir şey de bırakmamıştı.

Bu sözlerimde her zaman ciddi olmasamda, genel olarak lafı açıldığında hep böyle şeyler veya bunlara yakın cümleleri dilimden dünyaya döküp, babamın yoksulluğuna karşı takındığım alaycılığımı hiç bırakmadım. Yani yıllar boyu; kendimce onun bize bir şey bırakmadan fakir ve önemsiz bi adam olarak yaşamını tamamlayıp, öte tarafa giden kayıkla yola çıkışını anlatıp durdum.
Bu konuşmalarımın üzerinden yıllar, aylar, günler geçti ve bu yıl yaşadığım sağlık sorunum yüzünden memlekete dönüp, bizimkilerle yaşamaya başladım. Fakat başlamak, yeniden bir araya gelmek demek değildi. Ortalığın yeniden karışması demek oldu ve bende elime geçirdiğim ilk kepçe ile önüme konulan şeyleri karıştırmaya, yüzüme çarpılan kapıları kepçemle durmadan çalmaya, kafasını uzatıp "ne var" diye bağıran herkesin kafasına vurup ortalığı inletmeye devam ettim.
Muhtaç durumda olsa bile altta kalmayı kabullenemeyen ve kalmayan ben, tavırlarımla beraber tüm sağlık sorunlarımın benimle beraber bi kenara siktir edilmesinden sonra babamdan kalma gecekondumuza taşındım ve işte o günlerde anladım;
yıllarca dalga geçtiğim, fakirliğine söylendiğim babamdan bana hiçbir şey değil ama, 2 katlı bir gecekondu kalmıştı ve ben çocuklarının evinden kovulduğumda, gidecek tek yer olarak buraya sığınmıştım. Bunu anladığımda gecenin bi yarısıydı ve salonda öylece durup biraz ağladıktan sonra onun ruhuna Fatiha okudum sonrada yatağa girip uyudum.
Evim için teşekkür ederim babacım, Allahım senden razı olsun.


Not: sığınma telaşı içindeyken bu durumun farkında değildim ve o telaşı şurada yazmıştım. (http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/08/hayat-erkegini-geride-brakmak.html