-->

30 Ağustos 2020

sürpriz

Küçükken herkesin senden bir şeyler sakladığını, tüm büyüklerin önemli bir sırra sahip olduğunu sanırsın. Ama öyle değil, kimse senden bir şey saklamıyor, büyüklerin bir sırrı yok. Hiçbir bok bilmiyorlar. Bunu büyüyünce, yani onların yaşına gelince görerek anlayacaksın.

Küçükken "yaşın ilerledikçe bir şeyleri daha iyi anlayacağını, kafandakileri daha iyi anlatacağını" sanırsın. Böyle düşünmenin nedeni, yaşadığın o önemsiz sorunların kocaman olduğunu sanman ve sandığın kadar da sorunların senden kaynakladığını düşünmenle alakalı bir durum bu. Oysa yaşadığın çoğu sorunun seninle alakası yok. Küçükken dünyan da senin kadar küçük olduğu için böyle düşünürsün, geç tüm bunları. Çünkü hepsi önemsizdiler. 

küçükken büyüklere hayranlık duyarsın. Duyma. Hayran olunacak tek kişi kendinsin. Bunu çok geç olmadan anla. Erken anladığında daha az hırpalanmış olacaksın.

Aileler, sürekli olarak çocuklarını tehlikelere karşı uyararak şizofreniyi ve bilimum diğer hastalıkların temelini atarak başlatırlar. Bu yüzden ailen dahil hepimiz yani herkes hasta. Ama herkes hasta olduğu için, aynı zamanda hepimiz hasta da değiliz. Böyle bir ikileme hazır ol. Deliler arasında bir akıllıyı sevmeyiz. Sana önerim; büyümeden önce mutlaka delir. Çünkü deliler içinde asıl deli olan akıllı olandır. 

Hayat sana bir çok kötü sürpriz hazırladı. Hepsinin tadına bakacak, hepsinden bi parça alıp yoluna devam edeceksin. Zaten almazsan da parçayı eline verecekler. Bize öyle yaptılar. Ben ve keyfimin kâhyasına.
Bazı sürprizleri henüz çoooook erken yaşlarında yaşarken onların kötü olduğunu anlamayabilirsin ve hatta sürpriz olduğunu bile bilmeyebilirsin. Hatta o kadar bilmemezlikki bu; yaşadığın şeyin, yaşatılan şeyin, yaşamakta olduğunun, hayatın normal akışı içerisinde devam eden bir döngü olduğunu, normal bir şey olduğunu sanarak yaşar geçersin. Ama yıllar yıllar yıllar  yıllar sonra dönüp baktığında ağlayabilirsin. Yaşadığının bir sürprizin olduğunu, çok ama çok kötü bir sürpriz olduğunu anlamışsındır ve işin işten geçmiştir. Eğer bu farkındalığından sonra kendini toparlayamazsan, topal topal yaşamaya başlarsın. Bununla yaşamaya alışmalısın. Yoksa topallayan atlara yapılan şey sana da yapılır. ya da sen kendine topal at muamelesi çeker, böylece sonsuza kadar uykuya dalarsın.

ve son olarak sürprizlerin içinde "en kötüsü" yok. En kötüsünün hangisi olacağına sen karar vereceksin. Beğen beğenebilirsen. 


28 Ağustos 2020

hahahahhaha

 Büyüdükçe anlıyorsun içinde bir şeylerin eksik kaldığını ve ama eksik kalanın da ne olduğunu tam anlamıyorsun. Geçmişinden arta kalan izler, dönüp geriye bakma sebeplerin, nerden geldiğini bilmediğin o duraksamalar, dalıp gitmeler, zor dönüşler, bu saçma cümleler.

Hepsini boş ver, şu an iyiysen ve kendindeysen yoluna devam et. Yürümeye devam et. Çünkü yol çok uzun ve sen kısa boylusun. Hahahahahaha

24 Ağustos 2020

hissetmek veya hissetmemek işte bütün mesela bu

anlamlı bir şeyler yapma, anlamlı bir hayat yaşama takıntısı edindim ve bundan kurtulamıyorum. oysa eskiden boş boş yaşasamda anlamlı bir hayat yaşadığımı düşünüyordum ve bu beni daha fazla gaza getirip, etrafta deli sikmiş gibi koşarak yaşatıyordu. şimdi ise durum çok farklı ve şunu söylemeliyim ki; şu an kendimi boş bir çuval gibi hissediyorum.

üstelik boş bir çuval olduğumu da laf olsun diye söylemiyorum. hatta hissediyorum dedim ama hissetmek değil de, daha çok boş bir çuval olduğumun farkına yeni varıyorum" desem daha yerinde olur. evet, bu daha uygun. boş bir çuval olduğumu henüz yeni anladım. boşbiçuval.

sahi insan yaş aldıkça boş bir çuval olduğunu mu görmeye başlıyor, yoksa aslında ben boş bi çuval olduğum için mi kendimi boş olarak henüz yeni görmeye başladım. 

hey siz benden daha yaşlılar ve benden çok yaşayıp, benden çok önce bunu görenler; söyleyin bakalım sorumun cevabı ne?

siz de böyle hissetmiş miydiniz? yoksa ben mi büyütüyorum. yoksa aslında hepimiz ve her şey bir boş çuvaldan mı ibaret?


cevap her neyse ne ama ben aslında boş bir hayat yaşamış olmak istemiyorum ve istemediğimden de yüzde bin yüz eminim. ben anlamlı bi hayat yaşamış olmak ve diğer anlamsız hayata yaşamış ve yaşayacak insanlara da bir anlam sunmuş olarak yaşamış olmak istiyorum.

bu aralar işte bunun üzerine düşünüyorum ve düşündükçe içimden çıkamıyorum. 

bazen bi anda donup kaldığım oluyor. sanki gerçeği tüm çıplaklığımla görmüşüm gibi bir an oluyor ve ben donup kalıyorum. geçen gün canımıniçi ile trafikteyken aniden oldu ve arabayı ben kullandığım için o da donukluğumu fark edip panikledi. oysa onu duyuyordum, etrafımda ve karşımda vızır vızır hareket eden arabaları görüyordum. üstelik bende 110-120 ile gidiyordum ama hiçbir şey de yapamıyordum. o da bunu fark edince direksiyona uzanmıştı ve ben son anda viraja girerken kendime gelip tüm kontrolümü elime aldım. onun için kötüydü ve açıkçası benim için de kötüydü. çünkü ilk defa trafikte böyle bir şey yaşadım ve üstelik dışardan bu kadar donuk göründüğümü ve Canımıniçi'nin deyişiyle donduğumu düşünmemiştim. onu da çok korkuttum ama en çok kendimi.

bu durumun ne olduğunu bilmiyorum ve anlatttığım bir kaç kişi de anlamadı. zaten bende nasıl anlatacağımı bilmiyorum. anlatırken de garip oluyor, nasıl anlatırsan anlat başka şekilde anlaşılıyor. ama artık merak etmeye başladım ve acaba diğer insanlar da böyle hissediyorlar mı? yani herkes belli bir yaştan sonra böyle hissederek mi yaşamaya başlıyor. tam olarak ne oluyo, neler oluyor?


15 Ağustos 2020

yorgunum ve tüm anılar üstüme boca

Büyüdükçe, yaş aldıkça, yaşlandıkça, kibar haliyle yaşın ilerledikçe veya işte attığın adım ve aldığın nefes sayısı çoğaldıkça veya diğer dillerde ve yaşamlarda ve kültürlerde ve anlamsız bi hayat sürdürdüğü için bitmek bilmeyen bir anlam arayışı içerisindeki yolculuğu inanç olarak tanımlayan diğer şeylerde veya inançsızlık diye tanımlanan ama köküne kadar aslında başka bir inanç olan inançsızlıklarda veya işte artık buna her ne zıkkım deniliyorsa; işte tüm bu şeylerde, hayatın anlamsızlığı ve birer dağ kadar ağır anıların yorgunluğu kendini daha çok hissettirmeye ve bu yüzden de seni daha çok yormaya başlıyor.

Kendim için bunu çok rahat bir şekilde söylemeliyim ki; evet bu yorgunluğu, anlamsızlığı artık çok ama çok fazla ve yoğun bir şekilde hissediyorum. Köküme ve köklerime ve köklerinize ve işte diğer her şeyin dibine kadar bu anlamsızlığı hissediyorum. 

Ne bu tantana, bu hayat karmaşası ve bu koşuşturmaca, bu hengame nedir yani? Nereye doğru gidiyoruz, daha ne kadar gideceğiz ve varınca ne olacak?
Hey oraya varanlar!!!! gerçekte öyle bir yer var mı, orada mısınız? orada ne var?

Giden çoktan gitti. Biz ise burda gitmek için gelecek belirsiz treni beklerken birbirimizin eğlencesi veya acı kaynağı olmaktan başka bir şey yapmıyoruz. 

Hem acı, hem eğlence. İkisinin de kaynağı kendimiziz ve bizim yapacak başka hiçbir şeyimiz yok gibi? Ama yinede kaynağın biz olması güzel. Çünkü belirsiz bir kaynağın insanı daha çok yoracağını düşünüyorum. Belki de yanılıyorumdur ve aslında yoran şey, kaynağın kendimiz olmasıdır. 


10 Ağustos 2020

kandırdım sonunda güzel gözlümü oyunlarla

Garip bir his, bir ruh hali, bir hava içerisindeyim ve bu hava gittikçe yoğunlaşıyor. Sisli değil de, daha çok sislerin çekilmesi gibi bir hava bu. Sanki şimdiye kadar, yakınımdakini bile göremediğim bir sis bulutunun içinde yaşıyordum ve işte şimdi sis yavaş yavaş çekilmeye başlarken, az ötemdekini görmeye, berisindekini fark etmeye, onun biraz daha gerisindekini ise karaltı bile olsa seçmeye başlamışım gibi bir his bu.
Tüm bunları şimdi yoğun bir şekilde yaşamaya başlarken, daha önce neden fark etmediğim, neden düşünemediğim üzerine biraz kafa yormaya başladım.
Sahi eskisi de aynı ben olmama rağmen, neden fark etmiyordum?
Neden göremiyordum, neden anlamıyordum? 
Bir sorun mu vardı ve varsa neydi?

Bunlar ve diğer başka şeyler üzerine düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor ve içinden çıkamayıp küt diye bir hissizlik içine düşüp bir kaç saniye öylece kalıyorum.
Sonrası ise hemen kendimi bir şeylerle oyalayıp o andan iyice kopma telaşı, yoğunluğuyla geçip gidiyor.
Ama o andan sonra hissettiğim tek şey; sanki bugüne kadar toplum tarafından, insanlık tarafından, öğretilenler, öğrendiklerim, kültür, eğitim, şarkılar, romanlar, şiirler ve sanat sepet ne dersen de, sanki hepsi bir araya gelip bir kişilik oluşturmuşlar ve ben onlar tarafında acımasızca kandırılmışım gibi hissediyorum.
Bu neden böyle ve bunu benden başka yaşayan var mı?

Başlık ekle