-->

16 Temmuz 2021

Tüm zayıflığına rağmen doğruyu dile getirmek; doğruya doğru, yanlışa yamlış demek


Şu "KARIMI HANGİ ERKEK KARDEŞİM SİKMELİ"  yazısı çok bereketli bi yazı çıktı. Resmen hayatımın bütün büyük çıkmazları gidip gelip ya bu konuya bağlanıyor, ya da burdaki konulardan birinden başlıyor.

Yine böyle bir olayla karşı karşıyayız ve hazırsanız yine Karını Hangi Erkek Kardeşin Sikmeli yazısına referans vererek anlatmaya başlıyorum. ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/karn-hangi-erkek-kardesin-sikmeli.html )

Yazıda da kısaca değinmiştim ve hatta eski bir kaç yazıda da, askerlik sonrası evlenmeye karar verdiğimde beni evlendirenlerin(yani evlilik masraflarını karşılayanların) ailem olduğunu söylemiştim.
İşte o düğün de takılan kocaman bilezikler, irili ufaklı takılar, evli olmamıza rağmen sadece bir kaç sefer yalayabildiğim memelerin başladığı yer olan gerdanın üzerine takılan altın gerdanlıklar, kolyeler, zincirler vs vs vs ne varsa tüm masrafı bizimkiler karşılamışlardı. 

"Bizimkiler karşılaşmışlardı" diyorum ama aslında bugün 2numaralı abimin eve baskın yapması sonrası onunla gerçekleştirdiğimiz hırıltılı konuşmada, düğün olayı ile buna bağlı diğer tüm detaylar netliğe kavuştu ve gördümki; aslında tüm masrafları ben karşılaşmışım. Yani 300.000 TL gibi bir masrafı, o çiroz, o ufak tefek adam, o zayıf çelimsiz ben karşılamışım.
Bunu 2numaralı abim kendi ağzından kulaklarıma döktüğü kelimelerle netleştirince, çok ama çok rahatladım, hatta "şu an hafiflemiş olduğum için ayaklarımı yere basmakta zorlanıyorum" desem abartmış olmam.
Mutluluktan uçuyorum denilen şey bu olsa gerek. Çünkü insanın içten içe bildiği, hatta aile içinde de yer yer yüzüne çarpılıp duran gerçeklerin bu kadar netleşmesi, insanı rahatlatıyor. Beni rahatlattı.

Rahatlamam, hafiflemem ise şöyle gerçekleşti;
Hafta sonu herkes pikniğe gidince evde tek başıma kaldım. Bizimkiler giderken bana da "gel, gel" dediler, "güneşe çıkmaz, sadece gölgede oturursun" falan diye ısrar ettiler ama "yok almıyım, sıcakta bunalırım" diye karşılık verdim ve ablamlar kardeşimle beraber pikniğe gittiler. 

Onlar gittikten yarım saat sonra 2numaralı Abim kapıyı çaldı ve kapı dürbününden bakınca onu görüp "evde kimse yok" diye yanıtlayarak, içimden de kapıyı açmamayı düşündüm. Ama cümleyi tamamlamamın saniyesinde de kapıyı açtım ve içeri girmesi için geri çekildim. Çünkü konuşacaklarımız vardı ve anladığım kadarıyla, o da zaten herkesin pikniğe gittiğini bildiği için (büyük ihtimalle benden küçük olan erkek kardeşim onu, benim evde yalnız olduğuma dair haberdar etmişti ve ) o da çıkıp gelmişti.
Hem açıkçası bundan daha iyi fırsat olmazdı, olamazdı. Eğer bu fırsatı da değerlendiremezsem, yani kapıyı açmazsam bi daha siktin sene onu yalnız yakalayamaz, konuşamazdık...

O içeri girdikten sonra, direkt olarak misafir odası adındaki odaya geçip oturdu ve bende o anda bir haftadır attığım mesajlarımı düşündüm. Onu, benden küçük erkek kardeşimi, 3numaralı abimi ve 1numaralı abimi topladığım whatsapp grubuna neler yazmamıştım ki. İşte şunları;

        -Sizin benimle her hangi bir konuda düzgün bi şekilde oturup konuşmak yerine, sürekli köşe bucak bir şey saklıyormuş gibi olan benden kaçmalarınızdan, oturduğumuzda ise beni öldürmekle tehdit etmelerinizi düşünmekten, çocukluğumdan itibaren sizin için tüm gücümle çalışıyor olmama rağmen insan yerine koymamanızdan, tek başımızayken veya kalabalıkta herkesin içindeki o beni zevkle aşağılayıp siktir çekmelerinizi düşünmekten, 2numara'nın beni 25 yaşımda evden kovarken karıma da orospu muamelesi yapmasını her gün her gün düşünmekten, 1numara'dan 18 yaşında evden kaçıncaya kadar dayak yediğimi düşünmekten çok çok yoruldum.

        -Ben artık bunları düşünmek yerine kafamdan tamamen silinsinler istiyorum. Bu yüzden düşündüm, taşındım ve sizinle olan bugüne kadarki çalışmalarımın karşılığını alarak, sizlerle maddi ilişkimi tamamen kesip kendime yeni bir hayat kurmaya karar verdim.

        -Kendinizin, çocuklarınızın ve karılarınızın boğazından geçen lokmaları helal kılmak istiyorsanız, küçük-büyük demeden bugüne kadar sahip olduğunuz her şeyi listeleyip maddi değerlerini parasal olarak toplayıp 5'e bölmeniz ve benim payıma düşeni bizzat bana vermeniz.

        -Benim sizden manevi hakkımı Allah dışında alabilecek olan yok, ama en azından bu dünyadaki maddi hakkımı bizzat ben sizden istiyorum ve hakkımı alarak, sizlerle maddi bağımı tamamen kesip helalleşerek kafamın içini rahatlatmak, bundan sonra da huzur içinde yatıp kalkmak istiyorum.

diye yazdım ve bu mesajlarımdan sonra1numara ile 2numaralı abimler şak diye gruptan ayrıldılar. Zaten yazdıklarımın muhatabı da sadece onlardı ve muhataplarıma açıkça içimden geçenleri yazdığıma göre de benim yapacak bir şeyim kalmamıştı. Top artık onlardaydı ve "bu yazdıklarım yüzünden olumlu-olumsuz mutlaka bana dönüş yapacaklar" diye umutlanarak bekleyecektim.

Beklememin boşuna olduğunu onların, olayın üzerinden 3-4 gün geçmesine rağmen bana hiç ama hiiiç dönüş yapmamalarından anlamamak aptallık olurdu. Resmen beni her zamanki gibi siklememişlerdi ve zaten açıkçası umurlarında olmadığımı biliyordum. Ama soğuk soğuk ima edilen, fakat hiç isimlendirilemeyen, açık açıkdillendirilmeyen bu para mevzusunu da ben açmayacaksam kim açacaktı?
Bence olaya bir sefer parmak atmışken ve uyuyan yılanı uyandırmışken, artık yılanı kuyruğundan tutup kaçmasına izin vermemenin de tam zamanıydı. Bu yüzden 3-4 günlük bu bitmeyen sessizliklerini, onları yine gruba ekleyerek bozdum ve bu sefer de;
        "-Bu konuyu oturup konuşalım. Çünkü evde benden kaçarak, burda gruptan çıkarak çözemeyiz, çözüm olmaz. Sorun daha da büyür. Ben kendi içimizde halledelim istiyorum.
        -Sizden istediğim; yıllarca çalışmam karşılığında döktüğüm alınterimin hakkından başkası değil. Alınterimin karşılığını verin, helalleşelim." diye yazdım:

"Yarrağım yazdın da ne oldu?" derseniz, hiçbi bok olmadı. Bu mesajlarımdan sonra da büyük sessizlik devam etmiş, herkes yine ölü numarasına yatmaya devam etmişti. Ama ben ölmemiştim ve üstelik, sürekli ne olacak diye bakınıp duruyordum.
Duruyordum, duruyordum ama yok, kimse beni sikleyip cevap vermiyordu. Öylece yazdığımla kalmıştım.
Fakat biraz rahatlamıştım da. Çünkü dile dökülmeyen, fakat her fırsatta dilsizce konuşulan, sürekli ima edilen bir konuydu bu.
Bu konun da dille söze dökülerek kulakların ayağına getirilmesi gerekiyordu.
Bende konuyu dile getirip, kulakların, gözlerin ve beyinlerin ayaklarına getirmiştim.
Eskiden olsa bunu söylemeyi ayıp ve haksızca bulur susardım ama artık eskide değildik. Çünkü ben hırsızlık yapmamıştım, ben sürekli bana söylenen "biz aileyiz" adlı sömürülerine inanıp sabahtan akşama kadar hiç durmadan çalışmak için yaratıldığını sanan bir köpek gibi çalışmış, karşılığında ise hiçbir zaman para almamış, almayı düşünmemiş karın tokluğuna çalıştığımı fark etmeden yıllarca hakaretler, küfürler, baskı ve aşağılamalar eşliğinde çalışmıştım...
Bunu dile getirmek yanlış değildi, ayıp değildi. Bunu dile getirmek hak olandı.

Benim bu, dile getirilmesi gereken gerçekleri yazdığım günün ertesinde akrabalarımızdan birinin vefatıyla, zaten bizde misafir olan 1numaralıabim annemi alıp taziyeye gittiler. 1numaralı abimle, abimin yaşadığı şehirdeki taziyeye giden annem, gece de mecburen onun misafiri olup orda kalmıştı.
Ertesi sabah ise 1numaralıabim, herkesin önünde çok çok ama çok sevdiği annemizi oğullarından biri aracılığıyla yolcu taşımacılığı yapan minibüslerden birine attırıp evine göndermişti ve bende bunun üzerine ona "anneni oğlun aracılığıyla minibüse bindirip göndereceğine, oğlun aracılığıyla evine bıraktırsaydın keşke. ama gerçi zamanında bi kaç günlüğüne misafirliğe gelen alzaymırlı babasını, sırf karın "ben buna bakamam, benim işim değil, kızları baksın. yarın gönder gitsin. uğraşamam" dediğinde, sende bana dönüp "he yavv, yarın at arabaya gitsin" demiş ve böylece babana bi koli eşya muamelesi yapmış adamsın. hasta babasına böyle davrananın, sağlam anasına böyle davranması da çok normal tabii. Ama biliyorum ki ömrüm yeterse, bende sizin evlatlarınız tarafından birbirlerine postalanmanızı göreceğim" diye yazdım ve o da beni anında engelledi...

DEV amı http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/07/buyuk-hesaplesme.html

4 yorum:

  1. Seni yıllardır okuyorum. Çok beğeniyorum yazdıklarını, kalemini.

    Ama benim gibi sağlam bir editöre ihtiyacın var. Bu arada medya editörü değilim ama çok iyi bir kitap okuyucusum, bu babamdan geçmiş.

    Çünkü yazdıklarının yüzde seksen doksanı çöp.

    Çöp derken sakın alınma sakın, sadece bu zamanda kısa ve öz yazacaksın, dikkat çekici yazacaksın v.s

    Bu arada 40 yaşlarında duygusal ve zengin, yakışıklı bir piçim. Daha doğrusu aileden zenginim.

    Yok bu zengin kelimesi pek olmadı. Sana yük olmam demek istemiştim.

    Bu güne kadar üç kişi ile yıllarca çıktım. Bir kaç koli saymazsan tabi ki, çoğu yurt dışında alkolle olmuştur çapkınlığım yoktur.



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla açıkçası ben bile yazıp yayınladıktan sonra dönüp göz atarken "üff ne boş boş şeyler anlatıyor bu yavv" diye kendi kendime kızmıyor değilim. Ama amacım ciddi bir şeyler (kapsamlı, üzerinde uzun uzun profesyonelce çalışılmış bir kitap çıkarmak vs )olmadığı için, düz düz yazıp geçiyorum.

      Ha dersen, "oğlum,iyi bir editörüm bunlara çeki düzen verip ciddi bir şeyler yapalım."
      sana diyeceğim şu ki; İşte görüyorsun, yazılar blogda duruyor, istediğin gibi al oyna, götür birini diğerinin altına kes kopyala yapıştır. onayıma sun :))

      duygusal olman önemli değil. bu bende tüm dünyaya yetecek kadar var.
      zengin olman ise harika, canımmmmmmmmmmmmmm

      Sil
  2. Ve sana sulandım galiba, neyse affet.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.