-->

30 Mayıs 2022

Tarla Faresi Süresü

Şehir koca bir "insan çöplüğü"ne dönmüş vaziyette. Kadınlar, henüz birer bebek kız çocukları iken, çok ileriki yaşlarında ailenin orospusu olup yüzlerini kara çıkarmaması için, din adı altında psikolojik olarak çivili bi sopadan farksız olan bakış açısıyla ve aynı zamanda da dozajının fazlaca kaçırılmış olması yüzünden şımartılarak büyütülmüş küçük kız çocuklarının büyümüş hallerinden ileri gidememişler. Her taraf yüzünü ondan bundan saklayıp, dar giysilerinden dışarı fırlayan koca memelerini onun bunun gözüne hiç çekinmeden sokarcasına sallayarak yürüyen namuslu orospularla dolu. 50 yaşına kadar amına kendi elinden başka bir şey sokturmamış bu kadınlar, kendilerini Rahibe Teresa ilan etmiş gibi dinin tek temsilcileri olarak da etrafta gezinip duruyorlar. Hem kadın cinsiyetinin tüm toplum tarafından aşağılık olarak algılandığı ve sürekli küçümsendiği, hem de ağırlıklı olarak erkek sahipleri tarafından gözetim ve koruyuculuk ile beraber yürütüldüğü garip bi hayat anlayışları var.


Basit bir tabakadan ibaret kızlık zarlarını korumak için yapamayacakları hiçbir şey yokmuş gibi davranarak yaşayan ama pazar alışverişinde parası yetmeyince, tezgâhın altındaki tezgâh sahibinin nasırlı ellerine götlerini teslim etmekten geri kalmayan, hiç paraları olmayınca ise yaşlarından dolayı artık kalınlaşmaya başlamış olan tüylü göt deliklerini bi kalıp sabun eşliğinde siktirmekten çekinmeyen bu yaşlı çakma bakireler, günün sonunda ellerindeki çürük sebze dolu poşetlerle eve dönerken amlarını siktirmemiş olduklarından dolayı bakireliklerini de korudukları için, kendini tüm cinsiyetdaşlarından ve hatta evli tüm kadınlardan bile üstün gören bu kaltak dolu şehirde, erkeklerde birer papadan farksız değil. Beş para etmeyen değersizliklerini, kadınlarının çakma namusunu gözler görürken yalnız koruyarrak, kendilerini ezilmekten ve önemli biri olarak hissederek ilkel duygularını tatmin edip, osbir çekmek ve kuytu köşede birbirlerini sikmekten başka bir şey yapmıyorlar. 

Namus dedikleri şey çoktan 5'li ucuz sakız pakedine dönmüş vaziyette. Ama ezberledikleri cümleler ve haklı çıkma savaşı, namussuz olduklarını dile getirmekten onları men ediyor. Çünkü onlar için; susuzluk hiçbir şey, imaj her şey...
Beş para etmezliklerine bağlı olan işsizliklerini kabullenmemek için ellerinden geleni yapıyor, suçlamayacakları hiçbir şey bırakmıyorlar. Yaratılışta kendilerine verilmiş olan basit yeteneklerini bile yok etmeyi bi şekilde başarmış, meslek edinmekten ise sürekli kaçmış bu tarla faresi sürüsü toptan bi şekilde yok edilmeyi çoktan hak etmiş olmalarına rağmen, Allah hâlâ yaşatıyor. Zaten bunlar için Allah'ın da yapabileceği bir şey yok, çünkü son peygamberini yüzlerce yıl önce Muhammed olarak gönderdi ve dinini çoktaaaan tamamladı. 

18 Mayıs 2022

bir kaltak hakkımda

Özgürlük tam olarak aslında "sadece kendi kararınla siktir olup gitmek"ten başkası değil. Öteki türlü gitmeler ise özgürlük değil, sadece kapı dışına süpürülmüş çöp yığınından ibaret olaylar silsillesi. Ben çöp yığını olmayı kabul etmediğim için, çöp olmadığımı bildiğim için beni kovmalarına rağmen bi yere kıpırdamıyorum, hatta kovuldukça yapışıp kalıyorum. Çünkü ben sadece canımın istediğini yaparım ve canım beni hiç yamultmadı. Beni yamultmayan bir can verdiği için Allahıma şükürler olsun.

Evde sık sık kavga ediyoruz. Nedeni tabiki benim şımarıklığım değil, onların benim onları dinlemek zorunda olduğumu sandıkları için verdikleri emirleri yerine getirmiyor olmam. Ben köle değilim, hiç olmadım. Eğer köleysemde, ben kendi kölemim kimsenin değil.

Yaptıklarım hiçbir zaman yapacaklarımın teminatı olamadı. Dönüp duran dünya, değişen ben, hava durumu ve bulutlu gökyüzü falan. Hepimiz değiştik ve eski beni hep sevgiyle andım, çokça da acıdım.

Sahi insan nasıl ümide kapılır, nasıl yeşermeyecek bir tohuma sahip toprak olarak yaşamına devam eder. Kim serpti o yeşermeyecek tohumu üstüme, ne zaman aldım bile bile içime.

 -----

Geçenlerde yazıştığım kadın arabaya ihtiyacı olduğunu söyleyince kredi çekmeyi düşündüm ve bu kadınla olan yazışmamdan, kredi çekme fikrimden arkadaşıma bahsettim. Beni "salaksın, hiç Müge Amlı'yı izlemedin galiba" diye azarladı. İnsanların nasılda bir anda kör kuyuya düşüp yusuf yusuf'a döndüklerini biraz anladım.

Eee napıyım; onu sevme, buna ümit besleme, ona kredi çekip para verme, şuna iyi niyetli yaklaşma, şöyle-böyle yapma, fikirlerini kendine sakla, her şeyi şappadanak deme, bazı şeyleri içinde tut. amına koyim ben robot değilim. insanım. hissediyorum. görüyorum. duyuyorum. ben insanım ve yanlış yapmak için yaratıldım. doğru yapacaksam, her şeyi olması gerektiği gibi yapacaksam Allah beni niye yaratsın. ben buyum üretim hatası değilim, ben Allah tarafından yaratılmış en kusursuz hatayım. benim kusursuzluğum kusurlarımın çokluğunda. ben buyum ve kendimden memnunum. beni hatayla yaratan allah'a şükürler olsun.

--

Geçen hafta yine evden kovuldum. şu 1 senede evden kovulduğumun %0,05'i kadar sevildiğimi duysaydım belki intihar etmek için bi nedenim olurdu ama yok amınakoyim. kendimi öldürsem davul zurna çalacaklarını bildiğim için öldürmüyorum. Yani intiharsızlığımın nedeni Allah korkusundan değil. Hem zaten ben Allah'tan korkmam. Allah korkuluk değil ki korkayım, allah sevilirki ben o yüzden seviyorum.

---- 

eskiden "sevilmediğini bilmenin özgürlük olduğunu, insana özgürlük verdiğini" sanırdım. öyle bi yazı da yazmıştım. yani "sevilmiyorsan, özgürsün. siktir ol git ananın ammına kadar yolun var" minvalindeydi o yazı. çünkü sevginin her türü, insanın omzuna bir sorumluluk yükler ve aciz insan bu yüzden bi yere kıpırdamaz, kıpır kıpır kıpır damak istese bile, sike sike bi yere kıpraşamadan öylece durur olduğu yerde. o artık sırf sevildiği, sevdiği için ağaç gibi sabittir. yahnisi; seni severek sabitlerler olduğu yere. ya da sen sevdiğin için sabitlenir kalırsın. 

işte böyle şeyler düşündürdüm ve haklıydımda. haklılığımı kimse bana demedi. ben hep kendim haklı olduğuma karar verdim. çünkü kimse sana, sen haklıyken bile "haklısın" demez. herkes seni, senin haklılığından vurmanın binbir türlü yolunu arar ve tüm haksızlıklarıyla, gelip suratına kendisi haklıymış gibi tebessüm eder orospuçocukları. 

kimseyle tartışmam böyle şeyleri. çünkü insanların ahmak olduklarını kabullendiğimden bu yana herkese "haklısın" diyerek dinamit lokumu sokuyorum götlerine ve gülücükleri suratlarında öylece kalıyorlar karşımda. zaten insanlara, haksızlıklarını söylemenin bi yararını görmedim. kimse durup "evet ben haksızım, artık haklı şeyler yapacağım" demiyor, tam aksine "ben, bir tek ben, yüce yeryüzünün küçük efendisi, tabiki de ben sonsuza kadar haklıyım amınakoyim" diyor. 

bazılarına da susması için "hee doğru söyledin. sen haklısın" dediğinde, anası sikilmiş gibi kalakalıyor öylece. çünkü istiyorki, saatlerce tartışasın onunla, istiyorki onu, haksız olduğunu bilmesine rağmen, haklılığına ikna edesin. ulan ammınoğlu sen haksız olduğunu biliyorsun, niye benim sana söyleyecek yalanıma ihtiyaç duyuyorsunki. anası ters çevrilip amcasının belinde sikilmişin oğlu.

---

salonda yine allah, elhamdürillah, süphanallar ve muhammed sesleri geliyor. anlaşılan o ki anam yine salonda seccade sermiş, bana "müslüman yaşlı kadın" rolünü oynuyor. Kaltak showunu sadece namazla yapsa yeterdi ama yetmiyor ki amcığa. Hele bi de namaz öncesi ve sonrası ağzına atıp, sik gibi iyice emdiği misvak'ı ağzından çıkarıp yüzüne gözüne sürtmesi varki, o an o tükürüklü pis misvağı direk kalbine sokup güya çok sevdiği Allah'ına kavuşturasım geliyor, ama ben can almaya tövbeliyim. sadece başkalarının pişirdiği insan olmayan canların etini yerim.

çok şükür namazı bitti amcığın. zaten o namaza başladığında bende müzik açıyorum. ama onun gösterisi benim müziğimi bastırıyor. çünkü o Allah için bana show yaparkene hep haklıdır ve haklılığı tartışılmazdır. Rahmetli babamada hep "ben dindarım, sen dinsizsin. namazını vaktinde kılmıyorsun, ezanı takip etmiyorsun" ve daha nice Allah'lı cümlelerle işkence ederdi. Gariban adam, yorgun argın inşaattan gelip anamın inşaallah'ına kavuşurdu. Gariban babam 17 yıl önce öldü, bu kaltak hâlâ yaşıyor. 

Geçenlerde "bi boka yaradığın yok. tüm haksızlıkları görüp susmayı beceriyor, durmadan rahat rahat yalan söylüyorsun. çünkü senin kalbin çoktan boklu dereye yuvarlanıp orda boka bulanıp kalmış. keşke babam yerine sen ölseydin. en azından seni böyle tanımazdım" dedim, ah vah etti ve ben "numara yapma bana. git kendin gibilere yap bu ah vah numaralarını" dedim ve gerçekten bi anda ah vah'ı bırakıp bu seferde hiçbir şey olmamış gibi elörgüsünü örmeye devam etti. orospu için her şey geçiştirmelik, hiçbir şey üstüne konuşmaya gelmiyor. kaltak bi an önce ölsede, en azından kötülüklerini kötü taraflarını unutur, nadir iyiliklerinden birini hatırlayarak arada Fatih'a okurum. Ama yok ölmüyor, öleceği de yok. Bu gidişle beni tekrar gömer amına.

16 Mayıs 2022

allahu ekber, süphanallah ve baş ağrısı

3numaralı ablamın sabah saat 06:30'da beni mutfakta kahve için su kaynatırken görüp "senin kontrollerinin zamanı artık gelmedi mi" demesiyle ona;
-beni neden sevmiyorsun
-neyy
-beni neden sevmiyorsun.
-nasıl sevmiyorum, ne yapmışım
-sevmiyorsun işte. her gün bana doktor kontrolü zamanımın geldiğini ve hemen İstanbul'a kontrole gitmemi söylüyorsun
-ee tamam kontrolünü kaçırma diye söylüyorum
-bunun için söylemediğini ikimizde biliyoruz. ayrıca her gün her gün söylüyorsun ve bende her gün sana uzun uzun kontrollerin nasıl ve ne zaman yapıldığını anlatıyorum. ama buna rağmen sen sanki aramızda böyle bi konuşma hiç olmamış gibi, sonraki gün yine "ne zaman gideceksin" diyorsun. hadi söyle, beni niye sevmiyorsun, ben sana bir şey mi yaptım, bir şey mi dedim. ne oldu söyle. sadece bilsem yeter. başka hiçbir şey demeyeceğim. sadece bilmek istiyorum.
-sen bizi seviyor musun?
-seviyorum tabii. sevgimi de, geldiğimden bu yana size sarılarak, öperek gösteriyordum ama sen, sana sarıldığımda "biz sarılmayı sevmiyoruz" dedin diye, yavaş yavaş azalttım ve sen her sarıldığımda söylenmeye devam edincede, bunu gerçekten söylediğinden emin olup sarılmayı tamamen bıraktım. arada öpüyordum, ama bu seferde bana "öpme bizi. böyle şeyler hoş değil" demeye başlayınca öpmeyi de bırakmak zorunda kaldım.
-oyy başım ağrıyor. hemde çok ağrıyor
-yapma böyle, konuşmamak için "başım ağrıyor" deme lütfen
-ne diyorsun
-diyorum ki, konuyu açtın konuşuyoruz ve sen konuyu kapatmak için başını tutup başım ağrıyor diye söylenmeye başladın.
-sen ne diyorsun ya, benim başım ağrıyor. üff çatlayacak nerdeyse
-bana böyle numaralar yapma
-başım ağrıyor offf off
-aynı annemiz gibisin. o da birisi haklı çıktığı an veya çıkacağı zaman konuşulmakta olan konuyu yarıda bırakıp hemen en yakınındaki seccadeyi alıp, bitmek bilmez şekilde namaz kılmaya başlıyor.
-sen ne diyorsun, başım ağrıyor diyorum sus artık.
-diyorumki, sende annemiz gibisin. onun hareketlerini taklit ediyorsun, onun gibi davranıyorsun. o da bi konuyu açıyor, karşısındaki cevap verip haklılığını dile getirinceyse sanki aniden aklına gelmiş gibi numaraya yatıp hemen en yakınındaki seccadeye uzanıp namaz kılmaya başlıyor. eğer o an seccade bulamazsa da hırkasının cebinden tespih çıkarıp hiç durmadan "süphanallah, süphanallah" diye tespih çekmeye başlayıp, gittikçe de sessini yükselterek, haklı kişinin haklılığını "la ilahe illalah, la ilahe illah" la savuşturma yoluna başvuruyor
-sen sabah sabah niye bana yapıştın ne istiyorsun benden, sana başım ağrıyor diyorum sen gelmiş bi şeyler diyorsun, ben hiç anlamıyorum seni, ne diyorsun bilmiyorum
-beni anlıyorsun. hemde çok iyi anlıyorsun ama ben senin bu "başım ağrıyor" saçmalığına kanmayıp üstelemeye devam ettiğim için, yalandan numara yapmaya başladın.
-üfff hiç bilmiyorum sen ne diyorsun, ne anlatıyorsun
-diyorumki, anneni taklit edip işine gelmeyen bu durumu savuşturmaya çalışıyorsun. tıpkı sevmediğin annenin kopyası gibisin. ama böyle yaparak da benden kaçamazsın. yalandan başım ağrıyor demeyi de bırak. hadi söyle ben ne yaptım size, farkında olmadan bir şey mi yaptım, kötü bi şey mi söyledim?
-ya ben sana kontrollerini kaçırma diye öyle diyorum
-yapma böyle, kontrollerim için demediğini ikimizde biliyoruz. gitmem için kavga, gürültü ne varsa elinizden geleni yapıyorsunuz. maaş aldığımı söylediğimden bu yana da sürekli kavga çıkarıp çıkarıp "işte maaşında var, niye gitmiyorsun" diye söyleniyorsunuz.
-ee maaş kötü bir şey değil. işte bizde babadan maaş alıyoruz. hepimizin maaşı var. onunla geçinip gidebiliyoruz.
-ee tamam o zaman, madem maaşın var sen git, ben niye gideyim. (diye karşılık verince, angry birds'deki kırmızı kuş gibi kalın olan kaşları bi anda iyice çatıldı ve bana)
-ben nereye gideyim? (diye tüm içten sinirliliğiyle karşılık verdi. o anda yüzü şok geçirmiş olduğu belli bir haldeydi ve sesi de titrek olmasıyla birlikte, konuşmamızın nereye gideceğinin verdiği bilinmezliğin yarattığı korkuyla dolup taşmıştı.)tüm bunları yüzünden okurken, aynı zamanda ona;

-ne bileyim, bana sürekli "maaaşın var, git" diyorsun. madem seninde maaşın var, benim gitmemi istediğin yer neresi ise sen git işte.

-ben gideyim he?

-heee sen git. hem ben niye gideyimki? gitmek için zaten maaş yetiyormuş, ben gideceğime sen git. (diye karşılık verdim ve suratı cevabımla birlikte bu seferde patlıcan moruna döndü ve aynı zamanda burun delikleri o kadar büyüdüki bi an nefesi tutuldu sandım. gözbebekleri de yerinden çıkacakmış gibi hem suratıma bakıyor, hem etrafa bakıyor, hemde bu arada eli ayağı birbirine dolaşmış halde olduğunu belli eder şekilde, mutfak reyonunun üzerinde gezdirip duruyordu. sonra bi anda mutfaktan çıkmak aklına gelmiş gibi aniden gider gibi arkasını dönüp, sonrasında ise tekrar bana dönüp)

-ben gidemem. ancak evlenerek gidebilirim. başka nasıl giderim ki?
-ee tamam o zaman bi an önce evlen git. niye evlenmiyorsun?" dedim ve artık söyleyecek bir şey bulamayınca da söylene söylene mutfaktan çıkmak için kapıya yöneldi. Kaçma numaralarından biri olduğunu düşündüğüm için sesimi onun duyabileceği şekilde yükselterek;

-ee tamam işte evlen. niye evlenmiyorsun, yapıştın kaldın bize. hiç kimseyi de beğenmiyorsun, gelenleri geri çeviriyorsun. yaşın oldu 50 artık bi an önce evlen git." dedim ve yüksek sesle söylene söylene diğer odaya koşarken, evin diğer sakinleri ortaya çıkıp başıma toplandılar.

Ablam gerçektende 45 yaşında ve doğru dürüst olmayan türkçesi, okuma yazma bilmemesine rağmen türlü bizans entrikalarını çok iyi bilir. Evlenmemesinin nedeni sanırım çevresinde hiç mutlu evlilik görmemiş olmasından kaynaklı. tabii aşırı din baskısı ve bu baskı içerisinde dozajsız verilen "yasak cinsellik" algısının da etkisi yok değil. Bence tüm bu özellikleriyle zavallı biriyken, yaşlandıkça şeytana dönüşüp kaldı ve sanıyorki, ben hâlâ onun genç kızlığındaki o savunmasız, dili yok çocuğun tekiyim. Geldiğimden bu yana ona olabildiğince nazik yaklaşıp sevgiyle hitap etmeme, kardeşi olduğumdan kaynaklı ortaya çıkan sevgimi ısrarla göstermeme rağmen onun bana karşı tavrı gün geçtikçe sertleşti ve işte bende ona, onun bana davrandığının çok azının azı kadar davranmaya başlayınca ortamı kıyamet yerine döndürüverdi. Tabii evden herkesi kovup dururken ve sürekli kapıyı gösterirken, bi gün kendisine kapının gösterileceğini hiç düşünmedi. Çünkü o bir kadındı ve bizim kültürümüzde ne olursa olsun, kadınlara asla kapı gösterilmezdi. Yani "siktir git" iması yapılamazdı. Çünkü eğer giderse orospu olabilirdi ve bu yüzden orospu olunması istenmiyorsa, ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın kendisine kapı gösterilmemeliydi. Ama şimdi durum değişmiş, kapı dışarı edilmeden de bir orospu olup çıktığı suratına vurulmuştu. Zavallı yaşlı orospu.  

(Devamı gelir yakında. Aslında yazmıştım ama silinmiş. Sonra yine aynı cümlelerle yazabilirsem ne ala. Bir de bilgisayar çöktü. nasıl toparlayacağım bilmiyorum. (asık surat smiley'i)

13 Mayıs 2022

Gay Hamam

Gay hamamları diye bir şey yok aslında. Daha çok, herkesin cinselliğini yaşamak için kapak attığı bi hamam vardır. Zaten hamamlar, gayler sayesinde hala günümüzde varlıklarını sürdürüyorlar desem yalan olmaz. Hem herkesin evinde 24 saat sıcak su akarken, hamama gitmek de nerden çıkmış?

Evet bence, bir hamama gittiyseniz ve sizden başkaları da varsa, onlarında gey olma ihtimali sizinkiden fazladır. Açıkçası içindeki bastırılmış, ezilmiş ve ezilmeye devam eden gayliğini yaşamak isteyenler dışında hamama giden var mı ondan da emin değilim. Zaten siz gay olmasanız bile hamama gittiğinizde biri size yavşar ve siz artık sikiniz kalktığı için mecburen yakınlaşırsınız. 

Ha bu arada öyle çok korkmanıza, tırsmanıza da gerek yok. Eğer rahatsızlık duyarsanız herkesten uzak durun gerçekten yıkanın ve çıkın gidin. Eğer rahatsızlık duymazsanız zaten insanlar size yakınlaşır. Açıkçası ben hamama gaylik için değilde, gerçek anlamda sadece yıkanmaya bile gittiğimde çoğunlukla gaylerle karşılaştım, ya da dediğim gibi, gayliğini bastıranların orda gayliklerini ortaya atmalarıyla karşılaştım diyeyim. Zaten siz sadece yıkanmaya bile gitseniz, insanlar hamam kelimesinden bile tahrik oldukları için sırf gittiniz diye size ibne etiketi yapıştırırlar. Yanisi; orda ne işi varmış ki?


ibne sex hikayeleri

Bu blogda ibne sex hikayeleri yazan biri olarak, şunu net bi şekilde söyleyebilirim ki; ibneler çok fazla seks yaparlar ve bu yüzden gerçek dünya ile bağları nerdeyse kopmuştur veya kopmak üzeredir.
Çoğu ibne, yaşamının en verimli dönemini başkalarına vererek yaşadığı için kendisinin farkına iş işten geçtikten sonra anca varır. 
Verdiklerinin de sadece "zamanının" olmadığının ise çok geç farkına varır ve bu da yetmezmiş gibi, bundan çevrelerini sorumlu tutmaktan da hiç çekinmez, bundan dolayı da; etraflarında da sürekli suçlayacak birini arar durur. Çatışmalarının, geçimsizliğinin, kavgalarının nedeni başkaları veya gerçekten yaşanan bir çatışma değil, aslında kendi iç dünyasının farkına geç varmış olmasının verdiği acıdır. Bu yüzden suçlar, suçlar ve bu seferde suçlayarak yaşamına devam etmeye başlar.
Oysa suçlanacak tek kişi kendisidir ve bunu kabullenmemek için yer yer saldırgan bir tutum içinde hayatındaki herkesle atışarak vaktini geçirmeye başladığının farkında değildir. 


Bir yarı ibne olarak bende zamanımın çoğunu ona buna dağıtmaktan geri kalmadım ve biliyorum ki; eğer dünyaya tekrar gelsem, zamanımı tekrar dağıtmaktan geri kalmayacağım. Ama şundan da eminimki; ben zamanımın bi kısmını anlamlı geçirmek ve anlamlı kılmak adına harcadım ve seks aramamama rağmen, sırf ibne olduğum için hayatım, seks arıyormuşum gibi geçti gitti. 
Oysa salt seks aradığım zamanlarda bile, o seksi anlamlı kılma ve seks yaptığım için pişman olmayacağım iyi bir ruha sahip etten bir bedene dokunma telaşındaydım. Bu uğraşımı, bu arayışımı anlamlandıramayan ve anlamayan veya anlamayacak insanlarla dolu etrafımda kendimi çok yalnız hissettim ve tüm kaçışım tekrar onlardan başkasına olmadı. Kaçmak, aslında daha hızlı geri dönmekten ibaretti. bunu geç anladım.


 eğer ibne sex hikayeleri arıyorsan blogda çok fazla var. ama bulup okuman lazım. işin zor, zorlaştırmak için elimden gelen hiçbir şeyi yapmadım. sadece seni porno sitelerdeki sikik tık tuzaklarından uzak tutma uğraşı içindeyim ve bu yazıyı o yüzden yazdım.