Anonimin teki, şu yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/borcunuz-sadece-30000000-tl-odemeyi.html ) şöyle yorum yapmıştı:
"Çok tuhaf hayat erkeği 'İsteyen çözüm bulur istemeyen bahane' diye çok dolaşan bir söz var.
Daha önce de yazdım galiba, şimdi de yazıyorum. Hiç bir sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını bekliyorsun.
Önce eşin, sonra oğlun, ailen...
Onları yarı yolda bırakmamış gibi davranıyorsun onların seni kucaklamasını bekliyorsun...
Hayattan alacaklı değilsin vermen gerekenler var.
Bu arada inşallah tedavin iyi gider bir an önce iyileşirsin. " deyip, sonrada sessizce siktir olup gitmişti.
O siktir olup gitmişti ama yorumu kalmıştı.....
Anonimin yorumundan anladığım kadarıyla ona göre ben "çözüm bulmak yerine, bahane arayanın tekiydim"
Evet, onca yazı sayesinde burada soyunup çırılçıplak kalan ben bundan başkası değildim. Çünkü Anonimimiz aslında hayatım boyunca bana o kadar yakındıki 'hiç sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını beklediğimi' gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmiş, hayatımı sürekli yanıbaşımda bulunarak adeta benmişim gibi deneyimleyerek yaşamıştı ve işte tam da bu yüzden benim bahaneci biri olduğumu asla yanılmadan, şaşırmadan adı gibi biliyordu ve anladığım kadarıyla yanıbaşımda yaşamaya devam ederek bilmeye de devam edecekti.
Yine yorumundan anladığım kadarıyla hayatıma da yeni girmemişti, çok eskiden, belki de ben babamın taşşaklarından birinde henüz bir spermken, yani anamın amına girip döllenmeden çok çok çok önceden bu yana benimleydi. Bu yüzden "bahaneci biri olduğumu, henüz ben yaratılmadan önce" sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını bekleyen biri olduğumu biliyordu.
O da benimle beraber ablam tarafından büyütülmüş, ablamı 8 yaşına kadarda annesi sanarak yaşamıştı, 4 yaşında benimle beraber sokaklarda su satarak, boyacılık yaparak, bisküvi satarak aile bütçemize katkıda bulunmuş ve tüm aile bireylerimizin çalışarak biriktirdiği parayla açtığımız, fareli pastanemizdeki tepsilerin altında benimle beraber 12 yaşına kadar ezilerek yaşamış, 12 yaşımdan 18 yaşına kadar 1numaralı abim ve karısıyla yaşarken, benimle beraber o da tüm hakaretleri duymuş, tükürükleri suratının ortasına yumruk gibi yemiş, kalabalıkta milyonlarca kez aşağılanmış, yengem ona da laf söylemesin diye o da benimle beraber yıllarca oturmak zorunda kaldığı sofrada az yemek yemiş ve bunun böyle gitmeyeceğini anladığında sokaklarda kuru ekmek yiyip öyle eve gelmeye başlamış, abimin sırf keyfine, sırf canı istedi diye attığı dayakları o da benimle beraber afiyetle yiyip karı gibi zırıldamayı da burnunu-gözlerini sildikten sonra kesmişti.
Olay sadece, ben artık dayaklardan bıkıp evden kaçtığımızda da bitmemiş, o da benimle beraber sokaklarda sürtüp daha sonra yine eve döndükten sonraki yetişkinlik yıllarımda da yanımda olmaya devam etmiş, hatta ben evlendikten sonra da karımla sırf ben istediğim için yaptığımız seksler esnasında, Anonim'in kendisi bizzat sikimi tutup karımın amına sokup çıkarıyormuş kadar yakınımızdaymış da bu yüzden;
bahaneci biri olduğumu söylemişti.
Offf kahrolası ben off. Ölsem de anonimin gönlünü rahat ettirsem. Hem böylece, bahanelere de son verirdim.
Evet ya aslında ölsem daha iyi. Çünkü onun deyişiyle; kimseyi yarı yolda bırakmamış gibi davranmaktan bende yoruldum.
İşin birazcık da olsa dalgalı kısmını geçip, daha ciddi yani dalgasız kısmına gelirsek;
Anonim'in üstteki yorumunu ilk gördüğümde, ona hak verdim. Çünkü hayatımın kaba taslak kısımlarını süsleyerek anlattığım, bölüm bölüm karmakarışık olan blogdaki yazılarda, yaşamımın diğer ince detaylarını, şok özel anlarını anlatmamıştım ve o da bu kanılara benim yüzümden varmış, en sonunda da;
"Hayattan alacaklı değilsin vermen gerekenler var." diyerek bana siktirini çekmişti. Hayatım boyunca yanımdaymış gibi kurduğu diğer cümleleriyle beraber, bu son cümlesiyle bende azcık kalan aklımı da başımdan tamamen almış, bi kaç gün bu cümle üstüne derin derin düşündürtmüştü.
Bende kendimce "vermem gerekenleri zaten verdim, ama senin haberin yok" minvalinde şu yazı ayağına başlamıştım: ( http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/vermem-gerekenler-ve-daha-fazlas.html )
Bu yazılarda, aileme, eşime vs verdiklerimi uzun uzun yazsamda özetle şunları verdiğimi sıralamıştım:
a) 25 yaşıma kadar (çocukluğumdaki çalışmalarım haricinde, 12 yaşından sonra toplamda 12 senemi) gerçek anlamda onlar için köpek gibi çalışarak geçirdim. Karşılığında yemek yemek dışında hiçbir şey almadım.
b) İlerde bir gün hırsız ilan edilmemek için, kötü olmamak adına bir başkasının yanında çalışmayı red ettim ve 1 yıl sonra haklı çıkarcasına, o zamanın parasıyla ailemin 300.000 TL zarara uğramasını engelledim, ama akıllıca davranışıma rağmen bir teşekkür bile edilmedi, aksine onları yüzüstü bıraktığım söylendi, söylenmeye devam ediyor.
c) Her şeyi boş verip, askerden sonra ailemle yaşamaya başladığımda, abim beni yıllarca bedava çalıştırdı, ona milyonlar kazandırdım ama 25 yaşımda beni evden siktir çekerek kovup, karımı da sikmek veya diğer iki kardeşimden birine siktirmek istediğini açıkça söyledi, bende karımı kimse sikmesin, sadece benim yarrağımı yesin diye alıp evden ayrıldım
d) Onunla İstanbul'a yerleştik. Kendimce "yeni bir hayat kurduk" diye düşünüyordum ama karı tüm parasızlığıma rağmen tuttuğum evleri beğenmedi, açıkça da "bu çöplüklerde yaşamam" dedi çekti gitti. Daha sonra kendi beğendiği evi tuttuğumda ise, bizim bir aile olmamıza odaklanmak yerine, türlü bahanelerle kendi ailesine kaçıp kaçıp durdu.
İstanbul'daki 3üncü yılımızdaki en son kaçışında ise artık pes ettim ve peşinden gitmedim. Aradan yıllar geçti, o da şu an anne babasıyla mutlu mesut yaşıyor.
Memlekete gittiğimde, 2-3 defa annemlerin zoruyla, karımla karşılıklı oturup tekrar deneyebilir miyizi konuştuk, ama karım oğlumuzu düşünmek yerine süs eşyalarını, binlerce liralık koltuk takımlarını alıp alamayacağımızın derdinde olduğunu söyledi. Şok oldum. Hassas kalbimin taşlaşmamış küçük bir kısmı da bu son aduket'de taşa döndü. Bende ondan artık tamamen vazgeçtim. Annemin ısrarlarını da, annemle beraber siktir ettim.
e)Verebilecek başka bir şeyim kalmadı. Çünkü sağlığımı da kaybettim.
Eksik ve kaba taslak da olsa, Verdiklerim'in Listesi böyleydi. Anonimiz ise ikinci yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/garson-asker-dolandrc-ve-temiz-kalmak.html ) gelip uzun mu uzun, ara ara da bana yağ çektiği çok süslü cümlelerle dolu anlaşılmaz yorumunu yapıp en sonunda da "bunu istersen yayınlama" demişti.
Siktir ordan, "istersen yayınlama"ymış. O zaman mail atsaydın yarrak.
(Neyse sakin olayım. Kendi kendime yazarken bile atarlanmakla iyi yapmıyorum.)
Neyse işte, yazdıklarımda; çocukluğumdan itibaren yıllarca kimler beni sikti, yetişkinliğimde ise beni insan yerine koymak yerine, hayvan gibi görmeleri dahil "karımı kim sikmek istiyordu, başka kimlere siktirmek istiyordu" detaylarından, karımın yanımda amcığını serip yatmak yerine, benden bile sakladığı kilotlarına sıkıştırıp kaçmalarının detaylarına kadar uzun uzun anlatıp anlaşılmayı beklemiştim ama nerdeeeeeeee???
Anonimimiz son yazıya ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/kocan-kac-yl-oya-oya-oya-laya-bilirsin.html) gelip "Hayata senin bakış açınla bakmak isterdim. Probleme hangi değerler girerse girsin sonuç hep senin haklılığın olarak çıkıyor." diyerek beni, yani bu Hassas Kalbin Sahibi'ni yine şok etmişti.
Oysa ben sırf eksik anlatıyorum ve bu yüzden yanlış anlaşıldım sanarak, yani bir yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için, tüm detayları anlatmıştım ama anlattığım tüm detaylara, tüm yazdıklarıma rağmen Anonimimiz bu sonuca varmıştı. Ona göre ben, tüm değerler karşısında haklı çıkmaya çalışan eziğin tekiyim.
Oysa haklı çıkma uğraşı içinde değildim, sadece olayları yarı gizleyerek anlatmak yerine, bir isimlede yazıyor olsam aslında anonimliğimin arkasında daha da dik durarak, yaşadıklarımın en azından bu bölümlerini tüm çıplaklığıyla anlatıp neyin, neden ve nasıl olduğunu anlatabilir ve böylece kendim rahatlarken, karşımdakiler tarafından da anlaşılabilirdim. Çabam sadece anlaşılmak içindi, yoksa değerler girsin çıksın bana ne fark ederki.
Hem böylece; o da benimle beraber hayata başladığı anamın amından çıkıp, kendi anasının amına def olabilirdi.
Ama def olmadan önce belki, Vermem Gerekenler'in tam listesini açıkça verebilirdi de değil mi?
Evet böyle bir beklenti içine de girdim ve yorumlarından birinde ona "ne demek istediğini açıkça yaz" dememe rağmen anlamadı ve süslü cümlelerine devam etti. Çünkü benim yıllardır Vermem Gerekenler veriyor olmama rağmen, verdiklerimi beğenmemişti. Ama yine de merak ediyorum, acaba vermem gerekenler nelerdi ki? Yani; ne vereyim abime tam olarak, abim benden başka ne ister, ya da abim tam olarak vermem gerekenleri nasıl listelerki?
aa bi dakka bi dakka acaba şunlar senin o listedekilerden bir kaçı olabilir miydikine acaba??
-kendine değer vermek!
-kendini sevmek!
-söylenenlere kulak asmamak!
-ne olursa olsun gülümsemek!
-her şeye rağmen tebessüm etmek!
-hayata daima pozitif pencereden bakmak!
""Beş yüz kişinin üzerinde katılımcısı olan bir seminerde konuşmacı salonda bir grup çalışması yapmak ister.
YanıtlaSilTüm katılımcılara bir balon vererek gazlı kalemle balonların üzerine isimlerini yazmalarını rica eder. Sonra bütün balonları toplayarak bir salona kapatır.
Ardından katılımcıları o salona alır ve beş dakika içinde üzerinde kendi isimleri yazan balonu bulmalarını söyler…
Herkes deli gibi kendi adını aramaya başlar, bir sürü itiş kakıştan sonra kimse kendi balonunu bulamamıştır.
Konuşmacı bu sefer herkesin salondaki balonlardan her hangi birini almalarını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini ister…
Böylece kısa bir süre içinde herkes kendi adının yazılı olduğu balona kavuşmuştur.
Görülen o ki; bazen başkaları için bir şeyler yapmak, kendimiz için aradığımızı bulmanın en iyi yolu olabiliyor…""
Benim anlatmak istediğim en başında beri buydu ama getirdin önüme hayatının girift yollarını. Ben anlattığın her şeyde sana hak versem bile yine ilk baştaki yorumumu
tekrarlayacaktım, nitekim ki tekrarladım zaten.Diyelim ki anlattığın her şeyde haklısın hiç kimse hiç bir şeyi haketmiyor. Herkes suçlu tamam. Bu senin bundan sonraki yaşamın için motivasyon sağlıyorsa aynen devam et. Ben empati yaptığımda senin hislerinle mutlu bir hayat inşa edemezdim. Çok zor olsa onları, olanları bir şekilde affedip(ama yaptıklarını unutmadan) yola devam etmem gerekirdi.
Ve zaten bu minvalde tekrar yorum yaptım. O an okumadan gönderdiğim ve tekrar okumadığım için anlamamanı doğal karşıladım ama şimdi tekrar okuyunca düşünüyorum ki cidden o yorumu anlamamak için gerizekalı olmak gerekiyor herhalde. Bana açıkça diyebilirsin ki ben senin gibi düşünmüyorum sen yanlış düşünüyorsun. Sen anlayamayan biri değilsin sen işine gelmeyen şeyleri anlamazlıktan gelen birisin.
Açıkçası beni anlamadığını söylediğin için yaşadıklarınla alakalı haddim olmayan konularda yazmış olabilirim. Haddim olmayan ve bilgim olmadığı konularda. Hatta bu yorumda da yazacaktım ama kendimi zor tuttum. Çünkü öyle yapmış olsam bile asıl amacım hayatını yargılamak değildi. Ve bunu sana ne düşündürdü bilmiyorum ama yağ çekmek amacında da değildim. Ve bütün hakaretlerin içinde en sinir bozucu olanı buydu. Çünkü neden yağ çekme amacında olayım? Onlar samimi hislerimdi.
Ve son olarak sana verdiğim formül listedekilerin hepsini vadediyordu. Aynı şeyleri tekrarlayıp durmayacağım. Sen yeterince sevilmediğini ve kendine haksızlık edildiğini düşündüğün için kendine sarılıp, pışpışlayıp uyutuyorsun. Bense sadece seni uyandırmak ve yoluna devam etmeni söylemek istemiştim. Senin yolunla da aslında kendime Ama neyse ya... Bildiğin gibi devam
Google, Yandex veya diğer arama motorlarından copy-paste yapıp paylaştığın hikaye için teşekkürler, ama keşke burayı kirletmeseydin. Çünkü yıllardır bu tür yalancı hikayelerden kaçıyorum.
SilSana önerim; copy-paste hikayelerdense, kendi hikayeni yaşayıp paylaşmalısın.
Ve evet ne yazıkki gerçek hayat, copy-paste hikayelerdeki gibi değil. Tam aksine girift, yer yer anlaşılmaz derecede karmaşık, zaman zaman çok flu, bazen tam olarak siyah ve hatta kapkaranlık, bazen çıkmaz sokak, bazense bokla kaplı doğum günü pastasından ibaret.
Evet sana yalanlar söyleyip seni pışpışlamamı bekliyor olabilirsin ama ne yazıkki, kendimi bile pışpışlamayan ben, seni hiçbir zaman pış pışlamayacağım ve pis bir yalaka olduğunu yineleyeceğim. Yalakasın ve sana ters cevap vermemem için yer yer yalamaya devam ediyorsun. Oysa ben alışverişi sevmediğimi daha önce de söylemiştim.
--
Herkes suçlu demiyorum, ama sınırsız saflığımla ortaya koyduğum tüm emeğime-çabama rağmen değerim bilinmedi diyorum. Bunun neresini anlamadın, neden anlamadın bilmiyorum ve açıkçası onca çabama rağmen, artık anlamamış olman, anlamayacak olman sikimde de değil.
--
Sen benim hislerimle değil mutlu bir hayat yaşamak, mutsuz bir hayat da yaşayamazsın zaten. Çünkü (üzgünüm artık söylemek zorundayım); ikimiz farklıyız. Biliyorum, bu senin için çok zor bir durum ama bunu kabullenmelisin. Kabullenemezsen destek al. Veriyorlar.
--
Sen tam olarak anlayamayan biri değilsin, sen açık yüreklilikle yazılanları, sırf işine gelmediği için anlamazlıktan gelen bi gerizekâlısın.
Ama şu da bi gerçekki; şöyle yayılıp güzel güzel osbir çekmek yerine, sana, kendimi ve hayatımdakilere verdiklerimi anlatmaya çalışarak zamanımı çöpe attım. Çünkü "vermen gerekenler var" cümlen, dolu biri olduğun ve gerçekten "her zaman tebessüm et, her şeye rağmen mutlu ol, kendini sev" saçmalıkları dışında şeyler söyleyeceğini düşünmüştüm :((
--
Bu arada bence hâlâ ciddi anlamda bi liste yapmalısın. Çünkü "vermen gerekenler var" derken ne kadar ciddiysen, liste yapıp arkasında duracak kadar da götün olmalı.
yani; söylenenlere kulak asma
ne olursa olsun gülümse ve kendi "vermen gerekenler var" listeni yap :)
Gay olduğunu bile bile gittin bir kadınla evlendin ve yetmedi çocuk yaptın. 100’lerce erkek ve belki onun 1/10’i kadar kadınla yatmış olan sen sanki bunun yürümeyeceğini en başından bilmiyordun. Teması defalarca kaçıp uzaklaşmaya çalıştığın, ne boktan bir aile ortamından geldiğini anlattığın binlerce kısa yazıdan oluşan hayatın içine benzer ve belki de aynı şeyleri yaşamak zorunda kalan ya da kalacak bir çocuk getirdin ve orada büyümesine müsade ettin. Eski karınla durumu idare etmek senin yükümlülüğün değil ama o çocuk senin yükümlülüğün; onlarla büyüyüp onların kültüründe yetişmeyi haketmiyor ki bunu sende söylemlerinde bir çok defa dile getirdin.(annesinin çocuğu kendine benzettiğine dair) O çocuk büyüdüğünde beğenmediğin abilerine benzerse sorumlusu sensin.
SilYorum beğenmiyorsan da siktir git yayınlama hiçbir şey burada. Kendin yaz kendin oku blogunu. Saldırganlığın suçluluk duygundan kaynaklanıyor belkide.
Bu arada ilk defa yorum yapıyorum, üstteki yorumu yapan anonim ben değilim.
Gerçekten bilmiyordum. Hatta aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama çocuğu bilerek-bilinçli olarak yaptım-yaptık. Çünkü zaten çocuk sahibi olmak için evlenmiştim ve bunu da önceki yazılarda defalarca anlattım. Çünkü hayatımda, kendisi için uğraş vereceğim çok çok çok önemli bir şey olsun istemiştim ve allah'a şükürler olsunki, oldu :)
Silİnşallah abilerime veya birilerine benzemek yerine, o da benim gibi kendi hayatını-deneyimlerini yaşamayı seçer. Çünkü abilerime benzerse fena bozulurum :((
---
Ben tüm bokluklara rağmen yaşadıklarımdan pişman değilim, onun da pişman olmayacağı bir hayatı yaşaması için çaba harcıyorum. Çabamın karşılığını boş çıkarmayacağından eminim, çünkü her konuda konuşabiliyoruz, fikir yürütür gibi birbirimizle tartışabiliyoruz ve gerçekten çok akıllıca karşılıklar veriyor. Ama yanlış bir şey söylediğinde bile, sırf oğlum diye alttan alıp geçiştirmek yerine, tüm gerçekliğimle yanıtlıyor, lafı o an hemen yapıştırıyorum.(Tıpkı şu an sana yaptığım gibi.)
ve senin için tuhaf olacak biliyorum ama inan o benden bile akıllı ve bu çok gurur verici :)
bunun nasıl bir duygu olduğunu anlamak için çocuk sahibi olmalısın. başka şekilde (empati mempati ile anlaşılacak bir şey değil)
---
Yorum beğenmeme veya beğenme zorunluluğum mu var? birileri hoşuma giden bir şey yazdığında nasıl ona yönelik bir cevap veriyorsam, hoşuma gitmeyen cevaplara da yine o anki tepkime göre karşılık veriyorum. Zaten normal olan bu değil mi? Bence çok normal.
---
Gelen yorumların hepsini yayınlıyorum. Günde milyonlarca yorum geliyor sanıyorsan, söyliim yanılıyorsun. En fazla 2-3 tane gelmiş oluyor. onları da direkt yayınlıyorum. Zaten saklayıp, yayınlamayıp ne yapıcam.
Bak işte görüyorsun, yayınlayarak kendime de meşgale bulmuş oluyorum. Zaten dünya meşgaleden ibaret değil mi?
Cevaplara da alınan alınsın, alınmayan olgunlaşmıştır. Yorumları kafasına vurarak olgunlaşıp olgunlaşmadığını anlamaya gerek yok. Çünkü insan dediğin karpuz değil, etten kemikten kandan ibaret bir mahluktur.
---Son olarak sana tuhaf gelebilir ama; insanlık olarak şu an 2021 yılındayız ve gelecekte ne olacağını bilebilecek kapasiteye de henüz ulaşmış değiliz.