-->

19 Temmuz 2022

Toksik Ailem de olan bitenler

-Geçen aylarda bilgisayarım çöktü ve hâlâ yapamadım. Bu yüzden yazmak istediğim her şey daha yazamadan kaybolup gitti hafızamdan.
Bu arada ise bir çok gelişme oldu, oluyor, olmaya devam ediyorlar.

-Mutsuzluğuma rağmen mutluyum ve çabam kendimi iyi hissettirmeye-etmeye odaklanmaya döndü. Yani artık "canımı bile versem değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek en iyisi" diye düşünmeye başladım ve bu beni otomatikman daha rahat hareket etmeye, daha özgürce hissetmeme neden oldu ve bende olmamasına rağmen bana daha bilgece bir görüntü de kazandırdığını düşünüyorum. Oysa hâlâ o eski aptalım, benden başka kimsenin akıllanmadığımdan haberi yok.

-Evdekilerle konuşmayı tamamen kestim. Çünkü ne yaparsam yapayım sonunu kavgaya bağlıyorlardı ve ben artık kimseyle herhangi bir basit nedenden dolayı bile olsa atışmak, çatışmak istemiyorum. Bu yüzdende sırf sessizliğimi bozmak için ortaya attıkları beş para etmez soruları karşısında dahi sessiz kalma hakkımı kullanmaya başladım. Ama buna rağmen inatla soru sormaya, cevap almaya çalışıyorlar ve ben bunu da kesmek adına evdekilerle hiç karşılaşmamak için gün boyunca dışarıda geziniyor, çocukluk arkadaşlarımın işyerlerine misafirliğe gidiyor, internetten bulduğum ufak sosyal medya işlerine odaklanarak vakit geçiriyor, evdeyken ise odamda durmadan kitap okuyorum. 
-Tüm bu sessiz kalma savaşıma rağmen, onlarda benden altta kalmıyorlar ve benden daha çok inatçı olduklarını göstermek ve evde kendi borularının öttüğünü kabullendirmek adında, yanıtlarının sadece "evet-hayır"dan ibaret daha basit sorular olan "yemek yedin mi","yiyecek misin" türü sorular sormaktan geri kalmıyorlar. Bende tabii her defasında "evet, yedim. sağ ol" diye yanıt veriyorum. Böylece yemek yedirdikleri için söz söyleme hakkına sahip oldukları yanılgısına kapılmalarını engellemiş oluyorum.

-Tüm bunlar olurken ve ben inatla böyle bir yaşam sürdürmeye odaklanmışken, bayramda da farklı bi durum yaşanmadı, yaşanmasına ve yaşatılmasına bilerek, bilinçli olarak izin vermedim. Hatta bayramı bahane edip, yaşanan tüm kabalıkları yok saymak için benimle bayramlaşmak için iletişime geçtiklerinde, bayrama kadar aramızdaki açtıkları mesafenin, bayram sabahı, namaz sonrası eve geldiğimde sarılıp öpüşerek kapatabilecekleri kadar sığ ve kısa bir mesafe olmadığını göstermek adına, aramızdaki 1 metrelik mesafeyi koruyarak karşılıklı olarak "iyi bayramlar" demekle yetindirdim.
Annemin de, aylardır sürdürdüğü tüm kaltaklıklarına rağmen eve geldiğimde henüz ben kapıdayken bayramı bahane edip, şimdiye kadar sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi uzanıp "bayramın kutlu olsun" cümlesiyle beraber elini uzatıp öptürme çabasını ise hem dilimle hem gözümle görmezden geldim ve eli öylece havada kaldı.
Üstelik suratındaki o bi anlık hayal kırıklığının bana verdiği huzur ise tarifsiz bir rahatlama etkisi yarattı bedenimde. Çünkü bayrama yüklediği kutsallığın kendisine verdiği yetkiyle, şimdiye kadarki tüm orospuluklarını unutup o kirli zihnine ait elini öpeceğimi sanmıştı.
Oysa hayır, kindar değilim ama hiçbir şey olmamış gibi senin o her boka girip çıkan ellerini öpecek kişi de değilim, bok yemekten bir an bile geri kalmayan o buruş buruş amcığına dönüşmüş olan bıyıklarının altındaki çirkin ip incesi dudaklarının arasından öpüyormuş gibi yaparak çıkartacağın "muck" sesinin kulaklarımı kirletmesine izin verecek kişi de değilim.
Yani özetle; Ben, aylardır süren çirkinlikleri, karşılıklı olarak oturup çirkin sözleri söylerkenki kadar ciddi ve haklı tavırlarla açık açık helalleşmeden yok sayacak kişi değilim.
Ben sadece benden kendini yaratabilmiş olan şimdiki benim ve sadece ben olmaya-kalmaya dair olan bu çabamla kendimi var etmeye devam edecek olan kişiyim.
Umarım sen ve orospuların da bayramları; bayrama kadar yediğiniz bokları ve çevirdiğiniz dolapları, bayram sabahı anına kadar hiçbir şey olmamış gibi öpüşüp "iyi bayramlar, nice bayramlara" diyerek anında temize çekeceğiniz fırsatlar olarak değerlendirmekten vazgeçersiniz. Vazgeçmezseniz de ben burdayım ve çirkinliklerinizi hatırlatmak için hep burda olacağım.

-Bayram öncesi, bayramı toksik ailemizle geçirmek için başka bir ilde bulunan 2numaralı ablamda gelmişti. Evde sürekli bir gerginlik vardı ve arada bazen benim odamda olduğumu unuttukları için birbirlerine karşı yükselttikleri seslerden anladığım kadarıyla, 3 ve 4numaralı ablamlar onun, bu kadar uzun süreli gelmiş olmasından rahatsızlardı. Üstelik sonraki günlerde, yer yer apartmanın bir kaç katını ayağa kaldıran çatışmalar yaşamaktan da geri kalmadılar. Bu yüzden 2numaralı ablamı, ilk günler olmasa bile sonraki günlerde bi kaç defa odalardan birinde ağlarken yakaladım ama hiçbir şey olmamış ve o da benden ağlamasını saklayabilmiş gibi davrandım.
Bi ara oğlum da onun ağladığını görmüş ve bana gelip "halam niye neden ağlıyor" dediğinde bilmediğimi ve gidip ona sorması gerektiğini söyledim ve o da gidip sorduktan sonra gelip "başı ağrıyormuş" diye bana geri dönüşte bulunduğunda "hımm geçmiş olsun" diye karşılık verdim. Oysa oğlum da biliyor kendisine yalan söylenildiğini. Çünkü ben onun yaşındayken bilirdim, anlardım ama açıklayamazdım. O da anlıyor ve benden bir adım daha ileride olan zeki biri olarak, halasının aslında baş ağrısı yüzünden değil, evdekilerle kavga ettikleri için ağladığını biliyor. Ama şimdi herkes suskunken, elinde kılıçla gezerken o ne yapabilirki?

-Benden küçük olan kardeşim oğlumu, günlerce marketinde çalıştırdığı için gidip onu fırçaladım ve eğer oğlumu çalıştıracaksa, benden izin alması gerektiğini açık ve net olarak belirttim. Bi ara oğlum boyundan büyük harflerle aramızda konuşmaya yeltendiğinde ona hayatının ilk baba tokadını attım ve tokat yüzünde yer alıp, sesi aramızda yankılanırken gözleri doldu ve ben "sana terbiyesizlik yapma demiştim, benimle nasıl konuşacağını defalarca söylemiştim" diye devam ettim.
O canı içten bi şekilde yanmış ve babasından ilk defa gerçek bi tokat yemiş olduğu için şok olmuş olarak "pardon" dediğinde ise "siktirtme pardonunu"diye sert bi şekilde karşılık verdim ve o "pardon dedim, özür diledim işte" diye yanıtladığında ise "pardonuna başlatma. seni sürekli tatlı tatlı, güzel güzel uyarıyorum ve sen beni, seni sırf uyarmakla yetindiğim için ciddiye almıyorsun. bundan sonra bi daha benimle bu şekilde konuşmayacaksın." diye kestirip attım ve o sırada kardeşim, güya oğlumu koruyormuş gibi davrandığında ise "sen karışma, kes sesini. bi daha da oğlumla ilgili bir şey söyleyecek, yapacak olursan iyice düşün. kendine de hizmetçi bul. bu çocukla ilgili bir şey yapacağın zamanda benden izin alacaksın." diye söylendim ve onun "abicim şöyle böyle"den oluşan süslü lafları devam ederken "ya kes bana böyle boş konuşma. birbirimizin ne bok olduğunu biliyoruz. bi daha bu çocuğa benden izinsiz bir şey yaptırmayacaksın, aklında onla ilgili bi plan olursada gelip benimle konuşacaksın" dedim ve oğluma dönüp "hadi sende eve git, bir daha görmiyim burda" diyerek onu annesine gönderdim.
Oğlum çıkarken, kardeşim hâlâ bana, oğluma nasıl davranmam konusunda süslü cümleler kurmakla meşguldü. Oğlum çıktığında, kardeşime dönüp "kes lan. ne bok olduğunuz belli. biriniz karını getir sikeyim der, diğeriniz oğluma babalık yapma kalkışır, bana oğluma nasıl davranmam hakkında akıl verir. bu son olsun. bi daha görmiyeyim, konuşmalarına da dikkat et"  cümlelerini kurdum ve o artık hiç laf dinletemeyeceğini anladığı için, zavallı biriymiş gibi bir surat ifadesi takındığında, ben bu ifadesine söylenmemek için kendimi dışarı attım ve konu orada kapandı. Ama eğer açmaya dair bir ufak hareket olursada gidip büyük bi zevkle dükkanı alt üst etmekten geri kalmayacağım :)

Bu arada yazıyı noktalarken 4numaralı ablamın da nişanlandığını söylemek isterim. Nişanlanmasını ise ben tetiklemiştim ama şimdi konu uzun ve ben bu yazıyı fazla uzatmıyım. Sonra bi ara yine bilgisayar bulursam çıtlatırım. öpüldüm.


18 Temmuz 2022

senden başkası değil

Artık sağılamayacak bir inek olduğunda, kimsenin işine yaramaz nefes alan bir et parçasına dönüştüğünde, umutsuz ve amaçsız ama yinede mutlu mutlu vızıldayarrak uçarken cam kenarındaki örümcek ağına takılan ve kurtulmak istedikçe daha çok ağa sarınan her hangi bir uçan böcekten herhangi bi yem posasına dönüştüğünde, seninle işlerinin bittiği anlayacaksın.
Her gün, akşam ezanında mahalleye gelen çöp arabasının alması için, balkondan, anca çöp kovasının yakınına atılabilmiş bi poşet çöpten farkının olmadığını kabullenmesende aslında sen, herkes için ondan başkası değildin. Evet sen, çöp kovasının yanına götürülüp bırakılmaya layık bile görülmeyen sen. O sensin. 
İşte bu ve diğer nedenlerin yüzünden; bırak artık allah aşkına şu, yaşamana bahane olsun diye sürekli kendine söyleyip durduğun yalanları. Sen götürülüp çöp kovasına atılmaya bile layık görülmemiş olan o eşsiz atık yığınısın. 
Sen, saatinde dışarı atılmadığı için kenarda kalmış ve bu yüzden tüm değersizliği sokağa ilan edilmişcesine sabah gelecek olan çöp servisine kadar bekleyecek olansın. Sokakta gelip geçenin tekmelediği, kedilerin eşeleyip dağıttığı, köpeklerin koklayıp koklayıp işe yarar bir şey bulamadığı için hızla uzaklaştığı, gelip geçenin "kusuru, seni oraya bırakanda değil de, sende bulduğu" için iğrenerek baktığı kaldırım kenarındaki iğrenç çöp yığınısın. 

Kimse seni sevmiyor işte ve aslında içten içe biliyordunki, zaten hiç kimse hiçbiri seni sevmedi. Hâlâ değişen bi şey olmadığını da  biliyorsun işte; herkes seni postalamak için küçük haklı bir fırsat kolladı ve senin savaşın; o küçük fırsatları yaratıp postalanmamak için elinden geleni yapmaktan başkası değildi. Ama bak, tüm bunlara rağmen ne oldu? Yaladığın götlerin kılları dişlerinin arasında ve sen şimdi hâlâ uslanmamışcasına iyi bir sakso nasıl çekilir onu öğrenmeye çalışıyorsun. Yazık ki ne yazıkk


14 Temmuz 2022

Bu ay çaldıklarım

İnsanlar okumayacakları kitaplara, para verip duruyorlar ve bunu fark ettiğimden bu yana tanıdığım veya tanımadığım insanların kitaplıklarından beğendiğim kitapları çalmaya başladım.  Dertleri çok okumuş, çok bilmiş görünmek olan bu zavallılar, kitaplarının eksildiğinin de farkında değillerdir. Zaten bende fark edilmesin diye, onlar tuvalete gittiklerinde kalkıp ciddi anlamda raf düzenlemesi yapıyorum. O anda yakalanırım diye ödüm kopsa da, henüz yakalanmadım fakat o heyecan çok güzel ❤️ Heyecan kısmını geçip öneride bulunarak konuyu kapatacak olursam; aldığınız kitapları arada bir açıp göz atın, matbaa kesiminden kalma kağıt parçacıklarını silin ya da bazen rafın tozunu alın da misafirlerinizle sohbet ederken, misafiriniz sizin için “senin yalanını sikeyim ammınoğlu. kurduğun cümledeki kelimelerden 3’ünün anlamını bilmediğin için saçma sapan konuştuğunun farkında değilsin” diye içten içe söylenmesin. Ayrıca istediğiniz kadar süslenip şık giyinin, istediğiniz diplomayı almış olun ve tüm duvarlarınız kitap dolu raflarla kaplı olsun; bunların hiçbiri içinizdeki o gerçek kabalığı, doğru ve yerinde konuşmaktan aciz olduğunuz için pas tutmuş dilinizi, her an karşınızdakinin üstüne atlayacakmış havasına sahip beden dilinizi saklayamıyor. Çünkü siz, kitapların sadece kağıtlarına sahipsiniz içeriklerine değil. Bu yüzden hepsi benim tarafımdan çalınıp sahiplenmeyi hak ediyorlar. 

Link: https://www.instagram.com/p/CfRl-zIIO6K/