-->

29 Kasım 2022

acilen biri beni

hayatımı, beğenilme arzusuna yenik düşmemek için harcamışım gibi hissediyorum.
her şey çirkinleşmeye hazırken, beğenilmenin sorumluluğunu taşıyamayacağımı bilerek yaşamak bir lanet
ve aslında ben koca ayak bir korkak, sorumsuzluğa aşık bir alçak.

ben kimseyi sevmeden, kimse beni sevmesin istedim ve hiç kimsenin bundan haberi olmasın diye durmadan kanat çırptım göğe
çok yükselince, kaçınmasızlıkla yere düştüm ve kollarımı kucak yapıp açtım herhangi birine
kanayan yerlerim, acıyan ruhum ve bağıran sessizliğimle sarıldım işte içinizden birine.

sorgusuz yaşanan aşklar bana pek havalı gelmez
aptal bulurum kendimi ve kendimin karşısındakini
kimse beni sevmez, kimse kendini bana vermez benim kadar.

beğenilme arzusu demiştim ya hani yukarda
işte o benim en büyük korkum. lütfen kimse beni beğenmesin. sadece sevsin.

23 Kasım 2022

kusursuz

Kendim hakkında düşünmeye başladım. Kedim değil, kendim.
nasıl biri olduğum, nasıl yaşadığım, davrandığım, davranıldığım diğer ...ğım'larım hakkında da.
insanlarla iletişim kurma biçimim, iletişimi sürdürme şeklim vs vs
ve tüm düşüncelerimden sonra şu karara vardım; ben eşsiz biriyim. kendime özel bir bakış açım var, çoğu kişinin aklından daha iyi çalışan bir akla sahibim. bedeniyle barışmış bir cüce olarak, elimden geldikçe kendimi seviyorum. hatalarım yok, kusursuza yakınım ve yakın olmak ise en büyük kusurum. kimseye göre şekil alamıyor olmam da en büyük problemlerimden biri. zaten kendimi zorlayıp şekil almaya kalkıştığımda da kırılmadan edemiyorum. denedim ordan biliyorum.
muhteşem biri olmak hayatın, allahın, doğanın, evrenin vs vs'nin bana verdiği lanet olsa gerek. yoksa neden muhteşem biri olarak yaratılmış olabilirim ki? bence dehşet bir şey bu. çünkü muhteşem olduğum için acı çektiğimi bir tek ben biliyorum.



22 Kasım 2022

Tak Fişi, Bitir İşi

Geçen hafta yeni bir bilgisayar aldım.
Yani şu 1 yılda topladığım parayı 2 dakikada harcamış bulunmaktayım. (hayrlı olsun bana ve güzel işler, güzel şeyler yapayım, yazayım inşallah) Hem zaten tek eğlencem ve iş yapabilme olanağım buna bağlıyken ne yapsaydım ki? Kısacası; İyi yaptım ve iyiki aldım. 

Artık eskisi gibi ne boklar yediğimi ve hayatımda ne haltlar döndüğünü sık sık yazmaya başlıyorum.
"başlıyorum" dedim ama aslında hayatımda öyle çokta ahım şahım bir şey olduğu yok. Her zamanki hayati konular işte. Yani bir ceylan'ın gün içinde yenmemek için diğer ceylanlardan daha hızlı koşması gerektiği ve bi aslanın aç kalmamak için kaçan ceylanlardan daha atik ve hızlı olması zorundalığı dışında bir şey yok. Hepimiz böyleyiz ya. Hayat hangimiz yorgunsa, onu yere seriyor. 

Bugün, okula başladığımdan bu yana biraz fazla gevezelik ettiğimi anlamış bulunmaktayım. Üstelik fazla olduğu kadar da gereksiz bir gevezelik. Yani sikimi kime ve hangi deliğe soktuğumu ne diye dillendiriyorum ki? değil mi ama?
Değil işte ve ben bi kaç genç kadının ilişkiler konusunda fikir danışmalarına "valla kadınlarla da erkeklerle de denedim, hepimiz aynı bokuz" diye cevap vererek ortalığı karıştırdım.
Aslında ortalığı karıştırmadım ama ben cevap verirken, o esnada bizi dinleyen yetişkinlerden biri, ben kızların yanından ayrıldıktan sonra hemen "erkek arkadaşı mı varmış" gibisinden sorguya başlamış ve kadınlarda "yok yok, sen yanlış anladın, öyle demedi" gibisinden cevaplarla geçiştirmişler. 
Ama biliyorumki, aslında soran inanmadı ve zaten bu benim ikinci vukuatım olduğu için pek inanacak değiller de. Çünkü geçenlerde de bana karı kız muhabbeti yaptıklarında "valla ben artık erkeklerle ilgileniyorum" diyerek farkında olmadan onları göt ettiğimde, şaşırmışlardı ve benden sonrada beni, sık muhabbetim olan genç kadına sormuşlar. O da geçiştirmiş falan ama bugünkü olayla anladımki, ben bu konuda sussam daha iyi. Çünkü erkekler, erkekliklerine saldırı olarak algılıyorlar.
Bu arada aslında şu bir kaç açık görüşlü söylemlerimle, onların içlerindeki ibneyi kaşıdığımı da düşündürtmüyor değiller. 
Ve evet, tüm bu soruşturmaları yapanlarında aslında ibne havaları var. Yıllardır bastırmakta oldukları, baskınlıkları yetmediği için de bi ihtimal boyunlarına 300 kg'lik ağırlık bağlayıp denizin dibini boylattırırcasına içlerine attıkları DEVASA İBNELİKLERİ var.
Bu olaylar benden habersiz gerçekleşirken, bugün bende 48 yaş büyük olan sınıf arkadaşım beni yalnız yakaladığı ilk anda "olm sen ne diye böyle böyle deyip duruyorsun. bak burası küçük bi yer. boş ver kimseye söyleme. bak oğlunda varmış? millet anlamaz bunları sana belki zarar bile verirler. zarar vermeye, bi şey yapmaya bile kalkışırlar. boş ver kapat konuyu, açma bi daha" diyerek beni uyardı.
Ciddi şefkatli arkadaş ses tonuyla şu an aklımda olmayan daha nice cümlesinden sonra ikna oldum ve evet, bu konuyu kapatıyorum. içimdeki ibneyi, sığ su da boğmaya kararlıyım. en azından bi süreliğine böyle yapmak benimde sakin bi hayat yaşamama yarayacaktır.
Çünkü hayatımı adadığım herkesten götüme tekme yemişken geldiğim burada, sakin bir hayat yaşayabilir miyim denemesi yapıyorum ve ne olursa olsun buna devam edip, en azından okul bitinceye kadar yerimden kıpırdamadan buralarda kalmaya çabalayacağım. Bakalım nasıl olacak, yapabilecek miyim.

Şimdi tüm bu götverenlikleri geçersek, buranın havasına alışmaya başladığımı da söylemeliyim. Yani evet bugünkü olaydan dolayı şu an gergin olsamda, aslında sakinliğin kendi elimde olduğunu da biliyorum. Bunu inatla devam ettirebilmek ve olmuş olanların defterini kapayıp, sanki hiçbir bok olmamış gibi küçük hayatıma odaklanarak yaşamalıyım. Zaten yapacak başka bir şey yok. Ne yapabilirim ki?
            
Şimdi yukarıda yazdıklarımı geçip gerçek romantizm dalgasına gelirsek; Burada da eşcinseller sadece yarrak ve göt peşindeler. Bu yüzden İstanbul gibi büyükşehirlerde kullanılan "gel sikeyim" ile "gel sik" cümleleri, uygulamalarda tanıştığım insanların gönderdiği mesajlardan eksik olmuyor. Kültür farklılığı, daha sakin bi hayat arayışı, sarılıp uyunacak bi kucak gibi şeyleri arayan merhametli ve şefkatli bakışları olan insanlarla tanışacağını sanıyorsun ama yok. O sadece benim sanmalarımdan ibaret.
İnternet dünyayı köye çevirdi diyeceğim ama aslında internetin günahı yok, çünkü bok her yerde boktur ve insan neyse öyle davranarak yaşıyor. İnsanların taşralığı da sadece toz-toprak ve taşlarından ibaret kalmış. Yani dünyanın öteki ucunda olduğu gibi burda da herkes siki elinde veya pantolonu dizinde domalmış halde yaşıyor. Kimse; iki bakışmanın, içten sıkı bi sarılmanın, güzel kelimelerin toplandığı cümlelerle ilgilenmiyor ve benim gibi iflah olmaz romanTİK'ler boş boş yaşayıp gidiyor.
Özetle buralarda "Tak fişi, bitir işi" mantığına çoktaaaaan teslim olmuş.