-->

13 Mayıs 2021

Vermem Gerekenler ve Daha Fazlası

 Geçenlerde yazdığım şu yazıya (https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/borcunuz-sadece-30000000-tl-odemeyi.html)Anonim'in biri gelip şu yorumu yazmıştı:
Tuhaf hayat erkeği.
"İsteyen çözüm bulur, istemeyen bahane" diye çok dolaşan bir söz var. Daha önce de yazdım galiba şimdi de yazıyorum;
Hiç bir sorumluluk almadan her şeyin yolunda olmasını bekliyorsun. Önce eşin, sonra oğlun, ailen... Onları yarı yolda bırakmamış gibi davranıyorsun onların seni kucaklamasını bekliyorsun...
Hayattan alacaklı değilsin vermen gerekenler var.
Bu arada inşallah tedavin iyi gider bir an önce iyileşirsin. 

Ben de şöyle cevap vermiştim:
Benim dışımda herkesin doğru bildiği, doğru yaptığı, doğru yaşadığı ama benim ise hep yanlış bildiğim, yanlış yaptığım şu hayatta benimde elbette doğru yaptığım bir kaç şey vardır. Yoksa bile bir gün bende doğru şeyleri yapacağım.
Öte yandan kimseyi yarı yolda bırakmadım, hep beni bıraktılar. detaylara çok fazla girmediğim için girmeye hakkım olduğunu düşünmediğim için dışardan bakınca farklı görünüyor olabilir.
Yine öte yandan evet; beni kucaklamarını bekliyorum, hesapsızca, kitapsızca, kayıp kazanç ilişkisinden uzak bir şekilde kucaklanmayı bekliyorum. Bekleyeceğim. Ama sabrım da bitti, farkındayım.
Güzel temennilerin için teşekkür ederim, amin. Çok sağ ol.

Böyle cevap vermiştim ama sanırım yapacak daha iyi bir şey olmadığı için mecburen eve kapanmış olduğumuz şu Covid19 günlerinde, Anonim'in dediği "vermen gerekenler var" cümlesinden yola çıkarak biraz detaya girip vakit geçirmek benim için de iyi olacaktır. 
---------
Sevgili anonim "vermen gerekenler var" derken haklısın. Gerçekten vermem gerekenler var. Üstelik öyle laf olsun diye de değil, ciddi ciddi vermem gerekenler var. Ama...
İşin ama'sı şu ki; vermem gerekenlerin hepsini zaten verdim. Fakat karşımda aç gözlü, sürekli "ver, ver, daha da ver" diyen doyumsuz birileri olunca, her istediklerinden vermeme rağmen verdiklerim; sadece maddiyat olarak değil, ömrümden, psikolojimden, hayata bakış açımdan da götürdü. Yanisi; son olarak sağlığım da gitti ve gerçekten artık verecek bir şeyim kalmadı.

Burada çok bahsetmedim, bahsetmeyi de düşünmüyordum. Ama sonuç olarak burada hafif kurgulayarak anlattıklarımdan/yazdıklarımdan yola çıkarak yorum yaptığından dolayı, aslında anlatmayarak kendimi karşılıksızca kucaklanmayı bekleyen, sanki hiç vermemiş biri olarak göstermekten ileriye gitmemiş oldum. Böyle görünmesini biraz da ben istedim, çünkü ailemle yaşadığımız her şeyi buraya yazmadım. Yazmaya çekindim. Yer yer nasıl yazacağımı bilemediğim için, öylece üstünkörü geçiştirdim. (ve işte görüyorsun ya, sende karşılıksız kucaklamıyorsun. Sana da vermem gereken bir şeyler var. Sende bir şeyler istiyorsun. E hadi al sana gerçeklerimi, kucakla şimdi sımsıkı bir şekilde tüm kemiklerim geçsin içimden içine ve canın yansın, gül olsun.)

Oysa ailemin bana verdiklerinin karşılığını, ben onlara fazlasıyla vermiştim. Üstelik hem duygusal, hem bedensel, hem de zihinsel olarak verdim de verdim.
Elimden gelenin, elimde olanın ve olacakların hepsini vermeme rağmen, bir türlü şöyle içten, samimice, aile sıcaklığıyla, ya da en azından arada sıradada olsa karşılıksızca kucaklanamadım. Hatta kucaklanmayı bırak, artık verecek bir şeyim kalmadığı için veremeyince kötü oldum, çemberin içinden dışına doğru itilmeye başlandım ve çemberin dışına çıkarıldığımda da, kendimden son bir şeyler verebilme umuduyla; sanki çemberin dışına itilmemişim de, kendim çıkmışım gibi rol yaparak uzaklarına gittim. Böylece ailemle olanlar kendi aramızda kalacak, sonuç olarak da; dışardan bakanlar için ailem değil, ben kötü olacaktım ve çok şükür bunu da başardım.
Yine verdim. Son bir kez verebildiğim ne varsa verdim de verdim. Dışardan bakanların, olup bitenleri görmediği içeride, ben içeride verecek son şeyi de verip, kusulur gibi dışarı itilirken ben kötü oldum, onlar iyi kaldı. Yani yine verdim,  üstelik tüm karşılıksızlığımca..

Peki çembere dönecek olursak içinden nasıl mı çıkarılmıştım. Bak olay şöyle başladı:
Şurda önceki durumlara biraz değinmiştim, zahmet olmazsa tıklayıp okur sonra gelir devam edersin: https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/evden-kacmak.html

Daha erken zamanlara dönerek devam edecek olursam, olaylar şöyle gerçekleşmişti:
Henüz 19 yaşındayım. Çalışmakta olduğum eski ortak aile işimiz, yeni bir iş kurulunca devredildi ve hiç kimse bana bir açıklama yapmadan o işte devam etmemi beklediler.
Çok kırıldım, ama kimseye çaktırmadım.
İşin devir kısmının tamamladığı ve artık bizimkilerin tamamen yeni işe geçiş yaptıkları gün, hâlâ bi umudum vardı ve bana "gel çalış" diyeceklerini bekliyordum ama kimse bir şey demedi. Beklediğimle kalmış bi haldeyken, kendimi çok daha kötü hissettim ve bana "gel, yeni işte çalış" denilmek bir yana, sanki yokmuşum gibi davranıldı, davranılmaya devam edildi. Kimseye bir şey demedim, huzursuzluk çıkmasın diye mecburen sustum.

Kendimi o gün çok çok çok çok çok çok ama gerçekten çok kötü hissetmiştim. Sanki işe yaramazın tekiydim, sanki aileden değil konu komşudan biriydim gibi davranılmıştı. Üstelik kendi işimize 3-4 eleman alınmış, ben ise başkasının yanında eleman olarak çalışacaktım. Bu haksızlık, yok sayılmak, sıfır olduğumu yüzüme çarpmak değil de neydi, bu hareket; benim onlar tarafından sebepsizce çemberin dışına atılmam değil de neydi.
Ama yine de kimseye hiçbir şey demedim, kimseye kızmadım, bağırmadım, çağırmadım. Sessizce ne yapacağımı düşündüm ve çözümü buldum:

DEV AMI: https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/garson-asker-dolandrc-ve-temiz-kalmak.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.