-->

19 Nisan 2024

kadın sikmek mi ister, sikilmek mi, kadın ne ister?

eskisine nazaran daha sakin bi şekilde olsada, bu aralar yine kendimi yeniden yeniden yeniden yeniden anlamlandırma çabası içindeyim ve sanırım hayat bu anlamlandırmalar esnasında geçip giderken bana nanik yapıyor ama görmüyorum.
ışıkları kim söndürdü.

oldum olası, anlamsız ve boş bir hayat yaşamış olmak korkunç geldi bana ve sanırım bu yüzden olsa gerek, yaşarken hep bir amaç aradım.
zaten içimde her zaman, önemli bir şey yapmak için doğmuş olma hissiyle dopdolu bir halde şaşkınlıkla etrafa bakınan biri vardı. acaba neye gelmiştim bu dünyaya, ne yapacaktım, yapmalıydım.
yapmam gereken şey nedir allahım?
o küçücük halimle bile bu dağ kadar ağır hisle mücadele ederken, ne yapmak için doğduğumu anlamakla yıllarca çırpınıp durdum ama hiçbir şey bulamadım.
sahi ben niye doğdum allahım... 

yaşım bu yıl 39 oldu. artık 40'ım çıkmak üzere ama sorsan sanki az önce bu halimle var edilmiş gibiyim. ne zaman üzerimden geçti tüm o yıllar ve bu arada niye kimse beni sikmek ve kendini siktirmek dışında dürtmedi? yalasın dünya barışı.

son bi kaç aydır kendimde, gittikçe, yalancı da olsa toplum kurallarına uygun bi hayat yaşama arzusu duymaya başladım. galiba kendim olarak, kalarak, şakasına bile olsa karşımdakine asla yalan söyleme-yerek yaşadığım bu hayatta bir bok olamayacağımı anladım.
evet anladım ve şimdi en kendisi olmayan, en kendisi olmaya çalışmayan, şakayla bile olsa doğru söylemeyen birine dönüşmek üzereyim.
bunu siz istediniz. değil mi?

geçen gün "bir daha erkek sikmeyeceğim allahım" diye tövbeler ettim ve zaten bi kaç aylardır da "allah'ım bana erkek sikme iradesi verme artık. erkeklere duyduğum bu sonsuz sevme ve sevilme arzusunu, kadınlara yönelt. iyi kalpli, iyi huylu, güzel yüzlü ve sözlü, çok merhametli, benim ona göre, onun bana göre olduğu bi eş ver ve güzel bi yuva kurdur bana allahım. çünkü ben kuramıyorum." diye dua ediyordum.
allahım dua mı kabul et. amin.

yakışıklı erkekler görüyorum, varlar ve bu hisse neden odaklandığımı düşününce anladımki, aslında tüm erkeleri yakışıklı görüyorum. yani o hiç sevilmeyecek kadar huysuz, baktığın anda iğrenebileceğin kadar çirkin ve salt erkek olduğu belli bi siluete sahipliği dışında hiçbir özelliği, güzelliği, aklı ve ilmi olmayan  erkeklerde bile sevecek bir taraf arıyormuşum. hemde inatla. tüm kibirli inadımla.
yanisi başımdan geçip giden bu zamanlar içinde, kendimi "sadece erkek sevmeye" o kadar kaptırmışımki, yer yer onları ilahlaştırmış ve sadece onların rızasını kazanmaya adanmış bi hayatın kıyısına kadar varmışım.
ve yine yanisi; ne yaptığının hiç farkında olmayan ve bu davranışının da şüphesiz tek doğru olduğunu sanarak yaşayan bi zavallı ben. 
oysa Allah kitabında şöyle der "Fakat onların çoğu aklını kullanmaz."
gerçekten de bazen aklımı hiç kullanmadım. sen bana doğruyu buldur. benim bulacağım yok.

bu, sadece erkeğe odaklanma meselesini ben tek başıma edinmedim.
bu, kadınların gözüme herhangi bir şey gibi görünmeleri yetisini ben tek başıma kazanmadım. 
bu, kendimi sadece erkek sevmeye koşullandırdığım,
bu, kendimi kadınlardaki arazlardan uzak tutmak için sadece erkek sevmeye koşulladığım zihinsel inşa sürecini ben tek başıma becermedim. bunu da yeni anlıyorum.
Şimdi doğruya doğru; onca yakışıklıyla beraber onca çirkin erkek için ölüp bitmememin de başka bi açıklaması yok ve evet, bi erkeği sikip atsan veya bi erkek seni sikip atsa bile, bunun verdiği sosumsuz rahatlığı, hangi kadın verir ki? hiç. 
şimdi aklıma gelmeyen ama kendimi ibneleştirmek için sıraladığım tüm o haklı ve bol mantılı kadınsız kolaycı akıl yürütmelerim, kadınlardan kaçmak için bana yakıt sunan çarpık toplum kuralları, içsel huzur sağlayan tek başıma günahsız küçük sahte romantik anlar, allah'ı anarken bile hiç yokmuş gibi yaşayan büyük kalabalıkların ikiyüzlülüğüne karşı takındığım güya tek yüzlü güçlü dürüst duruşum falan, hepsini geç amınakoyim. bu yarrağı sokacak, yüreği salt insan sevgisiyle tıka basa dolu sımsıcak bi amcık bulup hayatıma devam etmeliyim.
gerisi fasa fiso.

bu düşüncelerle beraber, kadınlara dair bakış açımı da şimdiye kadarkinden farklı bi yönde ve anlamda düzeltmeye başladığımı söylemeliyim. örneğin, hayatıma giren veya henüz daha az önce tanıştığımız o ilk andan itibaren, onları her an sikme potansiyelim olduğunu düşünerek yaklaşan ve sesi titreyerek iletişim kuran, iletişimi bu titrek halleriyle sürdüren kadınların benden korkmalarını gerektirecek bi durum olmadığını belirtmek için o anda tonladığım "korkma ilk fırsatta seni sikecek biri değilim" adlı sesimle, aslında ibne olduğum ve bu yüzden sikimin ona doğru kalkmayacağı garantisini veriyordum ve böylece, benimle geçirdikleri zaman dilimlerinin tümünde iki insan olarak iletişimde kalacağımızı söylemeye çalışıyordum ama nerdeeeeeeeeeeee
şimdi anladım ve kabullendim. Tanıştığım kadınlardan 3ü 5i hariç hepsi, onları her an sikebileceğimden korkmuşlardı ve ben aslında onlara benden, onları sikebileceğime dair bir korku duymamaları için tüm iletişimimizde ibneliğimin altını çizip, asla onları sikmeye kalkışmayacağıma dair garanti veriyordum. oysa kimseyi sikmek istememiştim. salt insandık diye iletişim kuruyorduk ama bak neler olmuştu ve ben onlarla olan tanışıklığımız süresince ibne rolümü sürekli yüklenmiş olarak oynamak zorunda kaldım. oysa onların beni sıkıştırdıkları sığ dünyalarının aksine kocaman bi dünyam vardı.

şimdi bunları yazarken, yine hatırlıyorumda; ibne olduğumu belirterek iletişimde kaldığımız bi kaç kadın arkadaşım (ki 22 ve 40lı yaşlar arasında değişen farklı kültür ve profillerdeydi bunlar ) onlara meyletmediğim için bana kırıldıklarını açık açık söylemişlerdi. hatta içlerinden birinin, 2 yıl boyunca ona ilgi göstermediğim için sürekli erkekliğimle dalga geçmişti ve bende onunla beraber kendime gülüp geçmiştim.
o ise bu gülüp geçmelerime her defasında şaşırıp kalmış ve bana inatla yeşil ışık yakmasına rağmen neden ona yürümediğimi sorup durmuştu. çünkü ona göre erkekler, sonuçta sadece sikleri olan akılsız ve çok hissiz, sevgisiz ve merhametsiz sıradan birer canlılardı ve günün sonunda siklerini sokacak bi amcık bulmak dışında başka bi şey için yaşamazlardı. bu yüzden nasıl olurdu da, gerçekten hiç kadınlara ilgi duymuyor, onu sikmek istemiyor olabilirdim?
bunu farklı yaşlardaki erkekler gibi kadınlar da soru olarak açıkça-defalarca sormuşlardı ve benim "çünkü ben sadece gerçekten sevdiğim ve beni gerçekten seven biriyle yatmak istiyorum. amacım seks yapmak olsa, az sonra birini bulmak benim için zor değil" cevabıma, beni küçümseyerek gülüp geçmişlerdi. 
O zaman anlamamıştım ama şimdi anlıyorum; kadınlar, onları sikmek istemiyor oluşuma inanmamışlardı.
ben de artık kendime inanmıyorum ve hayatımın sonuna kadar sadece kadın sikmek istiyorum.


18 Nisan 2024

annem ölmek istemiyor

annem bi kaç gündür yoğun bakımda ve sanırım bu sefer gerçekten ölmek üzere olduğu için her tarafta sessiz bi EL-Fatiha havası var. Dün yoğun bakım odasının önünde beklerken, 10-15 kişilik bi yakın akraba grubu daha vardı ve bende ne yaptıklarını gözlemleyip duruyordum.
sahi bunlar ne yapıyordu, burada ne işleri vardı? 

aslında hastaneye gidecek de değildim ama evde oturup kanal kanal gezmek yerine, oraya gidip yoğun bakım kapısının önünde bizimkileri izleyerek oyalanmayı daha mantıklı ve farklı bir deneyim edindirmesi açısından ilginç bi şekilde daha anlamlı bulup aniden evden çıkmıştım. fakat geldiğimde abim, ablam ve yengemler dışında diğer ahaliyi de hazır bulmak sürpriz olmuştu.

hastaneye doğru yürürken, annemi sevmiyor olmama rağmen gerçek anlamda neden ona doğru gitmekte olduğuma dair de düşündüğümden, aklımda şunlar kendiliğinden belirip duruyordu. acaba ben gerçekten;
-onu sevmiyor olmama rağmen, merak ettiğim için mi gidiyordum? yoksa;
-benden, aynı ortamda bulunmamak için sürekli kaçmaya çalışan, göz teması bile kurmamak için büyük bir savaş veren 1 ve 2 numaralı abimle aynı ortamda bulunarak onlara işkence etmeyi mi amaçlıyordum? yoksa;
-canım olmayan annem son nefesini vermeden önce aile efradı içinde helallik alamadığı tek kişi olduğum için beni çağırtabilir ve benden, evde tüm acıklı halini takınarak yüklediği ses tonuna rağmen alamadığı "helal olsun"u yine isteyecek olursa, hazır abimler de burdayken helallik şartımı bi daha dile getirebilmek için mi gidiyordum?
Bunları ve şu an aklıma gelmeyen diğer nedenleri düşünüp oraya gitmiştim ama işte kalabalık bir grupla da baş başa kalmıştım. 
Sahi neden burdasınız? Ne yapıyorsunuz amınakoyim
insanların birbirlerini hiç sevmemeleri ve yıllarca birbirlerinin arkasından ahlaksızca atıp tutmalarına rağmen ölüme bir adım kalmışken böyle önemser gibi yaparak kenetlenmeleri çok garip.
Neyseki bu kalabalığa şaşırıp durma anlarım, doktorun gelip "bilinci yerinde, dün saat kaçta geldiğini, neden burda olduğunu, burda bi müddet kalması gerektiğini biliyor. normal odaya alacağız fakat boş yatak bekliyoruz" açıklamasıyla son buldu ve bende helal edemediğim hakkımla hastaneden çıkıp sokaklarca yürüyerek gerisin geri eve döndüm.
Yanisi; dünden bu yana değişen bir şey yok, annem ölmek istemiyor ve mahalleliye annemin ölüm müjdesini ilk veren olmak isteyen herkes evlerine dönüp, dedikodularına ve beş para etmez yaşamlarına devam ediyor. 

16 Nisan 2024

Annem gider ayak benden helallik istiyor

Annem geçen aydan bu yana kolon kanseri tedavisi görmeye başladı. Aslında tedavi falan da yok. Çünkü 85. yaşında olmasının yanında tümörler, akciğer ve böbreklerine tamamen yayılmış olduğu için ameliyat edilemiyor ve bu yüzden ağrıları çok artığında bir kaç ağrı kesici, mide bulantısı önleyici vb ilaçla oyalayıp duruyorlar.

Hastaneye götürüldüğü ilk 2 gün sonrasında eve geldiğinden bu yana yatakta öylece uzanıp inildemesi, sürekli eklem yerlerine masaj yapılmasını istemesi ve kusması dışında doğru dürüst bir yaşam belirtisi de yok. Zaten zayıfken, şimdi bir şey yiyemiyor olduğundan dolayı hepten zayıfladı ve yüzündeki deri iyice inceldiği için gözleri de hepten içe doğru çöktü kaldı.
Bu son haline baktığımda bazen ondan ürkmüyor değilim. Çünkü korkunç bir şekle büründü ve gittikçe daha bi korkunçlaşıyor gibi. Hele birde bazen konuşma yetisini de tamamen kaybedip hırıltıladığı zaman, insanlıktan tamamen uzaklaşmış oluyor.

Tüm bu halleriyle, sadece nefes alıp veren herhangi bir şeye dönüşüp kaldığını da söylememe gerek yok ve tüm bu acınmaya en muhtaç olduğu anında bile ona annem olarak acıyamıyorum. Sadece yaşlı ve yardıma muhtaç biri olduğu için merhamet duyuyorum o kadar ve bu yüzden "allahım, ölümünü acısız kıl ne olur" diye dua edip duruyorum.
Gün geçtikçe daha kötüye gittiğini söylememe gerek yok ve açıkçası herkesin yüzünde "zaten çok yaşadı. bi kaç güne kadar kesin ölecek. ama en azından bi an önce ölse de işimize gücümüze baksak" ifadesi yerleşik hayata geçti bile.
Tüm bu cenazeye her an hazır duran ev ahalisi ve elleri göğe açılmış halde el-fatiha okumak için tetikte bekleyerek gelip giden milyonlarca akrbabalar, tanıdıklar, konu komşu eşraf vs ise bana yorucu gelmeye başladı.
Hiç sevmediğim bu insana, sırf yaşlı olduğu ve öleceği için gelip gösterilen bu hürmet tiyatrosuna sinir olsamda, kenarda ellerim koltuk altıma bağlı şekilde öylece durup izlemek dışında bir şey yapmıyorum.
Bu gelip gidenlerinse, annem olmaktan çıkmış bu korkunç şeyden sürekli helallik istediklerini de söylememe gerek yok herhalde. Tabi onunda, gelenlerden helallik istediğini anlamışsınızdır. Sonuç olarak, evde akşama kadar "helal olsun"lar yankılanıp duruyor.

Sahi helalleşmek böyle bir şey mi?
Yani 85 yıllık ömrünüzde herkesin arkasından verip veriştirip, rahat rahat ortalığı karıştırırken ömrün bu son deminde eşşeğin amını tersten gördüğünüz için düştüğünüz ölüm döşeğindeki hırıltılar arasında "beni helal et, hakkını helal et. beni helal ediyor musun?"larla alınan helallikler, gerçek helallik sayılıyor mu?
Hayır.
Bence helallik, helalleşmek böyle bi şey değildir. haklar bu şekilde helal olmuyorlardır ama tabiki, bu işin mutlak doğrusunu da sadece güzel rabbim bilir. O her şeyi bilen, hakkı mutlak gözetendir.

Böyle çok ama gerçekten çok alakasız insanlarla helallikler alınıp verilirken, helallik alma işlemlerinin benim tarafında da bi gelişme oldu tabii. Şöyleki; sakin sakin oturmuş, annemin ablama eklem masajı yaptırmasını izliyordum ve hırıltıları arasında, orada olmadığımı sandığı için adımı sayıklayarak beni çağırmalarını söyledi ve o anda bende burdayım diyerek yanına doğru gittim. Bana;
-beni helal et
-hayır. seni helal etmiyorum
-hakkını helal et
-etmiyorum. etmeyeceğimde. daha 2,5 yıl önce tedavim devam ederken bi araya gelip beni sonbaharda evden kovdunuz ve sen gelip babamdan kalma o soğuk gecekonduda ne yaptığıma, nasıl yaşadığıma bile bakmadın. hiç umursamadın.
-gelip bakıyordum. sana kaç sefer domates getirdim
-bak öleceksin zaten. boşuna hiç yalan söyleme
-hakkını helal et
-sana olan hakkımı gerçekten helal etmemi istiyorsan, 2numaralı abimden evimi, arabamı, dükkanımı al bana ver, seni helal edeyim. (bu cümlemi tamamladığımda 3numaralı ablamın gözleri faltaşına dönmüştü. burun delikleri ise sinirden patlamışcasına gerginleşmiş halde yüzü tamamen bana dönmüştü)
-annelik hakkım var sende. ben senin annenim
-sen bana hiç annelik de yapmadın. zaten ben okula gidinceye kadar 2numaralı ablamı annem sanıyordum. 
-ben seni kışın ortasında doğurdum. o soğukta sana bir şey olmasın diye çok çabaladım
-köpeklerde doğuruyor. hemde bi batında 9 tane ve hepsini de besleyip büyütüyorlar. o yüzden boşuna bana bu yalanları anlatma. şu son 2-3 yıldaki en muhtaç anımda bile bana annelik yapamadın. gözünün önünde olup bitenlere rağmen kimseye bir şey demedin. hakkımı savunmadın. hep kendini uzak tuttun. şimdiyse zamanın geldi, ölüyorsun diye helallik mi istiyorsun? diğerlerinden hakkımı alıp bana vermeden seni helal etmeyeceğim.
-öyle olsun.
bu konuşma sonrası, herkes normal hayatına devam etti..

ve evet ben anneme hakkımı helal etmiyorum. etmeyeceğimde.
çünkü hayatı boyunca bana yapabildiği tek annelik vasfı doğurmak olan bi kadının, şu geçtiğimiz 3 yıl içinde eline geçen son fırsatı değerlendirip gerçekten annem olduğunu göstermesi sırası geldiğinde bunu değerlendirmek yerine,  3 ve 4 numaralı ablamla bir olup beni evden kovmuş, sonrasında da ben kendimi zorla eve aldırabilmiştim. (o yazıyı şurada yazdım, TIKLA)
ama şimdi, sanki tüm o olmuş olanlar olmamış gibi davranmaktan geri kalmıyor, ölüm döşeğindeki bu acıklı halini koz olarak kullanıp "beni helal et" diyerek, son dakka golünü de atmaktan geri kalmamaya çalışıyordu.
Oysa ona şu geçtiğimiz aya kadar, belki de ne yapması, nasıl yapması gerektiğibi bilmiyordur diye yeri geldikçe doğru olanı ve yapması gereken doğru hareketleri defalarca anlattım, onda en azından böyle bir hakkım olduğunu belirterek sık sık dile getirdim fakat buna rağmen, tüm bu çabalarıma rağmen sanki hiç ölmeyecekmiş gibi, sanki allah'tan kendisine "ölmeme garantisi verilmişcesine" umursamaz şekilde tüm yaşlı şımarıklığıyla bana dudak büküp küçümseyerek gülümseyip geçip gitti beni.
Üstelik ona defalarca "sende biliyorsun sende çooook çook hakkım var. o yüzden şimdiden söylüyorum; son güne bırakma. bak sakın ola ölürken benden helallik isteme, çünkü sana hakkımı helal etmeyeceğim" de demiştim ve dediğim gibi, canım olmayan annem gülüp geçmişti bana.
şimdi gülme sırası bende ama gülmüyorum, gülemiyorum. bi an önce acısız bi şekilde ölsün diye dua ediyorum.
ve annem ölünce, bu aileyle bi bağım kalmayacak. şimdi bunu düşünüyorum.