-->

14 Aralık 2020

bir eşya olarak dildo ve mutluluk

Son bi kaç aydır Öküz Herif'le yaşadığımız gerilimli günler, sürekli bana "evimden siktir ol git" demesi ve benim bunun karşılığında gidecek bir yerimin olmaması yüzünden çektiği siktirleri sineye çekmem,  ailemi özlediğimden dolayı aradığımda annemle olan muhabbetlerimizin sürekli "karınla yine deneyin, yazık oluyor oğluna, bak kocaman oldu, büyüdüğünde sana hesap soracak" demesi, benimde zaten bu konu özelinde ara ara vicdanen duyduğum rahatsızlık, yaş aldıkça beyazlayan saçlarımın beynimde oluşturduğu baskı, kafamın içinde sürekli var olan kardeşlerimle bile bi aile kuramamış olma düşüncesinin dönüp durması, karımla güya kurduğum ailenin ise bir boka yaramamış olması vs derken bir anda "acaba eski karımla yeni bir hayat kurabilir miyiz?" diye düşünmeye başladım ve işte onunla oturup konuşuyorduk.

Beraber yaşadığımız süre içerisindeki yanlışlarımızdan, o süre içerisindeki uyumsuzluğumuzdan, onun tabiriyle zıt karakterler olmamızdan bahsettik.
Evet çok zıttık. Onun gittikçe İslam olduğunu düşündüğü ama aslında İslam ile alakası olmayan sapkın bir müslümanlık anlayışını hardcore benimseyerek yaşamaya başlamış olması, oğlumuzu bu küçücük yaşta "mekruh, hazreti cibril" gibi kelimeleri rahatlıkla telaffuz edecek kıvama getirmiş olması, kendisinin gittikçe yalnızlaşan hayatını ve yaşadığı çevre içerisindeki "kocasından ayrılıp baba evine dönmüş kadın" bakış açısının ağırlığını hafifletmek için din adı altında hurafeleri sorgulamadan hayatına aktarması vs dine olan sorunlu bakış açısını gözler önüne seriyordu.
Zaten muhabbetimiz esnasında da bir kaç cümlesinde bana "dinsiz bir yaşam sürdürdüğümü, dinden çıktığım" gibi cümleler kurduğunda, ona "ben allah ile arama, annem dahil kimsenin girmesine izin vermediğim bir müslümanlık yaşıyorum" diyerek cevap verdim ve o bu cevabım üzerine, zaten kocaman olan gözlerini iyice açarak bana dehşet içinde baktı.
Gözleri daha da büyüyüp, yüzünün yarısını kaplarken "çünkü günah veya sevap yaşadığım ne varsa bana ait olsun, sadece benim kararlarım olsun istiyorum. Allah'a da başkasının hesabını vermek istemiyorum" diye devam ettirdim ve o bu sözlerim üzerine kocaman bir yutkunmayı çenesini bile örten başörtüsünün altında saklamayı başaramayarak zorla yuttu.

Bu 2-3 saat süren eski hesap defteri muhabbetimiz esnasında, 2010 yılındaki ayrılışımızdan bu yana ikinci defadır oturmuş onunla şimdi tekrar bir araya gelebilir miyizleri konuşurken, onun sarf ettiği cümlelerleden, bakış açısını netleştiriyor, bi yandan da olurda bir araya gelirsek onunla aramızda açılmış olan milyarlarca kilometrelik farklılığı nasıl kapatacağımızı düşünüyordum.
Düşündüm düşündüm düşündüm ve konuşurken bi yandanda düşünmeye devam ediyordum.

Gördüğüm kadarıyla o şimdi daha da içine kapanıp kalmışken, ailesinin ona verdiği imkanlarla yeterli bir hayat sürdürürken, başörtüsünün altına saklandığı bir hayat yaşamayı dindarlık sanırken, müslümanlık olmayan ama belki bunu nasıl red edeceğinini de bilmediğinden mecburi bir sapkın müslümanlık hayatı yaşarken ve aslında din olmayan şeyleri vicdanını ve çevresindeki insanların ağzını susturmak için tüm içtenliğiyle dibe batarcasına yaşarken, olurda biz bir araya gelirsek aramızdaki farkı nasıl kapatacaktık?
Sahi kapanabilir miydi?
Onunla olan bu çok farklı bakış açılarımızı nasıl değiş tokuş edecektik veya nasıl uyum sağlayacaktık?
Üstelik ben beş parasız bi biseksüeldim ve onada biseksüelliğimden ayrı bir konu olan parasızlığımı "son 4 yıldır doğru dürüst çalışmadım ve kazandığımıda zaten hep yedim" dediğimde o bana "hiç mi paran yok" diye sordu ve ben karşılık olarak "sadece 15 bin liram var" dediğimde o bana "15 lira ne ki? ev kurmaya kalkışsak ona bi koltuk takımı bile gelmez" diye cevap vermişti.
Bu cevabı da o günden bu yana kafamın içinde şimdi dahil milyonlarca defa dönüp durmuşken biz onunla nasıl bir araya gelebilirdik ki?
Sahi işin bir de bu boyutu vardı değil mi? yani 15.000 TL'ye koltuk takımı alıp onunla da yetinmeyi bilmeyen biriyle biz yapabilir miydik?
Onun deyişiyle "üstelik oğlumuz için de bir araya gelmemeliydik. Biz anlaşabilir miyiz, asıl mesele bu olmalıydı, asıl önemli olan bu olmalıydı geriye kalan hiçbir şeye bakmamalıydık" da diyordu.
Bunları ve daha bilmem neler neleri konuşmuştuk ve benim aklımda kala kala 15.000 TL'lik koltuk takımı kalmıştı.

Oğlumuz için bir araya gelemezdik, ama 15.000 TL'lik bi koltuk takımı için bir araya gelebilirdik. 
Direkt böyle dememişti ama söyledikleri üzerine düşüne düşüne şimdi bu sonuca varmıştım.
"Bir yuvam olsun istiyorum" diyordu ama yuvasını sadece eşyadan ibaret görüyordu. Oysa zaten aramızda eksik olan sevgiyken, birbirimizi sevebilir miyiz, birbirimize şefkat gösterip, merhamet edebilir miyizi düşünmek, konuşmak lazımken, konuştuğumuz ve beni düşündürttüğü şeye bak.

Tüm çulsuzluğumla ona koltuk takımı alacaktım ve o, biz şimdi tekrar bir araya gelip mutlu olabilir miyiz konusunu değil, "o paraya koltuk takımı gelir mi"kiyi düşünüyordu.
Haklıydı. Koltuk takımı gelmezdi ve bende Öküz Herif'den yediğim siktirleri yine düşünmeye başlamıştım. Sineye çekmeli miydim? Böyle bir bakış açısına sahip biriyle tekrar bir araya gelmeli miydim?
Yani onunla hiçbir ortak noktamız yokken, pardon! "Tek ortak noktamız ikimizinde erkeklerden hoşlanmasıydı" bunun dışında ortak noktamız yokken ve ben yediğim siktirlerden dolayı artık hayatımdaki tek erkekten de vazgeçmeyi düşündüğüm o raddeye gelmişken, eski karımla artık hiç ortak noktamız kalmayacaktı ama işte tüm bunlara rağmen mutlu olabilir miydik? Yani hiçbir ortak noktamız kalmadığında kurduğumuz bu yeni hayatta mutlu olabilir miydik? 
Hayır olamazdık.
Üstelik oğlumuz da büyüdü ve hatta geçen gün onu kızdırdığımda bana "seni babalıktan red edebilseydim red ederdim" dedi :)
Ona edebileceğini söylediğim de "keşke edebilseydim" diye cevap verdi.
Şimdi ben tüm bu yaş almış olma psikolojisinin yarattığı baskı, öküz'den yediğim siktirleri sineye çekememelerim, annemin tekrar deneyin ısrarları karşılığında bu hengameye düşmüşken ve dibime kadar mutsuzluktan kaynaklı huzursuz günler geçirirken, acaba bir kadınla tekrar yuva kursaydık mutlu olabilir miydik diye düşündüğümden ve şu an hatırlayamadığım daha binlerce hatta on milyonlarca nedenden dolayı bu kargaşayı yaşarken, o sadece koltuk takımını düşünüyordu.
Üstelik o da mutsuz olduğunu, ailesiyle yaşamasına rağmen bunun çok zor olduğunu söylüyordu ama işte yinede düşüncesi buydu.
Yıllardır ayrı olmamıza ve bir türlü tek başımıza ayrı ayrı mutlu olmayı beceremiyorken, bir çok nedenden dolayı tekrar bir araya gelip 15.000 TL'lik koltuk takımına oturursak mutlu olabilir miydikki?
Şimdi sadece bunu düşünüyordum. 
Üstelik aklımda, onun şöyle cümleler kurması hayaliyle onun karşısına gelmişken;
"-siktir et parayı pulu, biz bir araya gelelim. ben senin her haline razıyım
-boşver evleri arabaları, ben seninle kuru ekmeğe talibim
-tamam şimdilik hiçbir şeyin olmayabilir ama zamanla yaparız, huzurumuz olsun yeter."
o bu cümlelerin hiçbirini söylemedi. Sadece düzenlik aralıklarla tozunu alabileceği eşyalar istiyordu, hizmetini yapacağı bir takım mobilyalara dalıp gidiyordu, konu komşuya göstereceği şeyleri düşlüyordu. Bu durum hem kendim için, hem onun için çok acınasıydı. Ama ne yapabilirdim ki? O benim eşyalarla mutlu olamadığımı bilmiyordu, kendisinin de mutlu olamayacağından haberi yoktu.
Ve bence eşyalarla mutlu olabilirim diyenler, kendilerine dildo alarak mutluluğa ilk adımı atabilirlerdi. ama o bunu da bilmiyordu. zaten benimde aklıma şimdi bu cümleleri yazarken geldi. 


2 yorum:

  1. İnşallah eski karınla tekrar bir yuva kurma gibi hataya düşmezsin. Senin eksikliğini yaşadığın şey ne bir eş ne de erkek arkadaş. Boşluktasın ve hangi dal beni tutabilir diye bakınıyorsun. Seni tutacak tek dal kendinsin. Kendi hayatını kur gerisi arkasından gelir. Üniversitede okuduğun zaman çok iyiydi. Üniversite okuman değil bir şeyi kafana koyup yapmaya çalışman. Bir tutkuya sahip olman... Ve artık kendine acıyıp durmaman gerek. ne eski eşin ne erkek arkadaşın suçlu. Herkes yolunu bulmak derdinde.. sen de umarım kendi yolunu ve yoldaşlarını bulursun.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.