-->

29 Haziran 2020

bilinçakışı

35 yaşındayım ve yolun ortasında durmuş öylece bakınıyorum etrafa. Ne tarafa gideceğim hakkında en ufak bi fikrim yok. Ne yapacağım hakkında, nerden geldiğim ve nereye gideceğim hakkında da. Yani fikirsiz fikirsiz olduğum yerde öylece bekliyorum. Sahi nerden gelmiştim, nasıl geldim?

Hayat denilen bu zig zaglarla dolu yolda, amaçsızca, sırf durmuş olmak için, ya da yapacak başka bir şey olmadığı için, şu an öylece olduğum yerdeyim ve sanki öncem yokmuş gibi hissediyorum. Hatta sanki annem beni az önce 35 yaşımda doğurmuşta giydirip yolun ortasına bırakıp gitmiş gibi sahipsiz ve şaşkınım.
Oysa böyle olmayacaktı, ya da böyle olacağını düşünmüyordum. Sahi diğer 35 yaşına basanlar, basıp geçenler nasıl düşünmüştü?

Bence yaş almak veya yaşlanmak boktan bir şey. Çünkü etrafında neler olup bittiğini daha iyi anlıyor ve anladığın için de; zamanını, kandırıldığını düşünmekten başka hiçbir şeye harcamıyorsun. 
Yani dünya, gerçek bir aldatmacadan ibaret ve sen bunu geç kabulleniyorsun. 
Gerçi erken kabullensen ne olacak ki? Onu değiştirebilir misin? Ya da değişimi başlatabilir misin?
Ben yapamadım. Değiştiremedim, değişimi başlatamadım da.
Öylece yaşadım geldim ve işte sanki tüm bunları yeni fark etmişim gibi bir hisle sarmalanmış halde öylece olduğum yerde şaşkın bir aptal olarak duruyorum.

Yaş aldıkça, gülenlerin aslında gülmüyor olduğunu, ağlayanların aslında ağlamıyor olduğunu görmeye, anlamaya başlıyorsun ve bu yüzden de içten içe "keşke bi aptal olarak kalsaydım" diye düşünerek kendine üzülüyorsun. 
Tabii ben kendim için üzülmüyorum. Daha çok; hayatı doğru bildiğim gibi yaşamama rağmen, yer yer yanlış anlaşılmış olmalarıma üzülüyorum. Bu beni gerçekten çok üzüyor.
Yanlış anlaşılmak, doğruyu anlatmaya çabalamana rağmen yanlış anlaşılmaya devam edilmek insanı üzmeyecekse başka neye üzülünür ki?

ve işte bunları anladığım için de, bazı insanların neden inzivaya çekilircesine dağdaki 3-5 metrekarelik arsalar alıp şehirden el etek çektiklerini, hatta bazılarının iyice abartıp kendini dağa taşa adadığını, ya da şehirde kalanların neden hayvan sevgisini abartıp konuşamayan kedi köpekle konuşmaya başladığını ve bir müddet sonrada onu diğer insanlardan daha önemli, daha değerli görmeye başladıklarını anlamaya başladım. 
Çünkü her şeye rağmen çabalayan insanlar artık bir yerden sonra ümitsizliğe kapılıp pes ediyorlar ve yanlış anlaşılmayı bile umursamadan, doğrusunu anlatmaya bile lüzum görmüyorlar. Çünkü çabanın görülmemesi veya görülmesine rağmen yok sayılması, yanlış anlaşılmadan daha çok can yakar ve insanlar artık canlarının yanmasını istemedikleri için, yaşamın ortasından el etek çekip köşede bi yerde sessizce yaşamaya gidiyorlar.

Dışardan bu insanlara baktığımızda; her şeyden ellerini çekmiş olduklarını sandığımız için azla yetinmeyi öğrenmiş olduklarını sanırız ama aslında bu yetinmeyi öğrenmek değil, daha çok pes etmekle, bıkmakla, yorulmakla inancını kaybetmekle ve özünde ise ümitsizlikle ilgili. 
Yani etrafındaki herkesten ümidini kesmişler, anlaşılmak için çabalamayı bırakmışlar, yetinmek yerine ümitsizlikten kaynaklı olarak elindekini de yere çalarak çekip gitmişler. 

Bu konu üzerine düşünürken, yani çekip gitmeler üzerine düşündüğümde; bu çekip gitmelerin bi çeşit intihar olduğunu düşünmeden edemem. Daha acılı ve hâlâ hissedilir olan bir acı. Ölümle son bulan hayat macerasından çıkılan andaki acıdan daha büyük bir acı. Çünkü acı hâlâ devam ediyordur.
Zaten tüm dünya, tüm yaşanmışlığınız, başlayan ve biten tüm dostluklar, tüm anılarınız hala orada bi yerde duruyorlarken, uzağa çekilmeyi seçmek bir son değil, başka bir açıdan bakmak ve bakıp derin derin iç geçirmektir. Bu acı şüphesizki; korkakların seçimi olan intihardan daha büyük bir acıdır ve hep sürüyordur. 


26 Haziran 2020

kapalı dükkan

Büyümek çok boktan bir şey. Çünkü etrafından neler döndüğünü anlamaya başlıyorsun. Sadece neler döndüğünü değil, aynı zamanda ne kadar salak olduğunu da anlayıp, kendine bol bol acımaya başlıyorsun. Eski yaşanmış salaklıkarına eski sana vs vs
yazma tadım iyice kaçtı.
Belki yakında kapatırım dükkanı.

22 Haziran 2020

acıdan gülümsemek

Kendime dışardan bakan biri olup, bakınca da bol bol şaşırdığım bir dönemdeyim.
Nerden geldiğim, nerde olduğum, nereye gittiğim gibi hayat yolculuğun üzerine fazlaca düşünüyorum. 
Bu iyi bir şey mi, yoksa kötü mü emin de değilim. Ama şunun farkındayım ki; kendim üzerine düşündükçe çok şaşırıyorum. Kendime şaşırıyorum. Yaşadıklarıma, yaşanmışlıklarıma, yaşamayı tercih ettiklerime, başıma gelenlere, gelmeyenlere, gelmesi gerekenlere ve tabiki başıma gelmesine izin verdiklerime.

Her şeye şaşırıyorum. Şaşkınım.
Kendime şaşırmak kötü değil ama bu kadar yaşanmışlığı çok normal karşılaşmış olmak, beni şu an çok düşündürtüyor.
Gerçi normal karşılamayıp ne yapacaktımki?
Mecburen yaşadım, başıma gelmesine izin verdim ve sanki bir çoğunu ben istemişim gibi davranarak yaşayıp bugüne geldim.
Yaşarken çok canım yanıyordu, çok üzülüyordum ama bilirsiniz işte, insanlar etrafında her şeye söylenen ve ufak da olsa dert yakınan birilerini istemezler. Bunu herkes gibi bende biliyordum ve bu yüzden içim kan ağlarken gülmeye başladım.
Güldüm, güldüm ve gözlerim acıdan dolayı yaşarırken, mutluluktan ağlıyormuşum gibi yaparak yoluma devam ettim. Oysa gözlerimdeki yaşın kaynağı acıydı. Çok acı.
ama şimdi geçti. artık üzülmüyorum. sadece düşünüyorum.


13 Haziran 2020

kayışın koptuğu an

Dönüp tüm yaşanmışlıklarıma bakıyorumda, çata pata yaşadığım şu hayatta çok ama çok ve gerçekten çok mutlu olduğum gibi, dibine kadar mutsuz olup boka bulandığım da çok olmuş.
Ve halükârda bu benim hayatım ve iyiki hayatıma sahip çıkmışım. İyiki her defasında boka bulanmama rağmen, ümitsizliğe kapıldığımda o bokun sadece benim bokum olduğunu fark edip, en azından kendi bokumda boğulmayı göze alarak burnumun dikine, sikimin keyfine göre yol almaya devam etmişim.
Sikimin keyfine göre yol alışlarımın bazılarında pişman olsamda ve bazen gerçekten başım bokun içinden hiç çıkmayacakmış gibi hissettirecek kadar beni yorsada, o; çok az, ama öz olan kendi kişisel deneyimlerime kulak verip, bokumda yol almaya devam etmem gerektiğine inanarak yürümüşümde yürümüşüm.

Bu yürümelerin bazılarında geriye dönüp tüm hayatımı değiştirmek için elime fırsat geçmedi değil. Elime çok fırsat geçti. Ama ordan burdan edindiğim bilgiyi, bana öğretilen doğruları, kabullenilmiş toplumsal yargıları, minyonların haklı nedenini ve binlerce yıllık birikimi sessizce bir kenara bırakıp, sadece ama sadece kişisel deneyimlerime kulak vererek karar alıp yoluma devam etmişim. Çünkü herkes kendi hayatından sorumludur ve kendi yanlışlarımızın nedeni başkaları olmamalıdır. Eğer kendi hayatımızdan sadece biz sorumlu değilsek, eğer yanlışlarımız sadece bizim kararlarımızla alındığı için yanlış değilse, neden yaşıyoruz ki? bir domuzdan farkımız olmalı. uçan kuştan, miyavlayan kediden, sürünen yılandan, yük taşıyan eşekten bir farkımız olmalı.

Ben bunun için yaşıyorum ve yaşamaya devam edeceğim inşallah. Çünkü çok ilerde dönüp, iyiki hep kendi yanlışlarımla yaşamışım demek istiyor ve sadece benden kaynaklanmış yanlış kararlar almış olduğum bir hayat yaşamış olmak istiyorum.  yaşamak istediğim hayat sadece bu ve tüm çabam bundan başkası için değil.
biliyorum, öldüğümde allah'a "sen bana can verip, al nasıl yaşarsan yaşa dedin. bende o canı alıp, sadece onun hakkını vererek yaşadım." diyeceğim ve allah bana gülümseyerek "iyi yaptın" diyecek.

10 Haziran 2020

beni iyi hissettiren iltifatlar

Benim güzel insanım. (bi arkadaşım demişti.)

biliyor musun sen çok iyi bir insansın. (bi arkadaş)

Seni benim dışımda hiç kimse anlamayacak. (bu iyi mi bilmiyorum. iltift değildi. kavga ettiğim bir arkadaşım demişti.)

Seni benden başka kim sevebilir ki? (canımıniçi demişti)

Öldüğünde beynini alıp incelemek istiyorum. (bi arkadaşım demişti.)

Sen çok iyi birisin. (ablam demişti)

01 Haziran 2020

yorulduğunda, uğruna mücadele ettiğin her şeyin boş olduğunu anladığında
tüm zamanını verdiğin o uğraşının bir boka yaramadığını anladığında
kimsenin seni anlamadığını da anlayacaksın.

anlayacaksın ve ellerini cebine atıp omuzlarını hafifçe yukarı kaldırdıktan sonra herkese arkanı dönüp siktir olacaksın.
yalnızlığın asıl dostun olduğunu işte o zaman anlayacaksın
anlayacaksın ve işte o zaman gerçekten göreceksin; zaten yapayalnızmışsın.



Canım allahım

Yolumun yarısına geldim ve dönüp kirli temiz geçmişime baktığımda diyorum ki; iyiki istediğim gibi yaşamışım ve iyiki doğru olduğunu düşündüğüm yamuk yollarda yürümüşüm.
Gerçi bazen yürüyemeyip düşmüşüm, düşürülmüşüm ama yinede pes etmeyip sürünerek de olsa doğru yolumda kımıldamaya devam etmişim. İyiki o anlarda bile pes etmemiş ve kendi kaderimin ipini, başkasının elinde olduğunu fark ettiğim anda, kendime acımadan ipimi çekmişim.
Hayat böyle işte. 
İnsanın eğer bi ipi varsa, bence ne olursa olsun kişi kendi ipini kendisi çekmeli ve ipini başkasının eline vermediği için yerlerde süründürülse bile, asla doğru bildiğinden şaşmamalı, ipini kimseye vermemeli. Çünkü çok ilerde, yani yüzümüz buruşmaya, götümüzdeki kıllar kadayıfa dönmeye ve gözümüzün feri sönmeye başladığında, geriye dönüp hesap verdiğimiz tek kişi kendimiz oluyoruz ve ben şimdi gönül rahatlığıyla dönüp kendime; iyiki arkamda borç bırakmamışım diyebiliyorum

Şimdi bu kadar abartmaya, kendimi kendime acındırmaya da gerek yok. Çünkü hep sürünmedim. 
Yani evet etrafımda yılanlar vardı ve ben onların yılan olduğunu şimdi henüz çok yeni yeni anlayabiliyorum ama o zamanlar yılanların yılan olduğundan habersiz, onlarla yaşayıp gidiyordum ve buna rağmen, kendi içimdeki iyiliğe ve her şeyin içinde bir hayr olduğuna inanan, saf salaklığımla temiz kalmayı başarıp bugüne kendimi atabildim.

Çünkü ben yılan değildim ve tüm uzatılan elmalara rağmen, tüm açlığıma rağmen hakkım olmayanı asla almadım. Sadece hakkım olmayanı değil, aynı zamanda karşılıksız olduğunu söylenen hiçbir şeyi de asla almadım. Uzatanların da elini, elmalarıyla beraber geri çevirdim. 
Bu yüzden aç kaldığım, aç bırakıldığım zamanlarım oldu fakat içim hep rahattı ve allah çok geçmeden hep yüzümü güldürdü. 
Yüzümü o gün ve bugün güldüren allah'a şükürler olsun. canım allahım seni çok seviyorum. Canım allahım, beni çok güzel yaratmışsın. Teşekkür ederim.