-->

29 Kasım 2021

Geçmiş geçip gitmiyor, yaşamın boyunca seni dikizleyip duruyor

Abim ve yengemle yaşıyordum ve abim 18 yaşıma (evden kaçıncaya) kadar, her hangi bi bahanenin ona verdiği tartışmasız haklılıkla sürekli beni dövdü. Çocuklarından birine şakacıktan tokat attığı için çocuğu avazının çıktığı kadar ağlamaya başladığında ona tüm içtenliğiyle sarılıp yarım saat boyunca koklayarak öpen, bacak kadar çocuktan defalarca özür dileyen abim, beni kürek ağzı gibi geniş, demir gibi sert avuçiçleriyle tokat manyağına çevirdiğinde, ağlarken sesim çıkmasın diye de diğer elini ağzıma kapatıp, büyük bir zevkle içime içime ağlamamı izlerdi.
Yediğim tokatlardan dolayı canım artık yanmayı bıraktığı için ağlamam azaldığında, bu sefer tükürük sağanağına boğar iyice aşağıladığından emin oluncaya kadar da bi yere kıpırdamama izin vermez, ben artık donup kaldığım için ağzımdan ağlamasız hıçkırıklarım çıktığında ise "karı gibi zırıldamayı kes" adlı ilk cümlesiyle başlayıp gittikçe ağırlaşan hakaretleri eşliğinde arka odaya götürüp atar ve sesimi çıkarmadan uyumamı söylerdi. Yengem ise o arada bizi izler ve abim odadan çıktığında ise "ağlama tamam geçti bak" der, kapıyı üstüme kitler kocasının beni tokatlayarak ısıttığı avuçiçlerini öpmeye giderdi.
Abim bana yıllarca böyle davranırken, yengem ise fiziksel şiddete hiçbir zaman başvurmadı. Ama onu yerine psikolojik şiddet uygulamaktan geri kalmadı ve aklımdan silemediklerim arasında, yemek için sofraya oturduğumda "bugün az yemek yaptım, çok yeme" ile yemek yerken "bu senin yediğin ikinci tabağın mı" ve az yediğim zamanlarda ise "kesin dışarda bir şeyler yedin" adında cümleler kurmaktan geri kalmadı.
Yıllarca süren bu olaylar sonucunda ise kendimi hep sahipsiz biri gibi hissettim. Sanki etrafta hiç kimse yoktu ve ben dünyaya öylesine yaşamaya gelmiş herhangi bir canlı gibiydim. Kendimi insan olarak hiç görmedim, göremedim, gördürmediler.
Hiç şımarmadım ve zaten şımarmayı bilmediğimi bile 2010 yılında öğrenmiş, 2011 yılında blogda bu yazıyla yazmıştım: Şımarmayı Bilmemek


13 Kasım 2021

arkamdan

eğer bir gün olurda sizden önce ölürsem, sakın ha benim için "iyi biriydi" demeyin
çünkü ben çok kötüydüm ve siz bilmeyin diye makyajımı hep kalın ve taptaze tuttum.
sevgisizlikten taşa dönmüş kalbim, durgun göl dibi gibi yosun tutmuş gözlerimle ben çok kötüydüm. kötüyüm. hâlâ öyleyim.

olurda sizden önce ölürsem, sakın ola arkamdan güzel bir söz de söylemeyin. 
çünkü yüzüme karşı, beni nasıl ve neremden kıracağınızı çok iyi bilerek en cesurane halinizle konuşurken siz çok iyiydiniz, sözlerinizi dile getirirken hep iyiliğimi istediniz, iyi kaldınız.
bense tüm korkaklığımla sizden o an, gidebildiğim kadar uzaklara kaçıp bi köşede kötüleştim, orda öylece kötü kaldım.

ben çok kötüyüm, sakın arkamdan iyi bi laf etmeyin.
yüzüme karşı söylediğiniz kötü sözleri tekrarlayın, ben kötü bilinmek istiyorum. kötüleştirdiğiniz kadar, hep kötü kalmak istiyorum.
razıyım. sadece siz iyisiniz. ben kötüyüm. sizin en kötünüz benim. 

07 Kasım 2021

istanbul kanatlarımın üstünde


Geçen ay Öküz Herif'e bir şey söylemeden, onu hiç haberdar etmeden, tamamen güya onun bana yaptığı sürpriz gibi olması amacıyla sağlık kontrollerim için İstanbul'a geldim ve onu evde yalnız bulamadım. Yalnız bulmama mı boşverin, geldiğime bile şaşırdı, aynı gün içinde (ve sonraki bi kaç günde de) defalarca yönelttiği "neden geldin, niye haber vermedin" sorularına, sürekli "kontrollere geldim, senin yaptığın gibi tamamen sürpriz olsun diye gelinceye kadar bir şey demedim" cevaplarıma rağmen, o yine sordu, yine sordu, yine sordu.

Sorularının nedeni onu evde biriyle yakalamış olmam olsada, bi kaç gün sonra giden elemandan sonra, eve gelen kiracı bi kadınla anladımki, o sadece meraktan sormuyordu ve bende bi daha sorduğu zaman onu tersler bi şekilde cevap verince, dayanamayıp "ya seni evde istemiyorum. Git başka bir yerde kal, Adanalı Annen vardı onda kal, kuzeninde kal, arkadaşların yok mu onlardan birinde kal, niye burda kalıyorsun, niye haber vermeden geliyorsun" diye patlayıverdi...

Evime (hatta onun deyişiyle) evimize ondan izinsiz geldiğim için bana kızması bi yana, yediği ve yiyeceği boklara engel olduğum için bana fena şekilde kızgındı ve sürekli kavga çıkarıp beni evden kovup durdu. Her kovuşuna "gitmiyorum" demekten başka bir şey demedim ve evde kalmama karşılık olsa bile onunla seks yapmadığım için, artık benimle aynı yatakta uyumak istemediğini de belirttiği için, daha önce kendime çalışma odası yaptığım odada 3 hafta daha sessizce, bir sığıntı olarak uyumaya ve internetten çalıştığım işime odaklanarak kalmaya devam ettim.

Bu süre içerisinde, odama gelip gidip beni evden kovmaya ve kovarken; içindeki, beni evden kovma gücünün varlığını göstererek içten içe sevinçli, mutlu olduğunu saklayamadığı ses tonuyla konuşmaya devam etti...

Günlerce süren ısrarları sonucu ona "hani burası benim de evimdi. sen bizim evimiz diyordun. hatta ben Kıbrıs'ta okul okurken, son sene bana "eşyalarını getir, beraber evimizde yaşayalım teklifini de sen etmiştin ve ondan dolayı burda evimizde yaşıyoruz" dediğimde, karşılık olarak bana büyük bi zevkle "tamam artık istemiyorum. eşyalarını da, çer çöpünü de al git" demekten geri kalmadı ve ben "biliyorsun bunlar çer çöp değil ve işte hepsini yıllardır kullanıyoruz, kullanıyorsun." dediğimde, hiç utanmadan ve tüm arsızlığıyla bana "he he hepsi sıfır eşya, dün benim için aldın zaten" diye karşılık verdi.

Cevabıyla apışıp kalmadım, ama kabullenemediğim saf kötülüğe karşı şaşırmak huyumdan dolayı, şaşırmadan edemedim.
Şaşırdıktan bi kaç saniye sonra, hemen kendimi çıkardım, böldüm, içimde bi yerlere çarptım ve kalanlarımı toplayıp "biliyorsun bizimkilerde memlekette beni evden kovdular ve sende sürpriz bi şekilde gelip gördün ki; babamdan kalma gecekonduya taşındım. orda komşuların verdiği bi kaç eşya dışında bir şeyim yok ve biraz eşya almak için de paraya ihtiyacım var. madem burası evimiz değil ve sende beni istemiyorsun, dilersen bu ev eşyalarımın hepsini sana çok ama çok uygun bi fiyata bırakayım" dediğim anda ise sinirle "istemem. eşyalarını da topla git" diye anında cevapladı ve ben toplamımın yanlış olduğunu da o anda fark ettim.
Çarparken, bölerken, toplarken ya da çıkarırken bi yerde yanlışlık yapmıştım ve bu yüzden eşitin karşılığı da yanlış olmuştu...

Bi kaç saniye sonra yanlışlığı boş verip, ona "öyleyse, hatırlarsan sen bana hesap kitap yapıp güya bana harcadığın paraları toplayıp borcun şu kadar demiştin ve ben de karşılık olarak senin gibi, benimde sana harcadığım paraları hesaplayıp karşılaştırdığımızda, senin 5 yıl önce bana ev faturalarım hariç 4.900 TL borçlu kaldığını konuşmuştuk ve hatta bunu sana whatsapp'dan da yazarak istemiştim. ama sen o günden sonra bi daha konuyu açmamıştın ve bir şey yokmuş gibi davranarak yaşamaya devam etmiştin. Madem şimdi benim çok ciddi sorunlarım varken ve gidecek doğru dürüst bi yerim olmadığını bilmene rağmen evden de kovuyorsun, yıllar önceki hesaplaşmamızdan kalan paramı da istiyorum" dedim.

Böyle dememle şaşırma sırası ona geçmişti. Çünkü bu hesaplaşmamızı yaptığı zamanlarda bana olan borcunu, sadece sözde bırakmamış gerçekten whatsapp'dan da ona yazarak istemiştim.
İşte şimdi aradan yıllar geçmişken istememe de bu yüzden şaşırıyordu.
Şaşırmasının en büyük nedeni ise, whatsapp konuşmalarımızı ben hastanedeyken silmiş olmasıydı ve ben sağlık sorunlarım nedeniyle unutkanlıklar yaşıyorken, yaşamaktayken, yıllar önceki bu hesabı unutmamış olmama şaşırıyordu.
Ameliyattan sonraki aylarda; daha dün ne olduğunu bile doğru dürüst aklında tutamayan ben, yıllar önceki o hesabı nasıl aklımda tutmuştum ki? Bu onun için ciddi anlamda şaşılacak bi konuydu...
Unutma-mamın nedenini bilmediği için kocaman olan ağzı yarı açık yüzüme bakmaya devam ediyordu. Oysa unutmuştum, ama şimdi hatırlamamın tek nedeni şuydu; geçen hafta evde boş boş otururken maillerime bakıp, daha önce neler yaptığımı anımsamaya, kimlerle yazıştığımı, ne işler yaptığımı anlamaya çalışırken, onunla 2013 yılından bu yana olan tüm whatsapp yazışmamızı kaydettiğimi de mailimde görmüş ve dosyayı indirip göz atarken o bölümü okumuştum. 
Üstelik kaydı da (şans eseri) aniden ortaya çıkan sağlık sorunumdan dolayı ameliyat edilmeden 1 ay önce almıştım.
Tabii ben hastanedeyken, o da boş durmamış whatsapp ve diğer yazışmalarımı silmiş, ama mailime açık olmadığı için giremediğinden yazışmalarımızı kaydettiğimi görememişti.

İşte şimdi ona "telefonumdan her şeyi silmişsin ama ben geçenlerde mailime bakarken, seninle 2013 yılından bu yana olan yazışmamızı kaydettiğimi görüp okudum. sen bana o zamanlarda hesap kitap yapmışsın ve yine de borçlu olan sen çıkmışsın. bu yüzden yıllar önceden kalma 4900 TL'mi de istiyorum." diyordum ve o, bu karşılığımla apışıp kalmıştı.

Bi kaç dakika sonra kendini topladığında borcu olmadığını, eşyalarımı da istediğim zaman alıp gitmemi söylemeye devam etti. Ama o da biliyorduki eşyaları alıp gitmeye kalkışsam, götüremezdim, ikinci el eşyacılara satsam ufak bi ücrete giderdi ve bu yüzden götüremeyeceğimden emin bi şekilde bana "çöplerini al, siktir ol git" diyebiliyordu.

Bir kaç gün boyunca, tüm bu siktirlerin öncesi ve sonrasında söyledikleri üzerine düşündüm ama aklıma bi şey gelmedi.
Eşyaları alıp ne yapıyım, ona bıraksam daha iyi olurdu, eşyaları ikinci elcilere bi kaç kuruşa satmaya kalkışsam yazık olurdu. Bende her şeyi olduğu gibi bırakmaya, neyi varsada Allah'ından bulmasına karar verdim ve evden çıktım.
Şimdi Adanalı Annem'deyim ve bi kaç güne kadar kontrollerim vs bitince memlekete, babamdan kalma evime döneceğim. 

01 Kasım 2021

Dua İsteği

Bu yıl yaşadığım şu beyin olayı sonrasındaki aylarda beni gören tüm tanıdıklar "malulen emekli olabilirsin, böyle bir hakkın var" deyip duruyordu ve bende sağdan soldan konu hakkında biraz bilgi alıp, en azından malulen emeklilik başvurusu için gerekli olan şartları sağladığımı görünce kalkıp İstanbul'a geldim.
Gerekli belgeleri topladım, sağda soldaki basit işleri yaptım ve geçtiğimiz hafta ise tüm doktorlara görünüp, ameliyat olduğum hastanenin Sağlık Kurulu heyetine başvurumu gerçekleştirdim, onlarda bu hafta için gün ve saat verip gönderdiler.
Yani önümüzdeki hafta aslında benim için önemli bir hafta ve eğer heyetten olur alırsam, malulen emekli olup, ufak bi maaş alarak resmi olarak da sikimin keyfine göre yaşamaya başlıyorum.

Tabii böyle anlatıyorum ama aslında şu aralar hınzır gibi olduğumdan ve bedensel olarak nerdeyse eski sağlığıma kavuşmuşken, beni emekli edeceklerini sanmıyorum ama en azından şansımı denemeden de, benim için olumlu olan böyle bir olasılığı elimin tersiyle itmek istemiyorum. İtersem, bu, şimdiye kadarki ve bundan sonraki en büyük aptallığım olur.
Zaten öyle büyük bi para vermiyorlarmış. Ama en azından emekli ederlerse, herkesin beni bir yerlere postalamak için bahane aradığı şu zamanlarımda ve bundan sonraki hayatımda, SGK'dan alacağım 3-5 kuruşun benim için can simidi olacağını da biliyorum.
Evet, Allah yüzüme güldü ve eğer malulen emekli olursam da, beni kendilerinden uzak tutmaya çalışanların surat ifadelerine bakıp kahkaha atacağından da adım gibi eminim. Çünkü Allah'ımın her zaman böyle planları olur ve bence dünya koca bi tiyatro ve tek izleyicisi de Allah'ımdan başkası değil.
Perşembe günü heyet görüşmem var ve heyet sonrasında ise 5-6 ay sonra ya red olunmuş olunuyor, ya da kabul olunmuş olarak hayat devam ediyor. Dua edin de emekli olup, aylık 1.500 TL ücret alayım da sikimin keyfine göre yaşamaya başlayayım. Üstelik 1.500 TL bana yeter de artar bile.