Bazen kanal kanal gezinirken denk geldiğin haberde spikerin lakayt bi tavırla, her zaman her yerde gerçekleşen sıradan bir olayı okumaya çalıştığında veya gazetenin 3. sayfasının ufak bir köşesine zoraki bir şekilde öylece sıkıştırılmış bir şekilde görürsün onlardan birini.
Çok şanslılarsa, fiyatını iki katına çıkarmak için albüm diye lağımlık sikik bi-iki şarkısıyla gündemi işgal eden bir orospunun dün gece aşk adı altında kendini kime siktirdiği olayına büyük puntolu renkli yazılarla yer verilmediği için mecburen açılmış olan yeri doldursun diye, habere konu olan kişinin cebinden çıkan yırtık pırtık vesikalık bi fotoğrafıyla yer verilmiş olarak görürsün "kader kurbanı" başlıklı ölüm-kaza-yaralama-hırsızlık-vs haberlerinden birinde görürsün.
Sahi kim bunlar, nerden gelmişler, nereye giderken ölmüşler, kimi öldürmüşler veya kim tarafından ne diye-neden öldürülmüşler.
Kimseleri var mıydı?
Mesela bi sevenleri, hatta ölmesini isteyecek kadar nefret edenleri veya açık açık yani hiç gizlemeden onları sevmediğini yüzlerine söyleyenleri var mıydı, olmuş mudur?
Kimdi o ölen gariban hırsız, gazetede açık kalan boşluğu doldursun diye yer verilen kimsesiz orospu kimdi?
Vesikalık fotoğrafından gariban hırsızı tanıyan biri çıkar mı acaba?
Ya da bi şişe şaraba amını 2 saat siktiren orospuyu "ulan ben bunu geçen hafta sikmiştim, araba çarpmasında mı ölmüş" diye sohbet konusu olarak arkadaşlarına anlatacak kadar yakın zamanda tanıştığı biri olur mu?
Her zaman aynı köşede dilenen fakat son zamanlarda görünmeyen dilenciyi kimse umursar mı acaba?
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Mesela şöyle;
18'ine bastığı an evden kaçan acemi gaylerden de örnek verilebilir, "bana karışamazsınız çünkü 18 oldum, amımı istediğime elletirim" diye annesine atarlanan yeni kaltaklarda örnek verilebilir, ya da sevilmemişliğinin acısını, kendisine göz kırpan herkese götünü elleterek çıkaranlardan da bol bol örnek verilebilir. Ama mevzu örnekleri sıralamak olmadığı için, bir iki örnekle geçiştirmek yeterli olur. Sonsuza kadar çoğaltılabilecek örneklerin hepsinin ortak noktası olan; kimsesiz olarak yaşıyor olmaları, yaşamayı seçmiş olmaları ve bu kimsesizlik içinde sessizce ölüp gitmiş olmaları ise gerçeklerden başka bir şey değil.
Üstelik ani gelen ölümlerin sahipleri eğer aynı semtin aylağı iseler bir çoğu birbirini tanır. Bunun içindeki daha üzücü olan durum ise; bir çoğunun birbirlerinden habersizce ölüp gitmeleri ve birbirlerinin ölümlerinden habersizliklerinin nedeni de, ölümlerinden habersiz olarak birbirlerinin hakkında başka semtte veya başka bir şehirde aylaklığa gittiklerinin düşünüyor olmaları.
Oysa lamı cimi yok, aylaklar veya kimsesizler birbirlerinden haberli veya habersiz sessizce ölmüşler..
İşte bu sessizce ölenler, kimsesizce gömülenler kimlerdi, kimdi o elinden şişesi düşmeyen ayyaş hep merak ederdim.
Sahi kimdi bunlar, nerden gelmiş, nereye gidecekken o köşede yatıp kalkmaya başlamış ve son olarak ruhunu da orda teslim etmişlerdi.
Böyle işte, onları sağda solda çöp yığını gibi gördükçe haklarında düşünür düşünür düşünürdüm...
Sonra bi gün jetonum düştü ve baktımki aslında büyük ve kalabalık bir aileden olmama rağmen, bende kimsesizliği seçmiştim. Tek başıma yaşamayı, uzaklarda bir hayat kurmayı, yeni tanıdıklar edindiğim bir yaşama merhaba demeyi seçip herkesten uzaklaşarak, kimsesizleşmiştim.
İşte onlardan biri de bendim. Ama sanki onlardan değilmişim gibi davranarak yaşamayı seçmiş ve bu kimsesiz gerçeği görmeyi tüm benliğimle red ederek, sadece onların kimsesizlik içinde ölüp gitmelerini görmeyi seçmiştim. Başka bir gerçekle, kendi gerçekliğimi sahte gözyaşlarımla örterken rahatlamıyor da değildim. Rahatlıyordum, hem de çok.
Fakat şimdi görüyorum ki; o kimsesiz orospulardan, uyuya kalıncaya kadar içen evsiz sarhoşlardan, kimsenin sikmediği yaşlı gaylerden veya yeni yetme götverenlerden ve götsiktirenlerden ve 1 ekmek parası için hırsızlık yapmak zorunda kalan kimsesizlerden ve 1 LT su için memesini elleten çirkin kaltaklardan biri de benim.
Belki bahanelerimiz % 100 aynı değildi ama sonuç olarak ben de onlar gibi; sevdiklerime sevgim, saygım ve onlara duyduğum sonsuz güvenim bittiğinde, sabrım taştığında, onlardan işittiğim hakaretler ve onların yaptığı haksızlıklar sonrasında kimsesizliği, tek başınalığı, kendi kendine yuvarlanıp gitmeyi, bazen uzak bi köşede tek başıma gönlümce ağladıktan çok çok sonra tekrar kalabalığa dönmeyi seçmiştim. Yani;
bende o kimsesizlerdendim.
bende o yeni yetme geylerdendim
bende o ilk hoşlandığına götveren, ilk hoşlaştığının götünü sikendim
aç kaldığında, market sahibinin götüme sürtünerek boşalmasına izin veren kimsesizlerden biri de bendim
günler sonra olsa bile bi yatakta uyumak için, sıcak bi bacak arasına başını sokup sabaha kadar ordan çıkarmayan o zavallı hırpani kılıklı bendim.
Bende onlardan biriyim.
Tek farkımız benim henüz o kadar ilerlememiş olmam, onlar kadar düşmemiş, onlar kadar ümitsizliğe kapılmamış olmam, onlar kadar gözlere batmıyor olmam, onlar kadar, onlar kadar, onlar kadar...
bende onlar gibi küstüm herkese. artık oynamıyorum kimseyle.
Kimsesiz miyim yoksa sadece kimsesiz mi hissediyorum bilmiyorum ama bildiğim bişey varki; insan kimsesiz olduğunu ancak düştüğünde görüyor...Yalnız değilsin güzel kalp...
YanıtlaSilbi güzel kalpte sana gelsin. allah, yolunu hep iyi insanlarla çıkarsın.
Sil