-->

04 Ekim 2021

Baban zengin bi piç miydi, yoksa fakir bi hiç miydi?

11 yıl önce yazdığım şu yazıda ( https://hayaterkegi.blogspot.com/2010/10/ah-peder-bey-yat-kat-mal-mulk-de.html ) babamdan bana kalanın sadece kuru nasihati olduğunu söylemiştim ve hatta yıllardır da, ara ara yeni tanıştığım insanlarla aşinalıklarım ilerledikçe gelen "baban ne iş yapıyor, ne iş yapıyordu" benzeri sorulara da "babam çoktan öldü yaee. inşaat işçisiydi. fakirin teki olduğu için ölürken bir şey de bırakmadı. bende onun yolundan gidip fucker fucker yaşamaya devam ediyorum. ahhhğ ulan keşke bir şeyler bıraksaydı da en azından malını yerdim" diye cevaplar verip durdum.

İlk başlarda sırf o anlık bi makara olsun, gülüp geçelim veya kutsallık denilen şeye olan inançsızlığımı dile getirmiş olayım diye inşa ettiğim bu cümlelerden ibaret lakayt tavrım, ben fark etmeden zamanla yavaş yavaş ciddiye dönüştü ve babamın, bana yat-kat, mal-mülk bırakmadan ölmüş olmasına hafifçe alınmaya başladım.
Gerçekten alınganlığımın hiç farkında değildim ve gerçekten zamanla alıngan olup çıktım. Üstelik önemsemeden kurduğum bu cümleler de zamanla ciddiye dönüşmeye başlamışlardı.
Öyleki; bazen babamın ciddiye alınacak biri olmadığını ima eden ses tonumla da (ölmüş olmasına rağmen) onunla dalga geçerek, ama dalgamın içine de birazcık ciddiyet katmış olarak, babamdan bir şey kalmadığı için ses tonumda hafif bir alınganlıkla karışık, onu küçümsediğimi büyük bir boş vermişlikle de belli ederdim.
Bu kadarıyla da yetinmemeye başladığımda ise çok daha ileri gidip, babamın sırf bir şey bırakmadığı için ciddiye alınmayacak kadar önemsiz biri olduğunu belli etmek isteyen ama kendi ezikliğimi de engelleyemeyen bir ses tonuyla onun hakkında konuşurken, çöpsüz olan kendimi de bu arada göğe çıkartma telaşıyla söylenmeye devam eder ama aslında kendimi yerin dibine batırdığımı fark etmeden cümlelerimi ardı ardına kurup dururdum.
Evet, babam yıllar önce ölmüştü ve ne yazıkki ardında, bize yenilecek mal adına hiçbir şey de bırakmamıştı.

Bu sözlerimde her zaman ciddi olmasamda, genel olarak lafı açıldığında hep böyle şeyler veya bunlara yakın cümleleri dilimden dünyaya döküp, babamın yoksulluğuna karşı takındığım alaycılığımı hiç bırakmadım. Yani yıllar boyu; kendimce onun bize bir şey bırakmadan fakir ve önemsiz bi adam olarak yaşamını tamamlayıp, öte tarafa giden kayıkla yola çıkışını anlatıp durdum.
Bu konuşmalarımın üzerinden yıllar, aylar, günler geçti ve bu yıl yaşadığım sağlık sorunum yüzünden memlekete dönüp, bizimkilerle yaşamaya başladım. Fakat başlamak, yeniden bir araya gelmek demek değildi. Ortalığın yeniden karışması demek oldu ve bende elime geçirdiğim ilk kepçe ile önüme konulan şeyleri karıştırmaya, yüzüme çarpılan kapıları kepçemle durmadan çalmaya, kafasını uzatıp "ne var" diye bağıran herkesin kafasına vurup ortalığı inletmeye devam ettim.
Muhtaç durumda olsa bile altta kalmayı kabullenemeyen ve kalmayan ben, tavırlarımla beraber tüm sağlık sorunlarımın benimle beraber bi kenara siktir edilmesinden sonra babamdan kalma gecekondumuza taşındım ve işte o günlerde anladım;
yıllarca dalga geçtiğim, fakirliğine söylendiğim babamdan bana hiçbir şey değil ama, 2 katlı bir gecekondu kalmıştı ve ben çocuklarının evinden kovulduğumda, gidecek tek yer olarak buraya sığınmıştım. Bunu anladığımda gecenin bi yarısıydı ve salonda öylece durup biraz ağladıktan sonra onun ruhuna Fatiha okudum sonrada yatağa girip uyudum.
Evim için teşekkür ederim babacım, Allahım senden razı olsun.


Not: sığınma telaşı içindeyken bu durumun farkında değildim ve o telaşı şurada yazmıştım. (http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/08/hayat-erkegini-geride-brakmak.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.