yazı şurda başlamıştı, ama uyarayım çok uzun ve yinede canıma canına okumak istersen buyur TIKLA: https://hayaterkegi.blogspot.com/2024/01/kitapsz.html
…Tüm bunları geç de, yukarıda okuduklarından sonraki şimdi ve tam şu anda, bana acımaya başlayıp merhamet duygularına yenik düştüğün için nasıl biri olursam olayım beni anlamak için okumaya ve tüm haksızlıklarıma hak vermeye ikna olduysan, aşk diye adlandırılarak temize çekilen sikiş hayatımı anlatmaya geçiyorum. Hazır mısın balım?
————
Karım tarafından kaçıncı terk edilişim olduğunu sayamadığım tekrar terk edildiğim 28. yaşımda, onu ikna etmek için peşinden gitmeye son vererek, kendimi gerçek ibnelerin arasına DAN diye atıverdim. Bu seferki DAN atılımım ilk olsada, bu yaşıma kadar kıstırıldığım her köşede taciz edilmek veya dayak atılmak için söylenen “top, ibne, yumuşak, oğlan, kız gibisin lan” cümlelerinden dolayı ibneliğimi çoktaaaaan kabul etmiş, zaman içerisinde de bazı çok çok çok yakınlaşmaları da kendim deneyimleyerek yarrağın tadına ucundan azcık bakmıştım. Fakat bu DAN atılımım şimdiye kadarkilerden çok çok çok çok farklıydı ve bundan sonra daha da farklı olmasına kesin karar vermiştim. Yani; artık gerçekte ibne olan ve ibne olarak da ayan şekilde yaşayan ibnelerle olacak ve onlardan daha gerçek bi ibne olarak yaşayacaktım. Hatta işleyeceğim o büsbüyük günahların bile artık sevap haneme yazılacağını düşünecek kadar kendimden de emindim! Çünkü yaşasın, karım beni terk etmişti ve ben artık tamamen özgür, gerçek bi ibneydim!
Karım beni terk etmişti ve işte bende ibne olarak yaşamaya karar vermiştim diye, kafamdaki yargılarla beraber gerçek ibne olduğunu sandığım topların arasında girdim ama çok geçmeden de Gerçek İbne’nin de sadece kendim olduğumu anlamakta gecikmedim. Çünkü ibneliği saf aşktan ibaret sanan o uzaylı ben, şimdi aralarına girdiğim bu yüzlerce top’un birbiriyle çoktaaaaan yatmış olduklarının farkında değildim ve tüm utangaçlığıma rağmen neden kapışılmak istendiğim hakkında da bir fikrim yoktu. Şimdi dönüp bakınca o günkü benin ilk aylarındaki o ben, onlar için; tanrının bir lütfu olarak çok acilen tadına bakılması gereken leziz bi et parçası dışında hiçbir şey değildim.
Tüm çirkin ilgilerine rağmen kendimi koyvermedim ve üstümde karımın korkusu olmadan aşık olup, uğruna ölüp biteceğim o adamla karşılaşmak için aralarında gezinircesine yaşamaya başladım.
Önümde hiçbir engelin kalmadığı, vaat edilmiş toprakların artık sahibi olduğum ve üzerinde çevreyi tanımak isteyen bir yabancı ürkekliğinde tüm ibne ortamlarını gezinmeye başladığım o ilk günler biraz tırsıyordum ama sonra yavaş yavaş alıştım ve bedenimi müziğin ritmine bıraktığımda, tüm eller götümde veya bacak aramda bitmeye başladı. İlk küçük şoklardan sonrada devam etmeye başlayan bu tacizlerden zarar görecek kadar hiç ürkmedim çünkü zaten çocukluğumu da içine alan şu beş para etmez hayatım boyunca, yer yer sırf TOP olarak görüldüğü için yakınlaşılan biri olarak, ilk erken yetişkinliğimin bu yıllarına çoktan antremanlı olarak girmiştim. Fakat buna rağmen bu ilgi karşısında yine de biraz şaşkındım. Çünkü burda bireyselliklerinden kurtulup yığın haline gelmiş olan bu eşcinseller, eşcinsel olmanın kendilerine sağladığı hakla, davetsiz olarak bir başkasının bedenine uzanıp orda istediği şeyle oyalanmayı haklı doğal hayatlarının bir parçası olarak görüyor ve öyle davranıyorlardı. Burdaki ibneler ibneyse, ben ibne değildim ama ibne değilsemse ben neydim allahım?
Kimseden izin almadan, rıza nedir bilmeden, sırf ibne oldukları için birini taciz etmenin kendilerine doğuştan verilen bi hak olduğunu sanarak herkesi güzel veya çirkin bi et parçası olarak sınıflandırdıktan hemen sonra dokunmak, ellemek, kendini ona ellettirmeye zorlamak ve biraz azdırıp köşeye çekmek falan tek amaçlarıydı.
Birinin bedenine izinsiz dokunmak, ilk dokunuştan sonraki sessizlikten cesaret alarak onu öpmeye kalkışmak, sıkıştırdığı ilk köşedeyse davetsiz ve rızasız olarak karşısındakini bi kere sikmek veya kendini siktirmek için her şeyi yapmaya hazır olduğu belli şuh bakışlarla üzerine üzerine yürümek eşcinsel olmanın şartlarından biri gibiydi ve açıkçası orda öylece durup ne yapacaklarını ve bu haksızlıklarının kendilerinde bir hak olduğunu sanarak ne kadar ileri gidebileceklerini iğrenerekte olsa net olarak öğrenmek istiyordum. Bu yüzden kendimi, tanışma süreci olduğunu düşündüğüm o ilk bi kaç günün hızla geçip gitmesi için tacizcilerimin arasına bırakıverdim.
Üzerimdeki şoku atlatarak oraya ait olmaya çalıştığım için normalleşmeye doğru yol alan tüm o çarpık davranışlar, yani; bedenimde izinsiz gezinen eller, avuçlanan taşşaklarım ya da biraz utangaç olanların mekânın sıkışıklığından yararlanarak yanlışlıkla olmuş gibi sürekli bacak arama sürtüp durdukları götleri şehvete dair hiçbir şey uyandırmıyordu. Bu davranışlarının yanlışlığını açıkça söylemekte bir şey fark ettirmiyordu. Çünkü tüm bu davranışların gerçekleştirenlerin bi çoğu, sosyal hayatlarında gün boyunca kendini ve içsel dünyasını kendisini yansıtacak şekilde yaşamaktan geri kalan korkak götverenlerdi ve şimdi burda herkes eşcinsel olduğu için, gün boyu bastırdıkları o homoluklarını, barın kapısında belirdikleri daha o ilk anda koyveriyor ve önüne çıkan ilk cinsiyetdaşını taciz ederek, sanki karşısındakinin bedeninde mutlak tartışmasız bi şekilde kendisine ait olanı almaya hakları varmış gibi davranmaktan geri kalmayarak, geceyi en azından ayak üstü bi sikişlede olsa bitirmek istiyorlardı.
O zamanlar, şimdiki bilincimden çok çok çok uzaklarda olmama rağmen, karşılaştığım tüm o insanların davranışlarında nedenini bilmediğim veya anlamadığım şekilde bir şeyleri eksik veya yanlış buluyordum ve bu yüzden biri bana ilk olarak dışarıda bi yerde kahve içme teklifinde bulunmak yerine seks yapalım dediğinde hemen ortadan kayboluyordum.
Bazen tüm o ilk tanışılan anda yapılan birlikte olma tekliflerinin, şehvet kokan ortamların alkol, uyuşturucu, hap türü diğer kimyasallar ve seks bağımlılığıyla beraber kirli yapışkan ilişkilerin içinde kendim olarak kalmaya çalışıp tüm tekliflere inatla hayır derken çok yorulurdum ama en azından aradığım aşkı ayaküstü sikişirken veya alkolik bi uyuşturucu bağımlısı olarak bulamayacağımdan da emindim. Eğer bulacağımı bilseydim, sanırım anında alkole veya uyuşturucuya teslim de olurdum.
Tüm bunlara rağmen, yani ordaki herkes benim aksime davranıp yaşarken sanki bir şeyleri yanlış yapan benmişim gibi gelirdi bana ama yine de içime sinmediği için kendimi olabildiğince sadece müzik ve bir kaç ayak üstü öpücükle yetindirmeyi de başarırdım.
Gecenin sonunda eve tek tabanca olarak dönüp yatağa girdiğimde; hayatıma girmesini istediğim, hayatına bir anlığına da olsa girdiklerim veya hayatıma bir kaç boşalmalık girip çıkmış o çok seçilmiş erkeklerimi düşünüp osbir çekip göğüs kafesime doğru patlayıp uyuya kalmaktan geri kalmıyordum ama ertesi sabah pişmanlığı denilen o ezikliği yaşamadan da kendimin doğru yolda olduğuna emin olarak güne içim rahat bi şekilde başlayabiliyordum.
....devamı; KAFAM KADAR GÜZELDİM https://hayaterkegi.blogspot.com/2024/02/kafam-kadar-guzelim.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.