-->

08 Ocak 2024

kitapsız

Geçen yıl 1 Temmuz'da kitap yazmaya karar vermiştim ama sıkıldım ve bıraktım. Şimdi dönüp okumaya da üşendiğim ve silmeyi de vakit kaybı olarak gördüğüm için buraya parça parça kaydederek yayınlamaya karar verdim. İşte ilk bölüm:

Beni doğurduğu için anne olarak adlandırılan kadının yaş amından, tüm kâinat ve evrenin onu boş vermeye dair aldıkları karar gereği, takvim yapraklarında bile 4 yılda bi kendisine yer verilen o gün çıktım ve çıkışımdan sonra beni amında yaratan o kadın tarafından bile hiç umursanmadan 38 yıldır yaşıyorum. Tabii buna yaşamak denilirse.
Ama diyorlar amınakoyim.

Resmi denilen saçma sapan hükümetlerin hesaplamalarına göre 38, bana göre ise 4 yılda bir varlığı kabul edilen doğum günümden dolayı 9.5 senedir hiç ara vermeden devam ettirdiğim bu sikik hayatımı yazsam roman olmaz ama en azından satışa çıktığında, yazdığım yaprak sayısının bi kaç katı kadar para kazandırırsa da harikuladenin fevkinde olur.
Yaşasın Bülent Ersoy.

Fare tıkırtısıyla uyandığım yeni günün ilk anlarının saat 03:19’unda bu satırları yazmaya başladım. Eğer bunu roman-deneme-anı-biyografi ya da her şeyi tanımlayarak onu sınıflandırma hastalığına tutulmuş yüzyıl insanlarımızın içinden, onlara sözü geçen bi kaç götü kalkık gizli ibnenin iki kapak arasına sıkıştırılan bu laf kalabalığını kağıda basılı bi şeye dönüştürecek kadar uzatabilirsem, bi ihtimal birilerinin cebindeki üç-beş kuruşu hırsızlık yapmadan onlardan alarak sakince kendi cebime atacak kadar haklı bi değeri oluşturabilmeyi becermiş olacağım. Beceremezsemde deniyorum işte amınakoyim!

Beni uyandırmaya sebep olan tıkırtılara dönecek olursak;
Tıkırtı kaynaklarından biri, benim için çıplaklığımı örtme dışında hiçbir anlamı olmayan kanser etme garantili ucuzun da ucuzu giysilerimle dolu gardroba saklandı ve kemirecek bir şey arıyor (gel yarrağımı kemir amına koduğumun salak faresi.)
Diğeri ise mutfağa kaçtı ve bende ardından “görebilir miyim” adındaki anlık saçma düşünceme yenildiğim için kalkıp mutfağa gittiğimde onu, tezgâhın üzerindeki dolu tabağın köşesine uzanmış halde pirinçleri mideye indirken gördüm. O da beni gördü ama kaçmak yerine akşamdan kalma pirinç dolu tabağa uzanmaya ara verip o minik tatlı ellerini açarak bıyıklarının sağa sola hafifçe oynayışından “bir an önce siktir olup yatağıma dönmemi isteyen bir dua” mırıldandığını anladım. Lakin ben Allah değilim, bu yüzden de duanı kabul etme yetkim yok miki ve umarım açlıktan ölürsünde, evlenmek yerine bunun tersini yapıp evde kalmayı seçerek yaşamaya devam edem ablamın her gün, bazen sikecek amcık buladığında erkek götü yalamayı veya götünü bir erkeğe yalatmayı seçtiği için modern dünyada “gizli biseksüel” olarak adlandırılan ama özünde ise sadece boşalmak için her hangi bi cinsel yakınlaşma  arayan evli anadolu erkeğinin akşama kadar elinde evirip çevirdiği 33’lük ufak siyah taş tesbihindeki tanelerden farksız olan boklarından birini evin herhangi bi köşesinde gördüğü anda girdiği temizlik krizlerine son verirsin. Çünkü o gerçek bi zavallı ve ablam dememden de anlamışsındırki o, benden daha uzun bi zamandır annem tarafından hiç umursanılmadan yaşamaya devam ediyor. Zavallı ablam, ben ve evlenip başka hayatlara karışarak yaşamayı seçen diğerleri.

Olaya ablam ve diğerlerini katmadan sadece kendim üzerinden gidecek olursam; bazen “eğer annemin amından çıktıktan sonra beni yeteri kadar sütü, sevgisi ve diğer insancıl ihtiyaçlarımı karşılayarak büyütseydi, şimdi boyu kısa ve bedeni ise geçen ay ergenliğe basmış birinin ölçülerinde kalmamış olacağım için kimse de bana dönüp ÇOCUK ADAM diye seslenmeyi kendinde hak görmezdi” diye düşünmeden edemiyorum.
Evet yahu, çocuk adam olmamın nedeni, annemin hakkım olan memesindeki sütü gidip konu komşunun çocuklarına vermesinden başka bir şey değil ve bunuda, zamanında çok iyi bi bok yemişcesine, sokakta süt kardeşlerimden birini her gördüğünde “bak süt kardeşin, sizin abdestiniz birbirinizden bozulmuyor” diye havalı bi şekilde sesine “bu yüzden cennetlik olduğu iması”nı katmadan söylemekten geri kalmaz. Salak karı. Keşke “iyilik adı altında herkesi kendine borçlu bırakma davranışı”nı seçerek domuzlaşmak yerine, insanlaşmayı tercih etseydin. Ayrıca senin yüzünden çevremde severek sikecek kimse bulamıyorum amcık yaa.. (bu cümle küçük toplıluklar eleştirisi için eklendi)

DEV amı : https://hayaterkegi.blogspot.com/2024/01/devam-et-kitapsz.html 

2 yorum:

  1. Yazıyı ve nefretini derli toplu bir hale bir hâle getirmelisin diye düşünüyorum, özellikle nefretini. Bahsettiğin "gizli ibneler"den olmak istemem :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deniyorum. ama olmuyor. nefretim sanki geçti ama bilmiyorum işte. bakalım daha ne şekillerde ortaya çıkacak.

      Sil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.