-->

28 Haziran 2023

Birazda Gerçekler Hakkımda Konuşalım mı? 3

başlangıcı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/06/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m.html

---sekiz--ve--dokuz---
14 yıl önce şuraya https://hayaterkegi.blogspot.com/2010/10/her-ibne-asker-dogar.html  yazdığım konulardan biri olan ablamın (bu ablam 3numaralı ablam oluyor) bana para vermesi konusu, yıllar boyunca durduk yere öylesine ve tamamen nedensiz, yersiz ve zamansız ve üstelik çok alakasız anlarda aklıma gelip gelip öylece durmuştur. O anın içinde, özelinde ne bok vardı, neden aklıma gelirdi bilmez, anlamazdım ama o da bıkmadan usanmadan aklıma gelmeye devam ederdi ve işte ben 13 yıl önceki aklıma gelişlerinden birinde ortaya çıkan huzursuzluğu yok etmek için, onu tutup "..Sonra baktım bu soğuk rüzgarların dineceği yok, evden tekrar ayrılmaya karar verdim. Ama kararım yersizdi. Çünkü cebimde beş kuruş  para yoktu. Son paramı aileme dönerken harcamıştım. Evde altı üstü bir hafta kaldım ve bir hafta sonrasında ablamdan, varsa bana bi miktar para vermesini istedim. Oda sadece 50 tlsi olduğunu söyledi ve getirip verdi. Ablamı tanırım, çok iyi kalpli, çok iyi düşünceli ve elinden geleni yapan biridir. 50 tlsi olduğunu söylediyse doğru söylemiştir. Zaten çalışmıyordu başka parası olamazdı da. 50 tlyi verdiğinde gitmek için aldığımı biliyordu. Hiç sesini çıkarmadı. Evdeki huzursuzluğun farkındaydı, parayı verirken gözlerinde adeta gitmeme razı olmaktan başka seçeneği yokmuş gibi bir bakış takınıp parayı vermişti. Parayı verdiğinde gözlerinin dolduğunu hatırlıyorum, ama oda başka seçeneğim olmadığını biliyordu, buna rağmen sırf benim kendimi iyi hissetmem için gülümsediğini hiç unutmam. O an, şimdi gibi hala aklımdadır. Ablamın, o an beni rahatlatmak için, zoraki olarak ortaya çıkardığı ve gittikçe büyüyen gülümsemesi, hayatımda gördüğüm en içten gülümsemelerden biri olmuştu. Zaten gülümsemesinden başka yapacağı hiçbir şeyi yoktu. Çaresiz, bana ışık olmasını umud ettiği bir gülümsemeydi o.  Parayı alırken bende o rahatlasın, bir sorunum olmadığını, kafamın rahat olduğunu düşünsün diye gülümsedim. Bide ablamdan parayı alırken ‘’çarşıya gidiyorum, bi ihtiyacın var mı? sanada alıyım’’ dedim ‘’yok saol’’ dedi. ‘’tamam, ben çıkıyorum. Parayı bi kaç güne kadar sana geri öderim’’ dedim. Böyle söyleyerek aslında onun yanıldığını, bi yere gitmeyeceğimi ifade etmeye çalışıyordum. Oysa yanılmıyordu. Parayı aldıktan birkaç saat sonra hiç kimseyi görmeden şehirler arası yolculuk yapan araçların kullandığı yola çıkıp İstanbul otobüsüne bindim. Otobüse bindiğimde kendime baktım da, sahip olduklarımın envanteri; kemik yığını üzerindeki beş para etmez bedenim,  onun üzerinde ise siyah kot ve tişörtüm vardı...cümleleriyle buraya yazarak yok etmiş, kocaman rahatlamış ve ardından da tamamen unutmuştum.

Şimdiyse, daha doğrusu 2 yıl önceki mecburi eve dönüşümden bu yana ise, ablam ve annemin davranışlarında tuhaflıklar görmeye, fark etmeye başlamış lakin bu negatifliklerin kendilerinden elle tutulacak kadar kesin bi şekilde emin olamadığım için, tüm fark edişlerimin kendi kuruntum, onları aklıma kötü insanlar olarak kazımaya çalışarak karşısına alma uğraşı içinde bulunan şeytani bi yanım olduğunu düşünmüş ve kendimce vardığım bu kanı sonrasındaysa, buna karşılık olarak aslında yapmam gerekenin, onlara dair negatiflikleri öne çıkarma içindeki şeytani yanımı alt etmenin başta ben olmak üzere, herkes için daha iyi olacağı sonucuna varıp negatiflikleri en aza indirecek şekilde davranmaya-iletişim kurmaya özen göstermiştim. (yani hiç iletişim kurmamak gibi)
Günler-haftalar-aylar-yıllar geçti ve işte geçtiğimiz ay içerisindeki bir kaç mecburi iletişim esnasında yine aynı negatif şeyler tekrar edip edip durdu ama ben bunların çoğalmaması için verdiğim kararın arkasında durarak iletişimimizi olabildiğince sınırlamaya devam ettim.
Fakat sınır denilen bu şey ne ablamın, ne de annemin amında değildi ve konuşma ile tavırlarından dolayı ablamla aramızda 20 yıl önce gerçekleşen bu 50 TL mevzusu, annemle ise aramızda 25-30 yıl önce ara ara gerçekleşip duran "ben senin çocuğun muyum?" konusu yine aklıma takılmaya başladı.
Ablamla aramızda gerçekleşmiş olan bu para alma konusu aynı şekilde önceki hafta sürekli ve gün atlamaksızın yine aklıma geldiğinde ve bu 3numaralıablamın yan odaya gidip kapıyı kapattıktan sonra,  geçen sonbahar evlenip giden 2numaralıablamla gerçekleştirdiği "yok valla hiçbişi yapmıyorum. kendisi bir şeyler yapıp yiyor. öyle sebze mebze uğraşıyor. hiçbir şey yapmayacam da, zaten dayanamaz mutlaka gider. gidecek gidecek" cümleli telefon konuşmasına kulaklarımla şahit olunca, hemen o anda 20 yıl önceki 50 TL mevzusuna şöyle bi geri çekilip bakma ihtiyacı duydum ve gördümki; 13 yıl önce buraya yazdığım o paragrafın hepsi yalandı.

Yani; evet o para mevzusunu biraz değil fazlasıyla süslemiş püslemişim ama aslında yazıyı tüm o iğrenç yapay süslerden arındırırsak, geriye "ablamın parayı bana verirken, bi an önce siktir olup gitmem için vermiş olması"ndan başka bir şey kalmıyor. (o yazıyı süsleme amacımsa; o dönem yine yalnızdım, evden kovulmuştum, istanbul'da yeni hayat kurarız diye taşınmıştık ama karım oğlumuzu alıp anasının amına kadar giderek beni terk etmişti, bi ajansta bulduğum ufak tefek sosyal medya işim zaten sallantıdaydı vs vs tüm bunların yarattığı çaresizlik-yalnızlık acısının dozajını düşürmek için kendimi durdurmadan her gece gaybarlara atıp birinin kollarında bir kaç saatliğine de olsa şefkat arıyordum ama tüm bunlardan haberleri olmadığı için kimsenin sikinde değildim ve herkes beni arkasına almak için can atıyorken tüm bunlardan duyduğum iç sıkıntısını atmak için gelip buralara sayfalarca yazıyı döşeyip duruyor, bir kaç gün sonra gelip bazılarını siliyor ama sonuçta içimi rahatlatmış, sıkıntımı daha da derine gömerek günü kazasız belasız geçirmeyi başarmış oluyordum.
O günleri öyle atlatmıştım lakin işte şimdiki dönüşümden 2 yıl sonraki bu hafta kulaklarımla şahit olduğum ablamın bu demir gibi katı gerçeğinden sonra, yıllar önce içime sakladığım o eski gömülerden birini bulmuştum ve şeytani yanımdan esinlendiğini söylediğim kuruntularımın aslında kendi yanılsamalarım olmadığından şimdi yüzde100 emin olup SEVİNEREK rahatlamıştım. İşte bak ablam kötüydü, ben değil.

Annemle olan konumuzsa, onun bana, çocukluğumda dahi olsa benim de onun bi evladı olduğum hissi ve davranışıyla hiç yaklaşmamış olmasıydı. 25 Haziran 2023 günü kurduğu cümleler ve söylediği "sen artık iyisin, ne istiyorsun" cümlesiyle dayanamadım ve ona "hadi şimdi kuduruğun tekiyim, laf dinlemiyorum falan ama aslında sen beni, daha küçük bi çocukken de hiç sevmiyordun. sevmedin. ben hep 2numaralıablamı annem sanıyordum. annemin sen olduğunu okula giderken fark ettiğimde bunu sana "anne ben kimin oğluyum, gerçekten senin oğlun muyum" diye sormaya başladığımdaysa, sen her seferinde kahkahalar atarak "hayır sen benim oğlum değilsin. yolda bulduk. seni terk etmişlerdi acıyıp aldım" derdin. neden beni sevmiyordun?
-seviyordum, hatta çok seviyordum. sen doğduğunda çok cefa çektim. o koca kış soğuğunda doğmuştun ve geceleri sana baktığım için uyuyamazdım bile.
-bebekliğimden bahsetmiyoruz, bebekliğimde beni sevip sevmediğini bilmiyorum. 2 numaralıablamın söylediğine göre de zaten sen bebekliğimde de bana hiç bakmamışsın, hep o bakmış bana. ve zaten onu annem sanmam da bundan olsa geerek.
-aa olur mu öyle, seni büyütürken ne kadar cefa çektiğimi bi allah biliyor
-boşuna yalan söyleme. hiç bakmamışsın bana. açlıktan saatlerce ağlarmışım ama sen yinede doğru dürüst emzirmezmişsin. hatta gider konu komşunun çocuğunu emzirirmişsin. zaten eski mahalledeki bi kaç kişiyle süt kardeşliğimde bundan değil mi?
-yook be öyle bi kaç sefer süt verdim, annelerinin sütü azdı mecburen verdim
-konuyu dağıtma, beni niye hiç sevmedin
-seviyordum vallahi de billahi de seviyordum.
-sevmiyordun. sevmedin de. bu yüzden annelik de yapmadın. çocukken bunu fark edip "anne ben senin oğlun muyum" diye sorduğumda da bana "seni orda burda bulduk" gibi şeyler söyleyip dururdun.
-aa olur mu öyle şey. söylemem ben öyle bi şeyler
-söylerdin. farklı zamanlarda defalarca sorduğum olmuştu ama sen yinede bana; seni orda burda bulduk, çingeneler seni terk etmişti, sahipsizdin aldım eve getirdim gibi şeyler söyleyip dururdun. ben o zamanlar küçücük çocuktum ama sen böyle şeyler söylediğinde yine de çok üzülürdüm. yıllar içinde bunların kendi kuruntum olduğuna kendimi inandırıp sakinleştim ama 2 yıl önceki dönüşümden bu yana uğradığım açık haksızlıklara da göz yumup hatta evden gitmem için de çabalamaya başladığında anladımki sen kötü birisin...

(tüm bu olanları, hissettiklerimi ve emin olduğum kötülüklerini onunla konuşunca, o henüz ölüp cehenneme gitmeden önce söylemiş olduğum için rahatladım ve geçmişin kendi çarpık kuruntularım olmadığından tamamen emin olup çok çok sevindim. annem ise konuşmamız boyunca elindeki şişlerle çorabını örmeye devam ediyordu. onun için önemsiz bir vızıltı gerçekleşmişti o kadar. çünkü; annem kötü biri, ben değil.
daha küçük bi çocukken anneme "ben senin oğlun muyum" diye sormamı da 13 yıl önce buraya yazmıştım: https://hayaterkegi.blogspot.com/2011/05/cennet-annelerin-ayaklar-altndadr-peki.html )

bu yazının devamı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/07/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m-4.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.