-->

29 Eylül 2021

anlaşmalı boşanma veya boşalma

Bugün sulh mahkemesindeydim ve 9-10 yıldır ayrı olduğumuz karıyla, resmi olarak da anlaşmalı bi şekilde ayrılmış olduk. Anlaşmalı boşanma işini ise karıya 2 hafta önce whatsapp'dan şöyle yazarak başlatmıştım:
"Benden boşanmak için 20.000 TL istemiştin. Param olmadığını biliyorsun. Eğer para için her zamanki gibi yine çok ısrar ediyorsan kredi çekip vereyim sana düş yakamdan.
Gerçi benden para istemeye de aslında hakkın yok. Zaten biliyorsun. Çünkü sana verdiğim altınlar, düğün takıları vs vs onlara evliliğimiz süresince yaşadığımız sıkıntılara rağmen hiçbir zaman karışmadım ve sende onca sıkıntımıza rağmen bana bir adedini dahi vermeyi bırak, teklifte dahi bulunmadın. Ama kardeşlerin evlenirken, düğünleri öncesinde bana “bileziklerimden birini takacağım” diyerek, tek tek onlara takıyordun.
Neyse işte, ben yoruldum ve çok uzatmadan gidip anlaşmalı boşanalım. Çünkü senin benden para koparmak dışında başka amacın yok. Bildiğin gibi benimse artık koparılacak param da kalmadı."

canım çok yandığı için yazmayı durduramadım ve yanışımı azaltmak için şöyle devam etmiştim:
"Senin kötülükte bu kadar ileri gidebileceğin hiç aklıma gelmemişti, ama hastalığım esnasında ben hastanede yatarken bile bana hiç acımadan, hastalığımı bahane ederek her gün, ama her gün hiç aralıksız bi şekilde bana mesaj atarken hep umut vererek yazıyordun ve ben o sıralar hastalık yüzünden kriz geçirip ilaçlarla sakinleşirken, mesajlarınla da biraz olsa gerçekten umutlanmıştım. Beni sen umutlandırmıştın.
Çünkü o kadar aptaldımki, o günlerde attığın mesajlarının gerçekte ne anlama geldiğini ve niyetini hiç ama hiç anlamadım, anlamamıştım. Çünkü hayatımdaki onca olumsuzluğuna rağmen kafamda iyi biri olarak tutmuştum seni.
Sen umut verdiğin mesajlarınla yazmaya devam ederken, ben sana haksızlık ettiğimi düşünerek hastalığımın ağır etkisi altında bir de, senin umut verdiğinin farkında olmadığım güzel görünen mesajlarınla birde vicdan azabı çekmeye başlamıştım. Oysa sen sadece helallik almak için yazıyormuşsun, bunu bilmiyordum.
Senin bana yazarken, helallik almak istediğini anlamamıştım. Ama buraya geldiğim gün, senin yazmayı kesip, sanki hiç yokmuşum, olmamışım gibi davranman ve sonraki günlerde sokakta tanıdık insanlarla karşılaşmam esnasında, onların adeta benimle dalga geçer gibi “hani ölmemişsin, gayet iyisin” demeleriyle anladım ki; sen aslında "benim öleceğimi duyduğundan dolayı" hissettiğin vicdan azabının etkisiyle helallik almak için yazıyordun. yazmıştın.

Oğlumu bile bana karşı doldurduğunu; buraya geldiğimde onunla olan atışmalarımız ve onun sürekli benimle didişmesinden sonraki bi gün şans eseri seninle olan konuşmalarımızdan birindeki "hakkımda istemeyerek de olsa ona olumsuz cümleler kurduğun için helallik istediğini" tekrar tekrar okuduğumda anladım.

Evet, sen kötü bir insansın.
İnsanı, en zayıf anında bile “ben nasıl kârlı çıkarım” diye düşünerek, kendi çıkarına göre kullanmaktan çekinmiyorsun.
Her şeyine rağmen, sende en azından zerre kadar Allah korkusu var sanıyordum ama o da yokmuş. Allah seni, senin gibilerle sınasın.
Senin kadar kötü kalpli, çıkarcı insanlarla sınasın

Şu 4-5 yıldır da beni her barışma seferinde yemledin ve ben senin başörtüne kandığım için yemleyebileceğini hiç düşünmeden, yemlerine hep atladım.
Şartlarını her kabul ettiğimde, bana başka engeller çıkardın. Oysa bana en başından ayrılmak istediğini söylesen, ayrılırdık zaten. Ama sen söylemek yerine bana sürekli farklı bi bahane ve daha zor bir şart öne sürüp, tekrar barışmak istediğini söylüyordun. Bende başörtünden dolayı sana inanarak, beni kandırdığını, oyaladığını oyalayabileceğini düşünmüyordum, düşünemiyordum. Ama şimdi dönüp bakıyorumki; keşke daha en başında dediğin gibi 20.000 TL'ni verseydim ve ayrılmış olsaydık.

Oysa meğer amacın benden son bir şeyler daha koparmaktı, ama ben hiç anlamadım, anlamıyordum. Sende açık açık demiyordun ve birazda bu kapalılığından dolayı olsa gerek ben hastanede kıvranırken bile, senin bana umut vererek yazışlarını gerçek sanıyordum. Aklıma başka da bir ihtimalin, nokta kadarı bile gelmiyordu.
Ama dediğim gibi; beni hastanede en zayıf anımda bile, duygularımı sömürerek kullanmaya kalkıştın.
Bu yüzden allah seni, senin kadar kötü insanlarla sınasın.
Verdiğin huzursuzluk kadar huzursuz ol, hiç rahatlık görme.
Verdiğin hayal kırıklıklarını hepsini yaşamadan ve çok muhtaç duruma düşmüşken bile sömürülmeden ölme inşallah.

Başörtünün altına saklanarak yaptığın numaralarından, söylediğin yalanlarından yoruldum ve bu yüzden akşam gelip babanla konuşacağım. Bugüne kadar yaptığın tüm numaraları, söylediğin tüm yalanları ona da anlatıp, bunu bir sonuca vardırmasını isteyeceğim.
Hoca Amcan'ı da çağıracağım, gelsinler üçümüz konuşalım, bitirsinler senin bu oyunlarını, son versinler oyunlarına. Çünkü ben artık sadece kendimi düşünmek, kendimle ilgilenmek istiyorum." diyerke bitirdim mesajımı ve bunun üzerine o şöyle yazdı:
-Emin ol en kısa zamanda senden boşanacağım. Akşam da gelmene gerek yok. Benim başörtüme niye hakaret ediyorsun etmeye de hakkın yok.
-Başörtüne hakaret etmiyorum. Başörtüne göre davranmadığını söylüyorum. En kısa zaman neyse, ne gerekiyorsa o olsun, zaten burdayım. Hatta çok uzatma hemen yarın gidip ayrılalım o zaman.
-Benim senin parana da zerre kadar ihtiyacım yok
-O yüzden mi oturup konuştuğumuzda, daha ilk ağzından çıkan ve hatta tek konuştuğun şey “ne kadar paran var” cümleleriydi? Her seferinde para dışında bir şey konuşmadın. Olan paramı söylediğimde de "20.000 tl’ye koltuk takımı bile gelmez" diye küçümsüyordun. Madem zerresine bile ihtiyacın yoktu ne diye soruyordun. Ne diye hesap kitap yapıyordun benimle?
Dediğim gibi ben artık yoruldum. Senle, yalan dolanlarınla uğraşamayacağım, uğraşmayacağım. Eminim babanların da haberi yoktur numaralarından, bana verdiğin huzursuzluklardan. Bu yüzden gelip anlatacağım. Babanlar da bilsinler benim her şartına rağmen, senin her defasında bana başka başka engeller çıkardığını. 
Ayrıca madem başörtüsü konusunda bu kadar hassassın ve hassas olmana rağmen başörtüne yakışır şekilde hareket etmiyorsun, takma onu da. Niye takıp hakaret ediyorsun ki başörtüsüne?"
(bu mesajıma cevap vermedi ve ben bi kaç dakika sonra şöyle yazdım)
Bu arada bana anlaşmalı boşanma için tam gün ve saat ver. Eğer sen gün vermeyeceksen anneni arayıp ben kendim gün isteyeceğim.
-Avukatımla konuştum günü ayarlayacak.
-Avukatından önce babanla konuşalım. Benim avukata verecek param yok
-Benim var
-Benim yok. Ayrıca bu söylediklerinin de daha önceki numaralarından biri olmadığını nerden bileceğim. Büyüklerinden biri olsun yanımızda. Onca yalanından-oyunundan sonra sana zerre güvenim kalmadı. Çocuğumu bile bana karşı dolduran birine güvenmiyorum. 
-Topu topu senin bana verdiğin 3 aylık nafakaydı onu da sana geri iade edeceğim
-Tamam. Ama baban veya annen olsun yanında. Ben seninle tek başına bir şey yapmam. Şimdi bana tarih söyle. Ben seninle bir daha tek başınayken konuşmam, annen veya baban senin yanında olmadan bir araya gelmem, boşanmam da.
-Avukatım tarih vericek
-Tamam, ama dediğim gibi; mahkeme günü annen ve babandan biri gelsin mutlaka yanında. En azından sen yarın öbür gün söylediklerini yine değiştirecek olursan, annen ve baban yüzüne tükürsün de utandırıp doğruyu söyletsinler
-Sana bu saatten sonra söyleyecek hiç bir sözüm yok.
-Sende laf çok. Değiştirip durursun. Bitmez senin lafın
-Susmam senin haklı olduğunu göstermez.
-Yalanın birini bitirir diğerine başlarsın her zamanki gibi. Sana yine söylüyorum, annen veya baban olmadan ayrılmam da.
Ben insanım. Evirip çevirip uğraşacağın bi oyuncak değilim. tüm huzursuzluklarına rağmen sana bi güne bi gün kötü bir söz bile söylemedim, o kadar kavga çıkarıyordun ses etmiyordum. Hiç huzur vermiyordun bir şey demedim. Kavgalarında elimi bile kaldırmadım. Hatta küfür bile etmedim sana. Yalan mı? Ama sen her defasında yalandan kavga çıkarıp kaçıp kaçıp geliyordun. Ben ise her defasında "bir şey olmaz" diyordum.
Tuttuğum eve "çöplük" diyordun. Başka tuttuğum eve "ahır" diyordun. Yine de bir şey demedim. İstediğin evi tuttum yine kavgalarını bitirmedin. Yine evimizi bırakıp buraya geliyordun.
Madem annen babana bağlıydın niye evlendin benimle. Evlenmeseydin.
Niye benim huzurumu kaçırdın. Senin yüzünden ailemle yıllarca görüşmedim. Abilerim beni öldürmekle tehdit ettiler yıllarca birbirimizi görmedik. Bunların hepsi senin yüzünden oldu fakat bunlara rağmen hiçbir zaman senden şikayet etmedim.
Kimseye demedim "kadın yerinde durmuyor, evine "çöplük" diyor "ahır" diyor.

Aramızda olanları kimseye demediğim için de onlar geçimsizliği, kaçıp gelmelerini hep benden bildiler. Herkes benden bildi. Ama artık yoruldum, susmaktan da yoruldum, senden de yoruldum.
Bu yüzden herkese her şeyi anlatacağım, her şeyi bilsin herkes.
ilk olarak akşam gelip babana ve annene anlatıcam.
Bilsinler kızlarının beni nasıl kanser ettiğini.
Torunlarını bana karşı nasıl doldurduğunu. Herkes her şeyi bilsin.
Ben içimde tutmaktan yoruldum.
Baban kaçta geliyor?" dedim ve o sırada ceap gelmeyince annesini aradım ama cevap veren olmayınce şöyle yazdım     İlk olarak telefonda anlatmak için anneni aradım cevap vermiyor."

Benim böyle yazmam üzerinden 1-2 dakika geçmeden annesi aradı ve ben o andaki psikolojik doluluğumdan dolayı ağlamaya başladığım için tam konuşamadan, yarısı sümükle ıslanmış sesimle bir şeyler anlattım.

Zaten kızıyla aramızda gerçekleşen olayların çoğunu bildiğini anladığım ses tonuyla ve hatta gerçekleşmesinde payı olduğunu anladığım cümleleriyle kısa bi konuşma gerçekleştirdik.
En son bana "biz hocalara sorduk, sizinkilerde defalarca sormuşlar. artık bir araya gelmeniz imkansız" dedi ve ben onun bu sözleri üzerine biraz şaşalayıp kaldıktan sonra kendimi toplayıp, çok dindarlıklarına göre davranarak "madem öyle neden beni oyalayıp duruyorsunuz, neden kızın bana bi yuvamız olacak gibi umut verip duruyor. açık açık olmaz deseydiniz ya. deyin artık da bitsin gitsin." dedim ve kaynanamı, eşşeğin amına sokuverdim. 

Cümlemle biraz şaşaladı, kem küm etti ve saçma sapan bir şekilde kendince bir şeyler söylemeye çalıştı. Şimdi hatırlamadığım o anki cümlelerinden anladımki, aslında yıllardır benimle oyun oynuyorlardı ve salak biri olmama rağmen, inatçı dürüstlüğüm yüzünden oyunları tutmamıştı. Şimdi de ben ailelerinin erkeklerine, bana yedirdikleri boku anlatacağımı söyleyince ikisi de apışıp kalmışlardı ve bu yüzden, oyun oynamayı bırakıp resmi olarak da boşanmayı kabul ediyorlardı.

Gerçekten de öyle oldu ve işte 10 günlük bir aranın ardından mahkemedeydik.
Salona girdiğimizde gerçekleşen formalite işlemlerin ardından, oğlumun velayeti onda kalması fakat tatiller gibi günlerde benimle vakit geçirmesi gibi detayların netleşmesiyle resmen de ayrılmış olduk ve ben, hayatımdaki bir sorundan daha kurtulmuş olarak, biraz hafiflediğimi hissetmiş şekilde rahatladım. 
Ne annesiyle, ne kızıyla yüz yüze-göz göze bile gelmedim ve hiçbir şey de söylemedim.
Zaten annesine telefonda "yıllarca bana çektirdiniz. bu yüzden eğer sizde hakkım varsa, hakkımı ne sana, ne de kızına helal etmiyorum" demiştim. Bunun üzerine söyleyecek bir şeyim yoktu. Bu yüzden mahkemede de muhataplığa gerek kalmamıştı.

2 yorum:

  1. Bisex olacağına öl daha iyi. Bu nasıl bir çorbadır a.q

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bilmemki, artık biseks'de değilim galiba. çünkü baya baya cinsellikten soğudum. hiç kimseyle yakınlaşasım gelmiyor. çıplaklık bile artık beni etkilemiyor.

      Sil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.