-->

13 Haziran 2023

Birazda Gerçekler Hakkımda Konuşalım mı? 2

bu  yazı, bu linkte başlamıştı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/06/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m.html

----altı---ve-----yedi----
Beyin ameliyatı sonrasındaki iyileşme belirtileri göstermeye başladığım ilk günlerde Öküz Herif benimle görüşmeyi kesmeye çalışıyordu ve her zamanki gibi; devasa okyanusta, üstüne çıkıp su yüzeyinde kalacağı ufak bi tahta parçası arıyordu. Oysa gecenin bi yarısı geçirdiğim kriz yüzünden hastaneye getiren de ta kendisiydi ve şimdi tüm ahlaki değerlerden arınmış olsa bile, bunu nasıl yapacaktı ki?
Onunla olan yıllardır süren tanışıklığımızda bana kendine dair farkına vardırdığı ilk şey "karşımdakinin zorlu geçen gerçek kötü günleri sikimde değil. ben, insanların sadece iyi anlarında yanında olup enerjisini sömürerek kendime yakıt sağlayacak, karşımdakini; her konuda ve anda sürekli söylenerek sanki bitmeyen ve hep sürmekte olan büyük bir kaos varmış gibi psikolojik olarak zayıf düşürerek kendimi güçlü kılacak, muhatabımın yaşamaya dair olan tüm ümitlerini yok etmek için elimden geleni yapacak olan o kişiyim. şimdi tüm enerjini yok etmiş ve seni ruhsal olarak sakatlayıp sürünmekten bile aciz halde bırakmış olmama rağmen def ol git ve hayatındaki her şeyi tekrar yoluna koyduğunda gel, sikini ağzıma sokup yüzüme patla"ydı.
Onun bu yönünü ona söylediğimde, kabul edip yanlış yaptığını söyleyerek düzeleceğini umardım ama tam tersi olur ve o, bu yönünü hemen red etmeye başlayarak, iğne ucu kadar bile olsa gözükmeyecek şekilde onu yanlış anladığım iddiası'nın arkasına saklanıp, bunu sonsuza kadar tekrar edip durarak beni, onu yanlış anladığıma ikna ederdi. 
Aslında ikna etmezdi ama; onca başarısız aşk denemesi, yaşanan tüm terk edilme türleri, kimsesiz kalmışlık hissinin verdiği nereye ve kime ait olduğum sorusunun sürekli kafamda dönüp durması falan filan tüm o bu başarısız yaşantılardan çıkarılacak ders ne olacaktı ki? Şimdi elimde olan tek mal da buyken ve barışmamız; uzun tartışma esnasında soluklanmak için sakinleştiğimiz ilk anda onun gelip beni öpmeye çalışması ve bu gerilimi sert bi seksle taçlandırıp en sonunda da sikimi ağzına sokup içinde bi kaç saniye gidip geldikten sonra boşalacağım andan hemen önce çıkarıp yüzüne attırmama bağlıysa, neden bu kadar uzatayım ki? 
Hem şimdi onu bırakıp gitsem bile, bulduklarım da bundan farklı mı olacaklar?
Kadın veya erkek hepsi ama hepsi aynı boklardı ve güçlü bi dejavuya dönüşen bu tekrarları başkalarıyla da yaşamamış mıydım? Sıkıldım bu yeni bulduğum insanlarla da aynı şeyi yaşamaktan. Kendimi tekrar etmekten. Hem madem tekrar olacaktı, oyuncuyu değiştirmektense, tekrarı da aynı oyuncuyla yapmak daha iyiydi.
Bir de aslında Öküz'ün de kimi kimsesi yokken, ben onu bu dehşetengiz yalnızlığıyla baş başa bırakacak kadar kötü biri de değildim. Varsın gerçekten kavga etmiş, kötü şeyleri yapıp söylemiş olalımdı. Bunların hepsi bana, ona, bize yani insana aitken ve kafam ona dair her zaman olduğu gibi şimdi yine karışık, barışmamızsa; onun suratına patlamama bağlıyken, neden bir şey olmamış gibi yüzüne gözüne attırarak tekrar barış imzalamayacaktık ki? Öyle yapardık ve barışırdık.
Ama şimdi bu hastane olaylarım sırasında uzayıp giden ciddi koşuşturmalar içinde onun "iş yoğunluğum başladı" diyerek benimle o sıralar görüşmeyi kesmesi, bi kaç gün sonra geldiğindeyse, onu görmenin verdiği sevinçle içim içime sığmazken, o ise hastalığıma rağmen (onun bu yönünü henüz geçen ay anladım ve onun yıllardır süren ilişkimizdeki bazı çok tuhaf hareketlerini, daima negatiflikten yana olan garip davranışlarının gerçek nedenlerini şimdi anlayabildiğim için yazıyorum. bu yönünü ona da geçen ay söyledim)yüzümde gördüğü mutluluk yansımasının acısıyla kıskançlık ateşinde kavrulup, tüm kıskançlığıyla açtığı saçma konular arasında alakasız bi şekilde "öleceğinden korkuyor musun, hiç bundan kurtulamayacağını düşündün mü" diye sorarak bilinçli bi şekilde modumu düşürüp bunu da yüzümden okuyuncaysa anında, sanki hiçbir şey söylememiş, yapmamış gibi başka bi konuya geçerdi.
Bu davranışları sıklaştığında, kuzenim bu yaşadıklarımdan habersiz bi şekilde hastaneden taburcu olduğumda kendisinde kalmamı istedi ve Öküz Herif'e de kuzenim zaten sürekli "yok yok, sizin ev bodrum katı olduğu için çok rutubetli, evin havası çok kötü. taburcu sonrası bi süre bende kalacak" deyip durduğu için o süreci, ben de sanki mecburmuşum gibi numara yaparak atlattım ve taburcu olduğumda kuzenimde yaşamaya başladım. 
Bu süreçte ise Öküz Herif benimle görüşmeyi bıraktı. Aramadı, sormadı ve ben radyoterapi-kemoterapi aylarıma geçiş yapmış oldum. Arada bazen birbirimize yazıyor, sanki iletişimi kesmemişiz gibi davranıyorduk ama üzerinden kazasız belasız bi yük olan beni atmış olduğu için mutlu olduğunu saklayamıyordu ve bende iyi olduğumu, iyi hissettiğimi söylerdim. Bunun üzerine o hemen iş yerindeki problemlerinden bahsetmeye başlardı. Yanisi; ona uzak olmam, enerjimi sömürmesine engel değildi. Ama kahretsindiki ben bu öküzü aklımdan çıkaramıyordum da.

O günlerde benimle yüz yüze olarak tamamen görüşmeyi kesmesi ama onu düzenli aralıklarla sikecek birini bulamadığında tekrar bana yazması falan derken iş uzayıp gitmişti. Bu yüzden onun beni terk etmeye gücü yokken ve her zaman olduğu gibi beni, bu en aciz anımda bile hiç görmeye gelmemesi, yazışırken sürekli kızdırıp kavgaya bağlamasıyla anladımki; aslında beni, onu terk etmeye zorlamaya çalışıyordu. Çünkü kendisi hiçbir zaman terk edemezdi ve terk ederse, dönemezdi.
Avuç avuç ilaçlarla yaşadığım o günlerimde canımı yakmak için elinden geleni yapıyordu lakin bende inat edip tümörüme rağmen, bu sefer onu terk eden ben olmadım ve hatta beni, radyoterapi seansım sonrasında onu sikmem için gelip beni eve götürdüğü o tek bi gün, salonun ortasında durup ona "birileriyle görüştüğün çok belli" dediğimde "e ne yapsaydım, durumun ortada aylardır seks yaptığımız yok. iş stresimi biliyorsun, sensiz daha ne kadar tutayım kendimi" dedi. 
Cümlesi üzerine öylece suratına bakakaldım ama o hemen kahve falan yapmaya koşup olayı kapattı. Haklıydı, aylardır kanser tedavisi gördüğüm için onu sikememiştim ve o da mecburen birini bulmak zorundaydı. Sahi biz böyle ne olacaktık?
O sıralar ailem de artık memlekete dönmemi ve zaten bi ihtimal tedavimin memlekette daha iyi geçeceğini, daha sağlıklı besleneceğimi falan gibi saçmalıkları söyleyip duruyorlardı. Aileme karşılık Öküz Herif ise burda kanser olan partnerinin yerine bi an önce kendisini sikecek yeni birilerini bulma telaşıyla günler bir bir devirerek yaşamayaa devam ediyordu.  
O gün onda kaldım ve zaten amacı seks olduğu için yaptık, sabah ise kahvaltıdan sonra çıkıp hastaneye gittim, seans sonrasındaysa kuzenime geçtim, Öküz Herif ise ne aradı, ne sordu..
Belli işte, bunun beni terk edecek gücü yoktu. Daha doğrusu son nefesime kadar onu ne kadar sikersem kendine o kadar kâr sayıyordu ve bende bunu çoktan anlamış ama buna rağmen belki insani tarafının sözünü dinleyip düzelir umuduyla salağa yatmaya devam ediyordum.
Ama işte en sonunda yine yazışmaya başladık ve ben onun beni hiçbir zaman açıkça terk edemeyeceğini-bunu yapamayacağını anladım-kabullendim ve "ailemin beni ısrarla memlekete çağırdıklarını" abartarak Öküz Herif'e söyleyip durdum.
Ki zaten çağırıyorlardı da, ama öyle yana yakıla değil. Daha çok yarım ağız ucuyla söylerlerdi ve ben Öküz Herif'in değişmeyen bu davranışları sonrasında kararımı netleştirip, onların ağız ucuyla "gel" demeleri üzerine radyoterapi seanslarım bittiğinde anında dönmeye karar verdim. Bu yüzden de hafta sonu kalkacak olan uçağa biletimi aldım ve bir kaç parça eşyamı almak için Öküz Herif'e gittim.

Salonun ortasında öylece durmuş, ailemin davetini biraz abartılı cümlelerle güya çok ısrar ediyor olduklarını söyleyerek ona özet geçiyordum ve o gözlerimin içine, özetin bi an önce bitmesini ister gibi bakmaya devam ediyordu. Çünkü konuşacak bir şey kalmadığında, seks yapacaktık ve ben onun bu iştahlı bakışlarını fark etmiş olduğum için anlatmakta olduğum özeti uzattıkça uzatıyordum. En sonunda dayanamayıp sarıldı ve "hadi hadi tamam. madem gideceksin naaapalım. demekki hayrlısı böyleymiş. git onlar sana daha iyi bakarlar" dedi bana sarılıp sikimi avuçlayarak az sonraki seksin içine çekmeye çalıştı ama ben "biliyorsun rahatsızlığım devam ediyor ve buna bağlı çok fazla ilaç kullanıyor olduğumdan bu aktraksiyonları yaşayamıyorum" dedim, fakat o karşılık olarak "ayyy şimdi de başımıza bu mu çıktı" dedi hiç acımadan.
Ona göre sanki onu sikmek istemediğim için kanserimi bahane ediyormuşum.
Evet, o bunu tüm ruhsuzluğuyla pat diye söyledi ve ben o anda hemen acı çekerek rahatladım. Çünkü onu gerçekten sikmek istemiyordum. Hem elimde kanser olmuş olmak kadar haklı bi neden varken ve ben insanlara ısrarla "hayır hasta değilim, çok iyiyim" dememe rağmen onlar benim hasta olduğumu söyleyip dururken, artık bu hastalığın nimetlerinden hastanın kendisi olan benim faydalanmaya sıram gelmiş olamaz mıydı?
evet gelmişti ve işte hastalığımı öne sürerek seks yapmak istemiyordum.
sonuç olarak tartışmayı ben kazandım, bi kaç parça eşyamı aldım ve onu sikmeden, içinde ukde bırakmış olarak memlekete bizimkilerin yanına dönmüş oldum.
Zaten onlardan uzakta kanser olduğumdan dolayı çektikleri vicdan azaplarını hafifletmek için telefonda söyleyip durdukları yapay "gel gel gel"lere sığınıp bu sefer de memlekete dönmezsem, bi daha böyle bi fırsat siktin sene elime geçmezdi ve ben de zaten bundan sonra ne kadar haklı olursam olayım artık hiçbir şekilde dönemezdim.
Hem ben Öküz Herif için harcadığım tüm çabama rağmen kanser tedavisi görüyorken bile onun için basit bi tokmakçıdan öteye geçememişken ve yıllardır ona dair beslediğim umutlarım şimdi tamamen sönmüşken önüme çıkan bu Eve Dönüş kartını burup çöpe atarsam, bi daha böyle bi fırsat elime nah geçerdi. Hayır hayır hayır bu kartı çöpe atamazdım ve bu yüzden hemen ilk uçakla dönmeliydim. Döndüm.
Eve dönüşümün ilk haftası dolduğundaysa ailem dediğim bu orospuçocukları bana "ne zaman döneceksin" minvalinde sorular sormaya başladılar ve sonrasındaki günler, haftalar, aylar da hep böyle devam etti.
Oysa ilk zamanlar dönmek için yanıp tutuşurken, sonraki günlerdeki davranışlarıyla anladımki; bu orospuçocukları kanser olduğum için olsa gerek eskisi gibi artık açık açık kovamıyor bu yüzden kavga çıkarıp, beni daima diken üstünde tutmaya çalışarak gururuma yenik düşüp onlara karşı da pes edip gitmemi sağlamaya çalışıyorlardı. Bu yüzden sonraki haftalarda onların beni zorlamaya çalıştıkları gibi bende onları zorlamaya başladım ve artık hiç çekinmeden, olabildiklerinden daha fazla açık ve net bi şekilde "git" dediklerindeyse rahatlayıp sevinçten ağladım. Ağlamamı tabiki de kovuluyor olduğum için üzülmeme bağlamışlar ve ağladıktan sonra toparlanıp gideceğimi sanıyorlardı ama hiçde öyle olmadı. bi kaç gün hem sevinçten, hem üzüntüden ağladım ve sakinleşip hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettim. Hepsi şok geçirmişlerdi çünkü gideceğim gün için geri sayım yapar gibi davrandıkları çok belliydi ama ben bi türlü gitmiyordum. Evet gitmeyeceğim lan. Şimdi kanser olduğum için, sizin sırf ele güne ayıp olmasın diye ağız ucuyla "buraya gel, gel, gel" demelerinizi, kulağıma doldurup gelmiştim ve elimdeki tek haklı neden şimdi buyken ve tüm ahali, benim kanser olduğum için ailemin beni eve getirdiğini biliyorken, bende kanser denilen bu illetin ekmeğini burda sizinle beraber yiyeceğim piçler. 
Beni hayal kırıklığına uğrattınız ama vallahi de kızmadım. Aksine eve döndüğümde bile beni sürekli kovup kovup içimizde ne var ne yok, açıkça ortaya döktüğümüz için çok sevindim. Ayrıca kendimi de OSCAR'ı hak eden bu anlık yazılan senaryoya ayak uydurabildiğim için hep tebrik ettim.

Devamı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/06/birazda-gercekler-hakkmda-konusalm-m-3.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.