-->

16 Mart 2023

Nemrud mu Nemrut mu

Yazı şurda başlamıştı: 2016 yılında Nemrut'a Aşık Oldum

...Yelkenler suya inmişti ve sanırım ıslanan yelkenler yüzünden bir şeyler yapmalıydık. Ne yapıcaktıkki? Aklımda olan tek şey, birbirimize kızmadan, bağırıp çağırmadan, dünyanın tüm sıradanlığını yüklenmiş olarak beraber vakit geçirmek-geçiriyor olmaktan başkası değildi ve işte çat kapı gelmişliğimle kopan fırtınaya rağmen şimdi her şey normale dönmüş, dingin denizde ilerleyen yelkenlinin içinde olan biz de açık havada güneşin altında vakit geçiriyor gibi sakin sakin oturuyorduk. Allah'tan daha ne isteseydim?

Ne bileyim demekki yelkenler suya indiğinde insanın siki kalkıyormuş. Benimki kalkmadı ama onunki,  az önce sorduğu "neye daldın" sorusuna verdiğim "sana daldım yarrak, neye dalcam" cevabımın ardından cümlem içindeki yarrağı hemencecik kalkmış gibiydi ve bakışları da o yüzden gözlerimin içinde bi yerde gezinip duruyor, dudağının kenarlarıysa ilk adımı kendisinin atmaması uğruna benden gizleyerek ısırmaktan oluşturduğu kızarıklıklarla doluyordu. 
İçinde seks olmayan bir sevgi yaşamamış, çıplak olmayınca ilgi görmemiş, şehvetli temaslar haricinde vücuduna hiç dokunulmamış, sırf hoşlanılıyor diye gözlerinin içine bakılınca mutlu olmamış yetişkin bedenlerde, saf-beklentisiz merhamet kaplı bi şefkatle ilgi gösterildiğinde işte böyle yan etkiler ortaya çıkardı. Yani erkeklerin sikleri kalkar, kadınların ise zihinlerinde "ayy bu beni sikmek istiyooo galbaaa" cümlesi kurulur.

Bi kaç saniye daha kendini tuttuktan sonra, onun bu hallerini anlamış olmanın yüzüme verdiği muzip havaya dayanamayıp dudaklarıma uzanıp sıcak sıcak öptü ve sonra yanlış yaptığını düşünmüş olacakki aniden geri çekilip, az önce öpen kendisi değilmiş gibi sert bi ses tonuyla "hadi hadi kahveni içtikten sonra gideceksin" dedi. (Ananınamı. Orospuçocuğu ya. Tamam gideceğiz de, dur iki sıcak öpücük de ben kondurayım değil mi ama?)
-öff tamam ya
-nooldu
-hiç
-ne o öyle öfff pöfff ediyorsun? dedi, cevap vermedim. Kalktım, elimdeki yarısı içilmiş kahvemin kalanını sakince lavaboya döktüm ve "kahve için sağ ol. güzeldi. eline sağlık" dedim, o da bu sırada, kalkmış beni izlerken bi yandan da kahvesini yudumluyor ve ben teşekkür sunumumu bitirdiğimde;
-gel buraya gel, hemen de kızıyor
-kızmak değil ya, estağfirullah
-e ne bu kahveyi dökmeler falan. ahahaha hem sen kahve için gelmemiş miydin? hani güzel filan diyordun, niye döktün?
-ya içtikten sonra gideceksin dedin. bende gitmemek için kahveyi içmek yerine, koklamaya başlayarak beraber geçireceğimiz zamanı uzatacaktım ama sonra aptalca geldi vaz geçtim. bozuldum işte.
-bi de kızmadım diyor. ben seni kandırmayı bilirim. hadi gel tatlı isteyelim. geçen GETİR'de bi yer keşfettim, tatlıları çok güzel. bi kaç tanesini denedim baya iyiydi.
-olur
-hiç "hayır" da demiyor.
-ne uzatıcamki, zaten hoşlanmışım diye çıkıp gelmişim. bi de kendimi ağırdan mı satıcam.
-ahaha
-hem belki tatlı yersek, sende tatlı davranırsın
-üff şu saçmalamaların yok mu. hadi söyle söyle ne seversin
-sütlaç ve meyveli olan neydi, ondan
-meyveli ne la
-ya böyle hani nar, kaysı maysı bi şeylerli bi tatlı oluyor ya. ondan işte.
-ha boş ver sütlaç istiyim sana, ben yemiştim güzeldi. kendime de profiterol. birer tane yeter mi?
-bana yeter.
-bana yeter ne lan, beraber yiycez. dur büyük boy istiyim.
-üff tamam iste hadi ne isteyeceksen
-bu hareketlerini sevmiyorum
-sev diye yaptığım bir şey yok. ben böyleyim.

15 dakika sonra tatlılar geldi, oturduk tatlı tatlı yedik ve yerken benimkinden aldı, kendininkinden verdi. Kendince eşitliyordu. Tatlılar geldiğinde kahve de yapmıştı, onları da içtik ve bu arada hayatlarımızdan, hayata bakış açılarımızdan, bakamayışlarımızdan falan da filan konuştuk, konuşturdum ve işte dananın kuyruğunun kopacağı o ana gelmiştik.
Ona karşı ilgimi saklayamıyor olmamın, ona bir tür haz verdiğinin farkına vardığımda biraz duraladım ama en azından numara yapmıyor olanın ben olmasından mutlu oldum. Madem numara yapmayan bendim, o zaman kendimi iyice koyvermeli ve onunlaykenki tüm zamanımı gelişine yaşamalıydım.
Böyle düşündüğümün saniyesinden kendimi saldım ve gidip arkasından sarıldım. Onun beni geri itmesi esnasında daha bi sıkı sarıldım ve o istemiyor olmasına rağmen bırakmadım. Bu hareketim onun hoşuna mı gitti, yoksa gerçekten kızmış mıydı şimdi hatırlamıyorum ama bi kaç kurtulma hareketi sonrası üffleyerek kendini bana bıraktı ve ben onun üflemesinden dolayı, sarılmayı bıraktım. 
-korkma sikmiycem lan seni. sadece öyle tezgâhı toplarken falan çok hoş göründün ve bu yüzden sarılasım gelmişti.
-salak salak konuşma
-salak malak fark etmez. sarılışımdan kurtulmak isterken, götünü özellikle uyluğumdan uzak tutmaya çalıştığını fark etmedim sanma. 
-iyi bi daha yapma
-yaparsam ne olur?
-yapma işte. böyle yılışık hareketleri sevmiyorum.
-ben seviyorum.
-tamam, sen bu hareketleri seven birine yap. bana yapma!
-üffff sende amma bayıyorsun ha. nolmuş yani bi sarıldıysam." bu muhabbet biraz daha uzadı ve sonra ne olduysa artık bi an onu çok zorladığımı düşünmeye başlayıp durağanlaştım, sırf konuşmak için harcadığım enerjiye son verdim ve zorlamaktan iyice sıkıldığım için giyinip dış kapıyı açtım ve o, bu esnada çalışma masasında oturmuş şekildeyken bana bakmayı bırakıp yanıma geldi, hafif içeri çekerek kapıyı kapadı ve biz "ver allah ver, ver allah ver" diyerek aksiyon sahnelerini çekmeye başladık.

Güzel şeyler hızlı yaşanır, o anlarda zaman çabuk geçer ve işte 3-4 saat geçmişti bile. Biz bu arada bi kaç defa tokatlaşarak sevişmiş ve ben en sonunda kendimi ona bırakmıştım.
Gece ne oldu, nasıl uyuduk, tam olarak sabah ne zaman oldu kimin umrunda. Dünü çoktan geride bırakmıştık ve işte yeni bir gün başlamışken uyanmış halde, tek kişilik yatağına beraber sıkışmış olarak gözlerimi açmış, sokaktan gelen sesleri dinleyip odayı izlerken öylece duruyordum. Çok geçmeden bastıran çişe dayanamadım ve sakince kalkmaya çalışırken o da uyandı, bense bu arada kendimi hemen tuvalete attım. İşediğim sırada, içerden gelen seslerden onun da kalkıp yürüdüğünü anlıyordum. Bokumu da yapacakmışım gibi biraz daha oyalandım ama tuvalette insan ne kadar oyalanabilirdi ki?
Çıktığımda kahve yapmıştı, atıştırmalık bir şeylerleri de masaya koyduğunu fark ettim ve pantolonumu giyinip, onun boxer'lı haliyle çalışma koltuğunda oturmuş olmasına bakıp gülümseyerek "hadi hadi yalandan oyalanma, gel artık. beraber kahvaltı yapalım" dedim ama sanki gece o beni değil, ben onu sikmişim gibi yüzünden düşen bin parçaydı. 

Kahveye uzanıp bi yudum aldım ve masadakilerden atıştırmaya başladım. Doğrusu naz sevdiğim şey değildi ve numara yapmıyordum. Böyle ciddi ciddi tıkındığımı görünce, geldi oturdu, beraber kahvaltı yaptık. Arada muhabbet açayım diye denemeler yaptım ama ıııhhhh Nemrut ağzını açmıyordu. 
Aynı masada biraz daha ayrı ayrı oyalandıktan sonra, onun bana "git artık" demesini beklemeden kalkıp tişörtümü falan giydim, çantamı aldım ve o da bu arada masayı topladı, ben çıkarkende geldi kötü ayrılmıyoruz gibisinden bir hareketle "kendine iyi bak" dedi "tamam" deyip çıktım.

Sokağa çıktığımda yakınlardaki kafelerden birine girdim, bilgisayarı açıp işlere göz attım, aklımda ise o vardı. Bu yüzden akşama kadar orda takıldım ve akşam saatlerinde kalkıp yine ona gittim.
Artık alışmış gibiydi ve kapıyı açarken yüzünde kocaman muzip bi gülümseme vardı.
-Geleceğini biliyordum
-bende
-ahahaha bende ne ya
-e ben böyleyim. kendimi bilirim yani
-aslında beni dinlesen, sözümden çıkmasan, dediklerimi yapsan senle çok güzel bir uyum yakalarız
-ya sen kendine köle arıyorsun, bense kendime aşık. 
-üff geç bunları. aşk maşk yok. sok kafana bunu
-senin dünyanda olmayabilir, benimkinde var
-iyi iyi yine başladın. sok kafana. aşk maşk denilen şeyler aslında insanları oyalamak ve onları kullanmak için uydurulmuş bir tür duygusal yönetim baskısı. böyle şeylere inanıp kendini kandırma.
-sen böyle görüyor ve yaşıyorsun diye, bunun böyle olduğu anlamına gelmez. doğruların sadece seni ilgilendirir ve benimkilerde beni. ikimizin arasındaki tek fark, sen kendi doğrularının herkes için geçerli olmasını istiyor ve bunu mutlak doğru olarak görüyorsun. en ufak bir şüphen bile yok ve açıkçası bu da senin hastalıklı bir düşünceye saplanıp kalmışlığının göstergesi. bense doğrularımdan daima şüpheliyim ve bu yüzden çok konuşurum.
-sen müslümansın değil mi?
-evet, konuşmuştuk zaten
-allah yok ama  biliyorsun değil mi?
-bu aralar bende olmadığını düşünüyorum
-ahaha o zaman müslüman değilsin, çoktan dinden çıktın bile
-bir şey olmaz. inandığım zaman yine girmiş olurum
-üfff çok komiksin. aynı zamanda hiç çekilmiyorsun. ulan böyle inanmak olur mu? ya hep inanacaksın, ya hiç
-bu senin inanma yöntemin. 
-benim-senin yok. inanç böyledir.
-ya benim allah'ım ona inanmadım diye yok olmaz. benim inanmamla da var olmaz. benden tamamen bağımsız olan bi allah'ım var. seninki gibi, ışığı kapatınca kaybolan bi allah inancına sahip değilim.
-hahaha nelerde biliyor
-sorma, daha neler biliyorum da sen konuşmaya gelmediğin için çenemi tutup 3 söyleyeceksem 1 söylüyorum
-korkma korkma söyle
-bu korkuyla alakalı değil. senin bağnazlığınla, yobaz olmanla alakalı.
-ben mi yobaz? ya buna bak. şurdaki kitapları görüyor musun
-evet görüyorum. taşındığında yerleştirmişsin, tozları kat kat olmuş. gelenleri kitapların kapağına baktırıp kendine hayran ettiriyorsundur ama iki kelimelik konuşman sonrasında ne bok olduğun ortaya çıkınca kaçıp gidiyorlardır.
-yüz vermeye gelmiyorsun. iki güldük hemen içindekini kustun. hadi siktir git.
-bi kahve içelim de öyle gideyim. 
-ne yüzsüzsün ya
-yüzüm oldu da ne oldu. istiyorsunki, karşındaki kedi yavrusu olsun. 
-hadi hadi gel beraber yapalım. yok öyle kahve yap içelimler falan

Nasıl yaptığımızı hatırlamıyorum ama kahveleri beraber yaptık ve o sırada bana dönüp;
-aslında senle güzel bi ilişki yaşarız ama sen laf dinlemiyorsun
-ne lafı
-sahibin olmama izin vermiyorsun, her an her şeyde hep bi başkaldırış, her lafa bi cevap, yatakta bile kendin nasıl istersen öyle olması için uğraştırıp duruyorsun. 
-ben böyleyim.
-böyleyim olmaz. biraz uslu ol. laf dinle. bak zorlada olsa kaç defadır güzel uyum yakalıyoruz. beraber olmamız hoşuma gidiyor ama çok uğraştırıyorsun.
-ulan yarrak, daha ne kadar laf dinliyim? götümde yol geçen hanı mı var gelen gidene alışmış olayım da senin her istediğini yapalım. hem bir şey söyliyeyim mi, bilgisayarındaki o köle-efendi videoları falan da hep yalan dolan. adamların profesyonel işi bu. sen ne kadar inanırsan, o kadar para kazanıyorlar.
-yoo gerçekten de var böyleleri.
-tabi tabii vardır mutlaka
-senle tanışmadan önceki haftaya kadar biri vardı, gel dediğimde gelip emrime giriyor ve sınırsızca da olsa her dediğimi yapıyordu. hiç sesini çıkarmıyor. git dediğimde de çıkıp gidiyordu. sen geldin dengemi bozdun. her an gelirsin diye, senin korkundan eve kimseyi alamıyorum.
-iyi alma işte. biraz insanlaş. 
-insan minsan ne ya. yok öyle bir şey. herkes biraz hayvandır ve mutlaka acıdan zevk alır. herkesin bastırdığı gizli bi mazoşist yanı var. sen bunları bilmediğin için yok sanıyorsun.

-sen kendini istediğin şekilde kandırarak ikna edebilirsin.
-ne diyeceğini bilemediğinde saçmalıyorsun
-evet doğrudur. ben böyle şeylerle ilgilenmiyorum. iki insanın birbirinin canını acıtmadan da sevebileceğine inanarak yaşıyorum. bence, sende öylesindir ama belliki yolun bi yerinde şaşırmışsın ve girdiğin sisin çindeki vahşi hayvanların sana zarar vermemesi için, her önüne çıkan canlıyı vahşi sanıp kendini korumaya çalışıyorsun. 
-sus sus saçma sapan konuşma. bunları nerenden uyduruyorsun
-gece öpe koklaya sarılıp siktiğin götümden uyduruyorum.
-öff  götün çok pisti. lavman falan bilmiyor musun?
-nerden bileyim 
-biriyle beraber olmadan önce lavman yap. yoksa ilişkilerin hep tek seferlik olacak. sikip sikip kenara atacaklar.
-sende biliyorsun, defalarca söyledim sana. öyle çok da sikme veya siktirme meraklısı değilim. birbirimizi sevdiğimiz biriyle sevişmek bana fazlasıyla yetiyor.
-sevişmek kimseye yetmez. öp kokla nereye kadar
-iyi de "sik-siktir"in de sonu yok. baksana kendine. bu erkek erkeğe sikme olayının sonu olsaydı, şu anda ayağını yalatıp, siktikten sonrada üzerine işeyecek birini arıyor olur muydun?
-sana hiç yüz vermeye gelinmiyor. zaten çok konuşuyorsun. bi de az bi yüz verilince iyice insanı sinir küpüne çeviriyorsun. hadi hadi artık çık, benim de işim var zaten.
Ondan çıkıp evime geldim ve duşa girip sıcak suyun altında oyalanırken, Askerdeki arkadaşımı düşünerek osbir çekip boşaldım. 13 dakika sonra yatağa girdiğimde, Nemrut'u tekrar görme isteğiyle uyuya kaldım.

Devamı: BUMERANG ETKİSİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.