yazı şurda başlamıştı: http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/12/ani-gelisme-sonrasndaki-gelisememeler.html
....Annemin, güya komşu (ve aynı zamanda kankası da olan) kadının gözü önünde gerçekleştirdiği ama yaşından dolayı artık iyice kuru et parçasına dönüşmüş amının en derinine kadar da numara olduğu belli olan sahte ısrarı sonrasında, kadının da araya girmesiyle güya ben ikisinin ısrarlarına dayanamamış ve işte annemi kırmayıp eve dönmeyi kabul etmiştim.
Ama benden ve herkesten çok olayları, tüm ayrıntıları ve bilinmeyen ince detaylarına kadar en iyi bilen Allah'ta şahittiki, durum hiçte öyle değildi ve zaten annemle gitmeyip beş para etmez gururumdan dolayı bu harabede kalırsam, kış soğuğu iyice bastırdığında ise geçen hafta soğuk havadan dolayı patileri diken masum kedi gibi bende gururlu bi şekilde nalları dikmekten geri kalmayacaktım.
Hem hastalığı artık biraz geride bırakmaya başladığım şu günlerde inat edip burda kalmaya, günde bir iki defa anca yakabildiğim başka bi komşunun verdiği emanet sobanın yanında ısınmaya çalışırken soğuktan ölmeye de hiç gerek yoktu.
Gerçi kendimi sıksam, sobayı yakacak odun olmadığı için bodrumdaki yarısı çürümüş tahtalarla bir kaç hafta daha nallarım üzerinde yaşayabilirdim lakin tahtalar da bitince, nalları dikmek dışında ne yapacaktım ki?
Üstelik geçen hafta duş alırken, bozuk şofbenin altında üşümüştüm. Şimdi güya annem ısrar etti diye peşinden gitmek yerine salaklığımdan inat ederek burada kalıp, bi kaç gün sonraki mecburi duş alışlarımdan biri esnasında, başlığın altında su ile beraber donup, yaza kadar da öylece donuk bi şekilde kalırsam ne yapacaktım ki?
Yaza kadar bozuk eski şofbenin altında donuk bedenimin bulunmasını beklerken, etrafta görülmeyeceğim için de herkes benim evde donduğumdan habersiz olarak, yine kızgınlıktan dolayı çekip uzak diyarlara macera yaşamaya gittiğimi sanacak, yaz aylarında ise eriyip çözülen bedenimin kokusunun vereceği rahatsızlığa kadar da 30 yıl önce inşa edilen bu sıvasız pis banyoda ölü bi şekilde gelip beni görmelerini bekleyecektim.
Doğrusu henüz 40'ına 3 yıl kalmış bi gençken, hayatı daha henüz çok yeni bir şekilde derinlemesine anlamaya başlamışken gururlu bi şekilde ölmek istemiyorum. Yani; hava soğuk ve açıkçası gurur-kibir-kalkık burnun canı cehenneme...
Hem komşuları dolduruşa getirip, onlara annemin dedikodusunu yaptırarak ve bu dedikoduların annemin kulağına kadar gitmesini canla başla sağlayıp onu buraya bana ve komşuya karşı show yapmaya getirtmişken ve canım annem var gücüyle showunu gerçekleştirip benim şaşkın bakışlarım altında alkışsız bi şekilde sahneden çekiliyorken, elime zorla geçirdiğim bu fırsatı değerlendirmeyip onunla gitmezsem, fırsatı eşşek gibi geri tepersem, bundan sonra ne bok yiyecektim, nasıl bi bok yiyecektim?
Üstelik en önemlisi de; komşu kadının yanında numarasını çok iyi yapan annemi şimdi red edip onunla eve dönmezsem, artık komşuların da gözünden iyice düşecek ve benim için "annesi geldi yalvardı ama kendisi gitmedi" cümleleri kurmaktan geri kalmayacaklardı ve instagram paylaşımlarımın yarattığı birazcık haklı etki de, yaptırdığım dedikodularla beraber yok olup gidecek, adım da abimlerin beni hafife almak, ciddiyetsiz olduğumu belirtmek için kullandıkları DELİ etiketine iyice yapışıp kalacak ve bu sefer sadece abimlerin beni hafife almak için söylemeleri yetmiyormuş gibi, adım artık tüm tanıdıklar arasında da gerçekten DELİ'ye çıkmaktan geri kalmayacaktı.
O yüzden şimdi gururu, mururu siktir edip bu fırsatı geri tepmemeli ve ayağıma kadar gelmiş olan annemin yalvarışlarına dayanamadığım için CANIM ANNEM'le eve dönmeliydim.
Üstelik annem güya şimdi beni zorla eve götürüyorken, ben de ailem dahil, konu komşu ve hatta bilumum tüm herkese karşı artık evden beni kovabilecek tek yetkili kişinin de ANNEM olduğunu üstü kapalı bi şekilde ilan etmiş olacaktım.
Evet, bu kesindi. Yani beni bundan sonra artık beni evden kovabilecek tek kişi annemdi ve işte biz komşu kadını yolun yarısında uğurlamış bi şekilde, annemle evimize doğru ben emin adımlarla, o ise paytak penguen gibi beraberce ama hiç konuşmadan ve ikimizde burnumuzdan nefesi alıp götümüzden vererek kafamızda bi milyon düşünceyle beraber yürüyorduk...
Planımı sezgisel davranarak zekice kurgulamış, bi kaç hafta içinde de fazlasıyla ezik bi şekilde davranarak güzel bi şekilde hayata geçirmiş, komşular ise farkında olmadan doğal bi şekilde planıma uygun davranmış ve ben işte şimdi herkes planımın içindeki rolünü gerçekleştirip bir bir kenara çekilirken eve dönüyordum. Artık herkes benden korkabilirdi, başta ise ben kendimden...
Bu oyunu oynamak zorundaydım. Oynamak zorunda kalmıştım. Çünkü herkes üstüme bahse girerken, kumarı benim üzerime oynarken, kenarda öylece oturup onların bana acı acı bakıyorlarmış gibi davranıp vicdanlarının rahat etmelerine izin veremezdim.
Rahatsızlık verdikleri tek kişi, huzursuzluğu had safhaya vardırdıkları tek kişi benken, öylece orada bi yerlerde sessiz bi kızgınlıkla durup onları izlemeye bi son vermeliydim...
Dediğim gibi; bunlar ve güya haklı görünen ama aslında haksızlığı her halinden belli diğer nedenler yüzünden, annemin şu an %100 yalancıktan sergilediği "hadi gel evimize gidelim" adlı tek cümlelik, 2 saniyelik ısrarına ve komşu kadının da "anneni kırma" adlı (ki kadının ses tonundan, hem benim penceremden, hem de kendi penceresi dahil olmak üzere, şu an gerçekleşmekte olan olayın tüm iç yüzünü bildiğini belli eden ses tonuyla dile getirdiği) söyleminin bende etkisi yokmuş davranmamam gerektiği mesajını veriyorken, ona karşılık; tüm dürüstlüğümle aslında etkisi olmadığını gösterecek şekilde davranmam gerekirken, bu çulsuzluk içindeyken, kadının haklı olduğum için değil de, halime acıdığı için sarf ettiği beş para etmez sözlerinin etkisi varmış gibi davranmaktan başka çarem yoktu...
O an komşu kadının "hadi anneni kırma onunla eve dön" cümlesini sarf ederkenki ses tonundan ve mimiklerinden anlamıştımki; annem numaracıktan da olsa, sanki ben onunla gitmiyorum diye üzülmüş gibi yapıp susmaya devam ederken, aslında gerçekten içi rahatlamış bi şekilde, artık hiçbir şey söylemeye de gerek duymadan kalkmaya da başlamıştı ve bu yüzden benim, susan anneme karşılık olarak artık komşu kadının teklifine atlamaktan başka çarem kalmamıştı. Bu yüzden sanki komşu kadının önünde annemin ısrarlarına dayanamamış ve onu küçük düşürmemek için hemen anneme dönüp "tamam, geliyorum. hadi eve gidelim" diye söylenerek annemin önüne atlamazsam, siktin sene bi daha da eve dönemezdim.
Üstelik, o sırada anneme baktığımda; yüzünde, basit 1-2 ısrarla onunla geleceğimi aklının en ucundan bile geçirmemiş olduğu o kadar belliydiki anlatamam. Bu yüzden yarı şaşkın halde bana bakıp, sanki aramızdan ayrılmış gibi beni duymazlıktan gelen canım annem çoktaaan kapıya doğru ilk adımını da atmıştı bile.
Komşu kadın ise annemin beni duymazlıktan gelip, ortamdan kaçmaya çalıştığını anlamış ve bu yüzden "ee hadi anneni bekletme, çantanı al" diye anneminde kolundan tutup güya çekiştirerek "bak seni kırmadı geliyor. Ama siz de bir şey söylemeyin. Zaten adam hasta, bari bi süre iyi davranın ona" adlı cümlelerini de eklemekten geri kalmamıştı.
Bense bu sırada kenardaki çantaya, laptopumu attığım gibi dış kapıya yöneldim ve canım annemle beraber, komşu kadın arkamızda evden çıktık.
Komşu kadın evine doğru giderken, aynı anda dönüp bir birimize bakarken bi an göz göze geldik ve "benimde onun kadar hınzır olduğumu" anladığını ima edercesine yüzünde, bi anlık da olsa belirip kaybolan bilgece bakışını yakalamaktan geri kalmadım.
Devamı: http://hayaterkegi.blogspot.com/2022/01/cehennem-kendini-kotu-hissettigin-yerdir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.