-->

02 Kasım 2018

Diplomalar kağıt mı, kağıtlar mı diploma falan işte

Buraya geldiğimde okul başlamıştı ve başlamış olduğu gibi de kalabalık bi şekilde devam ediyordu.
Üç hafta sonra vizelere gireceğimiz için kütüphanedeki masalar şimdiden dolmaya başladı. Öğrencilerin ihtiyacı olan kitaplar yok ama kütüphanede masaların olması, gelenlerin kaba saba sandalyelere oturup masalara çöreklenerek kendi kitaplarından ders çalışmalarına yetiyor.
Ben de kendi kitaplarını alıp, kütüphanenin çok şükürki var olan masalarında çalışarak bu hafta sonu İstanbul-Ortaköy'deki okullardan birinde gireceğim KPSS'ye hazırlanıyorum.

Yarın uçakla yola çıkıp, pazar gününe kadar İstanbul'da kalacağım ve hafta sonu KPSS'ye girip öğleden sonra yine kıbrıs'a dönücem. biletleri vs tee geçen ay kpss başvurusu esnasında ayarlamıştım. Çok paraya patlamadı ama ucuz da değildi.
Öküz'le de planımızı yaptık zaten, onunla da sınav gününe kadar zaman geçirip, yollu yolunda gerek diyerek dönücem.

Şu an yine kütüphanedeyken, şöyle bi baktım da; aslında öğrenci sayısı göz önüne alındığı zaman, masaların da sayısı az ama henüz sınava çok zaman olduğu için şimdiki inek yoğunluğuna yetiyorlar. 2 hafta sonra ise yetmemeye, sınav haftasında ise kavgalara neden olacaklar. Yetersiz kütüphaneye bakıldığında bile aslında okulun içler acısı hâli anlaşılabilir.

Evet okulun durumu içler acısı. ama ne yazıkki insanlar diplomaya aç, insanların ailelerine gösterecek bir diploma adında bi kağıt parçasına ihtiyaçları var, insanların diplomasız yaşayamamak gibi bir alışkanlıkları var. Birbirlerini yıllarca aşağılama uğraşlarının sonunda diplomalarını alıp ailelerine "paranızın karşılığı işte bu" demeye ihtiyaçları var.

Hem zaten artık tüm duvarların da diploma denilen bi süse ihtiyacı var. Öğrencilerin hepsi bu kağıt parçası için günlerini toplayıp ay ediyorlar, aylarını toplayıp yıla çeviriyorlar ve sonra yıllarını alıp bi kağıt parçasıyla değiş tokuş etmiş olarak yaşayıp gidiyorlar.

Bazılarının ellerindeki veya duvarlarındaki diploma bir işe yarıyor ama bu iş de karınlarını doyurmaktan başka bi iş değil. Yani mideleri doluyor ama zihinleri boş. Çünkü modern dünya iyi bir aldatmaca ile onları bu labirente hapsetti ve insanlar fare olduğunun farkında değil.

Fare olduğunu fark eden ben gibiler sürekli sistemi hacklemeye çalışarak stress altında kalmadan yaşamanın peşindeyiz. Ama buna rağmen aslında benim ve ben gibilerin hayatı daha zorlu geçiyor. Stress olmamak için çırpınırken,  stress oluyoruz, ya da oluyorum mu demeliyim.

Şartları kabul edip, labirentin içindeki fare olarak yaşamayı kabul eden diğerleri ise de itildikleri durumun içindeki nedenlerden dolayı stress olup, bunun sonunda ise farkında olmadıkları bok gibi bir hayatı yaşayıp gidiyorlar. Bazıları yaşayamıyor ve intihar ediyor ya o da başka bir konu.

Son zamanlarda yine bu eğitim meselesiyle ilgili düşünüyorum.
Bence eğitim denilen ama eğitimle alakası olmayan tüm bu kravat ve gözlüklü aldatmaca, modernleşmeyi başaran insanı fena bi şekilde köşeye kıstırmış durumda.
Oysa böyle olması gerekmiyordu. İnsan sistem yaratanken, sistem insan yaratmaya doğru gitmemeliydi. Birinin tüm bunlara dur demesi, sürüp giden çarka çomağını sokması gerekiyor. Birimiz hepimiz için değil ama en azından doğru bildiği düşünce için  kendini feda etmesi gerekiyor. Yoksa tüm bu aptal sürüsü nasıl aydınlığa çıkacak ki?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.