-->

28 Ekim 2018

havalar soğumaya başladı, KPSS Önlisans sınavım yaklaşıyor

Hafta boyunca, günün farklı saatlerinde sert esen rüzgârla beraber başlayıp 7-8 dakika sonra, kaybolan yağmurlar üstümüzden eksik olmadı. Yüce rabbim bu bir kaç dakikalık yağmurları dün ve önceki gece biraz abartmış olsa bile, yine de şikayetçi değilim. Çünkü bilinçli yarı bir müslüman olarak biliyorumki; şikayetten ibaret olan küçük isyanımı dahi, yaratıcıma değil, kendim gibi olana; yani etten, kandan olana karşı yapmam gerekir. Yani isyan, insana karşı olmalı. İnsana olmayan isyanların hiçbiri geçerli değildir ve insana karşı yapılmayan tüm isyanlar; insanın zavallılığının, korkaklığının, cahilliğinin ve yeteri kadar düşünemediğinin göstergesidir. Yeteri kadar düşünmeyen herkes allah'a isyan eder. Cesareti olmayan herkes, allah'a isyan eder.

Hem toprağın yaz sıcağıyla baş başa kaldıktan sonra, kurumaması için bu mevsimde yağan yağmura ihtiyacı var. Yağmur toprağın dostudur. İnsan insanın hem dostu, hem düşmanıdır.
(Dur ya, ne güzel gidiyordum. Bu saçmalık da nerden çıktı.
salak salak şeyler yazmaya meyilli olan kendimden bazen çok sıkılıyorum. ama yine de yazmadan edemiyorum. bu durumum; insanın dost kadar, yazmaya da ihtiyacından olsa gerek.
burdaki özne olan "insan" ben oluyorum. bu yazıyı okuyan herkes gibi ben de insanım ve naçiz bedenim bir gün elbet toprak olacaktır.
gördünüz mü yine toprağa döndüm. madem öyle şimdi de yağmura döneyim. )

Bulutların, bu aralar yağmur aracılığıyla yerin yüzünü sık sık yıkamasından dolayı hava sıcaklıkları sakince düşmeye başladı. Düşen hava sıcaklığı, insanların valizlerinden yavaş yavaş kazaklarını çıkarmasını tetikledi. Abartanlar ise montlarını da çıkarıp giyinerek gezmeye başladılar. Oysa burası ada ülkesi. Hava henüz mont giyinecek kadar soğuk değil ve olmayacak da. Bu böyle biline!!
Ya da belki de benim montum yoktur diye havanın mont giyinilecek kadar soğuk olmadığını düşünüyorumdur. İşte bunlar hep akıl oyunları.

Çakma da olsa deri türü bi montum vardı ama bu yaz ailemin yanına gittiğimde onların "bunun omuzları ve kolları zaten gitmiş. bu artık giyilmez. istersen atalım" demelerinden dolayı attık. Onlara göre montum temizlense dahi giyilir olmaktan çıkmıştı.
Bu ve benzeri cümleleri bir kaç sefer daha tekrarladıklarında karşılık olarak yine "hayır, kalsın atmayalım" demek yerine "evet eskimiş, zaten yeni mont alacağım" diyerek onayladım ve montum çöpe gitti. Oysa ailem bile olsa, aslında defalarca "hayır" dememe rağmen "atalım" diye tekrarlamalarına çok kızgındım. Ama bilirsiniz işte, zaten aramız hiçbir zaman iyi olmayı başaramıyorken, şimdi yine bu basit konuda oyunbozanlık eden ben olmamalıydım. Alttan almalı, sakince evet dedikten sonra tek montumun çöpe atılışını aklımdan silmeliydim. silemedim.

Şimdilerde herkes mont giyinip sokaklarda gezinirken aslında hava biraz daha montsuz idare edilir durumda, ama bir ay sonra montsuz idare edilmekten çıkacak. İşte o zamana kadar yeni bir mont almayı düşünüyorum.
Zaten haftaya KPSS sınavı için istanbul'a gideceğim ve gittiğimde almayı da düşünüyorum. Öküz'de İstanbul'a gelmemi iki göz, iki ayak ve iki el ile bekliyor. Ben de galiba onu çok özledim. Sarılmayı ve sarılıp uyumayı da.

Özlemleri geçip, havanın soğukluğu durumlarına gelirsek; tişörtle gezinmeyi bıraktım. Bunun yerine var olan kazaklarımı giyinmeye başladım.
Kazak giyinmeyip tişört giyindiğim zaman ise kapşonlu switşort tarzı giysilerim var onları üstüme atıp öyle dışarı çıkıyorum.
Bazen kapalı olan havaya aldanıp öyle çıktıktan iki saat sonra pişiyorum ama olsun. Bunlar da allahın bize şakası. Zaten bu havalar oyun havası.

Tüm bu değişik oyun havalarına rağmen yağmuru bazen sevsemde aslında sadece geceleri yağmasından yanayım. Gece fırtına olsun, dünyayı Nuh Tufanı kaplasın ama sabah olup da güneşin ilk ışıkları kendini gösterdiğinde, gece olup biten her şey yok olsun, dünkü yaşam, bugün hiçbir şey olmamış gibi başlayıp devam etsin istiyorum.
Yağmurlu havaları, kar ve kışı sevemiyorum. Ben yazsever, kışı da kış  kışlayanlardanım.

Yağmur hava sıcaklığını düşürdüğü için, dün gece yorganla yatmaya başladık. Oda arkadaşlarım yorganı bacak aralarına sıkıştırıp "ohhh ne güzel oldu. keşke şimdi yorgan yerine bi kız olsaydı  da ona sarılsaydım" diye söylenerek uyudular. Ben ise ahahah diye sahte gülücüklerle.

Sabah uyandığımda üzerleri açıldığı için götleri dışardaydı. Lavaboya gidip geldiğimde yüzleri tavana dönmüştü ve bu yüzden erekte sikleri de bana tavanı işaret ediyordu.
Tavandaki lamba eskiden kalma. Etrafı biraz pis. Oysa KYK bu yurdu yeni kiraladı ve bina artık bir devlet binasına dönüştüğü için, içindeki her şeyi de yenilemişti. Gerçi böyle söylüyorum ama tek sıkıntı bu olsa iyiydi. Kapılar kapanmıyor diye, gece uyurken kapı arkasına sandalye koyarak kapalı kalmasını sağlıyoruz, binanın sağında solunda hâlâ kablolar dışarıya çıkık bekliyorlar, bazı odaların duş başlıkları çalışmıyor, bazılarında su akmıyor, bazılarında ise tuvaletlerin durumu içler acısı.
Ama sonuç olarak herkes aylık 300 TL verdiği için bu tür sorunlardan şikayet etmiyor, yurt yönetimi de sanki yurtta bir sorun yokmuş ve her şeyi yenilemişler gibi davranmaktan geri kalmıyor.

sorunlar sadece bu eksikliklerle bitse tamam da, onun dışında öğrencilere yeni şeylerde satılmak isteniyor ve düzen oraya doğru hızla yol alıyor. Örneğin KYK yurtlarında internet ücretsizdir ve geçen yıl internete ücret ödemiyorduk. Şimdi ise ücretsiz interneti iptal edip kişi başı 60 TL'ye satma projesini başlattılar. Bunu duyan ben yerimde durmadım, kyk'da kalanlardan bir kaç kişiyi ikna edip onların adıyla Cimer'e "internet daha önce yurt ücretlerimize dahildi, şimdi ise kişi başı satılmaya başlanacak. bunun iptal edilip, eskisi gibi yurt ücretlerimize dahil bi şekilde internet sağlanmasını istiyoruz" gibisinden şikayet dilekçesi yazdım. Bakalım neler olacak.

Kendim de zaten yurtta karşılaştığım eksik ve sıkıntıları yazıyorum. Ki sıkıntılar çözülünceye kadar da yazmaya devam edeceğim. Bu haraççı, hırsız, ihale fesatçılarının canına Cimer aracılığıyla okumaya kararlıyım.
Çok şükür ki cimer'de iyi çalışıyor ve sorunları yazdıktan sonra büyük bi bölümü çözülmüş oluyor.

Çöüzülen sorunlardan yola çıkarak şunu söylemeliyim ki; gerekirse tüm öğrencilere tek tek şikayet dilekçesi yazdırıp, interneti tekrar ücretsiz hale getireceğim. Başka yolu yok. Çünkü yurt yönetimi bu tür şirketlerle anlaşıp, arka taraftan bir sürü para çalıyor ve bu çalıntı parayı ispat etmek çok zor. Zaten rüşveti ve dönen rezillikleri herkes biliyor, ama kimse ispat edemiyor. Aynı zamanda kimse bu ispat etme işleriyle uğraşmıyor, uğraşmakla zaman da harcamıyor. Sonra da kalkıp, dünyanın ne kadar acımasız, adaletsiz ve bilmem ne kadar sikimsonik bi yer olduğundan  şikayet ediyorlar.
Rezillik kere rezillik. Bence elini taşın altına sokmayanların, şikayet etmeye hakları yok.

Konu nerden nereye geldi. Zaten henüz tek bir konuda sabit kalarak yazmayı başardığım olmadı, galiba olmayacak da.
Gerçi oturup biraz daha düzenli yazasım var ama ne yazıkki tee 18 sene öncesinde kalan okul bilgilerimi güncellemem için kitapları karıştırıp, haftaya gireceğim KPSS Önlisans sınavına hazırlanmam gerekiyor.
Şu an kütüphanedeyim, önümde kocaman bi kitap var ve onun Türkçe bölümünü bitirsem de, coğrafya, tarih, vatandaşlık bölümleri onlara göstereceğim ilgiyi bekliyorlar.

Biliyorum sınava bir kaç gün kala kitap açıp bakmak çok saçma ama ne yazıkki vicdanımı rahatlatmam için bunu yapmam gerek ve eğer sınavdan kötü bi puan alırsamda "elimden geleni yaptım olmadı" şeklinde bi sakinleştiriciye ihtiyacım var.

Sınavda sadece Türkçe, Coğrafya, Tarih, ve Vatandaşlık soruları değil, matematik de olacak. ama matematik konusunda çok bilgisiz olduğum için ona hiç bakmıyorum. Çünkü o benim gibi matematiği sıfır olanlar için zaman kaybından başka bir şey değil. Bu yüzden şimdi elimden geldiğince diğer konulara gömülüp, bilgilerimi genel kültürümle destekleyerek az da olsa güncellemeli, sınavda da önümde matematik olmadan ilerlemeliyim.
Gerçi zamanım kalırsa, matematiğe de dönüp şöyle bi göz ucuyla bakar, hatta bi kaç tanesiyle uğraşıp kafama en yatan şıkları cevaplarım diye de düşünüyorum. Ama bakalım işte. Daha zamanım var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.