İnsanlar dışarda kalabalık ve gürültülü bir yaşam sürmelerine rağmen, içerde çok yalnızlar. İnsanlar zavallılar. Hep karşılaşıp durduğumuz o çok güçlü, hiç yenilmeyecek gibi duran, her an her şeyle dalga geçen, lafı gediğine koyup duran, etrafından hiç kimsenin eksik olmadığı havalı popüler orospu bile yalnız. Hemde çok yalnız. Ama herkes onu sürekli kafası kalabalık ve meşgul sanıyor. Çünkü o, öyle görünmek için elinden geleni yapıyor ve emeği boşa çıkmadığı için, başarılı da oluyor.
Kimse sokakta kendine toz kondurmuyor ama evlerine girdikleri andan sonra yere yığılıp toza toprağa bulanıyorlar. Hayatlarından fırtına eksik olmuyor ama sanki fırtına nedir bilmiyor gibi davranıyorlar.
Hatta sanki, dünyaya sadece "mutlu olmak için gelmiş" gibi davranıyorlar ve görünene aldanan biz aptallar sürüsü de bunun öyle olduğuna inanmaktan geri kalmıyoruz.
bu orospuları o kadar çok kıskanıyoruzki; eğer onları bi defacık sikersek, mutluluklarının bize de bulaşacağını sanıyoruz. Onlara birazcık yakın olursak, yakınlık derecemiz kadar mutlu da olacağımızı sanıyoruz. Oysa işler böyle yürümüyor. Çünkü olmayan bir mutluluğun peşinde zamanımızı ve kendimizi heder ediyoruz. Yazık bize.
Güçsüz görünmenin bir sakıncası yok. Güçsüzüz ve güçsüzlüğümüze rağmen elimizden geleni yapıyoruz. Değerli olan budur işte. Yani güçsüz olduğunu bilmene rağmen, sıfır olduğunu kabul etmiş olmana rağmen yaşamak, var olmaya, ayakta durmaya devam etmek. Asıl güç budur.
Yardıma ihtiyacın olduğunu bilmene rağmen, kimsesiz olduğunu kimselerden saklamadan, sadece kendinle baş başa olduğunu göstererek, güçsüz bi şekilde kalabalıkların içinde öylece yürüyebilmek asıl gücün kendisidir.
Tek başına, herkessiz yaşayıp gidiyor olabilmek. Kendi kendine yetmeyi başaramıyor olarak bile yürümeye devam etmek; güç değil de nedir?
Bazen kendini aynada izlemek, kendine bakıp "var olduğun için" seni "var ettiği için" allah'a şükretmek de diğer güçlerden biri. Ya da kendi güçlerimden biri. Sahi var edilmişim, ama neden varım ki?
Uzun bi süre sonra ise; kendi varlığının, bi amacının olmadığını anlamış olmana rağmen öylesine yaşamaya devam etmek; sebepsizce nefes alıp vermek, yemek-içmek, uyumak, bu gibi ihtiyaçlardan biri olan; sevişmek. tüm bunlar var olduğunun ve hep var olacağının göstergesi.
Bu düşüncelerden sonra ihtiyaçlar üzerine düşünmek ve ihtiyaçların, aslında insanın sonsuza kadar güçsüz kalacağının, sürüp gidecek olan güçsüzlüğünün diğer bir göstergesi olduğunu da kabul etmek.
İhtiyaçlar, insanın güçsüzlüğünün göstergesi. Diğerine olan ihtiyacının en büyük göstergesi. İhtiyaç, insanın tekliğinin olmadığının, yalnız olmadığının ve olamayacağının en büyük kanıtı. Var olmasının amacı, bir diğerine ihtiyaç olmak ve birinin kendine ihtiyacı olduğunu (unutsa bile) bilmektir.
Bunu kabul etmeli ve doğru yaşamanın, güçsüz görünmekle alakası olmadığını, gücün aslında hiç kimsede var olmadığını bilmeliyiz. Güçsüzlüğün, yaşamın içinde olan her şeye ait olduğundan haberdar değiliz. Kalkıp herkesi haberdar etmek lazım.
Ama her şeye rağmen; insanlar sokakta duygusuz birer canavar, evlerinde birer yeni doğmuş kedi yavruları gibiler.
İnsanlar ah insancıklar. Keşke kendilerini parlak janjanlı ambalajlara güzelce sarıp reyona koyabilselerdi. Böylece dünya daha güzel bir yere dönüşürdü. bundan; aynada gördüğüm kendim kadar eminim.
Güçsüz göründüğün anda o sokaktaki canavarlar seni tek lokmada yutarlar. Hayatta kalmak için ya gerçekten güçlü olmalı ya da seni güçlü gösterecek davranışlar sergilemelisin. Mutsuzluğun asıl sebebi olmadığın biri gibi davranmak ve yaşamak zorunda bırakılmak.
YanıtlaSilherkes güçlü olduğu konusunda rol kesiyor ve bu çok belli.
YanıtlaSil