-->

15 Şubat 2023

Onkoloji Doktoru ve Para Matinesi

 yazı şurdan devam ediyor: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/02/memleket-veya-ev.html

...Resepsiyonda her zaman beni karşılayan yaşıtım şişman kadını göreceğimi umarak suratıma kocaman bi gülücük yerleştirdim ve asansörün kapısı açılırken, bankoda onun olmadığını fark ettiğim gibi gülücüğümü saklayıp suratıma küçük bi tebessüm yerleştirmiş halde bankoya doğru gittim.
Genç bi kadın vardı ve ben bankoya yanaştığımda, hafif acıklı bi ses tonuyla "merhaba, bugün için randevum vardı" deyip MrCd'sini uzatarak, kişisel bilgilerimi paylaştım fakat o yinede "kimliğinizi alabilir miyim" dedi ciddi bir ses tonuyla, elimdeki MrCd'sini alırken. Bu demekti ki, muayene-kontrol parası isteyecekti.  

Evet, özel hastaneler böyleler. Kapıdan girince sizi soyabilmek için tüm numaraları çekerler. İlk başlarda bi kaç numaralarına kandığım için, artık nasıl sıyrılacağımı da öğrenmiş bulunmaktayım. Bu yüzden kimliğimi cebimden çıkarmış ona verirken tebessümümün kaybolduğu suratımı asıp, kaşlarımı hafif çatarak "buyrun" dedim.
Genç kadın bankoda yeni çalışan olduğu için, bu halime üzülmedi ve ciddi ses tonundan bir tık kadar bile olsa ödün vermeden "siz buyrun oturun, ben kayıt açıp hocamıza haber veriyorum" deyip, güya açtığı kaydımdan sonra bankodan kalktı gitti. 
Diğer onkoloji hastalarıyla bakışa bakışa koltuklardan birine otururken, onlara göre çok iyi durumda olduğumu düşündüm. Bu sırada bankodaki genç kadın gelip "hocamız müsait olunca haber vereceğim" dedi ve bankoya gitti.
Bi kaç dakika sonra gerçekten zor durumda olan hastalar sedyeyle gelip giderken veya radyoterapi randevusu gelmiş olanlar, radyasyon cihazının olduğu odaya yakınlarından birinin ittiği tekerlekli sandalyede girip çıkarken kalkıp tuvalete gittim ve lavabo aynasındaki yansımama bakıp "gerçekten iyiyim, çok iyi durumdayım" deyip, arkamdaki pisuvara işemek için sikimi çıkartıp işerken şükretmeye başladım.
Yani zaten az önce yanımdan sedyeyle geçirilen o yaşlı kanser hastasıyla kendimi karşılaştırınca, şu an rahatça işeyebiliyor olmaya şükretmemek elimde değildi. Üstelik 2 yıl önce buraya, 2 ay boyunca haftanın 5 günü tek başına gelip radyoterapi aldıktan sonra yine geldiği kadar yalnız, ama bu aldığı radyoterapi seansı yüzünden kafası bi dünya olmuş halde çıkıp giderken, sokaklar boyu yürümenin iyi geleceğini düşünerek iyi hissetmeye odaklandığı anda tutan ağlama krizinin kanser olduğu için değil de; yalnız olduğu, tedaviyi yalnız alıyor olduğu, tam da şu günlerde herkes tarafından tamamen yalnız bırakıldığı için ağlayıp duran da benden başkası değildi.
Evet şimdi yine yalnızdım ama en azından o günlerin her akşamındaki kemoterapi haplarıyla beraber 5-6 ilaç daha kullanmıyor, radyoterapi vs almıyordum ve sadece basit klasikleşmiş olan kontrole gelmiştim. Sikim elimde işiyorken buna şükretmeyeceksem, neye şükredecektim?
Evet ben gerçekten iyiydim, çok iyiydim ve her zamanki gibi çok yalnızdım.

Bir kaç dakika sonra tuvaletten çıkıp, bekleme salonunun köşesindeki sallama çay bölümünden, elimde oyalanacak bir şeyler olsun diye kuşburnu çayı yapıp koltuklardan birinde çayımı yudumlamaya başladım ama sıra hâlâ bana gelmemişti. Hocamız müsait olmuyordu ve böylece sıranın bana gelmesini beklemem 1 saati geçti.
Bu arada bi kaç defa su ve çay içtiğim için, defalarca da çişe gidip geldim, her çiş yapışımda ise "allahım çişimi rahatça ve tek başıma yapıyor olduğum için sana şükürler olsun" diye şükretmekten geri kalmadım. Bu gidip gelmelerin en sonuncusunda sayın hocamız müsait oldu ama ben saate bakmadım ve doğrusu bakmış olsaydım bile şu an toplamda ne kadar beklediğim aklımda olmayacaktı. Zaten önemsiz bi ayrıntı ve tüm hayat formalitelerden ibaret. (Bu yazı bile önemsiz. Sahi başka işin yok mu da bu yazıyı okuyorsun ey okuyucu? )

Hoca Hanım'ın müsait olduğu söylendiğinde, yüzümdeki asıklığın gitmesi için kendimi hafifçe silkeledim ve odasına doğru yürümeye başladım. Bu esnada yüzüme; onu görmenin verdiği huzurun rengini, gözlerime; ona kavuşmuşluğun sevincini, sesime ise; ulaşılması güç birine nihayet ulaşmış olmanın verdiği heyecanı bocalayıp odasına girdim.
Her zamanki gibi tüm matlığıyla öylece yığılı bir şekilde koltuğunda oturuyordu. Ses tonu bıkkın, surat ifadesi yılgın, bakışları sönük bi şekilde otomata bağlamışcasına "hoş geldin Hayat Erkeği, gel şöyle otur" dedi.
Gösterdiği koltuğa oturdum ve sanki doktor olan benmişim de hasta olan oymuşcasına onu canlandırmak için sesime cıvıl cıvıl bi ton katarak "nasılsınız? her zamanki gibi çok iyi görünüyorsunuz" dedim ama bu surat ifadesinden ve göz kapaklarının fazlasıyla aşağı düşüklüğünden anladığım kadarıyla bu yapay cıvıltım onun amında bile değildi. Yine de sırf cevaplamış olmak için "çok sağ ol, teşekkür ederim. bende seni iyi gördüm" deyip hemen konuya geçti;
Sonuçlarım iyi görünüyormuş da falan da filan da. Ama biliyor ve lafa hemen girmesinden anlamıştımki; kaltak yalan söylüyordu. Çünkü getirdiğim mr cd'si henüz kenarda öylece duruyordu ve bakmadığı çok belliydi. Evet bakmamıştı ve bunu da "rapor getirmemişsin, ama gidince söyle o hastanedeki gerizekalılara, mutlaka ama mutlaka karşılaştırmalı rapor yazmaları gerekiyor. sen onlardan o raporu istemesen bile vermek zorundalar. tamam mı. gidince deki "hocam sizin gerizekalı olduğunuzu söyledi" aynen böyle söyle ve bi dahaki sefere gelirken mutlaka raporu da getir." gibisinden bir sürü saydırdı ve sonra "sonuçların iyi görünüyor, ama ben bizim konseye de gösterip değerlendirmelerini isteyeceğim. bu MrCd'in bizde kalsın şimdilik." dedi.
Evet yanılmamıştım, yani cd'ye bakmamıştı ve anladığım kadarıyla, eğer ben onun rapor dediği tek sayfalık kağıt parçasını getirseydim, onu okuyacak ve ben odasına girdiğimde de rapordaki cümleleri, tıp literatüründeki kelimelerle, radyoonkoloji'ye has bir dille iyice süsledikten sonra bana cd'yi incelemiş gibi anlatıp duracaktı.
Tüm bu benim içeri girmem, tamamen gereksiz iltifatlarım, capcanlı davranışlarım esnasındaki onun yalan dolan kokan konuşması hepi topu 5 dakika sürdü ve ben çıkarken tekrar "konseyle inceleyelim, arkadaşlar sonucu sana mesajla atarlar. mutlaka haber ederler seni" dedi. Arkadaşlar dediği de, bankodaki iki genç kadından biriydi işte.
Çıkarken hafif kızgındım ama yapacak bir şey de yoktu. Kızgınlığıma yenik düşüp "hipokrat siksin seni emi. ayrıca gerizekâlı da sensin aptal şey seni" falan deseydim ne değişecekti ki?
Bu yüzden sustum, tüm iyiniyetli saf aptal halimi takınıp tekrar "teşekkür ederim" dedim ve odasından çıkmış oldum. 

Bankoya doğru giderken gülümsüyordum ve bana bakmakta olan genç kadın'a hocanın yanından çıktığımı, 3 ay sonra tekrar gelmem gerektiğini söyleyip, para istememesi için konuyu uzattıkça uzattım ve en sonunda da, kendisinden önceki şişman kadının neden bugün burda olmadığını, ne zaman geleceğini sorduğumda bana;
-3 aylık ücretli izne ayrıldı
-aa neden bu kadar çok, ben onu özledim ya. keşke görseydim. yani gelmeyecek değil mi bugün
-yok gelmeyecek. 
-neden yaaaeee
-hastalığı tekrar nüksetmişti. mecburi izne ayrıldı" dedi. 
(Şişman Kadın'la iyi anlaşıyorduk ve o da bunu "ikimizde kafadan kontak olduğumuz için elektriğimiz tuttu senle." demişti bi keresinde. Bankonun arkasından, tüm içtenliğiyle bana bu cümlesini kurarken ayağa kalkmış ve kafatasının sağ tarafını kulak üstündeki saçlarını hafif kenara çekip ameliyat izini göstermişti. Onda da beyin tümörü varmış ve buna bağlı ameliyat olmuştu.
İşte şimdi onunla olan son görüşmemizden bu yana 3 ay geçmişken tekrar nüksetmişti ve bu yüzden mecburi izne ayrılmıştı. Umarım iyileşir ve o cüssesiyle bankoyu işgal etmeye devam eder.)
Şimdi ben böyle, bu yeni görevli genç kadının "nüksetti" kelimesinde kaybolup, bunları düşünürken o kimliğimi uzattı ve "muayene ücretiniz 750 TL" dedi. Kendimi toparladım ve kimliğimi almaya çalışırken, sessizce "ya ücret şimdilik kalsın" gibisinden bir şeyler söylemeye çalıştım. Kanser, tümör, nüksetmek vs hepsini bi anda unutmuştum ve düşündüğüm tek şey, şu an beni yolmamasını sağlamaktı. 
-nasıl yani
-ya şimdilik kalsa olur mu
-anlamadım
-kalsın. ben şey ım öööö
-muayene ücretiniz bu efendim" dedi ve ben kendimi toplayıp;
-haklısın. ama ben yanımda hiç para getirmedim. zaten 3 ay sonra tekrar geleceğim. o zaman hallederiz olur mu? 
-ııııııhhhhh aa ıııımm
-valla para yok yanımda. nasılsa yine geleceğim." dedim ve o şaşkın gözlerini üzerimden çekip, kimliğimi elime bıraktığı anda bende hemen alıp cebime attım. Olabildiğim kadar kibar bi şekilde "teşekkür ederim" dedim ve o anda başka bi hasta gelip ona sorular sormaya başlayınca, fırsat bu fırsat deyip hemen ordan sıvıştım.
Yolda kendi kendime ve tüm bu olanlara gülüp dururken sonraki kontrolü düşündüm. Ulan nasıl yırtacaktım ben bu işten? Üstelik "3-5 ay sonra gel" denildiği için 750 TL vermek hiçde bana göre değildi. bu doğru bi davranış olmazdı :((
Neyse işte ya, bu seferde yırtmıştım ve aylar sonrasını şimdi düşünmenin hiç sırası değildi...

Yazının DEVamı: https://hayaterkegi.blogspot.com/2023/02/nerden-nereye.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.