-->

25 Ağustos 2021

Kalabalığın içindesin, herkesi tanıyorsun, ama aynı zamanda hiçkimseyle tanışmıyorsun

Kan bağın olan herkesle dolu tıka basa dolu bir şehirde ve şehir merkezindeki nerdeyse herkesle az çok tanıdık olmana rağmen, yalnız olmayı-kalmayı bi anlamda tercih etmek-yalnız bırakılmak, tüm tanıdıklara rağmen yalnız olmak sanırım en büyük lüks olsa gerek.
Şu an o lüks içindeyim ve anladığım kadarıyla lüks denilen şey, bazen insanı şimdiye kadar olduğundan-yaşadığından daha çok yıpratabiliyor. Çünkü şimdiki yalnızlığım, içine itilmiş olduğum anda tutunacak başka bir şeyim olmadığı için mecburen yuvarlandığım derin, kapkaranlık, sessiz bir çukurdan başka bir şey değil.........

Tercih edilen yalnızlık ile çukuruna itildiğin yalnızlık arasında derin bir anlam farklılığı olduğunu da şimdi bu karanlık sessiz çukurda anlıyorum. İkisi arasında büyük bir incelikte fark var. Üstelik sadece şimdiki yalnızlığım için değil, önceki yalnızlıklarımla karşılaştırdığım zaman görebildiğim büyük bir fark bu.
Tam olarak anlatılmaz, anlaşılmaz ama sadece içine düştüğünde-itildiğinde, yaşanınca anlaşılacak-hissedilecek bir fark ve şimdi içinde kalmayı tercih etmiş gibi yaşayarak anlıyorum ki yalnızlık;
-Tek başına yaşamaktan, yaşıyor olmaktan, tek başına kalmaktan ibaret değilmiş.
-Gece yatağa girdiğinde, ona sarılarak uyuyacak birinin olmamasından ibaret değilmiş
-Yalnızlık, hayatında seni sikecek veya senin sikebileceğin birinin olmaması değilmiş
-Vaktini doldurmak için boş boş konuşacak arkadaşının olmaması değilmiş
-Yalnızlık, küçük basit dünyandaki tüm romantik anlamları yükleyebileceğin bir kelimeden ibaret değilmiş
-Hayatında çok insan olmasına rağmen, aslında seni anlayacak kimsenin olmaması değilmiş
-Tüm inceliğine rağmen, herkesin vicdanını susturmak için bulduğu ilk küçük bahaneyle seni kaba bi şekilde başından savmaları değilmiş
-Ama sanırım yalnızlık biraz da olsa; sen tüm bunları anladığın için, kalabalığın uzağında durmaya başladığında da "naapalım bu da böyle işte" diye umursamamalarıymış.
-Tüm bu yalnızlık tanımlarına daha onlarcası eklenebilir ama kısa kesmek gerekiyorsa bu kadarı yeterli. Fakat şu tanımı da yapmak, iç rahatlığını biraz daha iç artırmak için çok gerekli; yalnızlık, insanın aslında her zaman tek başına olduğunu anlayıp ağlayarak kabul etmesinden başka bir şey değil........

Tercih edilen yalnızlık ile içine itildiğin yalnızlık arasında da derin anlam ayrılıkları var. Yani yalnızlık bile kendi içinde anlamsal olarak alt başlıklara ayrılıyor ve bu alt başlıklar da kendi içinde yeni yeni alt başlıklara ayrılarak altındaki iyice yalnızlıklaşıyorlar. 

ve şimdi anlıyorum onlarca kedi sahiplenip, ölünceye kadar onlarla yaşayan insanları, vaktinin tamamını sokak hayvanlarına ayıran kadınları, öldüğü zaman tüm mirasını muhabbet kuşuna bırakan adamları, o güzel sahil kasabasına hayali olduğu için yerleştiğini sandıklarımızın aslında bu yüzden yerleşmediklerini, kimsesiz oldukları-kaldıkları-bırakıldıkları için Azrail'le orda buluşmayı seçtiklerini şimdi anlıyorum.


2 yorum:

  1. tercih edilen yalnızlık da ağır, öbür türlü yalnızlıklar da..
    yalnızlık idman gerektiriyor, öyle ya da böyle kendimizi alıştırmamız gerekiyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben yeterince idman yaptım galiba. artık maç'a hazırım :)

      Sil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.