Yazı şurda başlamıştı: http://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/vermem-gerekenler-ve-daha-fazlas.html
....Abim cümlesini tamamladığında aptal aptal karşısında durmaya devam edip öylece suratına baktım.
Bir şey söylemem gerekiyordu ama ne diyeceğimi bilemiyordum.
Suskunluğum uzadı, o ise suskunluğumun uzamasından sıkılmış olacakki çekti gitti.
Ben o donmuşluğumla biraz daha öyle durup, sonra hiçbir şey söylememek, zaten bu soruya ne cevap verirsem vereyim kendimi ondan daha aşağı duruma düşüreceğimden emin olarak işi de, emeğimi de, her bi şeyimi de o anda öylece bırakıp yeni bir hayata adım attım.
İşi bırakırken, olayın siktirli tükürük yenilen ve kendisini kardeşlerimden hangisine siktireceğim konusu ve diğer iğrençlikler hariç "geçimsiz bir iş ortamında olduğum" gibi daha yumuşak cümlelerle durumu karıma anlattım ve kendi huzurumuz, rahatlığımız için İstanbul'a yerleşmemizin, bizim için daha iyi olacağını vs söyleyip, ben gittikten en fazla 10 gün sonra ev tutup, onu da mutlaka yanıma alacağımı, geçimimizi de, orada Allah'ın izniyle rahat rahat sağlayacağımın sözünü verdim.
O da bunun üzerine hiç uzatmadan "tamam, ben bu arada annemlere gideyim, sen evi ayarladığında gelirim" deyince içim kocaman bi şekilde rahatladı ve ben 2numaralı abimin hac ibadetini yerine getirip gelişinin 3. haftasında, karımı kardeşlerimden birine bırakmadan "ver bakalım elini koca İstanbul. Seni yenmeye geliyorum" diyerek, ona yerleşmek üzere yola çıktım.
Karımla zaten seks hayatımız öyle ahım şahım değildi. Ben seks istemedikçe o kılını bile kıpırdatmıyor, sırtını dönüp çat diye uyuyordu. Dolayısıyla İstanbul'a gidersem, yani ben yokken canı seks isterse kendini benim dışımda birilerine siktirecek potansiyeli yoktu. Ulan ben bile onunla nerdeyse zorla seks yaparken, o bensiz neyi nasıl nerede kiminle yapacaktı ki?
Ama tabii seks dışındaki potansiyelini görmemiştim, ya da şimdi olduğumdan daha salak olduğum için onu her konuda potansiyelsiz sanmıştım. Ama dur şimdi diğer detaylara girmiyeyim. Bitmek bilmeyen detayları yazmaktan da sıkıldım zaten...
İstanbul'a geldiğimde Adanalı Abla'mda bi kaç gün kaldım ve bu arada kendimiz için de ailecek kalacak bi ev aramaya başladım. Çünkü gelirken karıma "10 gün içinde" diye söz vermiştim ve ne olursa olsun sözümde durmalıydım. Bu yüzden yana yakıla bulduğum borç paralarla ev arayışım başladı.
(Memlekette iş bizim işimiz olduğu için maaş vs almıyordum ve bu yüzden İstanbul'a geldiğimde cebimde öyle ahım şahım bi ev tutacak param yoktu. Sadece ihtiyaç olur diye bi kaç aydır, maaş gibi sayılan 1.000 TL'yi kardeşimden parça parça alıp biriktirmiştim ve buraya geldiğimde 1.000 TL'nin bi kısmını da yol ve yemek olaylarına harcamıştım. Zaten geldiğimden bu yana da onunla geçiniyordum.)
Çok şükürki gelişimin ilk haftası dolmadan bi ajansta sosyal medya işi buldum ve hemen atlayıp kabul ederek işe başladım. İşe başlar başlamaz, eş dosttan borç edinerek, iş yerine de fazla uzak olmadığı için mecburen Tarlabaşı tarafına yakın biraz köhne de olsa, eşyalı bi ev bulup ilk kirasını ödedim ve 10. gün dolduğunda karımı arayıp ona bilet aldığımı, evi tuttuğumu söyleyip müjdeyi verdim.
Kısacası; sözümde durmuştum ve onuncu gün onu da getiriyordum.
Müjdeyi verdiğimde "çok sevindiğini, mutlu olduğunu" falan söylemişti. Ama en çok da ben mutlu olmuştum, çünkü allah yardım etmiş ve ben sözümde durmuştum. Fakat hesaba katmadığım şey şuyduki; karım ertesi gün mahalleye gelir gelmez, bana "gerçekten bu çöplükte yaşayıp yaşayamayacağımızı" sordu, evi gördüğünde ise "bu ne, burası nasıl bi yer" sorularını ekledi, bende oğlumuzla ilgilenerek olayı geçiştirmeye çalıştım ama olmadı, rol yapamayınca olay çığrından çıktı ve karım bana söyleye söylene ilk günümüzü geçirdik.
Ona biraz sabırlı olmasını, kısa zamanda daha iyi bir yere geçeceğimizi söyledim ama sakinleşmedi. Sonraki 10 günde de hiç ama hiç sakinleşmedi ve zaten 10. gün kardeşine aldırdığı uçak biletiyle, oğlumuzu da alıp bi anda çekti gitti, beni de öylece götümde patlamış olan kiralar, evi tutmak için arkadaşlardan aldığım borçlarla baş başa bıraktı.
Bunlar sorun değildi, nasılsa en fazla 3-5 ay içinde yine parayı toparlar, borçları öderdim ama üzüldüğüm şey, ilk küçük tümsekte beni bırakıp, arkasında bile bakmadan çekip gitmesiydi.
Oysa hani "iyi günde, kötü günde, her zaman yanımda olacaktı falan" diye düşünerek bir kaç akşam geçirdim ve onunla telefonda konuşarak ikna etme yollarına başvurdum ama iplemedi bile. Sonraki telefonlarıma da cevap vermeyince, iyice umudur kestim ve baktım değişen bir şey yok, değişen bir şey olmuyor, aynada kendime bakıp "toparlan yavrum" diyerek anında toparlanıp hemen bi ev arkadaşı arayışına girdim. Ajanstaki çalışma arkadaşlarımdan birinin yönlendirdiği biriyle konuşup anlaştık ve ev arkadaşı oluverdi. Adamla aylarca iyi kötü anlaşarak, ama olabildiğince birbirimizle muhabbet etmeyerek gaylarımızı geçirdik ve ben bu sayede götümde patlayan borçları ödedim, hatta aldığım maaşı da direkt kenara koymayı becerdim. Karım ise bu arada memlekete yerleşir gibi dönmüş, gününü gün etmeye başlamıştı bile.
Oysa biz güya evlenmiş ve iyi günü-kötü günü birlikte yaşayacaktık diye düşünüyordum ama olanlar böyle söylemiyordu. Üstelik elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum ve o anki gücüm anca bu ilk köhne evi tutmaya yetmişti, ama o sadece "beğenmek veya beğenmemek" üzerinden karar vermeye yetkili biri olarak davranmış ve beğenmediğini açıkça söyleyip, beni de anamın yaşlı amından daha az önce çıkmışım gibi tek başıma bırakıp, oğlumuzu alarak benim ne hissettiğimi, ne düşündüğümü umursamadan çekip memlekete gitmişti.
Şokumla öylece ortada kala kalmıştım ama yapacak bir şey de yoktu. Mecburen şimdi şoku atlatıp borçları ödeyince ise sanki hiçbir şey olmamış gibi yine seve seve ev bakmaya başladım.
Şişli tarafında bi ev bulunca, hemen tuttum ve onu arayıp yeni bir ev tuttuğumu vs söyledim. Evin durumunu sorduğunda:
-Ev teras katta, ufak bi mutfağı, 2 odası var, banyo tuvalet bir, bir de ufak bi ara salonu var. bir de şehir manzaralı bir küçük balkonu var" diye cevapladım. Sevindiğini ama hemen "gelemeyeceğini" söyledi. "tamam, ama 2 hafta içinde geleceksin" diye karşılık verdim ve anlaşmış olarak telefonumuzu kapadık.
Söylediği tarihte gelmedi, kardeşlerinden birinin hasta olduğunu belirttiği için bir şey diyemedim, bir iki ay sonra geldiğinde gidip onu havaalanından aldım, heyecanla eve gittik ama heyecanım kursağımda kaldı. Bu evi de beğenmemişti. "Olabilir, ama bi kaç ay sabredelim beraber bakıp, senin beğendiğin bi evi tutarız" diyerek ikna ettim. Kabul etti ve düğünümüzde takılan 15 tane burma bileziğini şıngırdatarak "ah sen yok musun sen, insanı deli edersin" diye söylenirken, memelerinin üzerine düşen altın gerdanlığı, kolyeleri ve gösterişli küpeleri de başının hareketlerine göre hafifçe sallanmaya devam ediyordu.
Oğlumuz ise bu arada içerde koşturuyor, etrafa bakınıp duruyordu.
Sonra bizim mutlu günlerimiz başladı sandığım o günlerimiz başladı. Bir kaç aylık sabır numarasından, fakat hiç eksik etmediği söylenmelerinden nihayet kafam şişti ve ben yine gidip birilerinden borç para alıp geldiğim için yeni bi ev aramaya başladık.
Bir kaç semt, bir kaç mahalle, bi kaç ev gezdikten sonra Eyüp taraflarında bi daireyi beğenince hemen emlakçıya komisyon ücretini, ev sahibine 2 kirasını ödedim ve anlaşmış olarak evi tuttuk, bi kaç gün içinde koltuk takımı, eksik olduğunu söylediği kap kacakları vs alarak da yeni eve yerleşiverdik.
Ben "artık bu sefer kesinlikle huzurlu günler geldi, artık mutluluğumuzdan konu komşuya da dağıtırız" derken o sürekli annesini, kardeşlerini, memleketi özlediğini söyleyip durdu.
Ben "artık kavga edecek bir şey yok, her konuyu tartıştık bitti" derken, o kavga edecek bir şeyler buldu.
Ben artık "şöyle-böyle olacak, bu evde mutluluktan gebericez, leşimizden yükselen pis kokuyu melekler üstümüzde uçuşup dururken kanatlarını çırparak dağıtacaklar ve böylece hiç kimse rahatsız olmayacak" derken, o huzursuzluk çıkaracak yeni bir şeyler buldu da buldu.
Fakat bunları çok takmadım, hayatımızın olumlu yönlerine odaklanayım diye düşünerek canımın sıkılmasını önledim, ona da sussun diye hep yalakalık yapıp durdum lakin yalamama rağmen şikayet etmekten geri kalmadı.
İş olarak ise artık başka bir ajansa, önceki maaşımın iki katı ücretle geçiş yapmıştım ve yeni iş yerimde de güzel güzel çalışmaya devam ediyordum.
Çalışma hayatında olduğumdan dolayı bazen işler uzun sürebiliyor, hatta evden de çalışmak zorunda kalabiliyordum. Onun için ise bu da hep sorundu. Bu yüzden "çalışmasam mı?" diye düşünmeye bile başlamıştım ama çalışmayıp ne yapacaktım ki?
Nerden para bulup kirayı ödeyecek, karımı istediği yerlerde gezdirecek, ne bok yedirip içtirecek, eve ne bok alıp yiyecektik ki?
Bu yüzden iş konusundaki söylenmelerine çok takılmadım ve o da hep söylenmeye, her şeyden ama her şeyden şikayet etmeye devam etti.
Seks hayatımız ise ben istediğimde yalnız canlanıyordu ve açıkçası o hiç istekli değil, adeta kaçarcasına yaklaşıyor, seks yapmamak için de sürekli bir bahane buluyordu.
Bazen "acaba kendisi seks yapalım mı diye teklifte bulunur mu" diye beklediğim de ise, haftalarca seks yapmıyorduk. Bunun üzerine biraz ondan öç almak, biraz kızgınlıkla, biraz da ibneliğimden dolayı o arada bir erkekle sevişerek rahatlıyor, osbir çekip her hangi bir şey yüzünden kavga etmeye hazır olan karımın yanına, mutlu görünen yuvamıza, eşsiz evimize geliyordum.
Hadi ben erkeklerle sevişiyor, osbir çekerek rahatlıyordum? Peki ya o?
Bunu ona da "cinsel hayatımızdan memnun musun" diye söylüyordum, fakat o bu konuları konuşmak bile istemedi. Hiç konuşmadık, hiç ama hiç konuşamadık. Bu konuda konuşmaktan hep kaçtı. Lakin diğer tüm konularda papuç kadar dilini göstermekten geri kalmadı.
Günler geçmeye devam ederken "ben bi çocuğumuz daha olsun istiyorum. hem oğlumuza bi kardeş bi arkadaş lazım ve bu yüzden artık korunmayacağım" dediğimde bana "şimdi değil" dedi. Biraz sıkıştırdığımda ise "2 sene sonra yapalım" dedi. Özellikle süre belirtince şaşırdım.
Evet evliydik ama sonuçta, beden onun bedeniydi ve ben; bedenini de istediğim gibi kullanma hakkına sahip değildim. Tutup zorla sikmek ise zaten bana göre değildi. Hem o da gerçekten doğurmak istemedikçe bu iş olmazdı, böyle bir hakkı vardı ve ben haksızlık yapmayacaktım. Ayrıca "istenmeden yapılan çocuk piç olur" diye bi atasözü varken, isteyerek yapmak daha iyi olabilirdi..
Bu yüzden benim zorlamamla da olsa oturduk, çocuk yapma konusunu konuştuk ve sırf o istediği için 2 sene sonra bir çocuğumuz olmasına karar verdik.
Ama zaman denilen şey demir gibi ağır değildi, su misali hemencecik akıp geçiyordu ve 2 yıl bi anda geçti gitti.
Anlaştığımız süre dolup geçmeye başladığında "artık çocuk yapma vaktimiz geldi" dedim ama "şimdi değil" dedi.
Ben yine olay çıkmasın, tatsızlık yaratmayayım, sikimin keyfide bu seferlik eksik olsun diye düşünerek kondomu takıp ona öyle girip çıkmaya başladım.
Günler sikin kondoma sığması gibi çuvala sığmadı, arada bir sadece ben istediğim için üstünkörü yaptığımız sekslerle de olsa hızlıca geçip gittiler ve ben yine "çocuk yapalım" konusunu açtım, o ise yine aynı cevabı verdi. Şimdiki huzursuzluğu büyütmenin de anlamı yoktu. Bu yüzden, yine "daha iyi zamanında yaparız" diye düşünerek üstüne gitmekten vaz geçtim ve derken bir kaç hafta sonra artık bardağı taşıran son damla düşüverdi:
-hadi çocuk yapalım
-şimdi değil
-neden
-şimdi değil.
-tamam da neden?
-hazır hissetmiyorum
-neyin var, bi sorunun mu var, bir şey mi oldu?
-yok sadece istemiyorum
-e iyi de, istemiyorumla olmaz, oturup konuştuk "2 sene sonra" dedin ve anlaştık. Üstelik belirlediğimiz süre de çoktan doldu. Hatta şu an 2,5 sene oldu.
-ya olmaz
-tamam da niye olmaz. başka bir şey mi var?
-yok bir şey, sadece istemiyorum
-ee sen bana 2 sene sonra yapalım demiştin, bak 2,5 yıl oldu. Oysa 2 yıl sonra diyerek söz vermedin mi? Böyle konuşmadık mı??
-"seni oyalamak için öyle demiştim!"
dedi....
o böyle dediğinde dondum kaldım. çünkü böyle bir cevap beklemiyordum ve bu yüzden o an susmuşken, en azından uzun bir süre konuşmamaya da karar vermiş olarak o geceki suskunluğumu devam ettirdim. Suskunluğum ise, genel olarak karşımdakini hiç ama hiç duymazlıktan gelmek, hareketlerine en ufak bir tepki bile göstermemekten oluşur ve karşımda bomba patlasa bile tepki vermeden olduğum yerde sadece nefes alıp vermeyle devam ettiririm.
Karıma karşı olan bu suskunluğumu da aynı şekilde devam ettirdim ve beni 2,5 yıldır oyalayan karım onunla konuşmuyor oluşuma, ona hiç tepki göstermiyor oluşuma sadece 1 hafta dayanabildi ve haftasonunda ise oğlumuzu alıp memlekete gitti...
DEV AMI nı okumak için mouse'unu yavaşça eline al ve sertçe tıkla: https://hayaterkegi.blogspot.com/2021/05/kocan-kac-yl-oya-oya-oya-laya-bilirsin.html
Anladığım kadarıyla bu kadın seni hiç sevmemiş. Sende sanki inatla, seni sevmeyişini görmek istememişsin gibi her defasında devam etmişsin.
YanıtlaSilOnun bana karşı ne hissettiğini hiçbir zaman anlamadım. O da hiç söylemedi. Bazen evlendiğimiz için pişman olduğunu söylerdi, ama bunu hep kızgınlığına verirdim. Keşke daha ilk deyişinde ciddiye alsaydım da boşuna uzatmamış olsaydık.
SilSevdim seni.
YanıtlaSil