Büyüdükçe, yaş aldıkça, yaşlandıkça, kibar haliyle yaşın ilerledikçe veya işte attığın adım ve aldığın nefes sayısı çoğaldıkça veya diğer dillerde ve yaşamlarda ve kültürlerde ve anlamsız bi hayat sürdürdüğü için bitmek bilmeyen bir anlam arayışı içerisindeki yolculuğu inanç olarak tanımlayan diğer şeylerde veya inançsızlık diye tanımlanan ama köküne kadar aslında başka bir inanç olan inançsızlıklarda veya işte artık buna her ne zıkkım deniliyorsa; işte tüm bu şeylerde, hayatın anlamsızlığı ve birer dağ kadar ağır anıların yorgunluğu kendini daha çok hissettirmeye ve bu yüzden de seni daha çok yormaya başlıyor.
Kendim için bunu çok rahat bir şekilde söylemeliyim ki; evet bu yorgunluğu, anlamsızlığı artık çok ama çok fazla ve yoğun bir şekilde hissediyorum. Köküme ve köklerime ve köklerinize ve işte diğer her şeyin dibine kadar bu anlamsızlığı hissediyorum.
Ne bu tantana, bu hayat karmaşası ve bu koşuşturmaca, bu hengame nedir yani? Nereye doğru gidiyoruz, daha ne kadar gideceğiz ve varınca ne olacak?
Hey oraya varanlar!!!! gerçekte öyle bir yer var mı, orada mısınız? orada ne var?
Giden çoktan gitti. Biz ise burda gitmek için gelecek belirsiz treni beklerken birbirimizin eğlencesi veya acı kaynağı olmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Hem acı, hem eğlence. İkisinin de kaynağı kendimiziz ve bizim yapacak başka hiçbir şeyimiz yok gibi? Ama yinede kaynağın biz olması güzel. Çünkü belirsiz bir kaynağın insanı daha çok yoracağını düşünüyorum. Belki de yanılıyorumdur ve aslında yoran şey, kaynağın kendimiz olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.