Hayatım ellerimin arasından kayıp gidiyor ve buna karşılık yaptığım tek şey etrafta gururlu bi şekilde gezinmeye devam etmek. Bundan başka yapacak çok şey var ama ne yazıkki henüz pes etmedim ve bir müddet daha dişlerimi sıkıp tırmanmış olduğum yere tırnaklarımı geçirmiş olarak, o son ana kadar beklemek. Yoksa sabretmek mi demeliydim.
Evet biraz daha sabredip, eski şaşalı görünen beş kuruşluk işlerimden birine kapak atmaya çalışacağım. Sonrasında ise belki hayatımın ellerimin arasından tamamen kaymasını önlemek için ufak bir işe girip, şaşaasız bir işe girip çalışmak olacak.
Sanırım bunu yapıcam. Çünkü o son ana kadar sabredip kafamın içindeki gibi bir işe sahip olmaya çabalayacağım.
Sabretmek falan filan demişken, umarım bu tanımlamalarımdan dolayı beş parasız birine dönüşmüş olduğumu anlamışsınızdır. Yani Canımıniçi'ne kapağı atmış olmaktan başka elimde hiçbir şey yok.
O da sağ olsun bunu her defasında "ben olmasam ne yapacaktın" diyerek suratıma vuruyor ama bu konuda gurur yapmayı bıraktığımdan beri içim rahat. Bu yüzden ona "yıllarca ben sana baktım, şimdi sıra sende. bana bakamayacaksan söyle" diye karşılık verip, sözlerini çıkardığı yere sokuyorum.
Evet ben ona baktım. Üstelik bana ihtiyacı olmamasına rağmen. Üstelik o beni sadece sömürmek için ona bakmamı istemesine rağmen. Çünkü aşıktım ve ona bakmamın, benim için bir tür hediye olduğunu sanıyordum. ama değilmiş.
kiracı bulamadığı bu yarı bodrum katındaki evinin kapısını açıp, bana saray yavrusu bir yuva sunmuş gibi davranmasa iyi.
ve tabii; ikimiz beraber yiyelim diye aldığı 1 ekmeği gösterip yüzlerce defa "ekmek aldım" demese daha da iyi olacak. ama ne yazıkki o, harcamasını karşısındakinin gözünün üstüne bir tuğla gibi vurmaktan başka bir şey yapmayan kaba saba cahil biri ve ben artık ona tamamen alıştığım için onun bu davranışları gözüme batmıyor. hatta bende iplemiyorum.
iplemiyorum dedim ama aslında yalan söyledim. çünkü bazen çok fazla tekrar ettiğinde sert bi şekilde karşılık vermekten kendimi alamıyorum ve bu yüzden analıkızlı ağız dalaşına girmiş oluyoruz. çünkü sabrımı fazla sınamış oluyor ve ben artık kibarlığı bir kenara atmış oluyorum.
sadece bu konuda değil. bir çok konuda kaba saba bir adam ve bu aralar çok fazla kavga etmeye başladık. üstelik hep aynı konularda ve aynı şekilde. sanırım bundan zevk alıyor ve kavgayı erkeklik gösterisinin bir parçası saydığından olsa gerek, aynı şeyi defalarca konuşmaktan yorulmuyor.
üstelik ona, tartışmakta olduğumuzun öncesinde konuyu etraflıca en kibar halimle anlatmış da oluyorum ama onun için fark eden bir şey olmuyor.
tüm bu çabalarımı yok sayıp kabalığa devam ettiğinde ise ben patlıyorum ve bu sefer de; neden bağıtıyorsun, sağırmıyım, neden böyle yapıyorsun, seninle bir şey konuşayamacak mıyız" gibisinden cümleler kuruyor.
sanki az önce hiçbir şey anlatmamışım gibi. sanki az önce konuyu sağlıklı bir şekilde konuşmak için çabalamamışım gibi. bu gibi anlarda çok üzülüyorum ve işte o zaman tüm kızgınlığım tavan yapıp, sesimi olabildiğince yükseltmiş oluyorum.
işte böyle böyle derken, tüm bu davranışlarından sonra ise hatalı benmişim gibi davranıp, beni suçlu hissettirecek kadar iyi davranmaya başlıyor. kafam onunla iyice güzelleşiyor ve işte o zaman, neden böyle yaptığını anlamaya başlıyorum.
çünkü onun evindeyiz ve onun borusunun ötmesi gerekiyordur.
o da borusunu öttürmenin farklı yollarını bulduğu ilk anda borusunu öttürüyor.
ama şu da bi gerçekki, ben sıkılmaya ve gittikçe ondan soğumaya başladım.
bitmiş bir ilişki:/
YanıtlaSilHayatın bir düzene girdiğinde kendi hayatım düzene girmiş gibi hissediyorum. Hayatın ellerinden kaymış gibi hissettiğinde benim hayatım kayıyormuş gibi hissediyorum.( Bu empati hastalığı beni öldürecek) O yüzden üniversiteye başlamış olman, en azından kendine bir amaç edinmen açısından, sanki evladım üniversite kazanmış gibi içimi ısındırmıştı. Şu an en azından bir şekilde eskisi gibi yalnız olmaman bir nevi iyi olsa da blogunu takip ettiğim kadarıyla öküz herif pardon canınıniçi tutunulacak en zayıf dal. Umarım sonbahardaki yaprak gibi savrulmayı bırakıp kendine yeniden bir amaç edinirsin. Saygılarımla
YanıtlaSil@adsız: yorumun, hissettiklerini bu kadar içten paylaşman çok hoşuma gitti. teşekkür ederim.
YanıtlaSil@annegunlugu: bitmedi. sanırım sadece bazen birbirimize çok kötü davranıyoruz. ya da ben öyle düşünüyorum.