-->

22 Eylül 2019

saat kaçtı canım

artık dikkatimi toplayıp düzenli sıklıkta sıkıcı yazılar yazamıyorum. o gereksiz sıkıcı uzun yazılar yerine, öylecesine geçiştirdiğim iki cümlelik notlar şeklinde güncellemeri buraya atıp çıkıyorum. oysa eskiden ne de güzel destanlar yazardım. sonu gelmek bilmeyen yazıları zevkten kudurarak yazardım. yaşamadığım şeyleri önce kafamda kurgular sonra yazarken kurgular, baktım olmuyor bu seferde farklı zamanlarda, farklı şekillerde yani nerdeyse onlarca kez yazıp yayınlardım ve üstelik bu aptallığımdan büyük bi zevk alırdım.
şimdi artık zevk almadığım için yazasım da gelmiyor. kendimi zorlayınca ise bok gibi bir şeyler oluyor.
bok dedim de, durun bok hakkında yazayım;
sıçmak çok kötü değil mi ya?
34 yaşına geldim ve hâlâ bokumu yaptıktan sonra götüme su tutup yıkarken midem bulanıyor. çok iğrenç değl miyiz? yani düşünsenize uzaya giden bir insanlık seviyesindeyiz ama yinede bokumuzu yapıp, sonrada götümüzü elimizle temizliyoruz. bu konuya acil bi çare buluna.

sümük hakkında şikayetim yok. ona alıştım. artık midem bulanmıyor. ama yiyenlere alışamadım. alışmayacağım. alıştıramayacaklar.

bak yine sıkıldım ve düzenli bir yazı yazmaktansa şu an aklımdan geçenleri, yazasım geliyor. aklımdan saniyede binmilyonlarca düşünce geçerken yazmak istediğimi ise çoktan unutmuş oluyorum ve işte böylece kalıyorum.

şu an televizyonun sesini açıp, üst kattakilerin çıkardığı gürültüyü bastırmaya çalışıyorum. tabii artık bunu her akşam geç saatlere kadar yapmaya devam edeceğimi de söylemeliyim. çünkü komşularıma karşı olan tüm sabrım tükendi ve onlara gösterdiğim kibarlığı son zerresine kadar kullanıp tükettiler.

sanki üst katta 2019 yılında yaşamakta olan komşularım yokta, bunun yerine bir ahıra kapatılmış mağara insanları var gibi sürekli gürültü yapıyorlar, kendi aralarında bağıra çağıra konuşuyorlar, evde yürürken toynaklarında nal varmış gibi ses çıkararak yürüyorlar, sürekli ellerinden bir şey düşürüyorlar ve buna benzer daha nice şey.
bu yüzden sıkıldım ve artık herhangi bir müzik kanalını açıp yüksek sesle boş beleş pop müzik klipleri dinliyor ve izliyorum.

şu an üst katımdaki canım olmayan komşularım gürültü yaparken, benim evde de müzik son ses açık ve ben bu satırları yazıyorum. bu mücadelem onların gelip bana "müziğinden rahatsız oluyoruz" deyinceye kadar devam edecek. kapıya geldiklerinde hiç uzatmadan anında "özür dileyerek" koşup içerdeki müziğin sesini kısacağım ve böylece zaten onlar buraya gelinceye kadar kafalarında kurdukları "kavga edip, şunun ağzının payını yumruklarımızda verelim" diye düşünmüş olarak geldikleri için onları ters köşe yapmış olarak üst kata götdermiş olacağım.
çünkü insanlıktan nasip alamamışlara böyle yaparak ders verip, bir şeyleri fark ettirebilirisiniz. bu yöntem işe yaramazsa, başka bi yol bulacağım ama şimdilik bu yöntemden dönmek yok. bu strateji hep işime yaramıştır. her zaman her yerde işime yaradı. bazen bir şeyi uzun uzun anlatmaktan, bir şeyin anlaşıması için çabalamaktan böyle davranmak daha iyi ve kısa yol olur. ya da benim kısa yolum. çünkü hep işe yaradı. işe yaramayacağı güne kadar böyle devam edeceğim.

aklıma yeni konu gelmiyor ve ben işte böyle uzatıyorum.

günlerden cuma ve saat şu an 22:51
bu gecelik bu kadar yeter. her şeyin biteceğini bile bile bu çırpınmamız, bu yaşama uğraşımız neden. biraz bunun üzerine düşünüp, kendime ve diğer şeylere canımı sıkacağım.  çünkü bu can benim canım. canım canım canım.
"canım canım canım" ard arda okuduğunuzda içinizde bir sevme hissi belirdi mi?
bende belirdi. canım canım canım, canım canım canım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.