-->

20 Eylül 2019

adem havva ve ne bileyim işte

Üst katımızda bir hara olmadığından eminim ama çıkan seslerden dolayı gizli bir hara olmadığını da söyleyemem. Belki de gerçekten bir hara vardır ve hiçkimsenin henüz haberi yoktur. Yoksa bu kadar koşuşturmanın insana ait olduğunu söylemek için, üst katta oturanların koşuşturmalarına şahit olmak gerekir. Ben şahit değilim. Çünkü onlar üst katımda oturuyorlar ve ben başka hangi canlıların yaşadığını henüz bilmiyorum.
Umarım gerçekten bir hara vardır ve bu koşuşturmalar sadece atlara aittir.

Eve yerleştik iyice ve geçtiğimiz hafta internetten ikinci el bir yatak odası takımı da aldık. Kocaman çift kişilik yatağı temizledim, getirip salonun ortasına kurdum. Artık salonda yatıp kalkacağız. Çünkü üst katta hara varken, alt katta yatağın yatak odasında olması gerektiğini kimse bana söyleyemez. Hem yatak için yatak odası yapmak da ayrı bi saçmalık. Yatak için, yatak odası. Garip deği mi? Yoksa bir tek bana mı garip geliyor.

Yatak tamamken, küçük komidinler sağında soluna yerleştirilmişken, şifonyer diğer boş odada pencereye dönük öylece bir sanat eseri gibi tek başına beklerken, 4 kapılı koca gardropda kurulmayı ve gardropluk görevini yerine getirmeyi dört gözle bekliyor. Elbiseler girecek bir gardroba hasret kalmışken, dolabı henüz kurmamış olmak, onlara büyükbir işkenceden başka bir şey değil. Zavallı elbiseler, küf kokusuyla iyice hem hal olan tekstil ürünleri.

Adem'le Havvanın, cennetten kovulduktan sonra içgüdüsel olarak pipi ve kukularını örtmek için ilk hareket ettikleri andan bu yana çok şey değişti ve artık yapraklar yerini, binlerce liraya mal olacak ürünlere bıraktı. Ama benim için henüz çok da anlamlı değiller. Çünkü cennette çıplak yaşarken, dünyada giyinmek çok aptalca.
Dur yazı nereye gidiyorsun dur.
Neyse durduracağım kendimi ve yazıyı burda bırakacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.