2012 yılı Şubat ayında tanışmıştık ve saçma sapan hareketleri, olur olmadık anlardaki dengesizlikleri yüzünden ona Öküz Herif adını takmıştım.
Zamanla öküzlüğünün sadece anlık tepkilerinden kaynaklı bir lakap olarak yakıştığını değil, aslında kişiliğine de yakıştığını düşündüğüm için, adı da Öküz Herif olarak yapışıp kaldı.
Beraberliğimiz sırasında öküzlüğünde çok ileri gittiği zaman, ikimiz için de en iyisinin birbirimizden ayrılıp kendi yolumuza bakmak olduğunu düşündüğümüz için ayrılıyor, bir kaç hafta veya 1-2 ay sonra ise tekrar dönüp dolaşıp birbirimize geliyorduk.
Çünkü ikimiz de, karşımıza ilk çıkan kişiyi hiç yargılamadan, neler yaşamış olduğunun sonrasında neler hissederek yaşamakta olduğunu umursamadan sevmeye dünden razıydık, hemen razı davranıyorduk ve bundan dolayı, belkide hayatlarımızın aşkını, kendimizden kaçırtıp duruyorduk. Durduk.
Gidip sevecek başka kimsemiz olmayınca, birbirimize dönüp duygusal beklentilerimizi birbirimizde doyurmayı tercih ediyor, güle ağlaya günlerimizi geçirip gidiyorduk.
Günlerimizi geçirip giderken, aradan 7-8 yıl geçti ve işte şimdi tekrar aynı evde yaşamaya başladık. Üstelik bu kez onun evindeyiz, yani onun bir kaç yıl önce yatırım yapmak için aldığı eve yerleşmeye karar verdik.
Geçen hafta itibariyle, iki yıl önce Kıbrıs'a okul okumaya gittiğimde, arkadaşımın balkonunda çürümeye terk ettiğim, yani dağıttıklarımdan sonra elimde kalan ev eşyalarımı da, buraya getirip yerleştirdim ve işte şimdi bir hafta dolmuşken, ikimiz beraber tamamen yerleşmiş olduk.
Yatağımız, onun internetten aldığı ucuz şişme bi yataktan ibaret ve açıkçası bu huzursuz uyku durumlarımız umrumda değil. Çünkü dün gece ona baktığımda içimden "şerefsiz yav, seni çok seviyorum" demekten kendimi alamadım.
Birini sevdiğimizde, hayatımızdaki diğer tüm eksiklikler kapanıyor galiba. Ya da bende durum bundan ibaret. Gerçi onda da farklı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o da halinden memnun ve böyle sürüp gitmesi taraftarı olduğunu ifade etmekten geri kalmıyor. Gerçi onun şikayetsizliği genlerine işlediğini düşündüğüm cimrilikten de olabilir. Ama umrumda değil. Ben görmek istediğimi görmeye devam edeceğim.
Geçen gün ev eşyalarıyla ilgili konuşurken, ona "sıfır eşya almak yerine, sahibinden.com'de ev eşyalarını çok uygun fiyata veya ücretsiz veren insanlar var. ordaki ilanları takip edelim ve uygun fiyatlı yatak, masa, dolap, kitaplık gibi şeyler bulursak alalım" dedim diye sevinçten gözlerinin içi parladı ve bunu saklama gereği de duymadı.
Onun bu huyunu seviyorum. Beni de bu konuda biraz eğittiğini ve hatta çok şey öğrettiğini söyleyebilirim ve belki de aslında onu; bana öğrettiği şeyler için seviyorumdur. o da belki beni, ona zorla öğrettiklerim için seviyordur.
Günlerimiz şimdi çoğunlukla, internetten ev eşyası bakıp, birbirimize uygun veya beleş ilanların linklerini göndererek geçip gidiyor. Tabii benim iş aramalarım ve bu çağrılan görüşmelere gitmelerim ile onun işe gidip gelmeleri de var.
Akşamlarımızı soracak olursanız tv izleyip kavga etmek ve sonrasındaysa sevişip uyumak dışında bir şey yapmıyoruz.
Sabahlarımız ise; hafta sonu sabahları ve hafta içi sabahları diye ikiye ayrılıyor. Hafta içi sabahlarında benim osura osura yatmaya devam etmem esnasında, onun benim uyumaya devam ediyor oluşuma tepki olarak söylene söylene işe gitmeleri, hafta sonu sabahlarında ise, beraber geç saatte uyanıp kahvaltı etmelerimizle geçip gidiyor.
Günler böyle geçip giderken ona artık Öküz Herif dememem gerektiğine de karar verdim ve bu yüzden ona yeni bir isim arayışındayım. Sonuçta artık onu bu haliyle, yani tüm kabalığıyla dengesizlikleriyle sevmişken, neden olumsuz bir çağrışımı olan isimle anayım ki?
Gerçi onu telefonuma aylar önce "canımıniçi"diye kaydettim ama yine de daha güzel bir isim arayışındayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.