-->

23 Mart 2019

Yaşlanırken yazmak üzerine

Artık yaşlanıyorum.
Bu cümle sadece yaşlandığımı düşündüğüm veya yaşlanmak istediğim için kurduğum cümlelerden biri değil. Fiziksel olarak görünürleşmeye başlayan yaşlılığımdan dolayı, onu yazıya döküp kendi tarihimi tutmak için kurduğum bir cümle.

(İnsanın kendi tarihini tutması, başına gelen  en güzel olaylardan biri olsa gerek.
Tabii bunun farkında olanlar için. Şimdi bu cümleyi yazarken, aynı zamanda içimde düşünüyordum da; aslında kendi tarihini tutmak zaten farkında olunduğu için gerçekleşen bir durum.
Farkında olmak, ya da kendi farkına varmak ise bazı insanlar için çok sonra gerçekleşen bir durum. Umarım benim geç farkındalığımın aksine, siz kendinizi daha erken fark ederek yaşamaya başlar veya başlamışsınızdır.
Bu konu çok uzuyor, yine yaşlılığa döneceğim, aksi takdirde yaşlılık konumdan iyice uzaklaşacağım.)

İnsanın kendi yaşlılığına şahit olması da ayrı bir güzellikmiş. Bunun farkında olmuş olmak ise sanırım daha değerli olsa gerek. Ya da kendim için öyle. Diğer insanların kendi yaşlılıklarına şahit olması, onlarda nasıl bir his yaratıyor ve ne hissediyorlar bilmiyorum ama benimki için konuşacak olursam; üzerimde olumlu bir etki yarattığını ve bu etkinin de gittikçe artmaya devam ettiğini söyleyebilirim.
(Tabi beni yakından tanımayanlar için dışardan bakıldığında hâlâ; en fazla 24, bilemedin 25 yaşında görünüyorum. Yani genç görünürlülüğüm konusunda değişen bir şey yok. Hatta çevremdekiler de hâlâ 34 yaşına bastığıma inanamıyorlar ve bunu sık sık dile getiriyorlar.
Bir kaç arkadaş, bu yaşlanmayan ve hatta eski fotoğraflarla karşılaştırıldığında şimdi daha genç duran bedenim için bana Benjamin Button adını taktı. Bir kaçı da, sürekli değiştirdiğim saç sakalım(gerçi üşengeçlikten uzattığım sakalımı yeni bir imaj için bıraktığımı sanıyorlar ama lakin durum öyle değil.) giyimin (ki sadece aynı elbiseleri giyinip duruyorum, ama saç sakalın uzun veya kısa olması onların da farklı olduklarını sandırıyor olsa gerek.) üzerimde sırıtmaması bir yana, tam aksine, üzerime cuk diye oturması yüzünden Binbir Surat adını taktılar.
Oysa ben aynıyım, sadece etrafımdaki tepkilerin farkında olduğum için yerine ve an'ına göre, o tepkilere karşılık olarak daha olgun veya yerine göre mütevazice-şımarıkça-çocukça-ukalaca-kibirli veya gururluca davranmaya, hareketlerime sadece onların anlam katabilecekleri gibi davranmaya başlıyorum o kadar.
Şimdi tüm bu parantez içindeki cümleleri yazarken aklıma şu fikir geldi; belki de "insanın içinden geldiği gibi davranması" adında bir şey yoktur. İnsan, farkında olmadan, diğer insanın deney faresidir. Ve bilirsiniz ki; deneylerin yukarıdan bakanına göre açık olan da şudur; en küçük dış etken bile aslında denek'i etkiliyordur. Çünkü denek olmak bunu gerektirir. Denek etkilenenden başka bir şey değildir.
Özetle "hepimiz, birbirimizin denek faresiyiz" deyip, parantezden önceki cümlenin devamına geçiyorum.)

Örneğin geçen ay sakalımdaki beyazları saymaya karar verdiğimde sakalımı kesmiştim ve bu yüzden sayamamıştım. Ama bu akşam sakalımdaki beyazları saymak aklıma gelip de ayna karşısında yüzümü inceleyip, çenemdeki beyazları saydığımda, beyaz sayısının 16 tane olduğunu görüp tebessüm etmekten kendimi alamadım.

Sadece sakalım değil tabi. Şakaklarımdaki beyazlarda artmaya başladı ve bi kaç yıla kadar beyaz sayısı iyice çoğaldığı zaman; şimdikine oranla daha yakışıklı, biraz da karizmatik birine dönüşeceğimi düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur. Yanılmam.
Yanılırsam da yapabileceğim bir şey yok. Sonuçta olanı ve olacağı engellemek, ot ve etle beslenenin imkânı dahilinde değil, sadece kabulündedir. Bunun dışında yapabileceği bir şey yok. Yapabildiğini sandıkları ise, onu görünüş olarak duygusuz birine dönüştürmekten başka bir şey değil. Duygusuz görünene acıyarak bakmamak ise, karşısındakilerin elinde olan bir şey değil.

Şimdi başa dönerek, toparlayacak olursam; yaşlanıyorum ve yaşlanıyor olduğumu biliyor olmak, yaşlandığımı hissetmek, farkında olmak çok güzel. Çünkü beni daha sakin ve daha kendine dönük birine dönüştürmeye başladı. Üstelik kalan hayatımı; boş boş, amaçsız, dalından kopup rüzgârın kucağına kendini teslim edip, sokak sokak gezinerek yaşamamak üzere çırpınmaya da başlattı beni. Değerli bir şeyler yapmam gerektiği hissiyle dolup taştım. Sanki ölümümden sonra adım bilinmese bile (ki bilinmesini tercih ederim. ama öldükten sonra adımın bilinmesinin bi önemi olduğunu da düşünmüyorum) milyonlarca insanın hayatını kolaylaştıracak, onları farkımda olmadan mutlu edecek, mutlu, huzurlu ve iyi yaşamalarını sağlayacak bir şeyler yapmam gerek gibi hissediyorum.
Zaten bu tür hedefler için yaşamıyorsak, neden hırpalıyoruzki kendimizi. Yaşama amacımız diğer insanların hayatını kolaylaştırmak üzere değilse, neden yaşıyor, yaşlanıyoruzki.

Yaşlanmak, yaşlandığımı görmek, bunu tarihime kaydetmek, bana bunları düşündürttü ve yazdım.
Yazmak ne güzel şey.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.