Günlük konuşmalarımda "kötü" diye bir kelimeyi nadiren de olsa kullanıyordum, ama kelimenin içeriğinin ne olduğu hakkında hiç düşünmedim ve sadece o anki konuşmalar arasında, cümleyi tamamlamak için kullanılan bir kelimeymiş gibi benimle beraber yaşayıp bu yaşıma kadar geldi.
Yani bu yıla kadar; kötü'nün aslında ne demek olduğunu, kelimenin tam olarak neden kullanıldığını, ne zaman ne için kullanılması gerektiğini veya kelimenin taşıdığı anlam üzerine hiç düşünmemiştim. Düşünmedim çünkü bendeki anlamı sadece olumsuzluk barındırmasından ibaretti. Yani "tü kaka" gibi bir şeydi.
Şimdilerde, sürekli daha fazla yeni insanla tanıştığım için, davranışlarını gözlemledikten sonra üzerine biraz düşündüğümde anlıyorum ki kötü kelimesi bende; derinlikten uzak, üstünkörü ve hatta belki iyiye yakın ama sadece iyi olmayan anlamıyla vardı.
Yani onu, gerçek anlamıyla "kötü"yü tanımlamak için değil, sadece iyi olmayana karşılık kullanmam gereken bir kelimeye olan ihtiyaçtan dolayı kullanıyordum. Tabii bu yaşıma kadar da kullanmaya devam ettim.
Şimdi tekrar dönüp geriye bakıyorum da, aslında çoğu zaman kelimeyi "sadece olumsuzluk barındıran anlamı"yla bile kullanmamaya çalışmışım ve hatta kullanmaktan kaçınmışım. Çünkü inanılan biçimiyle var olduğunu bilmiyor, bilmediğim için varlığına ikna olmamıştım ve bu yüzden, varlığını red etmenin bir şekli olarak, kötüyü kendi anlam dünyamın dışarıya yansımasında kullanmıyordum.
Yani özünde, farkında olmadan, kötü kelimesini, gerçek anlamıyla kullanmayarak yok sayıyor, yok saydığımı onu kullanmayarak gündelik hayatımda da kendime gösteriyordum.
Gerçek anlam demişken, sanırım kelimenin bendeki anlamını biraz daha açmam lazım:
Kötü kelimesini, anlam olarak daha çok "estetik olmayan, hoş olmayan, güzel olmayan, güzel durmayan" olarak kullanıyordum.
Hani bir yemeği yersiniz ve beğenip beğenmediğinize dair fikriniz sorulduğunda "kötü olmuş" dersiniz ya, ben de kelimeyi sadece bu tür anlamlara geldiği, geleceği zaman kullanıyordum.
Ve işte hâlâ nedendir bilmem, "kötü"nün insanlar için kullanılabileceği fikrine sahip değildim. Sahip olamamıştım.
Bana göre insanlar kötü olamazdı. Kötü insanlar yoktu. Bunun yerine; sadece farklı düşünceler, birbirini anlamamış olmak vardı. Bu yüzden olsa gerek, sıradan bir konuşmada bile biri için "kötü" tanımlaması yapılıp fikrim sorulduğunda "buna inanmıyorum. ben herkesin için de sadece iyilik olduğuna inanıyorum" diye yanıt veriyordum.
Kurduğum cümleyle alakalı olarak hatırlıyorum da, 2013 yılında yine bu tarz bir muhabbetin döndüğü kalabalık arkadaş grubunda, bahsedilen kişi hakkında fikrim sorulduğu zaman "ben herkesin için de sadece iyilik olduğuna inanıyorum" diye yanıt verdiğim anda ortamdakilerin hepsi bi anda OFFFFFFFF''lamışlardı.
Tabii o an neden böyle offffladıklarını anlamamıştım. Hatta davranışlarını biraz garip bulmuştum. Çünkü gerçekten düşüncem böyleydi ve herkesin "kötü"lük kavramına benim gibi inandığını, onun hakkında benim gibi düşündüklerini sanıyordum.
Ofladıklarında ise, böyle düşünen-inanan insanların tepkisini tuhaf bulmuştum.
Tuhaf bulmamın nedeni ise; güya kendimce onların da kötü kelimesi hakkında benim gibi düşündüklerine inanmamdan kaynaklı olarak, düşüncenin aksine bir tepki vermiş olmalarıyla ortaya çıkan mantıksız tutarsızlıklarıydı.
O davranışlarına şimdi aradan 6 yıl geçmiş olunca anlam verebiliyordum. Bunu anlamlandırma başarımı ise; bu yıl, artık insanların özel hayatlarına daha fazla girip, onların başkaları hakkındaki fikirlerini birinci ağızdan, yani kendilerinden duymamla, başkalarının başına gelmesini istedikleri olumsuz durumların oluşmasını sağlayacak koşulları direkt onların yapmakta olduklarını direkt kendim, yani birinci gözden görmemle ve yine başkaları hakkında kötü konuşulmasını sağlamak için, yalandan ibaret olan o çirkin konuşmaları yapıp, yayılmasını da yine kendilerinin sağladıklarını birinci kaynaktan, yani kendim şahit olmamla kazandım.
Bu iyi bir şey mi bilmiyorum ama artık kötü kelimesinin anlamını biliyorum ve evet, kötülük var, kötü insanlar var.
Sahi bu yaşıma kadar kötülükten nasıl haberdar olamadım, nerdeydim, nerde doğdum büyüdüm, ne yaptım. uzayda mıydım, ordan mı geldim?
şimdi bu yaşa gelmişken, artık kötünün ve kötülüğünün varlığına inanıyorum.
evet onlar var. onlara inanıyor ve çok şükür gerçek anlamlarından da haberdarım.
ama şunu da yeni öğrenmiş ve anlamış olarak biliyorum; kötülük tercih edilebilir bir şey. ve tercih edildiği için olsa gerek; bazı insanlar kötü olmayı tercih eder, sonrasında kötü olurlar.
Şimdi önceki inanışımın aksine; artık inanıyorum ki sadece iyi olarak yaratılmadık. Bunun aksine renksiz, berrak saf olarak yaratıldık. Zaten öteki türlü inanmak (yani iyi olarak yaratılmış olmak); allah'ın bize haksızlık etmiş olduğu düşüncesini akla getirir ki, bu da; tüm tercihler bize bırakılmışken, allah'ın bizi iyi veya kötü diye ayrı ayrı yaratması söz konusu olamaz. ve hatta kötü olamk da bir tercihken, allahın bizi iyi olarak yaratması; imkânsız. çünkü iyi olarak yaratılmak, kötülere haksızlık olur.
allah bizi iyi veya kötü olarak yaratarak haksızlık etmektense, bunun yerine önümüze "iyiyi" ve "kötüyü" birlikte eşit şekilde koyarak tercihi bize bıraktı. böylece isteyen istediğini alabilirdi.
yani kötü veya iyi biri olmak basit bir tercihten başka bir şey değil. üstelik ben daha önce sadece iyiliğe inanırken, yani iyiliğin bir tercih olduğunu değil yaradılış gereği iyi olduğumuzu düşünürken, şu son 2 yılda yaşadığım şahitliklerimin eşiti olarak; kötülüğün var olduğuna inandım ve bu yüzden iyiliğin de yaradılış gereği değil, aslında tercih gereği var olduğuna inanmaya başladım. bunun sonrasında biliyorum ki; ben iyi olmayı, tercih etmiştim ve bu yüzden kötüyü-kötülüğü red etmiştim.
çünkü aynı şekilde kötülük de vardı ve insanlar kötü olmayı da tercih edebilirlerdi. zaten bu yüzden kötü oluyorlardı.
şimdi sonuç olarak; kötülük var ve orada öylece duruyor.
iyilik de var ve o da, orada onunla beraber öylece durup tercih edilmeyi bekliyor. insanlar yaşadıklarının sonucu olarak ikisinden birini tercih edip, hayatlarına geçiriyorlar. bu tercihlerinin sonucunda da iyi veya kötü oluyorlar.
umarım sizler iyiyi tercih edenlerdensinizdir.
Yazındaki ilk kötülük tasviri bende de aynıydı. Kötülük: Olumsuz durumlardı. Bilinçli kötülük yoktur diyordum. 30'lu yaşların ortasına kadar. Taaa ki çalıştığım işimden param verilmeden atılana kadar. Patronun ve diğerlerinin bilinçli kötülük yapacaklarını kabul etmem birkaç yılımı aldı. Evet, kötü insanlar var. Size oynadıkları oyunlar var. Aptallığımdan hazırladıkları tuzağa da tam düşmedim. Çünkü kafam hazırladıkları tuzaktaki yem yiyecek gibi çalışmıyor.
YanıtlaSilBu sürede ne öğrendim. yılbaşı yazında yazdıklarına unutmadan, herkese dürüst olmak zorunda değilim, bilinçli kötülük yapan insanlar olduğunu kabul etmeliyim.
ben kötülüğün varlığını unutup, herkese dürüst oluyorum.
YanıtlaSil