Kpss puanları açıklandı. Beklediğimden biraz aşağı almışım ama yine de fena sayılmaz. Çünkü testlerdeki sorularla ilişkimi keseli 18 yıl olmuş ve buna rağmen genel kültürümle bir şeyler yapmayı becerebilmişim. Bakalım aldığım kıytırık puanla devlet memuru olabilecek miyim ve nasıl bir devlet memuru olacağım.
Kpss'yi geçip okuldaki Vize sonuçlarıma gelirsek; açıklananlar içerisinde en kötü notum 72, en iyisi ise 98. Bence 72 olan da kötü ama "nasılsa önümüzde Final'ler var" diyerek çok takmıyorum.
Hem aslında 72'den daha aşağı beklediğim 2 dersim daha var. Onlar henüz açıklanmadı, haftaya açıklanacaklar. Umarım 70'den aşağı olmazlar.
Gerçi böyle diyorum ama biri çok kötü geçmişti. Hatta o derse çalışırken "hoca bunu sormaz" diye geçtiğim bir iki konu vardı, sınav kağıdında soru olarak bizzat o konunun başındaki cümleler soru olarak karşıma çıkmıştı.
Üstelik konular o kadar salakçaydılarki anlatamam. Zaten sınavda görünce de şok olmuştum. Aahhh hocam yaktın beni mi desem, ahhh kendi kendimi mi yaktım desem bilemiyorum.
Hoca'da yaşlı mı yaşlı bi adam. Sınıfa gelip kitaptan ders konularını okuyup gidiyor. Hayır madem okuyup gidicek, neden okul bu adama para veriyor anlamış değilim. Keşke ders hocasına verilen paraları bana verseler de adalet yerini bulsa..
İyisiyle kötüsüyle koca bi sınav haftasını geride bıraktık ve desler başladı. Henüz hocalar ve benim dışımda derslere giren çıkan yok. Öyle yuvarlanıp gidiyoruz.
Benim zaten derslere katılmak dışında yapacak başka bir işim yok, hocaların da işi bu diye geliyorlar. Bazı hocalar "bugün kimse yok, haftaya ders işleriz" deyip imzamı alıp gidiyorlar, bazıları ise imza mı da almadan çekip gidiyorlar. Üzülüyorum.
Bu hafta derse gelen hocalardan iki tanesine, sınıftaki genç kadınlardan birinin dedikodusunu yaptım. Çünkü benim ibne olduğuma dair sağda solda dedikodu yapmıştı ve ayrıca ders notlarımı sattığım için gelip bana "sen kim oluyorsun da ders notlarını satıyorsun, ne hakla satabiliyorsun. ayağını denk al. yoksa kötü olur" diye söylenip durmuştu. İlk başlarda umursamamıştım ama ayağını denk al dediğinde baya bi sinirlenmiştim.
Tabii bu dediğim gelişmeler geçen yıl olmuştu ve o gün ona karşı bağırıp çağırmak yerine "bundan sonra birbirimizi gördüğümüz zaman tanımamazlıktan gelelim. çünkü ben öyle yapacağım" deyip konuyu kapatmıştım.
O günden sonra onu her gördüğüm yerde ise sanki yokmuş gibi davranmıştım. Hâlâ da öyle davranıyorum ama ne yazıkki o öyle davranmıyor. Çünkü arkamdan konuşmaya devam ediyor, aynı ortamda bulunduğumuz her yerde gözlerimin içine bakmaya çalışıyor.
Arkamdan konuştuğunda bir şey yapamıyorum ama aynı ortamda olduğumuzda gözlerimin içine büyük bi nefretle bakmaya çalıştığı zaman sikimi avuçluyorum ve o, bu çirkin hareketim sonrasında hemen başka bi tarafa dönüyor. Bazen beni izlediği zaman da aynı hareketi yapıyorum ve anında başka bir şeylerle ilgilenmeye başlıyor.
Dediğim gibi aynı ortamdaykenki çözümüm bu ama her zaman aynı ortamda olmuyoruz ve o da hakkımda car car car konuşmaya devam ediyor.
Bende bu yüzden onu hocalara "hocam bi arkadaşımız Vize sınavlarına girmeyip meykap'a bıraktı. hocalarımızın çoğu da vize sınavlarına 1-2 kişi girmemiş olduğu için meykap sorularını değiştirmeden vize'de sorulan soruların aynısını soruyorlar. o arkadaşımız da böylece hangi soruların sorulacağını bildiğinden, sadece o soruların cevaplarına çalışmış olarak meykap'a girecek. bu haksızlık. çünkü hangi soruların çıkacağını bilmeden genel des çalışması yapıp sınava giriyoruz, o ise 3-4 soruya çalışarak girip yüksek puan alıyor. zaten geçen yıl da böyle yapmıştı" diye şikayet ettim. Hocalar, genç kadının yaptığının doğru bir hareket olmadığını ve bu yüzden soruları değiştireceklerini söylediler. Ben tabii o an hemen dünyanın en mutlu insanı oluverdim.
İnşallah gerçekten soruları değiştirirler ve böylece dolaylı yoldan da olsa, cadaloz benimle uğraşmanın ne demek olduğunu öğrenmiş olur. Zaten sikim kadar boyu var, türlü türlü huyu da var ya neyse.
Bu arada sorunum olan insanlarla, böyle dolaylı yoldan uğraşma konularını da yeni yeni öğreniyorum. Oysa eskiden olsa, sorunum olan kişiyle doğrudan gidip yüzyüze konuşarak çözmeye çalışır, aramızdaki olağan durumu tatlıya bağlamak için elimden geleni yapardım. Tabii o arada kendimi heder eder, karşımdakinin yalamadık tarafını bırakmazdım ama yine de en azından yüzyüze düşüncelerimi iletir, günü öyle noktalamış olarak bitirmiş olurdum.
Şimdi ise öyle yapmıyorum. Çünkü bazı insanlarla yüzyüze konuşmanın pek işe yaramadığını, her şeyi açıkça konuşmanın aslında pek zararlı olduğunu, kendimi boşu boşuna yorduğumu anlamış bulunmaktayım.
Zaten artık kabullendim; insanlar dolaylı yoldan işlerini hallederek, daha az risk almış oluyorlar ve böylece, ellerini fazla da kirletmiş olmuyorlar. Ben de öyle yapmaya başladım. Sanırım onların kurallarına göre oynamak, herkese kazandıracak, beni de çok mutlu edecek. Hatta şimdiden mutlu olmaya başladım bile. Çünkü böyle yapmak da pek eğlenceliymiş. Üstelik hocalara "hocam hazır kimse yokken biraz dedikodu yapayım" dediğimde, hepsi gülmeden edemiyorlar :)
Neyse saat geç oluyor. Yakında yeni dedikodular ve köstebek planlarımla tekrar karşınızda olurum. Şimdilik baybay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.