-->

09 Ekim 2018

Servis Tepsisindeki Ağustos Böceği ile Karınca'nın Hikkkgayesi

Dün akşam elimde servis tepsisi, içinde siparişlerimle beraber masalara doğru yürürken önüme tatlı mı tatlı bi kız çocuğu atladı ve yürümeye başladığında bi yandan da elindeki şapkayı başına geçirmeye çalışıyordu. Ben de her zaman yaptığım şakalar gibi doğal bi şekilde şapkayı kızın başından alıp kendi başıma geçirip ilerdeki masama servis yapmak için yürümeye devam ettim.
Böyle şeyler hep olur, biz müşterilerle veya işte çocuklarıyla bu tür küçük şakalabanlıklar yapar, şaka bittikten 3-5 saniye sonra ise herkes tekrar hayatındaki süre giden role döner.

Ama bu sefer öyle olmadı ve sipariş aldığım masaya varmama 1-2 adım kalmıştıki, kadının biri kafama yapıştığı gibi şapkayı alıp, sinirden köpürmüş bi halde yabancı dilde bir şeyler söylenip sonrasında çekti gitti.
Kadının ağır hakeretler eşliğinde küfürler ettiğini, ses tonu ve gözlerini kan bürümüş olmasından anlayabiliyordum ve bu yüzden "sory, sorry, soryy" demekle yetinmiştim.

1 dakika kadar sonra servisim bitip de bara doğru yürüdüğümde kadının daha büyük bi kıyameti koparırken, her önüne gelen çalışanı paraladığını gördüm.
Biraz daha üstünü başını paralayıp bağıra çağıra konuştuktan sonra, şeflerden birine "müdürü görmek istiyorum. bu ne rezillik. çocuğumun şapkasını nasıl alırsınız. müdürünüzü çağırın gelsin buraya" diye fırça attığını söylediler. Sonra müdür geldi, konuştular ettiler, benimle konuştular ettiler. Müdürle beraber kadının yanına gidip "i am sorry" dedim ama eliyle "siktir git lan" gibi bir hareket ederken bir şeyler söyledi ve müdür bana "tamam sen git, bir şey yok" dedi, dönüp çalışmaya devam ettim.

5-10 dakika sonra, kadının dilini bilen diğer arkadaşlardan kadının bana gerçekten "siktir" çektiğini, müdürden de kadının tüm şatafatlı modern giyiniş ve muhteşem makyajına rağmen dilenci olduğunu öğrendim. Meğer yapılan hareketin müesseye yakışmadığını, kendilerine büyük bir ayıp yapıldığını, kişisel eşyalarının kullanılmasının terbiyesizlik olduğunu, çocuğunun ağlatıldığını, yapılan bu hareket karşısında şikayetçi olmamasının imkansız olduğunu, tatil paralarının iade edilmesi karşılığında bi ihtimal şikayetçi olmayacağını söylemiş.
Müdür yıllardır içinde olduğu bu sektörün getirilerinden biri olan önsezilerinden ve kadının abartılı davranışlarının amacının bir şeyler koparmak ve böylece kâra geçmek olduğunu anlamış. Kendisi de benim adıma özür diledikten sonra bakmışki, kadın hâlâ dileniyor, ona bi şişe şarap verip göndermiş.

Zaten böyle müşteriler arada bi çıkıyor. Can sıkıcı bu durumlar ise bazen gerçekten çalışanların saygısızlığından kaynaklı oluyor, bazen ise sadece fırsat kollayan dilencilerin ortaya çıkmasından. Ama müdürler, şefler falan yıllardır bu işi yaptıkları için, artık herkesi nerdeyse ilk cümlelerinden itibaren anlıyor, çalışan haksızsa benzeri bi durum tekrarlandığında işine son veriliyor, eğer müşteri haksız ise; olayı biraz alttan alarak, biraz da yüzlerine karşı dilenci olduklarını söyleyerek kapatıyorlar.

Müşterilerin sıkıntılı olduğu anlar ise çok az oluyor. Çalışan sıkıntısı ise daha fazla. Çünkü çoğu eğitimsiz, deneyimsiz ve kalkık sikini bi yerlere sokmaya çalışan cahil ergenlerden oluşuyor. Tüm bunlara rağmen çalışırken sağduyulu olmadıkları ve siklerinin inmesi gerektiğini düşünmedikleri zamanlar olmuyor değil. Oluyor, ama ergenliklerinin sonlarında olmalarından dolayı sağduyularını çok az bir zamana sıkıştırıp bırakıyorlar.

Kendi aralarındaki arkadaşlıkları da basit ve ucuz bir şekilde kurulu. Sürekli birbirlerini aşağılamak, küçük görmek, hakaret etmek üzerinden kurdukları bir iletişimleri var. Onlar için bu o kadar doğalki, yanlarında oturduğum zaman en fazla 5 dakika dayanabiliyor, daha sonra ise telefonla oynarken kurduğum alarmın telefon çalması gibi ötmesiyle beraber kalkıp, sanki telefonda konuşuyormuş gibi yanlarından uzaklaşıp odama geliyorum.

Aralarında bazen onlarla aslında oturmamaya gayret sarf ettiğimi fark edenler oluyor "bizimle oturmazsın sen" diye laf sokuyorlar. Karşılık olarak "iyi de abi gelip ne yapıyım. sürekli onun bunun arkasından konuşup, birbirinize küfür ediyorsunuz. müşterilerin amını, götünü dikizleyip burda sohbet konusu yapıyorsunuz. sizinle oturup bunları mı konuşucam?" diye söylenince, laf soktuklarına pişman oluyorlar.

Bu iletişimleri içerisinde karşılıklı kurdukları hakaret dolu cümleler hiç eksik olmuyor. Küfürsüz konuşabildiklerini ise hiç sanmıyorum. Kız arkadaşları da onlardan aşağı değil. Bir kaçıyla tanıştım ve tanıştığıma pişman olmuştum. Konuşma tarzı, kurdukları cümleler, el kol hareketleri, yürümesi, mimikleri vs vs. Tüm bunlar ergenliklerine bağlanarak hoş görülmese, insanın tutup bir meydanda, eşşek sudan gelinceye kadar dövesi gelir.

Tüm bu yaşam ve kalıplaşmaya başlamış davranış biçimleri, zamanla içselleştirdikleri bir aşağılık hissine kapılmalarına neden olacak. Ki çoğu zaten aşağılık kompleksine sahip. Özgüvenleri de kendi aralarında birbirlerine diş bilemelerinden fazlasına izin vermiyor. Dışarıya gösterebildikleri özgüvenleri ise soytarılıktan başkası değil. Kılıklarının eksikliği ise, soytarılıklarının uzaktan görülmesine ve ilk karşılaşmada anlaşılmamasına neden oluyor.

Her şeye rağmen 4 aydır burada çalışıyorum ve iyisi-kötüsüyle bu maceranın sonuna geldim sayılır. Çünkü bu hafa sonu okul için Kıbrıs'a dönüyor, okumaya kaldığım yerden devam ediyorum. Zaten geçen aylarda uçak biletimi almıştım. Bana kalan tek şey ise, valizimi toplayıp havaalanına gitmek, uçaktayken dönüp aşağı doğru bakıp hüzünlenir gibi yapmak.
Hem burda da işler, havalar soğumaya başladığından bu yana iyice düşmeye başladı. Müşteri sayısındaki düşüş, bahşişlerdeki düşüşle aynı seyirde gidiyor. Şimdiye kadarki harcamalarıma rağmen, yine de tüm maaşımı karınca misali kışa ayırabildim. Yani bu kış, geçen kıştan daha rahat geçecek. Çünkü geçen yaz ağustos böceği'nin yaptığını yaparken, bu yaz yapmadım. Karınca gibi çalıştım, çalıştım, çalıştım.
Her şeye rağmen bu yaz, şimdiye kadar yaşadığım tüm deneyimlerimden daha farklı ve gerçekçi bi deneyim yaşadığım için, bilincimin-düşünce şeklimin evrildiğini veya evrilmekte olduğunu gördüğüm bir yaz oldu. Böyle yazların artması, boş zamanlarımın tamamen dolması dileğiyle yazımı sonlandırıyor, küçüklerin ellerinden büyüklerin gözlerinden öpüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.