-->

21 Ekim 2018

işten yorgun argın çıkıp okula gelmek

Geçen haftaki son iş günümde, beraber çalıştığım şeflerin "en iyi çalışanlarımızdansın. keşke herkes senin gibi çalışsa var ya, üf üf üf. seneye gelirken bir kaç erkek al da öyle gel ahahahaha" diye patlattıkları esprileri kulaklarımdayken uçağa atlayıp Kıbrıs'a geldim.

Şeflerin bu cümleleri rahat kullanmalarının nedeni ise tamamen bana bağlı bi durum. Çünkü önceki haftalarda Öküz Herif bulunduğum il'e gelip gittiğinde, bende onunla zaman geçirmek için iş yerimden izin almıştım ve sonraki günlerde müdür şeflerin yanında "sevgilin de geldi gitti. şimdi rahatlamışsındır. seneye söyle o da gelsin. görüyorsun ya, bayan çalışanlara da ihtiyacımız var" dedi.

Bi an "bayan diye bir şey yok, kadın var" diyesim gelmedi değil ama sonra olayın neresinden tutsam elimde kalacağını anladığım o mili saniyeler içerisinde çat diye "o da erkek" deyiverdim.
Ben böyle deyince müdür bi kızardı bozardı, yanındaki şeflerden birinin suratı patlamaya hazır kahkaha efektine dönüştü ama zorla da olsa tuttu kendini.
Cümlem üzerine Müdür "nasıl yani?" diye tekrar sorunca
-nasıl yani değil, sevgilim erkek
-aaa
-ne aaaa
-şaşırtıyorsun beni
-aman ya allah aşkına 45 yaşındasınız şaşıracak bir şey kaldı mı hayatınızda
-aaa
-e aaa tabii
-iyi bakalım, o zaman seneye yine bizimle çalışmanı istiyoruz. gelirken onu da al gel.
-ahaha sağ olun. ben gelir miyim bilmem ama o zaten işinden dolayı hiç gelemez
-niye
-işi gücü var zaten, benim gibi parasız değil
-iyi bakalım
-sağ olun."
Bu konuşmadan sonra zaten otelde ibne olmadığımı bilmeyen de kalmamış oldu. Buna rağmen herkes kendi arasında sikli soklu espriler yapıyor, bana gelince ise duruyorlardı. Bazen ağızlarından kaçırdıklarında karşılık olarak daha ağır bir şey söylediğim oluyordu ve bu yüzden gerginlikler yaşanıyordu ama sonraki günlerde her şey unutuluyor, benimle bir daha küfürlü konuşulmuyordu.

Örneğin geçen ay, barmen'lerden biri arkadaşlarıyla kakara kikiri yaparken ben yanlarından geçiyorum diye bana"
-hey baksana" diye seslendi.
-efendim
-sen top musun?
-top değil biseksüelim. istersen seni sikerim" diye karşılık verdiğim gibi arkadaşları dahil orda olan herkesin kahkahaları kesildi ve ortam bi anda Kurtlar Vadisi'nin cendere müziğinin çalınması gerektiği bir havaya büründü.
Herkes ters ters baktı ama çok da iplemedim ve o "ney ney" diye aptala yatarak karşılık verdiğinde bu sefer de "yaw top değilim. biseksüelim, istiyorsan seni sikiyim" diye inatlat tekrar edince arkadaşı "çok ayıp ama, şakalaşıyoruz şurda" dedi ve bende "ee tamam, bende şakalaşıyorum" deyip devam ettim. Top olduğum konusu üzerinden şakalaşmaya çalışan barmen, benimle 3-4 hafta konuşmadı, sonrasında ise benimle kurduğu iletişim gayet topsuz ve tüfeksiz ilerledi.

Şimdi orda olup bitenleri boş verip uçaktan sonraki bölüme geçersek; Fakülte'de hiçbir şey değişmemiş. İlk günlerin mahşeri kalabalığına ait o heyecanlı yeni üniversiteli öğrenci curcunası, bu yıl hukuk okuyanların da dahil olduğu "derslere katılım zorunluluğu" kuralıyla beraber iyice coşmuş da coşmuş. Hatta öyle bi coşmakki; tüm amfiler oturacak yer kalmayacak kadar dolup taşıyor.
Tabii bu doluluk iyi bir şey, ama ne yazıkki tüm öğrenciler yönetime kan kusuyor, içten edilen küfür ve hakaretler amfide havaya yükselmekten bir an bile geri kalmıyor.
Sözler görünür olsaydı(ki iyiki söz görünür ve dokunulur bir şey değil) amfi daha ilk 1 dakika içerisinde dolduğu için tüm öğrenciler sözlerinin altında ezilip kalırlardı. Ama dediğim gibi iyiki; söz, görünür ve dokunulur değil. Şükürler olsun rabbim sana. Sen ne güzel yaratıyorsun öyle.

Okuldaki yeni öğrenci curcunası iyi güzel de, kaldığım yurt okuldan 3-4 km kadar uzağa taşınmış ve bu yüzden sabahları uyanıp derse gitme durumu biraz kötü olmuş. Oysa geçen yıl ne güzeldi, uyandığım gibi koşup sınıfa gidiyordum ve yıl boyunca geç kaldığım ders toplamı, 1 elin sayısını geçmiyordu. Şimdi ise daha ilk haftamda 3-4 derse geç kaldım bile. Umarım geç kalmalarımı tekrarlamadan okula devam ederim.

Bu yıl derslere 3 hafta kadar geç başladığım için ders hocaları konularda başlarını alıp gitmişler. Çok geriden geldiğimi düşündüğümden, bazılarına çok soru sorduğum zaman pes edip, geçen haftalardaki konuları hafif tekrarlar gibi oluyorlar ama sonra anlıyorumki; aslında çok da önemli şeyler anlatmamışlar.  Ya da bana öyle sandırıyorlar.
Gerçi böyle diyorum ama pek bir şey işlenmediğini, geçen yıl erken gelip daha ilk günden derslere  girip çıktığım zamanlardan biliyorum. Çünkü hocalar, okulun açıldığı ilk günlerde hiç ders işlememiş, ilk 3 hafta genelinde ise pek de derslere değinilmeden, günler öylece geçiştirmişlerdi. Ben de o yüzden, Hukuk 1'lerin derslerine girmeye başlamış, sınıfla kaynaşmış, bir kaç yakın arkadaş edinmiştim.
Yani bu yılda kaybettiğim bir şey yok. Hatta otelde çalışarak 2 hafta daha para biriktirmiş oldum diyebilirim. Bu da beni 2 ay daha rahatlatıcak demek oluyor.

Rahatlatıcak dedim ama aslında rahatlatmayabilir de. Çünkü burdaki fırsatçı esnaflar, dolar'ın yükselmesi ve Tayyip'in herkese laf sokmasının sonuçlarını hemen kasalarında nakit olarak görmek için her şeye zam yapmışlar. Bu da çok komik bi duruma dönüşüp kalmış.
Hatta öyle komik şeyler dönüyorki anlatamam. Örneğin pazarlarda satılan 1 TL'lik kullan at çorapları 6 TL'den satıyorlar, bildiğiniz 3ü1arada'yı bile 2 TL'den satıyorlar. Diğer şeylerin fiyatını ise zaten söylememe gerek yok.
Hele ki geçen gün canım pasta çekti diye girdiğim kıytırık dükkanımsı yerin sahibi tek dilim ucuz mahalle pastasını 10 TL diye söyleyince az kalsın olduğum yere yığılıp kalacaktım. Ama çok şükür ki "pasta yemek zorunda değilim" diye düşünerek sakinleştim, gelen kalp krizi atağını tamamen geri gönderdikten sonra da adama bol bol söylenip çıktım.
Lan bildiğin kremayı iki ince dilim ekmek hamuruna sürüp reyona koymuşsun ve üzerine utanmadan 10 TL diyorsun. iki dilim ekmek 10 KRŞ yapıyor. Sen reyona 10 TL diye koyduğun şeyle kimi kekliyorsun.

Böyle diyorum ama aslında geçen yılda fiyatlar Türkiye'ye oranla çok yüksekti. Çünkü esnaflar çok fırsatçı ve kapıda yabancı bir müşteri görünce ellerinde Voyvoda Kazığı varmış gibi karşılıyorlar. Sadece küçük görünen zengin esnafı değil, ev sahipleri de çok insafsızlar ve öğrenciler, onların insafsızlığı karşısında Kerbela Meydanı'ndaymışcasına hüzünlü günler geçirdiler desem yeridir.
Bu yıl ise geçen yılki Kerbela Görüntüleri yaşanmadı, çünkü KYK buradaki bir kaç çok katlı özel yurdu kiralayıp, öğrencileri yarım yamalak da olsa yurtlara yerleştirince, ev arayan sayısı düştü, ev tutan sayısı düştü, yeni yapılan evlerin çoğu boş kaldı, boş kalınca da mecburen yüksek kira ücretleri düştü, kazık fiyat sorunları biraz da olsa çözülmüş oldu. Buna rağmen yine "dediğim dedik, çaldığım saksafon" demekten geri kalmayanlar da var. Bunları da allah'a havale edip diğer konulara geçiyorum.

Hocaların çoğu değişmiş, bazıları ise bu yılki eğitim öğretim yılında hoca olarak okula alınmamışlar. Bunların içindekilerden bir kaçı hakkında olumsuz yorum yazmıştım. Çünkü gerçekten de ders işlemek yerine özel hayatlarını anlatmak, siyasi görüşlerini ders konusu diye işlemek gibi aktraksiyonlarda bulunarak boşuna maaş alıyorlardı. Bende ders notumuzu gördüğümüz sistemin otomasyon kısmındaki zorunlu hoca değerlendirmesi bölümlerine hocalar hakkındaki yorumlarımı yazmaktan geri kalmamıştım. Zaten böyle fırsatları gördüm mü hiç kaçırmam, anında değerlendiririm. İyi değerlendiririm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.