...Şu yaşıma kadarki deneyimlerimden öğrendiğim kadarıyla, küflü duvarların yıkılmaya başladığını kabullenmek; beni gerçek dünyaya bağlı tutan, gerçeklikten kopmamı önleyen tek şey. Çünkü kabullenmek, son durumumu görmemi ve eğer hâlâ istiyorsam ondan kurtulmamı da sağlıyor. Yani kötü bi durum karşısında hep anlık bir çözüm buldum ve yola devam ettim.
Abimin bakışlarının ardından gelen cümlesini tamamlamasıyla, 2 saniyede yokluğa karışan beni, tekrar varlığa döndürmem lazımdı. Ama bi an yapamadım. Çünkü cümlesini öyle büyük ve haklı bi şekilde normal ve öyle sıradan ama tamamen gerçek bi ses tonuyla söylemiştiki; az önce, dünyanın en büyük şelalesinden atlamış olan beni, suya çaktırmadan, paramparça ederek yok etmişti bile.
Tek kelimeyle; bi kaç saniyelik olan ama sanki saatlerce süren bi şekilde orada, onun karşısında öylece duruyordum. Sanırım nefes de alamamış olabilirim. Ya da onun gibi şeyler oldu. Ama onunla olan bi kaç saniyelik karşılıklı bakışmanın ardından, hiçbir şey söylemeden ayrılmıştım.
Karşısından ayrıldığımda, kendimi aptal gibi hissetmeden edemedim. Üstelik öyle bir aptal hissetme haliki, aradan 18 sene geçmiş olmasına rağmen, o anı çok net hatırlıyor ve her hatırlayışımda, adeta o aptallık halini de tekrar tekrar yaşıyorum. Hatta şu an bile bu cümleleri yazarken, o aptallığı tekrar yaşadım.
Sanki okul okumayacağımı bilmiyor olmak, anlamamış olmakla büyük hata etmiştim.
yani okumayacağımı bilmeliymişim de, aptal olduğum için bunu anlayamamışım gibi bir durumun içindeydim. ve gerçekten sırf bunu anlamadığımı düşündüğüm için de ayrıca kendimi salak gibi hissettim. 18 sene öceki salak hissetme halini de hiçbir zaman içimden atamadım. o benimle beraber büyüdü ve işte bugüne kadar yanımda sürünerek, beni de bazen aşağı çekerek çıktı geldi..
O ilk andaki donuşumu düşünüyorum da; sanırım şu yaşıma kadar bir daha hiçbir şeye o anki gibi şiddetle şaşırmadım, hiçbir şey beni dondurmadı. Gerçekleşen her şey normal, gerçekleşen her şey sıradandı ve işte bu yüzden gerçekleşmeye devam ediyorlardı.
O gün okul kaydım yapılmadı. Kayıt tarihleri bitti. Akşam canım çok sıkkındı. İştahım kesilmiş, moralim de zaten çoktan bozulmuş bi halde öyle kalmıştı. Sonraki günlerde de böyle devam etti. Bi kaç gün sonra okullar açıldı. Gidip okul bahçelerinde gezdim. Öğrencilere büyük bi hayranlıkla, büyük bi kıskançlıkla bakınıp durdum. Teneffüslerini kolladım, gidip teneffüse çıkma anlarını izledim. O zamanlar muhteşem bi bok yiyorlarmış gibi hissettiğim birbirlerine olan sataşmalarını, oyunlarını, muhabbetlerini, birbirleriyle kurdukları iletişim biçimini gözlemledim. Liseli piçleri o kadar seviyordumki; okul üniformalarına bile hayrandım. Ama bu beni liseli yapmıyordu. Okul okumuş saymıyordu. Onları izlerken, büyük bi fırsattan geri bırakıldığımı biliyordum. Hakkımın verilmediğinin farkındaydım. Canım buna çok sıkılıyordu. Kısaca; okul okutulmayacağımı bildiğim için çok ama çok üzüldüm.
Ne kadar üzülürseniz üzülün, o da bi yerden sonra alışkanlığa dönüşüyor. Ben bunu yeni öğrendim. Okul okutulmamış olmamdan kaynaklı yaşadığım üzüntünün bende alışkanlığa dönüşmüş bir depresyon olduğunu ise bu sonbahar fark ettim. Çünkü bu sonbahar aylarında, okul okumak için Kıbrıs'a gelmiştim ve gördümki; aslında içimde tarifsiz ve hatta bu güne kadar yaşamamış olduğumdan emin olduğum bi sevinç var. Üstelik bunlara karşın, saçma sapan arayışlarım da olmadı. Öyle sakin ve sevinçli bi şekilde yaşayıp gittim.
Bir kaç ay sonra fark ettimki; bu Sonbahar, önceki yıllarda olduğu gibi depresyona girmedim. Canım sıkılmadı. Sırf heyecan olsun diye, can sıkıntımı atlatayım diye kim olduğunu bilmediğim insanlarla yatmadım. Sürekli bi arayışa kapılmadım.
Sonra neden böyle davranmadığım ve bu sonbahar farklı olduğumun nedeni üzerine düşündüm ve gördümki; aslında yıllardır, her sonbaharda kapıldığım o depresyonun nedeni, lise kayıtlarının son gününün, Sonbahar'ın ilk ayı olan Eylül'ün ilk haftalarında olmasındandı.
Sonrasında da sebepsizce ve her sonbahar, tüm ağırlığıyla yavaş yavaş üstüme çöker, beni yerle bir ederdi. Bu çöküntü sadece benim yaşayıp geçmemle alakalı değildi. Bu durum, yakınıma kadar girip bir süre kaldıktan sonra dışardan bakan herkesin gördüğü bir hal idi.
Bunu 4 yıl önce kardeşim de "abi dikkat ettim de sen hep bu aylarda tuhaflaşıyorsun" diye belirtmişti.
ve şimdi döneüp bakınca şunu da fark ettim ki; tüm değişimlerimin başlangıcını hep sonbahar aylarına denk gelmiş. Tüm önemli kararlarım, hayatımı değiştiren olaylara attığım imzalar, yeni başlangıçlarım falan filan hepsini sonbahara denk getirmişim.
Oysa şimdi fark ediyorum ki; 16 yıldır, her sonbahara denk gelen yeniliklerimin nedeni; aslında farkında olmadan girdiğim şu siktiri boktan depresyona girmemmiş. Yanii bunca hengamenin nedeni, onca bilinmeyene gidip gelmelerimin sebebi; teee 16 yıl önce liseye kayıt edilmemişlikten kaynaklı üzüntümdü.ve bu üzüntüm zamanla depresyona dönüşmüş, her sonbahar okullar açılıp da, etrafta okul heyecanıyla koşturan öğrencileri gördükçe de nüksedip durmuştu. ama bu yıl ortaya çıkmamasının nedeni, benim okul okumaya başlamış olmamdı ve öyle görünüyorki; sanırım depresyonumu kendi kendime ve hatta hiç farkında olmadan yok ettim gitti. Bir daha bundan kaynaklı psikolojik bi sıkıntıya da düşeceğimi de sanmıyorum :)
umarım sakin geçen bu sonbahar, sonraki sakin geçecek olan sonbaharlarımın başlangıcıdır.
bakalım göreceğiz.
iç huzuru bulduysan ne mutlu sana :)) tebrikler. Böyle tekrarlayan depresyonlarda bahsettiğin şeylerin çıkması olası geliyor.
YanıtlaSilbence senin mutlu olman gerçekten zor gerçi mutluluk dediğin anlık serotonin ataklarıdır o nedenle iç huzur demek daha doğru her neyse sen hep bir bahane buluyorsun, bunu kendi içinde çözdün hallettin sonra da başka bir şey bulursun depresyona girmek için bi sal artık kendini sana da yazık.
YanıtlaSil@çelebi sağ ol
YanıtlaSil@sergen bu seferki farklıydı. belki dediğin gibi ilerde başka bir şey bulurum, ama dediğim gibi bu sefer farklıydı.
bu salma işi de nasıl oluyorsa, artık biri söylesin. çünkü daha kendimi ne kadar ve nasıl salabilirim bilmiyorum.
salmaktan kastım götü başı dağıtmak değil, dışarıdan bakıp konuşmak kolay aslında zor şeyler de yaşamışsın şahsen ben senin yaşadıklarının 10'da birini yaşamamışımdır belki oturdukları yerden konuşuyorlar diyorsundur böyle düşünürsen de yüzde yüz haklısın ama insanların geçmişlerini düşünüp bu kadar saplanıp kalması bence korkunç ve bunu yapan insanları gördükçe böyle yapmayın demekten kendimi alamıyorum tamam bazı şeyler senin için eksik kalmış aile gibi veya öğrencilik hayatı gibi ama artık bu durumu kabul etmen lazım senin hayatın da bunlar olmadı evet ama bunları sürekli düşünerek ya da bunların etkisinde kalarak bugünü ve yarını da öldürüyorsun anı yok ediyorsun geçmişte yaşıyorsun aynı şekilde geçmişte çok güzel şeyler yaşayıp sürekli bunu düşünerek bugünü öldürenler gibi bence hepsi aynı kapı.Kendini sal demekten kastım buydu aslında 10 sene önceki şeyi bırak artık sürekli kendini aşağıya çekme.Bilmiyorum bunlar benim şahsi görüşüm dışarıdan bakan biri olarak, kesinlikle yapman gereken şeyi söylemiyorum o zaten haddime değil akıl vermek gibi bir amacım asla yok sadece insanların bu şekilde yaşamaması gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilgeçmişimi çok düşünüp kasılmıyorum. hatta geçmişim sikimde de değil. sonuçta olmuş bitmiş ve bugün yapabileceğim tek şey yola devam etmek. şimdi bunları böyle rahat rahat söylesem bile, sen de biliyorsunki; daha önce sırtına almış olduğun yükü kendinle beraber gittiğin her yere götürürsün ve bu yüzden sana rahatlık vermez. hatta hayatına giren insanlara da yük etmeye başlarsın. bu sadece benimle ilgili değil, hepimizin hayatı böyle. ben ise, kendi hayatımda o yükleri fark ettiğim zaman, kenara bırakıp hayatıma devam ediyorum.
YanıtlaSilçünkü; beynimiz elimiz ayağımız gibi çalışmıyor, o tüm organlarımızdan farklı çalışıyor. o yüzden sal derken, hemen öyle salamıyoruz. onun belli bir çalışma mekanizması var ve o mekanizmaya göre gitmedikçe, sorunların tekrar edip duruyor. yaptığım şey bundan başkası değil.
yorumlarının iyi niyetli olduğunun farkındayım. anlatma çabası içine girdiğin için de ayrıca çok teşekkür eder, gözlerinden öperim :)
ayısözlükten hazineci ben. bloguna şöyle bi baktım da genel olarak bi depresif ruh hali seziyorum ve bazı konularda umut dolu olduğunu. umarım herşey istediğinin daha da ötesinde gelişir. insan herşeyi tek başına çözemeyebiliyor. konuşmayı istediğin herhangi bir konuda bana yazabileceğini söylemek isterim. yazışında çekici ve güzel bir üslup bar, ki beğendim. iyi bakasın kendine, sevgiler.
YanıtlaSil