bir de şunu fark ettim. yeni şeyler yazayım, yeni bir yazım şekli deneyeyim derken; iyice yazmaz, yazınca ise yazamamış oluyorum. yazamayınca da canım sıkılıyor.
belki de yeni tarzları falan siktir edip, yine eskisi gibi aklıma gelen cümleleri buraya döksem daha iyi olur. çünkü bu şekilde yazdığım zaman daha fazla cümle kuruyor, burada daha sık yazı yayına alıyor ve yazdıkça da daha çok rahatlıyorum.
bir de geçen aylarda, insanları gözlemlemeyi bıraktım. çünkü gözlemleyip buraya yazıyordum ve bunun; yani insanları gözlemleyip buraya yazmanın; kötü olmasa bile, aslında olumsuz olduğunu düşünmüştüm ve bu düşünceden rahatsızlık duyup yazmayı da bırakmıştım. sanki insanlara birer deney faresi gibi davrandığımı düşünmeye başlamıştım. sanki insanlar benim için gözlemlenip haklarında yazılacak varlıklar yalnızdı.
bunun kötü olduğuna kanaat getirip, onlar hakkında yazmamaya çalışıyordum. yazmamaya çalışırken de yeni bir şeyler yazarak, doymak bilmeyen yazma açlığımı dindirmeye çabalıyordum.
2-3 aydır bu düşünceyi o kadar çok dikkate almıştımki; bu yüzden artık yeni insanlara fazla odaklanmıyor, onlar hakkında yazmıyordum. hatta sırf bunu yapmamak için (yani tanıştığım insanlar hakkında yazmamak için) yeni kişilerle tanışmamaya bile çalıştım. tanışmış olduğum insanlarla ise, onlar muhabbet açmadan, yeni bir konu açmıyor, durduk yere sohbet edip durmuyordum.
böyle bir çaba içine girmemek için; kendimi sürekli tetikte tutuyor, bunu adeta bir çalışma biçimi olarak kendime iş edinmişcesine yaşayıp gidiyordum.
öyle bir çalışmakki bu, artık insanları tanımıyorsam selamlaşmıyor, göz teması kurmuyor, nerdeyse onlarla aniden karşılaşmadıkça, karşılaşmamaya da çalışıyordum. tanıştığım insanlarla da bazen, karşılaşmama çabası içine girdiğimi söylemeliyim. çünkü aslında tanıştığım insanları, kendi yazım dünyama sokmamaya çabalamalıyım diye düşünmeye başlamıştım.
tüm bu uğraşlar içinde debelenip duran ben, aslında normalde yeni insanlarla tanışmak için her türlü fırsatı değerlendiren, her an tanışmak için fırsat kollayanın biriyim. ki insanların çekimser davrandıklarının hep farkında olduğum için, iletişimi de bi bahaneyle ben başlatırdım. ama bu "yeni insanlarla tanışmama ve onlar hakkında yazmama" kararını aldıktan sonra iletişim kurmayı bile bırakmıştım.
artık kimseyle yeni tanışıklığa girmiyordum. kimseyle tanışmıyordum. onlar konuşmadıkça, onlar selam vermedikçe, onlar iletişim kurmadıkça iletişim kurmuyordum. öylesine boş boş durup bakıştığım onca insan geldi geçti.
ama sonra şu bi kaç gündür, bu kararımdan caydım ve yine yeni insanlarla tanışmaya onları gözlemlemeye başladım.
çünkü düşündüm de; galiba benim özelliğim insan okumak, insan dinlemekti.
hatta bu durum, belki de bana allah tarafından özellikle verilmiş bi güzelliktir. diğer insanlardan farkım budur. yani benim güzelliğim, tanıştığım insanlar hakkında yazmaktır. melekelerim hep bu yönde gelişmiş ve eğer bunu iş edinip, daha ciddiye alırsam, gelişmeye de devam edeceklerdir.
ya da bu özellik belki de aslında herkese verilmiştir (çünkü insanların eşit yaratıldığına inanıyorum ve bu inancımdan dolayı, herkesin doğduğu anda eşit yeteneklerle dünyaya geldiğine inanıyorum) ama diğer insanlara göre, ben verilmiş olan tüm yeteneklerimin aksine, sadece diğer insanları gözlemleyip yazmaya iyice odaklanıp, zamanla daha fazla geliştirmişimdir ve asıl yeteneğim; birer ayet olan insanları okumak olmuştur.
yeteneğimi seviyorum. biraz da olsa geliştirmiş olduğuma, geliştirmeye çalışmama seviniyorum. belki de asıl işim bu olmalı; yani insanları, kendi hikayelerini bana anlatmak üzere yüreklendirip, sonra da yazmak. onlar (çoğu kendilerince bir hiç olarak)dünyadan gelip geçerken, onları başka insanlara tanıtmak ve onları, farklarında olmadan hiç'liklerinden kurtarmak.
aslında bu okula başlamama neden olan 100'lerce sebepten biri de buydu. çünkü okulu bitirdiğimde hiçbir şey olamasam bile, bir gün olurda, bir mahkeme de katip veya sıradan bi memur olduğumda, sıradan ve yaldızlı insanların hayatlarındaki tüm detayları öğrenebilir, onların yemiş oldukları bokları, neden yediklerini kendi ağızlarından öğrenerek, sahip olabildiğim tüm gerçeklikleriyle öğrenebilir, bunu kayıt altına geçebilirdim.
evet, en kötü ihtimalle bunu umut ediyorum. çünkü tüm rezilliklerimize ve kutsal yaşantı şeklimize rağmen, insanların hayatlarının kayıtlara geçmesi gerektiğine inanıyorum. birbirimizden öğrenebileceğimiz çok şey varken, bu kadar sessiz yaşayıp ölmemiz doğru değil.
biz birer ayetiz. diğer insanların da bizi okuması gerekir. bunun için, yani; okunmak için yaşayıp ölüyoruz.
bir "hiç" kalmayı başarmış olan insanların, okunması için elimden geleni yapacağım. benim asıl işim bu.
Selam, insanlar hakkında gözlemlerini yazmaya devam etmelisin çünkü bu senin güçlü olduğun bir alan ve bence yazılarının etkinliği de buradan geliyor. Ben de senin gibi insanların davranişlarının altındakı asıl nedenler hakkında hikaye uydurmaktan çok hoşlanırım. Belki de bu nedenle yazılarını keyifle okuyorum.
YanıtlaSil:)) sağ ol.
YanıtlaSilİnsanlardan daha çok kendin hakkında yazıyorsun ve aslında başkalarını değil kendini anlattığının farkında olmaman da başka bir ironi. Modern çağın Gay Bukowskisi seni.
YanıtlaSil@nolki, çoğu zaman unutsamda, kendimi anlattığımın farkındayım aslında ama sanki başka insanlar üzerinden kendimi anlatmak kötü gibiydi. ya da çıkış noktası olarak başkalarını kullanmak kötüydü. ama sonra düşündüm de, aslında yaptığım şey bi anlamda tarih tutmak gibi. hem kendi tarihimi, hem hayatımdan geçenlerin üzerimdeki bıraktıkları izleri ve etkileri ve sebep oldukları değişimleri tutmak, onları da kendi hayatıma katmak, katarken onları da birer karakter olarak ele almak gibi.
YanıtlaSilanlatabiliyor muyum?