-->

06 Nisan 2012

Sana göre aşk laftan ibaret, bana göre hayatın amlamı'ydı.

Bir işte sıçtığım zaman genelde sorunlu olarak kendimi ilan eder ve hemen rahatlarım. Ama bu sefer öyle olmadı. Güya kaç gündür öküzherif'le yine aramızda böyle bi poyrazlar, karayeller, bi sert kuzey rüzgarları esip duruyordu. Gerçi genel anlamda onunla aramızda hep kavga ederiz ama sonuç olarak baktığım zaman her defasında ya o, ye ben bi şekilde yine orta yolu bulur görüşmeye kaldığımız yerden hiçbir şey olmamış gibi devam ederiz.

İşte bi kaç gündür aramız böyle nedensiz soğukken, görüşemedik ve sadece telefonda nasılsınlaşıp geçtik. Bugün öğleden sonra dedim bakıyım napıyor ne var ne yok diye telefon açtım ve "eğer işin yoksa akşam senin işyerinin oraya geliyim de buluşalım" dedim. O da "yok yok, ben geliyim taksim'de takılırız" dedi ve ben bi anda sevindirik olup hemen kabul ettim. Telefonu kapattıktan sonra da bir sürü plan yaptım, önce yemeğe götüriyim, geçen sefer ben ödemiştim bu sefer o öder, yemekten sonra da sinemaya gideriz, geçen sefer ben ödemiştim ama olsun bu sefer de ben öderim, hem sürekli onun arabasıyla turladığımıza sayarım falan diye kendimce cingöz cingöz ucuz hesaplar yaptım ve böyle böyle hayaller arasında akşamı ettim.

Akşam kararlaştırdığımız saatte metro çıkışının oraya gittim ve o söylediği saatte geldi, ben de koştum bi sarıldım falan böyle, ohooooo o hemen biraz mesafeli davrandı ve "dur yaw dur şimdi iş yerinden birileri görecek zor duruma düşeriz" deyiverdi. "Ammına koyim sokak ortasında seni sikmiyorum ya, iş yerinden biri görse ne olacak" diye içimden geçirip dile dökecektimki "tamam ya, tamam durdum" dedim ve böyle tin tin tin yürüyerek ışıkları geçtik. Tam tramvay durağının oraya gelmiştik ki "aç mısın, gel gidip bir şeyler atıştıralım" diye sordum ve keşke sormaz olaydım. amcık "bi ispanyolla buluşcaz, onu da alalım beraber gideriz" dedi ve ben öyle kalakaldım. "Ne yani benimle buluşmak için taksim'e gelmedin mi?" diye sorunca da "ya senle de buluşmak için geldim, gelmişken onunla da buluşayım, ne olcakki" dedi, bende "haklısın" dedim ve yürümeye devam ettik.

Buluşacağı yere kadar da beni aldı bir düşünce "lan ne olacakki, sonuçta biriyle buluşcak. adamı yiyecek değil ya" falan diye de içten içe düşünerek kendimi kandırmaya falan çalıştım. Sonra buluştuk ve böyle istiklal'de turlamaya başladık. Ama bi baktım benim öküz, bu ispanyolla öyle bi samimi oluyor, öyle bi yakın davranıyorki anlatamam. Sanki az önce "bana dur dur yavaş ol, iş arkadaşlarım görecek" diyen o değilmiş gibi böyle bi şuh kahkahalar, elini omza atmalar falan. Hele birde gittik restorantın birinde oturduk yemekleri söyledik. bu ikisi de yan yana oturdu, bizim öküz de kolunu ispanyolun omzuna attı, muhabbete daldılarki kendimi o an bomboş masadaki tuzluk kadar gereksiz hissettim. Böyle durdum öküze baktım, ispanyola baktım, sonra kendime baktım ve "burda ne işim varki? ammına koduğumun çocuğu bana değer vermiyor bile. bense hala ne diye yapışık ikizler gibi onun peşinden gidiyorum ve hala bi umut diye diretiyorumki?" sonra böyle böyle içten içe düşüne düşüne kendimi iyice dolduruşa getirdim. Tabii bu arada yemekler geldi, yedik falan, bizim öküzde cidden para olmadığı için hesabı ben ödedim ve kalktık. Sonra dışarda bizim öküz yine ispanyola böyle bi yalakalıklar, bi ilgi alaka göstere göstere beni kendinden iyice soğuttu ve ben "ya kusura bakmayın ben eve gitmek zorundayım size iyi akşamlar" dedim. Bizim öküz "yok yok dur biz seni durağa bırakalım" dedi, bende "yok yok gerek yok ben giderim" deyip elimi ispanyola uzatıp "goodnight" dedim ve sonrada öküze elimi uzatıp "hayatında başarılar dilerim. seninle tanışmak güzeldi" dedim ve elimi çekecekken bu elimi sımsıkı tutup "dur ya saçmalama. ne yapıyorsun olur mu öyle, ne oldu? bir şey mi var" falan diye uzun uzun bir şeyler geveledi. Bende "yok bir şey olduğu yok. sadece hayatında başarılar diliyorum" dedim ve elimi hızlıca çekip onlardan koşar adım ayrılıp sokaklarda biraz turladım.

Bu arada yaptığımın doğru bir hareket olup olmadığını sorguladım ve aslında gördümki doğru yaptım. Çünkü ben onun için boktan püsürden başka bir şey değilim. O bana bi anlamda kafesteymiş gözüyle bakıyor ve bu yüzden onun için değerim asla olmayacak. Hem onu arayan soran sürekli benim ve ben onun üzerine düştükçede bu durum hep böyle olacak. O bana hep bokuymuşum gibi davranacak, bende kendimi nimet sanıcam. Sikerim lan böyle işi amcık.

Oysa aslında defalarca öğrendiğime göre; birini sevsen bile asla "seni seviyorum" demeyecektim. Ama işte yapamıyorumki. Kendi kendime verdiğim sözleri tutamıyorum ki. ahh bu dilime bi kilit vurabilsem, ah bu dilimi tutabilsem, ahh onunlayken ellerim sürekli dokunmak istediği için dokunmalarına izin vermesem ve gözlerim onu gördüğü an parlamasa. ahh sevdiğim birini gördüğüm an yüzüme yerleşen o tebessümümü saklayabilsem. Hatta ahh allah belamı versede böyle suratsız meymenetsizin teki olsamda, kimseye ne hissettiğimi belli edemesem ve hatta hiç bir zaman da kimse ne hissettiğimi bilemese. Hatta birine "seni seviyorum" diyemesem. Çünkü ne zaman birine "seni seviyorum" desem işler değişiyor. Ecdadım sikiliyor, allak bullak oluyorum.


Birde aslında bu öküzü farklı sanmıştım. Hani ne bileyim lan, bu sefer turnayı götünden vurdum diyordum kendi kendime. Belki beraber yaşlanıcaz ve en azından gözlerimi kapatacağım zaman elimi tutan biri olur diye düşünüyordum. Ne bileyim işte, sandımki yalnızca beni sevecek, siki kalksa bile sadece bana kalkacak, götünü benden başkasına siktirmeyecek sandım. Ama olmadı. Ben kendi kendime onun için "ohh be. nihayet doğru adamı buldum. ondan başkasını sikmiycem" diye düşünürken, o götüne girip çıkacak yarrak sayısını çoğaltmanın peşindeydi.

Şimdi böyle dönüp bakıyorum da; kendimi inanılmaz aptal buluyorum. Zaten o elimi sımsıkı tutup bir şeyler saçmalarken de ona da dedim" ben koca bi aptalım. ama bi daha bu kadar aptal olmıycam" o ise "saçmalama.." falan diye başlayan uzun uzun cümleler kurmakla meşguldu. beni iplemiyordu bile. Sadece onu terketmemem için, aklına gelen cümleleri alelacele dile getirmekle meşguldu. Meşguliyeti o kadar belliydiki, ben onun yüzüne, mimiklerine dalıp gittiğim için onu dinlemediğimin farkında bile değdildi.
neyse işte ıııhhh olmuyor. konu ilişki olunca hiçbi sikim beceremiyorum..


ve birde şunu farkettimki, ne zaman hayatımı bir düzen içinde yaşamaya çalışsam, ruh halim bozuluyor, ben bozuluyorum hatta bambaşka biri olup çıkıyorum. Sırf düzenli bi hayatım olsun diye, ben düzen içine girmeye çalışırken tüm hayatım allak bullak oluyor. Hatta dengesizin teki olup çıkıyorum. Sanırım ben, yine o 1 yıl önceki halime dönücem. Yani herkese göre düzensiz olan, ama bana göre düzenli olan hayatıma. Çünkü öyle daha huzurlu, daha mutlu oluyorum. Hatta öyleki mutsuzluğumdan bile mutluluk oluyordum.

3 yorum:

  1. kaçan kovalanır ayağında idi zaten seninkisi en doğru olanını yapmışsın geç bile kaldın dı dicem ama "aşıkta olmuşsun sen" :// o yüzden de mantığın kilitlenip kalmış ya zaten

    YanıtlaSil
  2. Annesine babasına bir sözüm yok, ama O tam bir orospuçocuğuymuş.
    O kadar zaman onların yanında nasıl kalabildin ben ona şaşırıyorum.

    YanıtlaSil
  3. " Sadece onu terketmemem için, aklına gelen cümleleri alelacele dile getirmekle meşguldu. Meşguliyeti o kadar belliydiki" . Bu bile herşeyi anlatıyor aslında,insanın yüreğine dokunuyor bu yazdıkların. O kadar açık,samimi ki rahatsız edici derecede hem de!! Ama okuyorsun işte..

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.