-->

04 Ağustos 2025

kafaya dank etti

3 saat önce dayak yedim. Yani öyle yaka paça bi dayak değildi tabii ama sol loba güzel bi tokat yedim taksiciden. Bana vuracağını anladığım anda, en azından ameliyatlı kısım olan sağ tarafımı sakınarak, sol tarafımı döndüm ve o anda gerçekten vurdu. Biraz sersemlediğimi anımsıyorum. İnsanların koşuşarak geldiğini ve bende adamın yakasına yapışmaya çalıştığım için bizi ayırmalarını falan izledim. 
Taksicinin karşısında ufak tefek biri olduğum için, karınca ve fil fıkrasındaki karınca olduğumu söylemeliyim. 
Yediğim tokatla şunu anladımki, kimseye yanlış yaptığını ve doğrusunun nasıl olması gerektiğine dair uzun uzun laf anlatmaya gerek yok. Çünkü insanların çoğu kaba kuvvete o kadar alışkın bi halde gardlarını almışken, karşılarına geçip yanlış davrandıklarını açıklanıldığında aşağılanmış hissediyorlar. 
ve evet doğrusu, açıklarken aşağılıyordum da. Çünkü hak etmişti orospuçocuğu.
zaten yaya geçidinde ilerlerken bana çarpıp sonrasında da pişkince sırıtan birini aşağılamayıp başka ne yapacaktımki?
ama o da altta kalmadı. ağzımın payını kafatasımın sol tarafını, geriye kalmış olan beynimin sol lobumu tokatlayarak hıncını aldı. sonra tabii insanlar ayırdı beni ondan ve böylece pataklanmaktan kurtuldum.  
bi kaç dakika sonra, toparlandığımda ondan şikayetçi olmadığım için onu gönderdiler, bende gölgeye geçip ağlamamak için etrafa bakınıp kalabalığın dağılmasını izledim. 
o anda fark ettim, biri kulaklığımı çalmış. etrafa bakındım ama göremedim. az önce oturduğum kafeye gidip unutmuş olabileceğimi düşünerek masalara vs baktım ama yoktu. garson da görmediğini  söyledi. emin oldum, bizi ayırırken başka bi orospuçocuğu almıştı kulaklığımı.
sonra biraz daha oyalandım ve bu esnada az ileriye gelen iki trafik polisine, taksicinin plakasını telefonumdaki fotoğraftan göstererek ona yaya geçidini ihlal ettiği için ceza yazmasını söyleyip olayı anlattım. o da yemin billah ederek yazacağını söyledi ve ben, onları da rahat bıraktım.
biraz yürüyüp, yediğim tokadı iyice sindirmeye çalıştım, sonrasında da metroya binip kızılay'a geçtim. biraz oyalanıp iyice sindiririm diye düşünüyordum ama sindiremiyordum. bi ara ağlayasım geldi, ama tuttum kendimi. sanki ağlama sırası çoktan geçmiş gibi bir hisle kendime gelip, otobüse binip eve dönmeye karar verdim. otobüste depresyona girenler ve girmek üzere olanlar için özel olarak hep boş duran en arkadaki 1,5 kişilik koltuğa geçip boş boş etrafa bakınarak bi kaç durak geçmişken, inşaat işçisi kılıklı biri geldi karşıma ve bende kalkıp, büyük taraf onun geçebileceğini söyledim, kırmadı ve geçti. bu arada dövmeleri gözüme çarptı. ucunda kan damlası bekleyen bıçaklı, aptal keko dövmelerini saklamaya gerek bile duymamıştı. 
kalkıp ona diğer tarafa oturması için yer verdiğimden dolayı kendini bana borçlu hissetmişliğinden "nerelisin" dedi ve muhabbet etmeye başladık. bir kaç aptalca cümle esnasında durup dururken "az önce dayak yedim, keşke senin kadar uzun boylu olsaydım. taksici beni ufak tefek görünce hem bana çarptı, hem tokatladı." dedim ve o da "bunlar orospuçocuğu" diyerek başladı saydırmaya. saydırırken beni süzdü ve ufak tefekliğimi yeni anlamışlığından dolayı gözlerine bi acıma bakışı yerleşti. bi kaç kelimelik konuşma daha yapmıştıkki, duraklardan birinde binen biri yanımıza gelip ona selam verdi ve birbirlerinin hal hatrını sordular.
-ne zaman çıktın
-iki gün oldu. her gün imzaya gidiyorum. iyi halden bıraktılar
konuşmalarından anladımki adam zaten belalıymış ve o anda bende jeton düştü, bu inşaatçı değildi, gaspçı, hırsız, uyuşturucu satıcısı, pezevenk falandı. onları muhabbetlerine bıraktım ve bir kaç durak sonra indim.
şimdi evdeyim ve tokadın acısı çoktan geçti ama kaliteli kulaklığıma üzülüyorum. neyse bunu da unuturum. zaten ben neleri neleri unutmadımki, pehhhhhh.

geçen gün dayanadım biriyle seviştim. 22 yaşında olduğunu söyleyen bir erkek hemşireydi. yada hemşirelik öğrencisi. cinsel perhizimi bozacağım tamamen. bozmaya karar verdim.
biraz para biriktirip borsadan hisse almıştım ama düştü. 
altın aldım düştü.
ne alsam düşüyor.
benim kafam neye çalışıyor bilmiyorum allahım. 

hafta sonu bir numaralı abim, yengem ve 3 numaralı oğlu geldiler misafirliğe. biraz oturup gittiler. gelmelerine sevindim. bursaya gideceklermiş ve geçerken bana da uğramak istemişler. abim "dedik bi kardeşimiz var, görelim, selam verelim" dedi :)  cümlesinin içinde, zorlama bi bağ kurma isteği vardı.
yengem evi beğendi, temiz vs dedi. benim zorlamalarımla biraz muhabbet ettik. yarım saat kadar oturduktan sonra tekrar yola çıktılar. bu ziyaretle, kendimi çok azda olsa aileye kabul edilmiş hissettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.