Bahçe duvarının üzerine çıkmış, dalları çekiştirirken aradan aniden sızan güneşin ışıklarıyla kamaşan gözlerimi kaçırıp elimdeki dalda bulunan dolgun dutları tek tek alıp ağzıma tıkıştırmaya çalışırken, duvarın hemen yanına panelvan tipi arabalardan biri yanaştı ve evde oturanlar olduğunu düşündüğüm 2 gencodan biri arabadan inip bahçeden geçerken;
-siz toplamıyorsunuz, hepsi yere düşüyor diye en azından dallarındayken biraz yiyeyim diye çıktım. Helal edin, burdan geçtikçe alıyorum hep
-ye ye bir şey olmaz” dedi umursamadan ve bahçe içindeki yarı harap 3 katlı eve doğru yürümeye devam edip gitti. O böyle devam edince içim rahatladı ve ben elimdeki daldan dut koparıp koparıp yemeye devam ederken, arabaya doğru dönüp bi an bakınca şöför koltuğunda kumral tenli, hafif sarı renkte seyrek sakallı, insanlarla iyi geçinme zorundalığının yarattığı alışkanlıktan dolayı daima tebessüm eden güleç yüzlü diğer gencoyla karşılaştım ve “bir şey yok, dut yiyorum” anlamına gelen baş işaretiyle selam verip, dutları yemeye devam ettim. Ama genconun açık ile koyu arasında kararsız kalmış renkteki yeşil gözleri içime işlemişti bile. Tebessümünün ardından ortaya çıkan 3 aylık fırçalanmamış düzgün dişleri ve tüm bunları geç sıcak bi gülüşü vardı amınakoyimyavv. İşte ben şimdi dutu yemiştim.
Tüm açgözlülüğümle dutları mideye indirmeye devam ederken ona dönüp
-burası sizin mi?
-yok yaaa ne bizim olacak. torbacıyız amınakoyim malzeme almaya geldik” dedi içten gelen sıcak sıcak taze gülümsemesiyle ve gerçekten dönüp bakınca bu evin O EV olduğunu anladım. Bu küçük şehirde herkes herkesi bilir, resmiyetde “şikayet yoksa sorun yoktur” diye işler yürür gider burafa. Fakat şimdi siktir et sosyal meseleleri ve diğer şeyleri. Benim içim gıdıklanmaya başlamıştı o piçe karşı ve bende onun kadar sıcak ve taze taze gülümseyerek
-nerelisin
-buralıyız yav. Yeşilce
-gözlerin o yüzden mi böyle yeşil yeşil?
-ahahaha he aynen öyle
-ahahah orda doğanların gözleri hep böyle yeşil mi?
-ahaha işine yaramam ben senin. Çünkü p’yim
-ahahaha yararsın yararsın
-yaramam valla
-yav yararsın ya, hem bi sefer de A ol, ne olcak sanki
-yok olmam valla. Full p’yim
-aha kırma beni, sadece bi seferlik A ol. Sadece benim için, sadece bana ol ahsha
-yok valla olmam
-olursun olursun “he” de yeter” konuşmamızın burasında, elindeki poşetle diğeri geldi bindi arabaya ve Yeşil kontağa asılırken, ona dönüp bakarak bana
-bu A, belki işine yarar
-ahahhahaha” diye gülmeye başladım ve onlar giderken, dut yemeye devam ettim
(Dut yemiş bülbül gönderisi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.