-->

09 Şubat 2022

gelişememeler

Yarın kontrollerim için yine İstanbul'a gidiyorum. Aslında çok da gitmem gerekmiyordu, hatta Onkologum'a sadece MR ve tahlil sonuçlarımı gönderebilirdim ama bu kontrolümün önemli olduğunu düşünüyorum.
Ve tabi en önemli ikinci konuda; ailemden bıktığım için, elime geçen "onlardan haklı olarak bir kaç haftalık uzak kalma fırsatı"nı tepmemek adına kendim gitmek istedim.

Ayrıca benim gitmem ve doktorla kendim görüşmem daha iyi olacak. Çünkü ameliyat sonrasındaki ilk yılım doluyor ve ilk yılın sonundaki gelişmeleri kendim birinci ağızdan duyarak rahatlamak istedim. Bu kontrolle her şey biraz daha netleşmiş olacak. Yani bundan sonraki ilaçlar, dozlar ve kemoterapiler olacak mı olmayacak mı, nasıl olacak gibi detaylar vs vs her şey daha belirginleşmiş olacak ve içim daha da rahatlayacak.
Geçen sefer kontrollerim vs uzun sürdüğü, neyin ne zaman nasıl olup biteceğini bilmeyip kestiremediğim için biletleri hep son anda almıştım ve bu da bana pahalıya patlamıştı. Şimdi ise her şeyi biraz daha planlı yaptım ve hazır kampanyalı THY Bileti bulmuşken de gidiş dönüşü uzun aralıklı olarak almış bulunmaktayım. Hatta bu aralığı biraz abarttım ve 1,5 aylık bi süreye yaydım. Yani hazır aileden haklı olarak kaçma fırsatı bulmuşken, bunu da iyice değerlendirmek için can atıyorum.
Bu kadar uzun süreli gidiş, onları yokluğuma biraz alıştırmak da olacak.

Onları yokluğuma alıştıracak kadar uzun bir süre sonra döndüğümde ise yine mala dönecekler. Doğrusu geldiğimde mallaşmak dışında daha kötü bi şeye de dönsünler istiyorum. Çünkü şimdi buradayken bana yönelik takındıkları tavra karşılık istediğim şey bundan başkası değil.
İçim elvermedi; Daha beter olmasınlar, sadece mallaşsınlar yeter.
Özetle; yarın gidip, 26 Mart'ta tekrar dönüyorum. Tabii umarım o zamana kadar da kararımı değiştirmem. Çünkü sağım solum belli olmaz. Ben bile kendimin ne yapacağını kestiremeyerek yaşıyorum. 

İstanbul'a gittiğimde nerede kalacağım hakkında bi fikrim yok. Daha doğrusu zaten Adanalı Annem'de kalmak dışında başka bi seçeneğim yok.
Öküz Herif aklıma gelmedi değil ama kemoterapi aldığım günlerde, onunla seks yapmadım diye atarlanıp, beni evden kovunca ve sonrasında da kendisinin haklı olduğuna dair bir şeyler geveleyip bu söylediklerinin ve davranışlarının arkasında durmakta ısrar edince, onunla iletişimi tamamen kesme kararı alarak evinin anahtarını verip evden çıktım ve çıktığım gibi de her yerden engelledim, hayatımdan çıkardım ve bundan sonrada hayatıma sokmaya niyetim yok. Böylece Dünyam, bi pislikten kurtulmuş oldu.

Geçen ay iletişimimizi kesmemize rağmen yine iletişime geçtiğinde ve üstelik yanarlı dönerli konuşunca, ben de dayanamayıp "her şeyi boşver de benim parayı ne zaman vereceksin" diye sorduğumda, benimle üst perdeden aşağılaya aşağıla konuşmaya başlayıp, bi de üstüne dalga geçip paramı vermeyeceğini söyleyince, bende "o zaman abinden isteyeyim. nasılsa senin gerçekten de paramı vermeye hiç niyetin yok. zaten aradan da 5-6 yıl geçti. bu aralar biliyorsun ki, param gibi sabrım da bitti" diye cümleler kurdum ama siklemedi ve bende telefonu kapatıp, abisini arayıp "kardeşinde bi miktar param var ve yıllardır vermiyor. bende bu yıl kanser olduğum için doğru dürüst çalışamıyorum. seni aramak yanlış biliyorum ama bu paraya artık gerçekten ihtiyacım var ve ondan istememe rağmen vermeyince, mecburen seni aramak zorunda kaldım. lütfen paramı verin. gerçekten çok güç durumdayım" deyip kendimi dilenci moduna sokarak paramı dilendim. Abisi gerçekten şaşkın bi şekilde, helallik, hak hukuk bir şeyler geveleyip telefonu kapattı ve benim bu kendimi acındırarak paramı isteme işlemimden 10 dakika sonra Öküz Herif paramı hesabıma gönderdi.
Yani yine özetle; onunla iyice kopmuşken, tekrar gidip kalmaya niyetim yok. Böyle bir şeyin bahsi bile olmayacak. Yapmak da istemiyorum. Ama tabii bi ara gidip eşyalarımı istemeyi düşünmüyor değilim. Çünkü sonuçta evdeki tüm eşyalar benim ve 10 yıldır o kullanıyor. Eşyalarımı vermeye yanaşmazsa da, eşyalarımın karşılığında ücret talep edeceğim ve eğer buna da yanaşmazsa, yine abisine durumu özet geçip ondan paramı veya eşyalarımı vermesini söyleyeceğim. Bakalım gittiğimde zaman ne rezillikler gösterecek...

Şimdi başka bi konuya geçeyim;
Önceki hafta gidip sağda solda ucuz beleş şeyler için kullanırım umuduyla Engelli Kartı da çıkardım. Kartın kullanım süresi 3 yıl ve bu süre bitmeden önce iyileşme sağlanmamışsa, gidip tekrar rapor vs işlemleri yapılıp, kartın kullanım süresi uzatılabiliyor. Engel oranım ise %84 ve bu bana çok korkunç geliyor. Yani açıkçası ben kendimin bu kadar yüksek oranda bi rahatsızlığa sahip olduğumu düşünmüyordum. Yani kendimi hep iyi gördüğüm ve iyi hissettiğim için "Engel oranı % 84" ibaresini kartta yazılı görünce bi tırstımki anlatamam.
Kartı alınca, çocukluk arkadaşımın ısrarıyla EKPSS için de başvuruda bulundum. Meğer böyle bi hakkım da varmış. Bende başvuru işlemlerini vs gerçekleştirip, hazır boşken de sınav için eski çıkmış sorulara bakmaya başladım. Sanki çok da zor değil gibi, ama işte yine de çalışmak lazım. Çalışınca görünen zorluğu da rahat aşarım diye umuyorum.
Tabii bu engelli olaylarında bir sürü üçkağıtçılıklarda döndüğü için,  gerçek engelliler zorlanmıyorlarmış değil. Zorlanıyorlar, çünkü bazı üçkağıtçı takımı sahte engelli raporlarıyla milleti maaşa bağlayıp geçimini sağlıyorlarmış, bazı çeteler de insanlara para karşılığı engelli raporu alıp onları bu tür sınavlara sokup memur falan yapıyorlarmış falan fistan bir sürü üçkağıtçılıklar dönüyor.

Neyse sıkıldım ve işte yarın İstanbul'a geliyorum. Ordayken zaman nasıl geçecek bilmiyorum ama en azından burda ailemin içindeyken de hiç rahat değilim. Hatta sanki misafirliğe gelmişim gibi bir his hakim havamıza. Herkes bi sus pus, kimse benle pek iletişime geçmiyor. Annem arada geçiyor ama işte o da her zamanki gibi yapmacıklıklar ve tansiyonumu ölçme numaralarından başka bir şey değil.
Geçen gün ona "ben insanların yaşlandıkça akıllarını başlarına topladıklarını, her işlerini daha akıllıca yaptıklarını ve aslında yaşlandıkça bilgeleştiklerini sanırdım. ama sen hiç öyle değilsin" dedim ve o da bana gülerek "öyleyim zaten" diye yanıt verdi. Ses tonunda "sen bilgelikten ne anlarsın, işte tüm bilgeliğimle oturuyorum oturduğum yerde" iması vardı, ses tonunun ardındaki gülümsemesindeyse, her zamanki gibi, açılmış olan konuyu bi an önce kapattırma çabası okunuyordu.
Onun bu tavrına ben içten bi gıcık kaparken, o da cümlesini bitirip, kırış kırış dudaklarını bir araya getirirken dışarıya bıraktığı dalgacı gülümsemesini tamamladı ve ben dayanamayıp "kendin için hiç de öyle düşünme. hatta şöyle diyeyim eşşek'te yaşlandı, sende. senin yaşlanmanla, eşeğin yaşlanması arasında hiç fark yok." dedim ve o anda yüzüne 1 saniyelik bi duraksama yerleşir gibi oldu ama anında kayboldu ve yine gülümseyerek "bana mı diyorsun" diye sorunca hemen "evet, sende yaşlandın eşşek'te" diye karşılık verdim ve bu kez yüzü azcık ciddileşip asılarak ve hatta birazcık da olsa sanki içi yanmış bi şekilde "peki öyle olsun" diye karşılık verdi...

Ablamlarda onlara yük olduğumu iyice belli etmeye başladılar. (zaten evde 3 ve 4numaralı ablam ile annem yalnız var) Bazen "güya yük değilmişim ve bana seve seve yemek yapıyorlar"mış gibi davranıyorlar ama işte aptal değilim ve zaten numaraları da çok belli oluyor. Bu yüzden artık çok fazla konuşmuyoruz. Gerçi geldiğim günden bu yana zaten nerdeyse hiç konuşmuyoruz ama 2numaralıabim'in etkisiyle, bu konuşmama durumu daha da belirginleşmeye başladı. Bende kimseyi alttan almayınca ve herkese her an karşılık verince, durum iyice netleşti.
4 numaralı ablamın bana gıcık olma nedenlerinden biri, onu olur olmadık anlarda erkek arkadaşıyla konuşurken, yazışırken yakalamamdan kaynaklı. 3numaralı ablam ise zaten doğuştan hep bi ürkek ve gizli saklı yaşayan bi tipti. Öyle ortalıkta görünmeden gününü geçirme derdinden başka bir sorunu olmaz. Ama fenadır da. Hep alttan alta işler yürütür.
Her iki ablam içinde sürekli "allahım ne olur bi an önce evlensinler ve kendilerine huzurlu, mutlu, sağlıklı ve bereketli birer yuva kursunlar" diye dua ediyorum. Umarım gerçekten bi an önce evlenirler ve kendi yuvalarını kurarlar :)))
Evlenmelerini istememin tek nedeni kendi yuvalarını kurmalarını istemem değil, en büyük nedeni tabiki onlar evlenirlerse, bu ev bana ve anneme kalacak. Annem de eğer benden önce ölürse de, doğal olarak ev sadece bana kalmış olacak. Bunun böyle olacağını ben düşünmüyorum.
Buraya geldiğimden bu yana; bana karşı sarf edilen sözlerin içinde cımbızla aldığım söylenenlerden, kurulan muhabbetlerde ve kulağıma gelen söylemlerden, 2numaralı abim'in kavgaları esnasında ağzından kaçırdığı "niyetinin bu ev olduğunu biliyorum" ve benzeri cümlelerinden vs vs düşünüyorum.
Yani örnekleri çoğaltabilirim ama ne demek istediğimi anladınız sanırım. Evet, buraya bu cennet sandığım ama içine girip, kapıyı kapatınca her tarafımı saran alevlerin eksik olmadığı aile cehennemine, hasta olduğum için mecburen dönmeme rağmen, herkes sanki hesaplaşmaya gelmişim gibi davrandı ve bende böyle düşünmelerini umursamama rağmen, söylentilerine zamanla aşinalaşarak "neden hesaplaşmayalım ki" diye düşünce evrimine uğrayıp, bi iki yoklama sonrasında da buranın geleneksel yapısına göre aslında benim zaten buna hakkım olduğunu anlayarak "iyi o zaman, sizin istediğiniz gibi olsun" diye kabullendim.
Hem şimdi onlara göre zaten ben "yıllardır kendilerinden uzakta sikinin keyfine göre yaşayıp dönmüşken" neden onların bu düşüncelerini değiştirme çabası içine gireyim ki?
Evet, ben Beyin Tümörü mü bahane edip geldim ve işte hakkım olanı almadan da gitmeyerek, sikimin keyfini birazcık da burada yaşayacağım. Bakalım sonu nasıl olacak...
Sonunda elime bir şey geçmese bile, en azından burda kalmaya ve bana karşı inceliği bırakmış bu insanları iyice kenara sıkıştırmış olarak edineceğim bu deneyimi, bir daha asla hiçbir zaman ve yerde deneyimleyemeyeceğimi biliyorum ve o yüzden burda kalıyorum. Hem bakalım bunlar nasıl insanlarmış...

Tüm bu süreç içerisinde, tüm bu olanların içinde annemden nefret edebileceğim hiç aklıma gelmezdi, ama şu son 8 aylık süreçte yaşananların toplamında kendimi ondan doğal bi şekilde nefret ederken buluverdim. Çünkü daha önce ailemden uzakta olmanın verdiği kendimi suçlu hissetmekten kaynaklı bakış açısı, şimdi onlarla mecburi bi yaşam serüveni içine girdiğimde yaşadıklarımla yok olup gitti ve gördümki ben aslında yıllardır, içten içe kendimi yemekle hata etmişim. Hemde çok büyük hata etmişim. Şimdi siktir olup gitmem için ellerinden geleni yapıyorlar ama bende inatla gitmeyeceğim ve bu maceranın nasıl biteceğini görmek için ısrarla kalmaya devam edeceğim. Bakalım macera ne zaman nasıl nereye sürükleyecek beni.

Tekrar tekrar aynı şeyleri yazıyorum gibi oldu. Burada bitireyim;
Özetle; kontrollerim sonrası buraya dönüp, maceraya kaldığım yerden devam edeceğim. O güne kadar kendinize iyi veya kötü, ama bi şekilde bakın. Çok da sikimizde ya. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.