-->

16 Mart 2020

bi boka yaramayan kaçma hallerim

Bu aralar, nasıl bir hayatım olduğu üzerine düşünüp duruyorum ve bunu düşünmemek elimde değil. Çünkü düşünmek istemesem bile, bir anda gelen "aydınlanma anı" gibi bir şeyle, yoğun zihinsel bi durum oluşuyor ve o an görmeye başlıyorumki; hayatım, bombok bi hal almış ve hatta aslında zaten bombok bi hayatım varmış.

Şu "gerçekliğe bağlanma" dediğim şeyin içinde biraz bu aydınlanmadan da var. Yani bugüne kadar fark etmediğim o kocaman zavallılığımı, hiç kimsesizliğimi, tek başınalığımı, yapayalnızlığımı fark etmeye, görmeye, kendimi izlemeye başlıyorum. Üstelik sadece kelimelerle ifade edilecek bir bilinçle değil, daha çok içselleştirilmiş bir bilinçle, daha yoğun içsel bi şekilde izlemeye, görmeye, fark etmeye, hissetmeye başlıyorum.
Tüm bu görme, izleme vs bir kaç saniye sürmesine rağmen beni nakavt edip bir şaşkaloza çevirirken, şu an hatırlamadığım ve belkide hiçbir zaman ne olduğunu bilemeyeceğim diğer şeyleri yaşamaya başlıyorum.
ve tabii, tüm bu "aydınlanma, gerçekliğe bağlanma" esnasında, yukardaki durumların sıralamasını da bilmiyorum. Yani, tüm bu gitgeller (veya adı her ne ise işte) onları yaşarken önce hangisini yaşadığımı bilmiyorum. Ama sonuç olarak beni çok yoruyor ve sonrasında; kendimin dünyada tek olduğumu, hep tek olacağımı düşündürtüyor.

Tüm bunlar olup biterken, bende bu aralar kendimle ilgili bir muhasebeye giriştim. Çünkü yaşamımın ortasına geldim ve elimde hiçbir şey yok. Elimde hiçbir şey olmamasını ise yine kendime bağlıyorum ve geçmişte, geçmişimde bi yerlerde mantıksız ve sadece duygusal olarak hareket etmeme bağlıyorum. Yani geçmişte çok duygusaldım ve bu yüzden sanırım çok büyük yanlış kararlar aldım.

Yanlış karar, yanlış insanlar, yanlış işler, yanlış aile, yanlış evlilik, yanlış sevgililer, yanlış yanlış yanlış. Neresinden nasıl baksan yanlış yaptım ve işte yalnız kaldım.
Yanlış yapmamla beraber, hayatın neresinden tutmaya çalıştıysamda, meğer orası elimde kalmış ama elimde kaldığının da henüz farkına varıyorum.

Tüm bu yeni farkında varmalarım iyi bir şey mi, kötü mü ondan da emin değilim ve işte buna rağmen yaşayıp gidiyorum. Tek sevindiğim şey ise sağlığımın yerinde olması.
Tabii elimde sağlığımdan başka hiçbir şey olmamasının tek nedeni ben değilim. Evet sadece ben değilim ve sadece kendimi suçlamam, neden olarak sadece kendimi görmem fazla bencilce, fazlasıyla haksızca. Çünkü artık farkındayım ve görüyorum ki; geçmişimde bi yerlerde yanlış yönlendirildim veya; aslında doğru yönlendirilmem gereken yerlerde güvendiğim insanlar tarafından hiç yönlendirilmeyip, boş verildim. Bu yüzden de bugün elimde bir şey yok.

Tabii yine onları suçlamıyorum. Çok bende onlara çok güvendiğim için akılsızlığımın farkına varmadan hareket ettim ve doğal olarak bi yerden sonrada tükürülmüşcesine dışarı atıldım. Ama buna rağmen birazda olsa sanki ben kendimi dışarı attım gibi davrandım. Çünkü kibirli olmak, gururlu olmak, sikindirik biri olmak bunu gerektirirdi. Kibrimi alıp götüme soktum ve yola koyuldum. Salak ben.
Gerçi kendime bu şekilde hakaret ediyorum ama zaten komple kaybetmişken, komple dışlanmışken, sanki kaybetmemişim, sanki dışlanılmamışımda, tam aksine ben kendim her şeyi terketmişim gibi davranmaktan başka ne yapabilirdim ki?
Yapacak bir şeyim yoktu. Bu yüzden öyle davrandım ve kuyruğumu olabildiğince dik tutup üstüne oturdum. Acısını yeni hissediyorum ama olsun. En azından kendi kuyruğumdu. Tüm bilinçli kaybetmişliğime, dışlanmışlığıma rağmen başkasınınki değildi. Benimkiydi.

Şimdi oturup onlarca cümle kurup, yeni farkına vardığım kaybetmişliğimin, dışlanmışlığımın canımı yakmamasını sağlamak için çabalayabilirim ama açıkçası şu bir kaç gündür, canımı yakmasını da umursamıyorum ve hatta canımı ne kadar çok yakarsa o kadar akıllanacağımı düşündüğüm bir evreye geldim diyebilirim.
Çünkü  düştüğüm her yangında, itildiğim her ateşte canımın yanmaması için kaçmaktan başka bir seçeneğim daha olduğunu düşünerek yaşamıştım ve bu yüzden kendimi sakinleştirip, aslında benim olmayan kararları alarak yaşamaya devam etmiştim. Bu bir çeşit kaçmaktı. Kendi gerçeğimden kaçmak ve kendimi o anlık yalanın huzurlu kollarına bırakıp sakinleşmek. Şimdiyse tüm yalanın kolları, yılanın sarıp sarmalayarak boğmasına dönüştü ve işte ben uyandım. Geç oldu ama uyandım. Nefes alıyorum. Hâlâ bir ümit var. Hâlâ yaşıyorum.

Üstelik yılandan kaçasım da yok. Çünkü hep kaçmak, durmadan hep kaçmak bi boka yaramadı. Aksine bana hep kaybettirdi. Hep kaybettirmiş. Artık bi korkak olarak yaşamak istemiyorum. Bir kahraman olmak, sadece kendimin kahramanı olmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.