Sahi neden geldik, neden yaşıyoruz? Üstümüzdeki tüm bu cıvıltılı kıyafetleri, saçımızı kesip taramayı, göğüs uçlarımıza piercing takmayı, şuh bakış atmayı, bunları yazmayı neden icat ettik?
Sorunumuz ne, cevabımız nerde?
Bizden yüzlerce yıl önce yaşayan insanların soruları da aynı mıydı? Yoksa aslında daha mı akıllıca sorular soruyorlardı?
Seks bağımlılığımdan kurtulduğumdan bu yana hayatım düzene girdi. Ya da "düzen hayatıma girdi" mi demeliyim? Doğrusu düzen ne onu da bilmiyorum. Ama belki de demek istediğim şey; kendime daha çok zaman ayırmaya başladığım olsa gerek. birde diğer şeylere. yani seks yapmak dışındaki şeylere daha çok zaman ayırmaya başladım.
seksi bir yaşam amacı olarak görmüştüm. ya da onun gibi bir şey. ama şu bir gerçekti ki; aşk arıyor ayağında yemediğim yarrak, sikmediğim göt kalmadı.
şimdi dönüp omzumun üstünden geçmişime şöyle havalı havalı bakarken, midem bulanıyor ve kendime yazık ettiğimi düşünmeden edemiyorum. keşke aşk'a inanmasaydım ve etimi "seni seviyorum" diyenlerin önüne atmasaydım.
oysa seni seviyorumlara çok susamıştım ve işte duramadım. kendimi, kendim olarak, içimden gelen olarak sunmaktan geri kalmadım. işimiz bittiğinde ise, kendi kendime öylece kaldım oralarda bi yerde. yani işte yazık etmişliğim hep böyleydi.
şimdi her şey geçti gitti. artık zırlamanın bi anlamı yok. o yüzden önüme bakmalı ve kendimi, birilerinin seni seviyorumlarına ihtiyaç olmayacak şekilde büyütmeye devam etmeliyim.
gerçi daha ne kadar büyüyeceğim onu da bilmiyorum. çünkü yaşım 35'e koşuyorken, büyümek kelimesini kurmak komik duruyor. ya da trajikomik mi demeliyim.
her neyse işte. yaşım, şairin yola çıktığı yaşa gelmişken, her şeye yeniden başladığım bir hayata gözlerimi açmış gibiyim. evet her şeye yeniden başladım. yeniden başlıyorum.
bu hep böyle olur. çünkü kaybedenler ayağa kalkıp yürümek zorundadırlar. düştükleri yerde, hiçbir şey olmamış gibi dikilip üstüne bulaşan tozları silkeleyip köşeyi dönmek için harekete geçmekten başka yapacak bir şeyleri yoktur. kaybedenler bunu iyi bilir. pes etmeyi bilmeyenler bunu iyi bilir. biz tüm pes etmeyi bilmeyenler bu yüzden genç bir bedene sahibizdir.
şimdi bile, bu yaşımda bile genç bedene sahip olmak dedim de, bu sabah aynada yüzüme bakıp, ne zaman yaşlanacağımı sordum kendime. cevap yok. çünkü insan kendisiyle baş başayken başka kimse olmaz orda. öyle tek başına durur ve bakar aynadaki kendine.
oysa bu yaşlarımı düşlediğim zamanlarımda, saçlarıma akların düşmüş olduğunu, yüzümün kırışmışlığını düşünür, bilgece bir görüntüye sahip olacağımı düşleyerek rahatlardım.
ama olmadı. saçlarımda bir kaç önemsiz ak var, yüzümde ise hiç kırışıklık yok. suratım genç bir pezevengin görüntüsünden farksız. sahi ne zaman yaşlanıp o bilgece görüntüye kavuşacağım?
yoksa ben benjamin bottom muyum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.