-->

11 Ocak 2019

şu an kendimi düşünüyorum. nerden nereye geldiğimi, başımdan geçenleri, yaşadıklarımı, yaşamaya çabaladıklarımı, yaprak misali ordan oraya savrulmalarımı ve tüm bunları bir mantık çerçevesi içerisine sığdırmaya çalışmalarım.
şimdi dönüp bakıyorum da hepsi bir tuhaf geliyor. nerden geldim ve bak işte nereye gidiyorum.
yaşarken yakınım veya yakınım bile olmayacak herkese rest çekmelerim.

kendimce doğru bulduğum şeye göre, kendimce yaşama çabam.

sadece kendi başıma dünyanın hiç bilmediğim bi yerlerine gidip gelmelerim, sürekli yeni hayatlar kurmam, insanların hayatlarına girip çıkmalarım veya benim hayatıma girip çıkmalarına izin vermelerim. hepsi olup bitiyor ve işte bi şekilde yine sadece kendimle baş başa kalıyorum.
baş başa, kendi başımla.

bugüne kadar yaptıklarımı delice bulmaya başladım. nedenini bilmiyorum ama sanki normal bi hayat yaşamamışım. normal insanlar gibi yaşamayı bilmemişim ve normalliğin ne olduğundan habersiz bi şekilde, yaptıklarımı normal görerek yaşayıp bugünlerime gelmişim.
şimdi onca normal insanın içinde onların hayatlarına bakıyorum da, ben gerçekten anormalmişim. normalin ötesinde bir anormallik algım varmış ve bunu dışarı taşırmadan, çok sakince yaşayıp geçmişim. çoğu zaman bazen yakınıma gelmelerine izin verdiğim insanlar bunu fark edip söylemişler ama onları anlamamışım. çünkü normallik algısının ne olduğunu bilmediğim için, bana anormal olduğumu söyleyenlere veya söylemek isteyenlere gülüp geçmişim.

bazen anormal olmadığımı, anormal olanın aslında diğer insanlar olduğunu düşündüğüm olmuyor değil ve aslında şunu da eklemliyim ki; onların anormal olduğunu düşündüğüm için kendimin normalliğine daha çok inanmışım. inanıyorum. inanıyordum.

şimdi bu satırları böyle yazıyorum ya; dünden bu yana şu gerçekliğe bağlanma nçbetlerini yaşıyorum. bugün sanırım 6-7 defa yaşadım ve üstelik hepsi de şiddetliydi. mide bulantısı, kusmalar, baş dönmeleri, bi yere tutunma çabası, karşımdaki kişiler benimle konuşurken benim orda olmama rağmen, oraya gelme çabalarım, o ana bağlanma veye bağlı kalmaya çabam. hepsi çok korkunçtu. baş dönmelerim, mekan ve zaman kavramlarımın kayboluşu ve belki de şu an daha hatırlamadığım bir şeyler daha.
ama her defasında boğazımda bi yanma veya gaz yoğun bir gaz hissettiğimi hatırlıyorum. üstelik dışarı çıkması gerekirken, içimde veya soluk borumda boğazımda, genzimde bir şeyler yapmaya çalışıyormuş, geziniyormuş gibiydi. her defasında aynı şey oldu ve bu ritüel değişmedi.
arkadaşlarıma anlattım. o anda bende değişiklik olduğu anda da "sanırım aynı şey olmak üzere" dediğim de, beni izlemişler ve o anda kopup gittiğimi yüzümün bembeyaz kesildiğini söylediler.

dün öküzle telefonda konuştuk. konuşurken ağladım. elimde değildi. ağlamak istedim. ağladım.




çok biliyorsun


hakare olarak algılama ütfen, çok cahilsin. kendini geliştir

biliyorum tabii, öğrenmek için o kadar yırtındım. eğer bildiklerimi paylaşmayacaksam kendimle götüreceksem ne diye öğrendim.
bu öğrenenlerin görevi

he ağam he paşam. sen doğrusun, sen haklısın diye diye yaşıyorlar.
yanlşsın diyince kötü olıyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.