-->

06 Haziran 2018

okul biterkene

"başlangıcı olan her şeyin bitişi vardır" kuralı, okul için de geçerli. İlk yılın sonuna gelmişken, hafta sonu gireceğim final sınavı dışında, başka sınav kalmadı. Girip çıktığım sınavlara dönüp bakıyorum da, geneli iyi geçti ve açıkçası; bu dönemki ortalamamın, geçtiğimiz dönemkinden daha yüksek olacağını da düşünüyorum. Hatta düşünüyorum değil de "bekliyorum" demek daha doğru olur, ama bakalım işte.

Sadece dersler konusunda gelişme yok; genel olarak arkadaşlıklar, insani ilişkiler, hayatım hakkındaki düşünceler, toplumsal anlamdaki bakış açım, bireysel özgürlükler, saçmalıklar, beklentiler ve insanlara karşı yaklaşımım da, onlara verdiklerim ve aldıklarım, önyargılarım ve önyargım bile olamayacak düşüncelerim de falaaaaan fistan her şey hakkında "düşüncelerim birazcık evrim geçirdi" diye biliriz.

Değişimin kendisini seven biri olarak bunların hepsini olumlu buluyor ve zaten elimden geldikçe olumlu yönlerinden bakmaya çalışıyorum. Ama buna rağmen olumsuz yönleri de yok değil ve zaten olumsuz yönleri olduğu için, aslında olumlu yönleri de var olmuş olmuyor mu?

Tüm bu; yeni bir ülkede okul deneyimi, aslında bir çok olaya yanlış yaklaştığımı görmeme ve olayları yanlış algıladığımı, bazen inadına yanlış yerinden baktığımı gösterdi bana.
Değişimin bu yanını seviyorum. İnsanı, körlükten kurtarıyor. Yeniliyor. Kabuğunu değiştirtip, dışarıya öyle salıyor.

Buraya gelmek; İstanbul'da yaşamış olduğum dönem içerisinde, sınırlı bir çevrenin içine takılıp kalmışlığın verdiği o belirsiz sarhoşluğu farketmemi sağladı. Oraya takılıp kalmışım ve her şeyin, oradaki gibi olduğu sanısıyla yaşamaya devam etmişim.
Hatta kısa süreliğine ayrılmalarımda bile, bunu hiç fark etmemişim ve bu şekilde yaşamaya devam edip, bugünlere gelmişim.
Ama işte şimdi mecburi olarak, oradan uzun süreliğine ayrılınca, İstanbul dışında kocaman bir hayat olduğunu görmeye başladım.

Buraya gelmek, iyi veya kötü olsun, küçük büyük herkese karşı bakış açımı az çok değiştirdi. Daha önce farkında olmadan herkesin aslında gay'liği normal karşıladığını sanan ben, burada yaşadığım deneyimler sayesinde, kendi cinsinden biriyle beraber olmanın aslında normal karşılanmadığını iyice anladım.

Bir çoğu (yetişkinler dahil) kendi cinsinden birileriyle de yattığını söylerken utanmayan, çekinmeyen ve bunu gayet normal bi şekilde ifade eden erkeklerle tanışmamışlar. Onların tanıştığı ilk kişi ben oldum.
Bunu öğrendiklerinin ilk günlerinde mesafe koymalar, bir daha selamlaşmamalar yaşansada, sonrasında bir çoğu, onları sikmeye kalkışmayacağımdan emin olduklarında muhabbetlerimiz kaldığı yerden devam etti.

Oysa bundan önce "herkesin ibneliği normal karşıladığı" sanısına kapılmış öyle yaşıyordum. Yani sonuçta yaşanılanlar zorla değildi ve zaten kimsenin özel hayatına dahil olabilecek bir konu da değildi. Tüm bunların böyle olmadığının farkına burada vardım.

Nedeni ise; sürekli İstanbul'da yaşayıp, çoğu zaman ordaki ibne ortamlarından başka ortamlara takılmamak, daha eğitimli insanlarla beraber zaman geçirmek, ön yargılarını kırmış insanlarla iletişimde kalmak gibi nedenlerdi. Çünkü size "tü kaka" diyen birileri olmadığı zaman, size zarar verdiğini bile bile bok yeseniz bile doğru yaptığınızı düşünerek yemeye ve kaldığınız yerden yaşamaya devam ediyorsunuz.

Burada ise, çok net bi şekilde gördüm ki; olay böyle değilmiş.
Götünüzü siktirmeniz veya sikinizi bir göte sokmanız, herkesi ilgilendiriyor. Bunu siz unutmuş olsanız bile, insanlar, yatak odanızda ne haltlar yediğinizi, o haltı nasıl yediğinizle ilgileniyor. Üstelik bunu "haklarıymışcasına", yanlış yapmadıklarından emin bir şekilde davranarak sürdürüyorlar.
Burada, bu yeni topluluk içerisinde, bu unuttuğum duygu durumlarını, yaşam şekillerini, bakış açılarını tekrar deneyimleyerek hatırlamış oldum. İyi oldu. Çünkü bazen bi tokat, insanın kendine gelmesine fazlasıyla yardımcı olur. Tabii ben birden fazla tokat yedim ama olsun.

Bu tokatlara rağmen, çoğunu sikime de takmadım. ve tokatçılık yapmaya kalkışanlardan bi kaçını kenara çekip "eğer ibne olmaya karar verirsen, gel seni ilk siken ben olayım. seversen zaten devam edersin, sevmezsen bi daha götünü siktirmezsin. ama benim dışında birine götünü siktirirsen, emin ol çok kötü bir deneyim yaşarsan. çünkü kimse seni benim gibi öpe koklaya sikmeyecek. haberin olsun." demekten de geri kalmadım.

İlk günler kızsalar da, onlara yürümediğimi fark ettiklerinde, yavaş yavaş tekrar iletişim kurmaya başladılar ve bir çoğuyla şimdi yakın arkadaşız. Ama bir kaçı hâlâ salak salak konuşup canımı da sıkmıyor değiller.
Gerçi onlara da hak vermiyor değilim. Çünkü çoğu henüz daha yeni yeni yirmili yaşlarına adım atmış hâldeler ve sanıyorlarki, hayatlarının tümü ortaokul muhabbetlerinin devamından ibaret kalacak.

Bu yer yer tatsız sohbetler, bana gençlerin ne kadar aptal olduklarını, ne kadar akıllı olduklarını, ne kadar zeki ve salak olduklarını, ne kadar basit ve zor düşündüklerini gösterdi. Yetişkinlerin de aslında ne kadar salakça düşündüklerini, ne kadar basitçe olaylara takılıp kalarak hayatlarını boka çevirdiklerini görmeme yaradı.

Yani sadece cinsel anlamda değil, diğer konularda da çok salak ve sığlar. Bilgi sahibi olmak, bilgili olmak, eğitimli olmak, saygılı olmak gibi konularla zerre kadar ilgilenmiyorlar. Çoğu bir an önce okudukları bölümden mezun olup, para kazanma derdinde. Başka da dertleri yok. Ha bi de "bu akşam kimi siksek" dertleri var ama bu "günlük" bir dertten ibaret.
Uzun vadeli dertleri, bi an önce okulu bitirip herhangi bir işe atanmak. Bunun dışında başka hiçbir şeyi kafalarına takmıyorlar.

Yani para kazanmak derdi güzel bir şey ama yirmili yaşlarında biriyle konuşurken "neden bu bölümü okuyorsun" diye sorduğumda, bana cevap olarak "çünkü ataması var" dediği anda, onu bi yerlere atamış olduğum için, karşımda olmasına rağmen görmemeye başlıyorum.
Ki zaten uzun soluklu muhabbet ettiğim arkadaşlarım bu kişiler arasında değil ve "bi yerlere ataması olacak diye okuyanlar"la muhabbetimiz "selam"dan öteye geçmiyor.
Daha yirmi yaşındasın neyin atamasından bahsediyorsun solucan.

Böyle insanlarla tanışa tanışa sonlarının olmadığını da gördüm. O yüzden bir çoğuna artık "bu düşünceyle okumanın iyi olmadığını" söylerken, onlara acıdığımı da hal ve hareketlerimle, ses tonum ve cümlelerimle belli etmekten geri kalmıyorum.
Zaten çoğu, takındığım o anki tavrımdan dolayı bana sinir olup masamdan kalkarak atandığı yere siktir olup gidiyorlar. Belki de siktir olmuyorlar, sadece; analarının ammına gerisin geri girip, dokuz ay, on gün sonra tekrar çıkarak hayata yeniden başlıyorlardır. Bilmiyorum.

Ya açıkçası ben de bu insancıkları küçük görmek istemiyorum ama ne bileyim, bi insan daha yirmisinde neyin atamasının derdinde olabilir ki. Hayır tamam, illa atanıp maaş alma derdindeysen, bari sevdiğin bi bölüm oku, sonrasında da sevdiğin işe atan, mutlu olacağın bir şeylere zamanını harca, emeğini sevdiğin şey için ortaya dök.
ama yok, paşalarım ve sultanlarım, sırf sikik bi işin ataması var diye okumaya gelmişler.
Doğrusu bu insanların, topluma hiçbir yararı olacağını sanmıyorum. Yararı olabilecek insanların da önünü kapatanların bu kimseler olduğundan da şüphe etmiyorum.

İşte buraya gelmek, birazcık kendimi görmemi ve kendimle beraber, hayatın diğer yanlarını da görmemi sağladı.
Evet, insanlar ekmek derdinde ama bu ekmeği nasıl kazandıklarının derdinde değiller.
İnsanlar mutsuz bi hayat yaşamak için ellerinden geleni yapıyorlar ve mutsuzluk için çırpındıklarının da farkında değiller.
İnsanlar birer zavallı. İnsanlar aynada kendilerine bakıp "ne yapıyorsun" demekten aciz, sadece nefes alıp veren canlıdan başka bi şey değiller.

İşte buraya gelmek, aslında; herkesin, benim gibi yaşamadığını veya hayatı benim gibi algılamadıklarını fark etmemi sağladı. Oysa daha önce herkesin benim gibi düşündüğünü, yaşadığını, yaşıyor olduğunu falan sanıyordum. Böyle değilmiş. Bunu, kendim farkına vararak fark etmek de güzel oldu. Belki de böylesi daha güzeldir. Böyle olması gerekiyordu. Eğer öyleyse, oldu bile.
----
He bi de, geçen gün notlarımı sattım ve uçak biletimi aldım. Önümüzdeki hafta İstanbul'da olacağım. Sonrasındaki günlerde ise, önümüzdeki senenin okul ve yurt parası için iş bulup çalışacağım.
Bi yandan da DGS için kasmayı düşünüyorum. Bakalım nasıl olacak.
Ne olacaksa olsun da, güzel olsun inşallah.
inşallah.


3 yorum:

  1. İstanbulda kalacak yerin var mı?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba ben avcilardan GAY DEGİLİM. KİMSE YANLİS ANLAMASİN AMA ARADA GAY HİKAYESİ OKUYORUM BUNLAR GERCEK Mİ HAYAL URUNUMU BİLMİYORUM HER NEYSE HAA GAYLERE DE BİR BAHANE VEYA KOTU BİR SOZ SOYLEMİYORUM KİMSE YANLİS ANLAMASİN LTFN...

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.